03.03.2017, 18:31

Darbelerin Zihni ve İdeolojik Temeli

Mahmud Esad Bozkurt... 1943 yılına kadar CHP'den İzmir milletvekilliği yaptı[1]. Abdülhamid Han'a karşı ayaklanan İttihatçı Ubeydullah Efendi dayısıdır. Ondan aldığı eğitimle büyüdü. "Müslümanlık gelişmeye manidir, bu dinle yürünmez ve bize kimse ehemmiyet vermez, İslamiyet tasfiye edilmelidir." diyordu. Adalet Bakanı olduğu dönemde; "Öz Türk olmayanların, Türk vatanında bir hakkı vardır. O da hizmetçi olmaktır, köle olmaktır." demişti. İsviçre'de hukuk eğitimi almış İngiliz ekolünden bir zattır.

"Türk ihtilalinin kararı, Batı medeniyetini kayıtsız şartsız kendisine mal etmek, benimsemektir. Bu karar, o kadar kesin bir azme dayanmaktadır ki, önüne çıkacaklar demirle, ateşle yok edilmeye mahkûmdurlar. Bu prensip bakımından kanunlarımızı oldukları gibi Batı’dan almak zorundayız.”

Darbeci mantık, ihtilalci ideoloji ve ona bağlılığı ifade eden bu görüşler kurucu lider tarafından bu kadar kesin ifade edilmese de Kemalist ideolojinin temel mantığıdır. İnkılaplara karşı çıkanların nasıl tasfiye edildiği tarihen sabittir. Bu zat 1923’den 1950’ye kadar olan dönemde devlet partisinin ileri gelenlerinden biri, milletvekilliği ve hükümetlerde çeşitli bakanlıklar yapmış bir zattır. Bu mantık, bu kültür demokrasinin yeşermesine fırsat vermez, demokratik tahammül ve fikirlere hürmet zihniyetinin gelişmesine ortam hazırlamaz. İşte bunun içindir ki; Darbelerin olmasının en önemli nedenlerinden biri de demokrasi kültürünün olmamasıdır. Eskiden padişahın yani tek kişinin yönetimi söz konusuyken, Cumhuriyet döneminde de tek kişinin her şeyi belirlediği bir yapı oluşmuştur. Aykırı ve karşı görülen bütün yapılar ve kişiler birer tehdit olarak görülmüş ve bastırılmıştır. Hatta vatan haini ilan edilerek İstiklal Mahkemeleri’nde yargılanarak asılmıştır. Demokrasiye geçilmesi de sadece toplumsal bir talep ve bu talebe verilmiş bir cevap şeklinde değil, Batı’nın zorlaması ile olmuştur.

Mustafa Kemal için devletin idaresinde yegâne güç TBMM’de olmalıydı[2] derken; Uygulamada Meclis, alınan totaliter kararların tasdik mercii olarak kullanılmıştır. Çitçi[3], 1924 Anayasasında milleti temsil etme yetkisi TBMM’ye verilmiştir.[4] ; Heper[5] ve Bulut’a[6]göre seçilmişlerin ülke yönetiminde tek güç olması anlayışı yerleştirilmeye çalışılmıştır, denmiş olsa bile M. Kemal Kurtuluş Savaşı’nın bitimine kadar olan sürede tek karar mercii Meclis ’de bu kararlara boyun eğmek zorunda kalan tasdik mercii haline getirilmiştir.  Bütün bunlar Meclisin M. Kemal ve emrindeki bürokrasinin zihniyet dünyasına göre karar veren bir yapıya dönüşmesi halinde egemen güç olmasını amaçlamaktadır.

Atatürk için rejimin önemli dayanaklarından birisini ordu teşkil etmekteydi[7]. (Heper, 1998: 210). Gerek Cumhuriyetin kuruluşunda gerekse Atatürk ilkelerinin uygulamaya konuluşunda ordunun gücüne başvurulmuştur. Başka bir ifade ile ordunun desteği olmaksızın inkılâpların yapılması mümkün olamazdı. Sonuç itibariyle toplum yukarıdan aşağıya doğru ve halk için halkın direnmesine rağmen inşa edilmekteydi. Yapılanlar sivil-askeri bürokrasiye dayanmaktaydı[8]. (İzol, 2002: 197).

