İnsanın kendi nefsini tanıması (*)
İyi bilin ki, insanın eksilme ve noksan içinde olması, içinde bulunduğu gaflet halinden dolayıdır. Gaflet ise, nefsin türlü afetlerinden doğar. Nefs, daimi hareket etme tabiatı üzere yaratılmıştır. Allah Teâla tarafından da daima en büyük imtihanı olan sükûnete çağrılmıştır. Çünkü nefis, ancak sükûnete erip, kendi güç ve engellemesinden beri kaldığı ve Mevla’sına muhtaç olduğunu bildiği zaman istikamet bulabilir.
Allah Teâla buyurdu ki: "İnsan çok aceleci olarak yaratıldı". (İsra/11), Allah Teâla, insanın bu acelecilik sıfatını haber verdikten sonra, bundan vazgeçmesini telkin ederek şöyle buyurmaktadır: "Size ayetlerimi göstereceğim. Benden acele istemeyin". (Enbiya/37);
Hâlbuki imanın artması manasına gelen sükûnet indiği zaman, nefs sükûnet bulur ve kendisine nefes veren Allah'ın lütfuyla hevadan uzaklaşır. Nefs sükûnet bulduğu zaman, Allah'a muhtariyet ve yakarışın alameti olan kalpteki gaflet perdesi kalkar. İnsan nefsi, tabiatı icabı hareketlidir. Hareketi durduğu zaman, minnet ve fazilete ulaşır.
Nefsin sıfatları esas itibarıyla iki noktada toplanır: “Tayş” yani hataya meyil ve “Şereh” yani açgözlülük. 'Tayş' umumiyetle, cehaletten 'Şereh' ise hırstan kaynaklanır. Bunlar, nefsin yaratılış fıtratını teşkil ederler. 'Tayş'ın durumu, pürüzsüz ve doğrultulmuş bir satıh üzerinde ucu ucuna duran bir top veya ceviz tanesine benzetilebilir. Ona üflemek veya hafifçe itmek dahi harekete geçirmek için kâfidir. Hafiflik ve yuvarlaklıktan dolayı derhal hareket ederler. Nefs de aynen böyledir.
Hırstan kaynaklanan 'Şereh'e misal olarak da bir kelebeği gösterebiliriz. Kelebek, ışığa duyduğu şiddetli hırstan ötürü yanan bir ateşe cahilce atılır ve ışık ararken helak olur. Işığın az bir bölümüne ulaştığında onunla yetinmeyerek onun kaynağına, kısaca ışığın bizzat kendine ulaşmak ister. Halbuki o, yanan bir lambadır. Eğer uzakta durup az bir ışıkla yetinmiş olsa kurtulacaktır. Cahilce hırsının ardına düşen nefs de aynen böyledir. İnsan nefsindeki bu hırs, ondaki acelecilikten kaynaklanmaktadır.
'Şereh', hırs ve tamah demektir. İşte bu iki zaaf, yanı hırs ve tamah, Âdem’in (as) cennetten çıkarılmasının esas sebebleridir. Çünkü Âdem (as) ebedi hayata tamah ederek, o meyvayı yemeye hırs göstermişti. Bu hareketi, elbetteki bir cahilliğin ve hırsın neticesiydi. İşlediği günah ise, dünyanın insanlarla dolmasının, itaat ise ahiretin takva sahipleriyle dolmasının sebebini teşkil etmiştir. Bunun içindir ki şöyle denmiştir: Dünya sevgisi, her günahın başıdır. Zühd ise, her türlü taat ve amelin kaynağıdır. Bakın Allah Teala önce cennete koyduğu Adem'i (as) sadece bir günahından dolayı oradan çıkarmıştır. Kişi, bu kadar fazla günahla görmeyi dahi başaramayacağı cennete nasıl olur da girmeyi hayal eder?
Bir alim de nefsin 'şereh' dediğimiz hırsını, üzerine bal sürülmüş bir ekmeğe gelen sineğe benzetir. Azgın nefis, balın tamamını emmek isteyip de ortasına konan, sonra da kanatları bala bulaştığı için orada ölen sinek gibidir. Başka bir sinek ise, balın kenarına gelir ve oradan kendine yetecek kadarını emip işini bitirdikten sonra uçup gider.
