19.12.2024, 10:52

İSLÂMÎ CEMÂAT

A. Cemâatin Tarifi

B. İslâmî Cemâatin Önemi

C. İslâmî Cemâatin Hedefi

D. Cemâati Ayakta Tutan Esaslar

E. Cemâatte Prensip

F. Cemâatte Lider

A. Cemâatin Tarifi

Akîdesi Ehl-i Sünnet, ameli İslâm fı‎khı‎na uygun; gayesi içe dönük olarak İslâm’ın bütün toplumda uygulanması‎, dış‎‏a dönük olarak da bütün insanlara tebliğ edilmesi; ş‏ûrası‎nda insaflı‎, muttakî, İslâm dava ‏şuuruna sahip, lehte ve aleyhte olanı‎ bilen âlimleri ve her sahada derinlikli, seviyeli ilim adamları‎ bulunan; diğer İslâmî cemâatlerle sürtüşmeyen ve onlara dü‏şman olmayan, en alt seviyede de olsa ît‎kâdî ve amelî helalleri‎ ve haramları‎ bilen, İslâm ahlâkı‎ ile ahlâklanmaya dikkat eden, lideri Hz. Peygamber’i (s.a.s.) örnek alan, cemâati de Ashâb-ı‎ Kirâm’ı‎ örnek alan fertlerden oluş‏an Müslümanlar topluluğuna “cemaât” denir.

Hz. Ali (r.a.) cemâati şöyle tarif eder: “Cemâat, Hak ehlinin az da olsalar Hak üzere toplanmalarıdır.”

(Kandehlevî, Yusuf, Hayâtü’s-Sahâbe, II, 4, 5.)

İslâmî Cemâatin Önemi:

1. Allah Teâlâ’nı‎n emri olması‎:

“Ey iman edenler! Allah’tan nasıl korkmak gerekiyorsa öyle korkun ve ancak Müslümanlar olarak ölünüz. Hepiniz Allah‎'ın ipine (Kur’ân-ı Kerîm’e) cemîan s‎ımsı‎k‎ı sarıl‎ın bölünüp ayr‎ılmay‎ın.”

(Âl-i Imrân sûresi (3),102, 103.)

Ebedî âlem olan cenneti elde etmek, imanla ölmeye bağlıdır.

İmanlı olarak ölmek, imanın gereğine göre yani Müslüman olarak yaşamaya bağlıdır.

Müslüman olarak yaşamak, Kur’ân’a uymaya bağlıdır.

Kur’ân’a uymak ancak cemîan yani cemâat halinde Hz. Peygamber’i (s.a.s.) izleyerek Kur’ân’ın bütününe uymaya ve bütün Müslümanların uygulamasına bağlıdır.

İslâm’ı cemâat olarak yaşamanın yolu, İslâm’ın helal ve haramlarına göre hayatın düzenlenmesine bağlıdır. Burada önemli olan, cemâati teşkil eden bir fert olabilmektir. Hem de aynı anlayış ve davranışa ermiş bir kitlenin ferdi…

Bir başka âyet-i kerîmede Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

“Ey iman edenler! Hepiniz birlikte İslâm’a girin, şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o size apaçık düşmandır.”

(Bakara sûresi (2), 208.)

Bu âyette Müslümanlara topluca ve toplumca, her konuda, her yerde ve her zaman İslâm’a sarılmaları, apaçık düşman olan şeytanın izlenmemesi emredilmektedir.

2. Kişiyi şeytanın ve adamlarının yanlışlarından koruması

Hz. Peygamber (s.a.s.) bu konuda iki hadîs-i şerifle şöyle buyurmuştur:

“Muhakkak ki şeytan, ayrılıp yalnız kalan koyunu yakalayan kurt gibi (ayrılıp yalnız kalan) insanın da kurdudur. Ayrılmaktan ve ayrı kalmaktan sakının! Cemâate, (İslâm) toplumuna ve mescide yapışın.”

(Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 233, 243.)

Hadîs-i şerîfin son cümlesinde, kendi cemâatine sarılma, diğer İslâmî cemâatlerle daima dirsek temasında olmaya ve Müslümanların bütününün birleştiği mescide yani camiye tutunma emredilmektedir.