Askerin sistem açısından sayılan işlevlerine rağmen, Atatürk döneminde askerin siyaset dışında tutulmasına özen gösterilmiştir. Bunu temin etmek için askerlerin oy verme hakları dahi ellerinden alınmıştır[9] (Baydur, 1997: 309). Atatürk döneminde farklı toplumsal kesimlerin yönetim üzerinde etkili olmaları arzu edilmemiştir. Toplumsal muhalefet tamamen susturulmuştur. Genel anlayışa göre bütün toplumsal kesimlerin ortak çıkarı CHP tarafından düşünülmekteydi ve gerekli adımlar atılıyordu. En iyi kararlar iktidar tarafından verilecektir, düşünmeye gerek yoktur. Dolayısıyla halkın yönetime katılmasına, herhangi bir tercihte bulunmasına ihtiyaç yoktur. Zaten halk bir şey bilmemektedir! Bilgisiz/kültürden mahrum bir sürünün kararlara iştirak etmesi düşünülemezdi.

Keyman’a göre[10] Cumhuriyet modeli üç temel ilke üzerinde kurulmuştur. Birincisi, devlet halkın üstünde egemen özne olarak görülmekte ve devlet egemenliği söylemi hâkimdir. İkincisi, devlet, ulus-toplum birliği anlayışı üzerinde kurulmuştur. Organik toplum vizyonu ile kamusal yarar toplumsal seçkinler tarafından belirlenecek ve bireysel/kolektif talepler yerine empoze edilecektir. Birliğin korunması için kamusal itaat şarttır. Birlik, toplumsal birlik ülke çıkarlarından daha önemlidir. Üçüncüsü ise, Vatandaşlar devlete karşı olan borç ve yükümlülükleri ile tanımlanmışlardır ve çok sınırlı haklara sahiptirler. Devletin vatandaşlara karşı vazifesinden değil, halkın devlete karşı vecibe ve hizmetlerinden söz edilebilir.

Aslında Cumhuriyetin kurucu kadroları diyor ki; devlet halkın üstünde ve onu yönetmekle vazifeli kurumdur, hikmetinden sual sorulmaz, işine karışılmaz. Halk birlik içinde olmalı, tek partinin etrafında kümelenmeli ve itaat etmelidir. Devletin halka karşı vazifesi değil, halkın devlete karşı sorumlulukları vardır. Bu mantıkla ve tek parti yönetimi ile 1950’ye kadar milletin tepesine vura vura yönettiler. Bu tarihten sonra mızrak çuvala sığmadı. Tek parti diktatörlüğünü demokrasi söylemleriyle dünyaya kabul ettirmek mümkün gözükmüyordu. Çok partili sisteme geçiş yapıldı. 14 Mayıs 1950’de Demokrat Parti iktidara geldi.

İnönü’nün istediği şey, gerçek bir muhalefet hareketi değildi. CHP’nin hegemonyası altında, görünüşte çok partili bir yapı oluşturmaktı[11] (Kara, 1994: 268-269). Heper’e göre, İnönü çok partili hayata geçmeden önce orduya danışmış ve onları yeni süreçte de Atatürk ilkelerinin tehlikeye düşmeyeceği ve ordunun sistemin koruyucusu olma işlevini sürdürmeye devam edeceğini belirterek ikna etmiştir. Bu tarihten itibaren ordu kendini Atatürk’ün gerçekleştirdiği inkılâp ve ilkeleri korumaya, devlet çıkarı ile özdeşleştirmeye başlamıştır. (Heper, 2006: 102).

Cumhuriyetin kurucu partisinin siyasal kültürü de demokratikleşmeye uygun bir ortamın oluşmasına fırsat vermemekteydi. CHP, seçimi kaybettikten sonraki dönemde de “…devletçi asker ve sivil yönetici elitlerin, dine karşı açık ve kesin tavır alanların, materyalist ve pozitivistlerin partisi olma özelliğini korudu”[12] (Dursun, 2004: 276).

Zaman içinde Demokrat Parti iktidarına karşı muhalefet gelişti, çeşitli gerekçelerle ortaya çıkan antidemokratik hareketler CHP tarafından himaye edildi. Bunlardan ilki, askerin maddi durumunun zayıflaması, ikincisi toplumsal statülerinin gerilemesi ve üçüncüsü, Demokrat Partinin orduyu denetim altına almak için, ordunun otonomisini yok etmesiydi.[13] (Turhan, 1991: 172). Bu faktörler zamanla hükümete karşı antipatiyi arttırmıştı.

Seçimleri kazanıp halktan yetki aldıktan sonra iş başına gelmiş iktidarlara karşı; rejimin değerleri olarak adlandırılan ve yüz sene önce, kimi tehditle, kimi Meclise baskı yaparak alınmış kararlara uymaya mecbur olacaktır demek demokratik mantıkla bağdaşır mı?