Hikmet ehlinden biri de Adem oğlunu ipek böceğine benzetir. İpek böceği, cahilliğinden dolayı kozayı sürekli kendi üzerinde örer. Öyle bir an gelir ki çıkacak yeri kalmaz ve kendini öldürür ve başka bir kozaya dönüşür. Veya bunu da yapamadan kozayı tamamladıktan sonra onu öldürürler. Çünkü ondan doğacak yeni kurtçuk, güneşi görebilmek için dışarı çıkmak isteyecek ve örülen kozayı kesmeye çalışacaktır. Bu sebeble onu öldürerek kozanın hasar görmemesini sağlarlar.
İşte ömrünü servet uğrunda harcayan cahil de böyledir. Aslında ailesi ve malı ona bir ömrü heder ettirmiştir. Çünkü uğrunda hayatını tükettiği servetin sefasını sürmek varislerinin hakkı olacaktır. Bu varisler, kendilerine bırakılan serveti Allah yolunda harcarsalar sevabı kendilerine, hesabını vermek babalarına düşecektir. Bir de Allah'a isyanda ve günahkarlıkta harcarsalar, o zaman da, varislerine böyle bir servet bırakarak onları azdırdığı için günahlarına ortak olacaktır.
İşte böyle biri, ahirette şu iki halden hangisine daha çok pişman olacağını dahi bilemez: Ömrünü başkaları uğrunda tükettiğine mi yansın? Yoksa başka birilerinin hayır tartısında durduğunu gördüğü malına mı?
Bir kardeşim hikmet ehlinden birinin yaşadığı şöyle bir hadise nakletmişti: Meclisimize birkaç yoksul geldi. Biz de, bir komşumuzdan kızartılmış bir deve satın aldık. Kendi yarenlerimizden bir cemaatla birlikte hikmet ehlinden olan o kimseyi de yemeğe davet ettik. O, ete elini uzatıp bir lokma aldı ve onu ağzına getirdikten sonra lokmayı çıkardı ve kendini geri çekerek şöyle dedi: Siz yemeye devam edin. Aklıma bir şey geldi ve yememe mani oldu. Biz de: Eğer bizimle birlikte yemezsen, biz de yemeyiz, dedik. O da: Siz bilirsiniz, ben yemeyeceğim, dedi ve sofradan kalkıp gitti. Biz de o olmaksızın yemeyi doğru bulmadık. Neden sonra, eti kızartan kişiyi çağırıp bu devenin hikayesinin aslını öğrenmek istedik ve adamı çağırttık. Ona deveyle ilgili hoş olmayan bir şey olup olmadığını sorduk. Çok geçmeden, devenin aslında ölmüş bir deve olduğunu ama para kazanma hırsına kapıldığını ve onu kızartarak bize sattığını itiraf etti. Biz de eti parçalayarak köpeklere verdik.
Hadiseyi anlatan kişi şöyle demişti: Daha sonra o zat ile karşılaştım ve hangi sebeple yemekten ayrıldığını, aklına gelen şeyin ne olduğunu sordum. Bana şu cevabı verdi: Söyleyeyim. Benim nefsim, takip ettiğim riyazetten dolayı yirmi yıldır herhangi bir yemek için hırsa kapılmazdı. Siz bana o kızarmış eti sunduğunuzda, nefsim onu yeme hırsına kapıldı. Böylesi bir hırsa daha önce hiç şahit olmamıştım. Bunun üzerine o yemekte bir illet olduğunu anladım ve nefsimin de hırsından ötürü onu yemedim. Allah size merhamet etsin, görüyor musunuz ki bir yemekte iki kişinin hırsı nasıl da tevafuk edip bir araya geliyor? İkisinin de hırsları aynı, ama Allah Teala'nın yardımı ve yardımsızlığı noktasında birbirlerinden ayrılıyorlar.
Alim olan, titizliği ve nefs muhasebesi sayesinde haram olandan korunurken, cahil olan yani deveyi satan kişi, murakabe eksikliği ve nefsinin hırsıyla baş başa bırakılıyor. Diğer müminler ise, edeplerindeki güzellikten dolayı gelen ilahi tevfîk ile haram yemekten korunuyorlar. Çünkü onlar, sırf arkadaşları yemediği için çok arzu ettikleri yemeği terkedebilen insanlardı. Deveyi satan kişi de, müşterisinin dürüstlüğü ve hüsnü niyeti karşısında gerçeği itiraf ederek günahını telafi edebilmişti.
