sadece faizsizlik ilkesine dayanmamalı bu ilkenin devamını sağlayacak ortaklık, ticaret ve üretime yani reel sektöre dayanan alternatifler oluşturulmalıdır.
İslami bir para politikası ve sistemi, münferit olarak ülkelerin tel başına yapabileceği ve yükleneceği bir süreç değildir. Bu ancak aynı gaye etrafındaki ülkelerin bir araya gelmesi ve iş birliği yapması ile mümkün olur. Zira artık ülkelerin tek başlarına kendilerine yetebilecekleri yahut dünyadan kendilerini tamamen soyutlayacakları bir dünya sistemi bulunmamaktadır. Özellikle geleneksel ekonomik ve finansal sistemin belirli sürelerde sürekli krizlere sebep olmasına rağmen çözümleri marjinalleştirilerek hakim literatür ve paradigma tarafından reddedilmesi karşılaşılan en büyük meydan okumalardan birisidir.
Oysa İslam’ın öngördüğü sağlıklı bir topluma giden süreçte İslami bir ekonomi ve onun bileşeni bir para politikası faizli modern parasal sisteme karşı en güçlü ve emelleri en sağlam alternatiftir. Özetlersek kısaca adil gelir dağılımını önceleyen fiyat istikrarının yanında tam istihdamı da hedefe koya İslami para politikası ve sistemi, ortaklık modeline dayanan reel sektörle güçlü ilişkisi olan bir finansal sistemi, faizsiz bir finansal ekosistemi destekleyen, huzurlu, sosyal adaleti sağlamış bir toplumu, adil gelir dağılımını tesis edildiği insanların belirli bir hayat standardına sahip olduğu bir iktisadi yapıyı İslami iktisat sistemini oluşturacaktır.
Bu sistem içinde kurulan ve işlevselliği olan İslami Merkez Bankası, İslami para politikasını izlerken statik bir görevi yoktur. Bu banka diğer bankaların ve devletin bankası konumundadır. Bankacılık faaliyetlerinin yanında parasal sistemin etkilediği diğer finansal kurumların sağlıklı işlemeleri içinde merkez bankası etkin olmalıdır. Mali politikalar ile uyum ile israf niteliğindeki kamu harcamalarının azaltılması ve aşırı para talebinin kontrol edilmesi aynı zamanda sağlıklı bir iktisadi büyümenin anahtarı olacaktır. Bunun yanında sistemin devamlılığı için uzun vadede parasal bir birliğe ihtiyaç duyulma ihtimali doğabilir.
Bunun için tek başına bir ülkenin faizsizlik prensibine dayalı, İslami çerçevede bir para politikası yürütmesi şerefli meydan okumalar ile karşı karşıya kalacaktır. Bir süre sonra tamamen dışa bağlılığı gerektirecek şekilde bir riskle karşılaşmamak için İslam ülkelerinin parasal politikalar konusunda eş zamanlı ve eş uygulamalı adımlar atılması için de önemlidir. Kısa vadede İslam ülkeleri arasında sadece İslami faizsiz katılım bankalarına hizmet verecek ortak bir merkez bankası kurulması uzun vadede kurulacak olan sağlıklı bir parasal sistemin ve para birliğinin ön adımı olabilir. Doğru, sağlıklı ve sağlam bir şekilde teşkil edilmiş parasal birliklere entegrasyonun ülkeler için faydası ve fırsatları risklerden ve tehditlerden daha fazla olacaktır.
Özellikle ortaya çıkacak iktisadi bütünleşme, İslam ülkelerinin dünya ekonomisindeki aktifliğini ve stratejik gücünü de arttıracaktır. Bu sayede ekonomik ve parasal birliğin yanında politik anlamda da aktif bir birik olacağı gözden kaçırılmamalıdır. İslami para politikası aktif bir politik bölgesel bir birliği de sağlayacaktır.