“Allah’ın eli cemâatle beraber, şeytan ise cemâatten ayrılıp muhalefet edenle beraberdir.”

(Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, V, 218.)

C. İslâmî Cemâatin Hedefi:

Hakkın rızasını kazanmak ve Hakkı hayata hâkim kılmaktır.

Hedefin gerçekleşmesi için gereken şartlar:

1. Kalpte iman

Allah Teâlâ’nın rızasının temel şartı iman etmektir. İman olmadıkça Allah hiçbir ameli kabul etmemektedir.

Önce her bir ferdin itikad açısından Ehl-i Sünnet akîdesini iyice bilip hazmetmesi gerekir ki bütün hayatına yansıyabilsin, yansıtabilsin.

Binaya temel sağlam atılırsa bina sağlam olur. Bütün amellerde imanın şart olduğunu şu âyet-i kerîmede görmekteyiz:

“Erkek veya kadın, mümin olarak kim sâlih amel işlerse, onu mutlaka güzel bir hayat ile yaşatırız. Ve mükâfatlarını, elbette yapmakta olduklarının en güzeli ile veririz.”

(Nahl sûresi (16), 97.)

2. Toplumda İslâm’ın yaşanması

İman amel etmeyi gerektirir. Amel derken sâlih ameli kasdediyoruz. Kur’ân-ı Kerîm’de sâlih amel çok geçmektedir.

Sâlih amel; imana uygun, iman doğrultusunda olan, ihlâslı olan ve Sünnet’e uygun olan amel demektir.

İmana uygun amel demek, imanın belirlediği helal ve harama göre hayat düzenlenecek demektir.

İman, Kur’ân-ı Kerîm ve Hadîs-i Şerîf’lerde geçen gerçekleri tasdik demektir; iman, ibadet ahlak ve ahkâmla ilgili emir ve nehiyleri tasdik demektir.

Tatbik, tasdike göre olunca makbul olur.

Mü’mini münâfıktan ayıran özellik, kalpteki niyetinde ihlaslı olması yani mü’minin her şeyi Allah Teâlâ için yapması, desinler için yapmamasıdır.

Amelin de bütün hayatı kapsaması ve herkesin hayatını kapsaması gerekmektedir.

Toplumun bütün kesimlerinde, her sahada hep beraber İslâm’a sarılmamız gerekmektedir.

Mü’mini bidatçıdan ayıran özellik de her işini Sünnet’e göre yapmaktır.

3. İslâm’ın başkalarına tebliğ edilmesi:

İslâm genel hatlarıyla iki kısımdır:

1) Şahsı kemâle erdiren,

2) Başkalarını kemâle erdiren.

Bilmek bir farz, bildirmek diğer bir farzdır. Hak ile amel etmek bir farz, insanları Hak ile tanıştırmak için tebliğde bulunmak diğer bir farzdır.

Müslümanların, din kardeşleri olarak birbirlerine “Önce nefsine va’z et, nefsin va’zın gereğini yerine getirirse insanlara va’z et!” prensibine uyarak birbirlerine sahip çıkmaları adına birbirlerine nasîhat etmeleri, insan kardeşleri olan kâfirlere de Allah Teâlâ’nın bir emri olarak İslâm’ı tebliğ etmeleri gerekir.

Bununla ilgili âyet-i kerîme şudur:

“Siz, insanların (hayrı için) ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; marufu/iyiliği emreder; münkerden/kötülükten vazgeçirirsiniz. Siz Allah'a iman da edersiniz. Eğer Ehl-i Kitap da inansaydılar, elbet bu, kendileri için daha hayırlı olurdu. (Aslında) içlerinde iman edenler olmakla birlikte onların çoğu (dinden çıkmış) fâsıklardır.”

(Âl-i Imrân sûresi (3), 110)

Bu emri yerine getirmede başarılı olabilmek için davetçi kadrosunu oluşturmak gerekmektedir.

Bunu emreden âyet-i kerîme de şudur:

“Sizden, hayra çağıran, marufu/iyiliği emredip münkeri/kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.”

(Âl-i Imrân sûresi (3), 104.)

Bu kadronun özelliği, insanları Allah’a kulluğa çağırması, kendisinin de o kulluğu kemâliyle uygulaması ve bütün bu yaptıklarını da sadece İslâm’a nisbet etmesi gerekir.