Kanunları değiştiremezsin, anayasaya el atamazsın, anayasanın kendi içindeki çelişkileri düzeltemezsin, yüz sene önce çizilmiş rotanın dışına çıkamazsın, zaman ve şartlar değişse bile tayin edilmiş yetki alanının dışına çıkamazsın demek hangi demokratik mantıkla bağdaşabilir?

Kanun ve anayasa değişikliklerini halkoyuna götüremezsin, rejimin değerlerini sorgulayamazsın demek hangi ilmi zihniyetle bağdaşabilir? Halk iradesinin asırlar boyu sabit kalacağı veya kalması gerektiği tezi akla mantığa sığar mı?

Anayasa değişikliklerinde milletin hakemliğine güvenilmeyecekse, halka dayanmadan yetki kullanılacaksa ne lüzumu var Meclise, ne lüzumu var seçimlere?!

DP, 1950 seçimlerinde; oyların %47,3’ünü aldı. Üç seçimde de Anayasa’yı değiştirecek güçte iktidar oldu. Anayasayı değiştirmek aklına gelmedi. Aksine rejimin değerlerini pekiştiren ve geçmişte yapılanların sorgulanmasını önleyen kararlar alarak kendi yıkımına yol açtı. Bunlar “Atatürk’ü Koruma Kanunu’nun çıkartılması, Milliyetçiler Derneği’nin kapatılması vs’dir.”

1950’den itibaren, ilericilik tekelini elinde tutan başta Masonlar olmak üzere; CHP’liler ve bazı aydınlar, seçim sonuçlarını benimsememişlerdir. DP’ye verilen oyları kırsal kesimin, cahillerin oyları olarak ele almışlardır. 1954-1957 seçimlerinde yolsuzluk iddiası ile CHP başta olmak üzere, muhalefetin hiçbir teşkilâtından itiraz bile yapılmamıştır. Ancak seçimlerde yolsuzluk yapıldığı iddia edilmiştir.

1950’de DP iktidara geldiğinde nasıl bir memleket devralmıştır? Makara ipliği, dikiş iğnesi, atın ayağına çakılan nalın mıhını (çivisini) yapamayan bir sanayi... 67 ilin ancak 25’inde 24 saat elektriği olan bir Türkiye…

DP döneminde termik ve hidroelektrik santraller kurulmaya başlanmıştır. Ama “Memleketin bu kadar enerjiye ne ihtiyacı var? Toprağa mı verecek?” denilmiştir. 

İlerici söylemlerin arkasına sığınarak çağın gerisinde kalma misyonunu gerçekleştiren CHP zihniyeti yapılan hiçbir şeyi beğenmiyor, DP aleyhine olan her şeyi gerekçe yaparak saldırıyordu.  Böyle bir ortamda halk iradesine dayalı çağdaş bir demokrasi kurmak mümkün olmuyordu. Bu söylemler ilerleme, çağdaş medeniyet seviyesinin üstüne çıkmak gibi acil hedefler üzerine baskı yaparak; ülkeyi yerinde saydırarak, geri bıraktırmaya yol açıyor batıyı aşma ülküsünü, toplumun kendine güven duygusunu ortadan kaldırıyordu.

 

[1] Mustafa Kemal devrinde Adalet Bakanlığı yapmıştır. Kitaplarından birinin adı ”Masonlar Dinleyiniz’dir.”

[2] Heper, M. (1994), “Atatürk’te Devlet Düşüncesi”, Ersin Kalaycıoğlu; Ali Yaşar Sarıbay (der.), Türkiye’de Siyaset: Süreklilik ve Değişim içinde, Der Yayınları, İstanbul, s.233-263:s. 252-253;

[3] Çitçi, O. (2006), “Ordu-Siyaset İlişkileri”, Amme İdare Dergisi, Cilt 39, Sayı 4, Aralık, s.17-44: s. 22-27.

[4] Kalaycıoğlu, E. (2007), “Türkiye’de Politik Rejimin Evrim ve Yasama Sistemi”, Ersin Kalaycıoğlu; Ali Yaşar Sarıbay (der.), Türkiye’de Politik Değişim ve Modernleşme, 3.Baskı, Aktüel Yayınları, İstanbul, s.331-349

[5] Heper, M. (2006), Türkiye’de Devlet Geleneği, Çev. Nalan Soyarık, Doğu Batı Yayınları, s.158.