İnsan nefsinin tabiatlarını teşkil eden dört mizaç, Allah Teala'nın onu yarattığı fıtratın eseri olan hevadan türemiş esaslardır. Bunların ilki Zaaftır ki, toprak fıtratının icabıdır. İkincisi olan Buhl (=cimrilik), çamur tabiatının icabıdır. Üçüncüsü Şehvet'tir ki, ateşin icabıdır. Dördüncüsü olan Cehalet ise, kuru çamurun icabıdır. Bu dört tabiatı ifade eden sıfatlar, türlü karışımlarla insanın imtihan edilmesi için yaratılmıştır. Bu imtihan, nefsin gevşeklik ve sapmasının başlangıcını ifade eder. Bu; her şeyi bilen ve çok yüce olan Allah Teala'nın takdiridir.
Nefs, dört değişik sıfata mübteladır ki bunların ilki; Rubûbiyet sıfatlarının, kibir, azgınlık, övülmeyi sevme, ululanma isteği ve zenginlik gibi tezahürler karşısında kendini göstermesidir. İkinci olarak nefs; kandırma, hile yapma, hased ve gıybet gibi şeytan ahlakından olan sıfatlara mübteladır. Üçüncü olarak; yemeyi, içmeyi ve cinsi münasebeti sevmek gibi hayvani tabiatlara mübteladır. Bunların yanısıra dördüncü olarak; korku, tevazu ve alçakgönüllülük gibi kulluk sıfatlarına da duyabilir.
Nefsin hareketli olarak yaratıldığı ve sükunetle emrolunduğunu daha önce belirtmiştik. Nefsin sahibi olan Allah Teala yardım etmedikçe nefs nasıl sakinleşebilir? Allah Teala, onu harekete geçiren Muharrik olarak onu sakinleştirmedikçe sırf bir emirle onun sakinleşmesi nasıl mümkün olabilir.
Kul, ancak yukarıda saydığımız ilk üç sıfatın terkinde ihlaslı olduğu zaman muhlis bir kul olabilir. Kulluk sıfatlarına hakiki manada sahip olabildiği zaman, mübtelası olduğu sıfatlardan uzak ve temiz kalabilir. Bu sıfatların ilki olan Rububiyetle ilgili sıfatlardan halis ve beri olması gerekir.
Mürid, değiştirici olmamalı ve uluhiyet sıfatlarını rububiyet sıfatlarıyla, müminlerin sıfatlarını şeytan ahlakıyla, ruhanilerin vasıflarını hayvani tabiatlarla değiştirmemelidir. Aksine Allah'a yaklaştıracak şekilde değiştirici olmalıdır. Buna giden yolda, nefsine hakim olması ve sahip çıkmasıdır. Böyle yaptığı zaman, nefs onun emrine girer ve onun üzerinde dilediği gibi hükmedebilir. Nefsini hakim yaptığında ona hükmedemezsiniz. Öyleyse onun hareket alanını daraltın ve sakın genişletmeyin. Eğer onu söz sahibi ve hakim kılarsanız, o size hakim olur. Eğer hareket alanını dar tutmazsanız, genişler ve size müdahale etmeye başlar. Nefsini mağlup etmek istediğinizde onu sakın heva ve arzusuyla baş başa bırakmayın. Onu alıştığı şeylerden uzak tutun. Eğer bunu yapamazsanız, kendisi gibi sizi de nevalarına mahkum eder. Eğer onun üzerinde güç sahibi olmak isterseniz, onu zayıflatmanız gerekir. Onu zayıflatmanın yolu da, arzu ettiklerine ulaşmasını sağlayan vasıtaları ortadan kaldırmak ve iştahının çektiği maddeleri ona vermemektir. Eğer bunu yapamazsanız, nefsiniz sürekli güçlenecek ve sonunda sizi de helak edecektir.
Nefse hakim olmanın ilk adımı, onu her an hesaba çekmeniz ve her hesabında dikkatlice murakabe etmenizdir. Ondan gelen her sesi (=hatır) titizce incelemeniz gerekir. Eğer içten gelen bu ses, Allah rızasına matuf ise, Ölümle yarışır ve onu bir an önce eda edebilmek için çabalarsınız. Eğer Allah rızasından başka bir şey içinse, bir an önce ve hiç vakit kaybetmeden o sesi yok etmeye çalışırsınız.