Bunu ortaya koyan âyet-i kerîme ise şudur:

"(İnsanları) Allah'a çağıran, sâlih amel işleyen ve "Ben Müslümanlardanım" diyenden kimin sözü daha güzeldir? Ne (her) iyilik, ne de (her) kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel bir şekilde önle. O zaman seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki candan bir dost olur. Buna (bu güzel davranışa) ancak sabredenler kavuşturulur; buna ancak (hayırdan) büyük nasibi olan kimse kavuşturulur. Eğer şeytandan gelen kötü bir düşünce seni dürtecek olursa, hemen Allah'a sığın. Çünkü O, hakkıyla işitendir, çok iyi bilendir.”

(Fussılet sûresi (41), 33-36.)

4. Tebliğe engel olanlarla şartlara göre mücadele:

Allah Teâlâ’nın, dünya ve âhiret mutluluğu için gönderdiği İslâm’ın anlaşılmasını istemeyen şer güçlerle mücadele edilirken izlenecek yolu hem Kur’ân-ı Kerîm hem de sözleriyle ve fiilleriyle açıklayan Hz. Peygamber (s.a.s.) ortaya koymuştur.

Şüphesiz hükümleri şartlar belirler. Şartlar değişince hükümler de değişir. İşte burada izlenecek prensipler lehde ve aleyhde olanı bilen uzmanlar tarafından belirlenir.

Hz. Peygamber’in (s.a.s.) davetteki prensiplerini ve nasıl bir yol izleyeceğini Allah Teâlâ şu âyet-i kerîmesiyle emretmiştir:

“Rabbinin yoluna hikmetle, güzel öğütle davet et. Onlarla mücadeleni en güzel olan (yol, prensip, üsûl) ile yap! Şüphesiz Rabbin, yolundan sapanları da hidâyette olanları da en iyi bilendir.”

(Nahl sûresi (16), 125.)

D. Cemâati Ayakta Tutan Esaslar:

1. Herkesi birleştiren AKÎDE,

2. Cemâati intizama sokan LİDER,

3. Cemâati ihyâ edecek olan İLİM,

4. Cemâati ayakta tutacak olan AMEL,

5. Ehil ve güvenilir insanlarla yapılan İSTİŞÂRE,

6. Cemâatin, üzerinde Hakk’ı uygulayacağı MEKÂN.

1. Herkesi birleştiren AKÎDE

Cemâat bir bina ise onun temeli imandır. Temel, binanın her yerinin temelidir. Binanın her yeri o temel üzerine inşa edildiği gibi, cemâatin bütünü de o temel yani iman üzerinde birleşmiştir.

İman hepsine; her konuda, her yerde ve her zaman cemâatin fertlerinin amelî hayatlarına hükmetmekte ve yön vermektedir. İşte bu özelliği ile cemâat, cemâat olur.

Eğer iman hayatlarına hükmetmiyorsa, imanları ayrı amelleri ayrı demektir ki amelî münâfık durumundadır veya inanmıyor ki amel etsin diye düşünülünce de itikâdî münâfık durumuna düşmüş olur.

2. Cemâati intizama sokan LİDER

Lider, cemâatini o iman üzere intizama sokar. Çünkü cemâat, o iman üzere o lidere uymuş ve biat etmiştir.

İslâm binasında lider, binanın ustası gibidir. Usta o binanın direklerini ve bütün tuğlalarını o temel üzerine örmüştür. Devamını da yine o usta sağlayacaktır.

O usta artık âmir usta, müdür usta durumundadır. Lider, insan binasının akıl dediğimiz başı gibidir ki o insan binasını o akılla yürütür. Akıl da insan binasını ilimle ve ilmin zirvesi vahye dayalı ilim ve irfanla yürütür.

3. Cemâati ihyâ edecek olan İLİM

Cemâati ihyâ edecek olan ilimden kasıt, cemâati sapmaktan ve saptırmaktan koruyan ölçüdür. Bununla vahyi ve vahye uygun olan ilmi kastetmekteyiz.

İlim, vücuda nispetle ruh gibi, göze nispetle ise ışık gibidir. Işık olmazsa göz göremediği ve göz olmazsa ışıktan istifade edilemediği gibi, ilim olmazsa da cemâat yanlış yapar fakat doğru yaptığını zanneder.