[6] Bulut, Y. (2005), “21. Yüzyıla Girerken Türkiye’de Parlamentonun Yasa Faaliyeti: Sorunlar ve Çözümler, Adnan Küçük ve diğerleri (der.), 21. Yüzyılın Eşiğinde Türkiye’de Siyasal Hayat, Cilt: 1, Aktüel Yayınları, Bursa, s.145-164

[7] Heper, M. (1998), “Türkiye’de Devlet, Demokrasi Geleneği ve Silahlı Kuvvetler”, Davut Dursun; Hamza Al (der.), Türkiye’de Yönetim Geleneği, İlke Yayıncılık, İstanbul, s.209-233

[8] İzol, R. (2002), “Türkiye’de Ordu’nun Siyasi Varlık Sebepleri”, Mülkiye, Cilt XXVI, Sayı 235, Temmuz-Ağustos, s.193-215

[9] Baydur, M. (1997), “Üniformalı Demokrasi”, Yeni Türkiye, Yıl 3, Sayı 17, Eylül-Ekim, s.306-322

[10] Keyman, E. F. (1998-9), “Kamusal Alan ve “Cumhuriyetçi Liberalizm”: Türkiye’de Demokrasi Sorunu”, DOĞU BATI, II/5, Kasım-Aralık-Ocak, s.57-72

[11] Kara-İncioğlu, N. (1994), “Türkiye’de Çok Partili Sisteme Geçiş ve Demokrasi Sorunları”, Ersin Kalaycıoğlu; Ali Yaşar Sarıbay (der.), Türkiye’de Siyaset: Süreklilik ve Değişim içinde, Der Yayınları, İstanbul, s.265-277

[12] Dursun, D. (2004), Siyaset Bilimi, 2. Baskı, Beta, İstanbul

[13] Turhan, M. (1991), Siyasal Elitler, Gündoğan Yayınları, Ankara

Yorumlar (0)
5
kısa süreli hafif yoğunluklu yağmur
Namaz Vakti 19 Ocak 2025
İmsak 06:49
Güneş 08:21
Öğle 13:10
İkindi 15:29
Akşam 17:49
Yatsı 19:16
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 19 51
2. Fenerbahçe 18 42
3. Samsunspor 19 37
4. Göztepe 18 31
5. Beşiktaş 19 31
6. Eyüpspor 18 30
7. Başakşehir 19 29
8. Gaziantep FK 19 26
9. Rizespor 19 24
10. Trabzonspor 18 22
11. Alanyaspor 18 22
12. Kasımpasa 18 21
13. Antalyaspor 18 21
14. Konyaspor 18 20
15. Sivasspor 18 20
16. Bodrumspor 19 16
17. Kayserispor 18 16
18. Hatayspor 19 10
19. A.Demirspor 18 5
Takımlar O P
1. Kocaelispor 19 41
2. Karagümrük 20 35
3. Bandırmaspor 20 34
4. Erzurumspor 20 33
5. Ankaragücü 20 30
6. Amed Sportif 20 30
7. Ahlatçı Çorum FK 19 29
8. Boluspor 19 28
9. İstanbulspor 19 27
10. Pendikspor 19 27
11. Keçiörengücü 19 27
12. Gençlerbirliği 19 27
13. Ümraniye 19 26
14. Esenler Erokspor 20 26
15. Manisa FK 19 26
16. Igdir FK 19 25
17. Şanlıurfaspor 20 25
18. Sakaryaspor 19 23
19. Adanaspor 20 15
20. Yeni Malatyaspor 19 -3
Takımlar O P
1. Liverpool 21 50
2. Arsenal 22 44
3. Nottingham Forest 21 41
4. Newcastle 22 38
5. Chelsea 21 37
6. Bournemouth 22 37
7. Aston Villa 22 36
8. M.City 21 35
9. Fulham 22 33
10. Brighton 21 31
11. Brentford 22 28
12. Crystal Palace 22 27
13. M. United 21 26
14. West Ham United 22 26
15. Tottenham 21 24
16. Everton 20 17
17. Wolves 21 16
18. Ipswich Town 21 16
19. Leicester City 22 14
20. Southampton 21 6
Takımlar O P
1. Atletico Madrid 20 44
2. Real Madrid 19 43
3. Barcelona 20 39
4. Athletic Bilbao 19 36
5. Villarreal 19 30
6. Mallorca 19 30
7. Real Sociedad 19 28
8. Girona 20 28
9. Sevilla 20 26
10. Rayo Vallecano 19 25
11. Real Betis 20 25
12. Osasuna 19 25
13. Celta Vigo 19 24
14. Las Palmas 19 22
15. Leganes 20 22
16. Getafe 20 20
17. Deportivo Alaves 20 20
18. Espanyol 20 19
19. Real Valladolid 20 15
20. Valencia 19 13
Günün Karikatürü Tümü