(*)Bu yazımız Ebû Talib el-Mekkî’nin “Kûtü’l –Kulûb” adlı eserinin ;” insanın nefsini tanıması “adlı 25. bölümünden alınmıştır.
İmsak | 06:23 | ||
Güneş | 07:53 | ||
Öğle | 12:55 | ||
İkindi | 15:25 | ||
Akşam | 17:48 | ||
Yatsı | 19:12 |
Takımlar | O | P |
---|---|---|
1. Galatasaray | 11 | 31 |
2. Fenerbahçe | 11 | 26 |
3. Samsunspor | 12 | 25 |
4. Eyüpspor | 12 | 22 |
5. Beşiktaş | 11 | 21 |
6. Göztepe | 11 | 18 |
7. Sivasspor | 12 | 17 |
8. Başakşehir | 11 | 16 |
9. Kasımpasa | 12 | 14 |
10. Konyaspor | 12 | 14 |
11. Antalyaspor | 12 | 14 |
12. Rizespor | 11 | 13 |
13. Trabzonspor | 11 | 12 |
14. Gaziantep FK | 11 | 12 |
15. Kayserispor | 11 | 12 |
16. Bodrumspor | 12 | 11 |
17. Alanyaspor | 11 | 10 |
18. Hatayspor | 11 | 6 |
19. A.Demirspor | 11 | 2 |
Takımlar | O | P |
---|---|---|
1. Kocaelispor | 12 | 25 |
2. Bandırmaspor | 12 | 24 |
3. Erzurumspor | 12 | 22 |
4. Karagümrük | 12 | 21 |
5. Igdir FK | 12 | 21 |
6. Ankaragücü | 12 | 19 |
7. Ahlatçı Çorum FK | 12 | 19 |
8. Boluspor | 12 | 18 |
9. Şanlıurfaspor | 12 | 18 |
10. Manisa FK | 12 | 17 |
11. Esenler Erokspor | 12 | 17 |
12. Ümraniye | 12 | 17 |
13. Pendikspor | 12 | 17 |
14. Keçiörengücü | 12 | 15 |
15. Gençlerbirliği | 12 | 15 |
16. İstanbulspor | 12 | 14 |
17. Amed Sportif | 12 | 14 |
18. Sakaryaspor | 12 | 13 |
19. Adanaspor | 12 | 7 |
20. Yeni Malatyaspor | 12 | -3 |
Takımlar | O | P |
---|---|---|
1. Liverpool | 11 | 28 |
2. M.City | 11 | 23 |
3. Chelsea | 11 | 19 |
4. Arsenal | 11 | 19 |
5. Nottingham Forest | 11 | 19 |
6. Brighton | 11 | 19 |
7. Fulham | 11 | 18 |
8. Newcastle | 11 | 18 |
9. Aston Villa | 11 | 18 |
10. Tottenham | 11 | 16 |
11. Brentford | 11 | 16 |
12. Bournemouth | 11 | 15 |
13. M. United | 11 | 15 |
14. West Ham United | 11 | 12 |
15. Leicester City | 11 | 10 |
16. Everton | 11 | 10 |
17. Ipswich Town | 11 | 8 |
18. Crystal Palace | 11 | 7 |
19. Wolves | 11 | 6 |
20. Southampton | 11 | 4 |
Takımlar | O | P |
---|---|---|
1. Barcelona | 13 | 33 |
2. Real Madrid | 12 | 27 |
3. Atletico Madrid | 13 | 26 |
4. Villarreal | 12 | 24 |
5. Osasuna | 13 | 21 |
6. Athletic Bilbao | 13 | 20 |
7. Real Betis | 13 | 20 |
8. Real Sociedad | 13 | 18 |
9. Mallorca | 13 | 18 |
10. Girona | 13 | 18 |
11. Celta Vigo | 13 | 17 |
12. Rayo Vallecano | 12 | 16 |
13. Sevilla | 13 | 15 |
14. Leganes | 13 | 14 |
15. Deportivo Alaves | 13 | 13 |
16. Las Palmas | 13 | 12 |
17. Getafe | 13 | 10 |
18. Espanyol | 12 | 10 |
19. Real Valladolid | 13 | 9 |
20. Valencia | 11 | 7 |