Her şey ancak ilim ışığı ile aydınlanır. Hiç şüphesiz ilim ya vahiy ya da vahye uygun olan yahut vahiyden istinbât edilen ilimdir. Çareyi, çevreyi ve çağı doğru okuyan bilgi, bilgidir.

İlim hem imandan hem de amelden önce gelir. Çünkü iman ve amel, ancak vahye dayalı ve vahye zıt olmayan ilimle elde edilir. İşte bundan dolayı imanın ve amelin sağlam olması, ilmin sağlam olmasına bağlıdır.

İmam Buhârî, “ilim, kavl ve amelden öncedir. Zira Allah Teâlâ: “Bil ki Allah’tan başka hiçbir (hak) ilah yoktur.” (Muhammed sûresi (47), 19.) buyurup imandan önce bil emriyle başlamıştır”, diyor.

(Buhârî, İlim, 11.)

Cemâati toplayan, birlikte tutan icmâ gerçeğidir. İcmâya ters olmadıkça görüşün delili varsa farklı düşünülebilir, bu farklılık zenginlik sayılır. Ama icmâya ters düşerse, bu görüş ne ilim olur ne de amel olur. Müçtehidin de içtihadı icmâya muhalif olamaz, muhalif olursa kabul edilmez.

4. Cemâati ayakta tutacak AMEL

Amel, imana göre, iman da Allah Teâlâ’nın Kur’ân’ında ve Hz. Peygamber’in (s.a.s.) hadislerinde bildirdiğine göre olacaktır.

İmanın amele yön vermesi, ancak terbiye ve tedip neticesinde gerçekleşir. Çok yönlü eğitim programlarıyla amele ulaşması temin edilmelidir.

İman amele tesir ettiği gibi amel de imana tesir eder.

İslâm’ın ruhlara sinmesi toplumda İslâm’ın beraber yaşanması ve herkesin İslâm’a sahip çıkması ile gerçekleşir. Bunun yegâna çaresi, ma’rûfu/iyiliği emir münkeri/kötülüğü nehiy anlayışının yerleşmesi ve uygulanması iledir.

Davranış birliğinin kaynağı anlayış birliği, anlayış birliğinin kaynağı da sahih ilim birliğidir.

5. Ehil ve güvenilir insanlarla İSTİŞÂRE

Allah Teâlâ’nın Kur’ân-ı Kerîm’inde övdüğü mü’minlerin özelliklerini anlatırken (Şûrâ sûresi (38), 42.) ve herhangi bir iş üzerinde azmetmeden önce müşâvere yapmalarını emrettiğini (Âl-i Imrân sûresi (3), 159.) görüyoruz.

Hz. Peygamber’in (s.a.s.) Ashâbıyla hatta hanımlarıyla da istişâre ettiğini, Hulefâ-i Râşidînin de daima istişâre ettiğini görmekteyiz.

6. Cemâatin üzerinde Hakk’ı uygulayacağı MEKÂN

Dünyanın gerçek sahibi Allah Teâlâ’dır. Dünyaya vâris olacak olan da idareye ehil olan gerçek mü’minlerdir.

Tarih boyu dünyayı azlar idare etmiştir ve hâlen de azlar idare etmektedir. Ne zaman hakiki iman ve sâlih amele sahip olan azlara benzer, bulunduğumuz yerdeki insanlara da kendimizi; eser, başarı, ahlâk ve iyiliklerimizle ispat edersek, Allah Teâlâ bizi oraya ve oradakilere hâkim kılacağını va’detmiştir.

(Nûr sûresi (24), 52; Enbiyâ sûresi (21), 105.)

Hâkimiyetin devamı için de şu dört şartı koymuştur: Namaza devam, zekâtın verilmesini sağlamak, ma’rûfu emretmek, münkeri yasaklamak.

(Hacc sûresi (22), 41.)

