1. Dost kim düşman kim?
2. Dostu düşmanı bilmenin önemi; dostu düşmanı bilmemenin zararları
3. Dostluğun ve düşmanlığın sınırları
4. Dost ve düşmanın alametleri
5. Dosta ve düşmana tavrımız nasıl olmalıdır?
6. Hâin ve gâfil kimlerdir?
7. Hâin ve gâfilin özellikleri
8. Hâinlere ve gâfillere karşı bizim tavrımız ne olmalıdır?
Her şeyi en iyi ve en doğru bilen hiç şüphesiz Allah Teâlâ’dır. Bizim dost ve düşmanlarımızı, bize hâinlik edenleri de gâfil olanlarımızı da en iyi, en doğru bilen ve en güzel şekilde Kur'ân-ı Kerîm’inde bize bildiren yine Allah Teâlâ’dır.
Bize gereken, Kur'ân-ı Kerîm’in tarif ettiği şekilde dostu-düşmanı, hâin ve gâfili tanımak; dosta dostluk etmek, düşmana da düşmanlık etmek; hâinden, hâinlerin oyununa gelip gaflete düşmekten kendimizi korumaktır.
1. Dost kim düşman kim?
Dostlarımız, Allah, Allah’ın Rasûlü ve mü’minlerdir. Bunun böyle olduğunu bildiren âyet-i kerîme şudur:
“Sizin dostunuz ancak Allah, O'nun Rasûlü ve namaz kılan, zekât veren ve rükû eden mü’minlerdir.” (Mâide sûresi 5/55.)
Düşmanlarımız, nefs-i emmâremiz, şeytanlar, şeytanların yardımcıları ve şeytana yardım edenler, Allah’a ve Rasûlüne harp açanlar, kâfir olan münafıklar, Allah’ın kendilerine karşı çıkmamızı istediği ve sevmediği fâsıklar, zâlimler, kâfirler, müsrifler, şımarıklar, kendini beğenen ve övünen kimselerdir.
Belki en büyük düşmanımız, kötülüğü emreden nefsimizdir. Çünkü nefs-i emmâremiz, şeytanın işini kolaylaştıran, dışarıdaki düşmanın içerideki ajanı gibidir. İşte bunu bildiren hadîs:
“Senin düşmanlarının en azılısı iki yanın arasındaki nefsindir.”
(Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ ve Müzîlü’l-Elbâs, I, 143. Beyhakî zayıf bir isnadla rivayet etmiştir.)
İkinci büyük düşmanımız şeytanımız ve diğer şeytanlardır. Bunun böyle olduğunu bildiren deliller:
“Muhakkak şeytan, insanın apaçık düşmanıdır.” (Yûsuf sûresi 12/5; İsrâ sûresi 17/53.)
Bu âyet-i kerîme, bütün insanlığın düşmanı olduğunu belirtmektedir. Ayrıca şeytan, ilk olarak Hz. Âdem aleyhisselâm’a ve Havva annemize düşmanlık etmiştir.
Şu âyette de apaçık saptırıcı olduğu bildirilmiştir:
“Muhakkak o (şeytan), saptırıcı, apaçık bir düşmandır.” (Kasas sûresi 28/15.)
Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.s.), bizim şeytandan ve melekten arkadaşımız olduğunu haber vermiştir:
“Sizden hiçbir kimse yoktur ki, kendisine cinlerden bir arkadaşı vekil kılınmamış olsun.” Ashab: Ya sana yâ Rasûlallah? dediler. Rasûlullah da şöyle buyurdu:
“Bana da şu kadar var ki Allah ona karşı bana yardım etti de o Müslüman oldu (veya ben onun şerrinden kurtuldum). Artık bana hayırdan başka bir şey emretmiyor.” (Müslim, Münâfikîn, 69.)
Diğer bir hadîs-i şerîfte de şöyle buyurmuştur:
“Kendisine cinlerden bir arkadaşı, meleklerden de bir arkadaşı vekil kılınmıştır.” (Müslim, Münâfikîn, 69.)
İnsan, meleğe yakın olursa meleğin ilhamını görür; şeytana yakın olursa şeytanın iğvasını, saptırmasını görür. Şeytanın daima bizimle beraber olduğunun bildirilmesi, imkân nispetinde ondan korunalım diyedir.