3. Yapılması gerekli olan şeyin plân ve programının yapılması:
Allah Teâlâ’nın âdeti her şeyi ezelden plânlamış olmasıdır. Müslümana gereken de Allah’ın prensibini prensip edinmektir. Allah Teâlâ önce kaderi yani plânı yapmak ve programı en küçük ayrıntısına varıncaya kadar tespit etmek için kalemi yaratmıştır. Bu durum şu hadîs-i şerîfte şöyle belirtilmiştir: Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:
“Şüphesiz Allah’ın yarattığı şeyin ilki kalemdir. (Allah, kaleme): “Yaz!” buyurdu. (Kalem) : “Ne yazayım?” dedi. (Allah) : “Kaderi; olanı ve ebede dek olacak olanı yaz!” buyurdu. (Tirmizî, Kader, 17, Tefsîr, sûre, 68.)
Zamanı en güzel değerlendirmek zamanı plânlamakladır. Zira Zamandan da hesaba çekileceğiz. Ebedî âhiret ömrü şu kısa ömürde gizlidir. Bu ömrü kazanmak ebedî ömrü kazanmak demektir. Bu ömrü kazanmak da, kulluk programı olan Kur’ân-ı Kerîm’i Hz. Peygamber’i kâmilce izleyebilmek için ömrü plânlamakla mümkündür. Ayrıca plânlar hedefe göre yapılır.
Bizim Müslüman olarak nihâî ve ara hedefler olarak hedeflerimiz vardır.
Nihâî hedefimiz bütün hedeflere yön verir ve hatta bütün hedefleri nihâî hedef belirler. Zira müminin ara hedefleri nihâî hedefe götürürse nihâî hedeften sayılır, götürmezse engelden sayılır.
Müminin nihâî hedefi Allah’ın rızasını kazanmaktır.
Müminin dünyadaki var oluş maksadı âhireti kazanmak ve Allah’ın rıdvanına erişmektir.
Ara hedefleri elde ederken Allah’ın koyduğu helallara ve haramlara dikkat ederse işte o zaman bu hedefler nihâî hedefe ulaştırır. Bu ölçüye uymazsa bütün ara hedefler engel sayılır. Demek ki bütün ara hedefler nihâî hedefe göre yapılmalıdır ki Allah’ın rızası ve yardımı hâsıl olsun.
Zaman deyince bütün bir ömür anlaşılmalıdır. Ömür de birkaç senelik, senelik, aylık, haftalık ve günlük olarak plânlanmalıdır. Yapılacak her işin plânı yapılmalıdır ayrıntılarına kadar.
4. Kişinin bilgiyi eyleme geçirebilecek seviyeye gelmesi
Bu seviyeye gelmek eğitimle, terbiye ve tediple mümkündür. Kur’ân-ı Kerîm’de Hz. Peygamber’in görevi anlatılırken şöyle buyurulmuştur:
“Nitekim kendi içinizden, size âyetlerimizi okuyan, sizi (şirk ve günah kirlerinden tezkiye eden) temizleyen, size Kitap ve Hikmeti ve bilmediklerinizi (ve bilemeyeceklerinizi) öğreten bir Rasûl gönderdik.” (Bakara sûresi 2/151, 2/129; Âl-i İmrân sûresi 3/164; Cum’a sûresi 62/2.)
Bu âyet-i kerîme, Hz. Peygamber (s.a.s.)’in hayatının peygamber olarak gönderilişinden vefatına kadar olan kısmındaki görev ve faaliyetini üç bölüm olarak ele almaktadır:
a) Allah (c.c.)’ın âyetlerini okuması, açıklaması, davayı ortaya koyması, lâzım olan her şeyi içine alan Kur’ân-ı Kerîm’i açıklaması,
b) Kalplerdeki küfrün, şirkin pisliklerini Allah’ın izniyle temizlemesi; kalpleri tezkiye etmesi, temizlemesi, nefsin, İslâm’ı tatbike müsait hale gelmesi için nefsi terbiye etmesi, kalpteki beğenilmeyen sıfatları beğenilenleriyle değiştirmeye çalışması,
c) Kitabı (Kur’ân’ı) ve Hikmeti (Sünnet’i) insanlara öğreten bir eğitimci olarak onları amel etmeye sevk etmesi, insanlığa her şeyin hakîkatini öğreten ve hakîkate uyarlı ve duyarlı hale getiren bir terbiyeci olmasıdır.
Hz. Peygamber (s.a.s.), önce davayı ortaya koymuş, davayı kabul edip tasdik edenin tatbikini yapabilmesi için tezkiye, terbiye ve tedibi ile uğraşmış daha sonra amelî hükümler yani eylem hükümleri gelmiş mümin de onu hemen eyleme geçirmiştir. Özetle öğretim, eğitim, eylem. Eskilerin ifadesi ile tedris, terbiye, tatbik.