E. Cemâatte Prensip:

1. Her konuyu İslâm’a götürmek; akîde konularında akâid kitaplarına, amelî konularda usûl-ı fıkha göre fürû’ kitaplarına, içtihâdî konularda İslâm âlimlerinin oluşturduğu komisyona müracaat etmek,

2. Fertleri talim ve terbiyeden geçirmek,

3. Kararları istişare ile alıp uygulamak,

4. Aleyhimize de olsa Hak yolda olduğu müddetçe lidere itâat etmek,

5. Herkesi doyurabilecek ilmî güce, şuur ve uyanıklığa ulaşmak,

6. Herkes kendisini burada görebilmesini ve bir yerinin olduğunu hissettirebilmek,

7. Hükümlerde ilim, uygulamada disiplin ve fedakârlık, amelde ahlâk, başkalarına karşı tavırda müsamaha göstermek.

1. Her konuyu İslâm’a götürmek; akîde konularında akâid kitaplarına, amelî konularda usûl-ı fıkha göre fürû’ kitaplarına, içtihâdî konularda İslâm âlimlerinin oluşturduğu komisyona müracaat etmek

Konu farklı olunca müracaat da farklı olur. İslâm’a götürmekle ilme götürmek farklı mıdır? İslâm’a götürmek, eğer itikâdî veya amelî bir konuda helal veya haram konusu ise elbette vahye müracaat demek olur. O halde, her konuyu İslâm’a götürmek, ilme götürmek demektir. Bunun da yolu, münakaşa etmeyip ya müctehidlere veya usûliddîn ve usûl-ı fıkha göre müctehidlerin fürû’ kitaplarına müracaat etmektir.

Vahye müracaat, müctehid için elbette Kitap ve Sünnete müracaatla olur. Müctehid amelî konuyu naslardan istihrâc eder, meseleyi hükme bağlar. Eğer müctehid değilse usûle uygun olarak fürû’ kitaplarına müracaat eder. Yeni bir mesele ise tercih ehli olabilecek çapta âlimler bir araya gelirler meseleyi hükme bağlarlar.

Şayet ictihâdî bir konu değilse, Müslüman olan, o konuda İslâm’ın hükmünü bilen ve o sahanın uzmanı olan kimseye müracaat eder.

Mü’min her konuyu ilme götürür. İlim âlimde bulunur. Bir bakıma ilme müracaat âlime müracaat demektir. Âlim de aydınlatıcı kitaba bakar.

İlim ehli arasında münakaşa olmaz, müzâkere olur. Zira münakaşa, fertleri birbirinden soğutur, birbirinden uzaklaşmayı doğurur, boş yere zaman kaybına sebep olur. Zaten haklı da olsa münakaşayı terk edene Hz. Peygamber (s.a.s.), cennetin kenarında bir köşke kefil olduğunu müjdelemiştir.

(Ebû Dâvûd, Edeb, 8; Tirmizî, Birr, 58; İbn Mâce, Mukaddime, 7.)

2. Fertleri öğretim ve eğitimden geçirmek

Önce öğretim, sonra eğitim sonra da tatbik/uygulama. Öğretim olmadan eğitim olmaz, eğitim olmadan da öğretimin maksadı hâsıl olmaz.

Öğretimin hedefi; insanın nihâî hedefini, insanın yaratılış maksadını, uhrevî ve dünyevî ara hedeflerini, görevlerini, yetkisini ve sorumluluklarını, haddini ve hakkını öğretmektir.

Eğitimin hedefi; kişinin bildiğini ve inandığını hayata geçirebilmesini sağlamak için amel edecek kabiliyeti kazandırmaktır.

Bu da iki şekilde olur:

a) Yaratılışında var olan kabiliyetleri tadil etmek,

b) Sonradan kazanabileceği güzellikleri ve özellikleri kazanmaya ve kazandırmaya çalışmak ve çalıştırmaktır.

3. Kararları istişare ile alıp uygulamak

İstişâre, birbirinden işâret almak demektir. İstişâre, kendi başına olmadığının, cemâatin bir ferdi olduğunun ifadesidir.

İstişâre hem Allah Teâlâ’nın ve Hz. Peygamber’in (s.a.s.) şahsında bizlere bir emri ve hem de Hz. Peygamber’in (s.a.s.) sünnetidir.

F. Cemâatte Lider

Ulu’l-emri seçen, ehl-i hal ve’l-akd denilen heyeti oluşturan liderlerden birisi; asrın ilim, irfan, insaf sahibi âlimler tarafından oluşan âlimler meclisinin “bu cemâat İslâmî bir cemâattir” dediği cemâatin lideri.

