1. Netice itibariyle hıyanet ile gafleti aynı görüp gâfil olmamaya dikkat etmek
Hâin, depoyu yani depodaki silahları düşmana teslim ediyor; gâfil ise uyuyor, düşman gelip depoyu götürüyor. İşte bu sebeple netice itibariyle gafil ile hâin birdir, diyoruz.
Gafil ile hâinin en önemli farkı, gafil, uyanınca veya uyandırılınca hemen düşmana veya düşmanın adamına müdahale eder. Hâin ise daima uyanıktır, hıyanetin gereğini yapar. Hâinlerin en önemli bir özelliği bizden görünür olmalarıdır. Pirincin içindeki beyaz taş gibidirler.
Zarar görenler, manen uyarılan kimselerdir. İşte bu durumda gafletten uyanan durumda olduğundan dolayı diğer gafilleri belgelerle uyandırma durumundadır. Çünkü hâinlerin işini gafiller kolaylaştırmaktadırlar.
2. Zulme rıza zulüm olduğu gibi savaşta bir katkıda bulunmayan kimse de zâlim hükmündedir.
“Musa kavmine şöyle demişti: "Ey kavmim! Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. O, içinizden peygamberler çıkardı. Sizi hükümdarlar yaptı. Âlemlerde hiçbir kimseye vermediğini size verdi."
"Ey kavmim, Allah'ın size (vatan olarak) yazdığı kutsal toprağa girin, arkanıza dönmeyin, yoksa kaybederek dönmüş olursunuz."
“Onlar da: ‘Ey Musa! Orada zorba bir kavim var. Onlar oradan çıkmadıkça biz oraya asla girmeyeceğiz. Eğer oradan çıkarlarsa, şüphesiz biz de gireriz’ dediler.
“Allah'tan korkan ve Allah'ın kendilerine nimet verdiği iki adam şöyle dedi: Onların üzerlerine kapıdan girin. Oradan girerseniz muhakkak galip gelirsiniz. Eğer gerçek müminler iseniz yalnız Allah'a güvenin.”
“Onlar (Musa'ya): ‘Ey Musa! Onlar orada olduğu sürece biz oraya asla girmeyiz. Şu halde sen ve Rabbin gidin savaşın. Biz burada oturacağız’ dediler.” Mâide sûresi 5/20-24.)
Savaşta görev almayan, düşmanın galip gelmesini istiyor demektir.
3. Hizmeti ve şerefi paylaştırmak
Hizmeti olanın şerefi olur. Hizmeti de şerefi de paylaştırmak gerekir. Çünkü hizmeti ve şerefi paylaştırmak, yapan kişiyi de yapılan işi de kıymetli kılar.
Kâbe-i Muazzama yapılıp Hacer-i Esved’i yerine koyma konusunda kabileler arasında ihtilaf olunca; o zaman henüz 25 yaşında olan Hz. Muhammed’in (s.a.s.) hakemliğine müracaat edilince belindeki sergiyi yere serdi, 4 kabile reisini dört ucundan tutturdu yerine kadar getirtti ve kendisi de aldı yerine koydu. Hizmeti ve şerefi paylaştırmış oldu ve böylece ihtilafı ve birbirleriyle kavgayı engelleyerek halletmiş oldu.