Ulu’l-emr iki kısımdır:

1. Dînî olan ulu’l-emr: Müctehidler

2. Dünyevî olan ulu’l-emr: Âmirler

Lider genel olarak iki kısımdır:

1. Mutlak lider: Hz. Peygamber (s.a.s.)’dir.

2. Mukayyed lider: Hz. Peygamber’e (s.a.s.) uyduğu müddetçe lider olan ulu’l-emrler, ulu’l-emrleri seçecek heyetten birisi olan liderlerdir.

Liderin varlığını gerekli kılan deliller:

a) Âyetten delil:

“Ey iman edenler! Allah'a itâat edin, Peygamber'e itâat edin ve sizden olan ulû’l-emre (âlimlere de âmirlere) de. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz Allah'a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız onu Allah’a (Kur’ân’a) ve Rasûl'e (Sünnet’e) götürün; bu hem hayırlı hem de netice bakımından daha güzeldir.”

(Nisâ sûresi (4), 59.)

b) Hadisden delil:

“Kim bana itâat ederse Allah’a itâat etmiş ve her kim bana isyan ederse Allah’a isyan etmiş olur. Bir de kim emîre itâat ederse bana itâat etmiş ve kim de emîre isyan ederse bana isyan etmiş olur.”

(Müslim, İmâre, 32.)

Ulu’l-emrin her emrine itâat olmaz; bu emir sahibi ister müminlerin emîri yani ehl-i hal ve’l-akd olan heyetin seçtiği kimse olsun, ister emîre’l-müminîni seçen cemâat liderleri yani ulu’l-emri seçecek kimseler diye bildirilen kimseler olsun, ister tarikat lideri ister cemâat lideri, isterse komutan veya vali olsun her emirlerine itâat yoktur.

Âyet-i kerimedeki ulu’l-emr hem âlimleri hem âmirleri kapsamaktadır. Allah’a itâat da Hz. Peygamber’e itâat da ayrı ayrı zikredilmiş fakat ulu’l-emre itâat müstakil olarak “itâat ediniz” diye buyrulmamıştır. Demek ki ulu’l-emrlere, Allah’a ve Rasûl’e itâat ettiği müddetçe itâat edilir.

Ulu’l-emr adına idare eden amirler de memura haramı emredince memur sorumluluktan kurtulamaz. Bu emri hangi âmir verirse versin itâat edilmez. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.s.) hadîs-i şerîflerinde şöyle buyurmuştur:

“Yaratıcıya isyan konusunda mahlûka/yaratılmışa itâat yoktur.”

(Buhârî, Ahkâm, 4; Müslim, İmâre, 8; Ebû Dâvûd, Cihâd, 95.)

“Müslüman bir kimseye sevdiği, sevmediği (her) hususta (idareciyi) dinleyip itâat etmek gerekir, (Allah’a) isyan etmesiyle emrolunması müstesnadır. Eğer masiyet (haram olan şey) emredilirse ne dinlemek vardır ne de itâat.”

(Müslim, İmâre, 38; Buhârî, Ahkâm, 4; Ebû Dâvûd, Cihâd, 87; Tirmizî, Cihâd, 29; Nesâî, Bey’at 34; İbn Mâce, Mukaddime, 40.)

Yorumlar (0)
5
kısa süreli hafif yoğunluklu yağmur
Namaz Vakti 08 Ocak 2025
İmsak 06:49
Güneş 08:21
Öğle 13:10
İkindi 15:29
Akşam 17:49
Yatsı 19:16
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 17 47
2. Fenerbahçe 17 39
3. Samsunspor 17 33
4. Eyüpspor 18 30
5. Göztepe 17 28
6. Beşiktaş 17 27
7. Başakşehir 17 26
8. Gaziantep FK 17 22
9. Kasımpasa 17 21
10. Alanyaspor 17 21
11. Rizespor 17 21
12. Antalyaspor 17 21
13. Konyaspor 17 20
14. Trabzonspor 17 19
15. Sivasspor 17 19
16. Kayserispor 17 16
17. Bodrumspor 17 15
18. Hatayspor 17 9
19. A.Demirspor 17 5
Takımlar O P
1. Kocaelispor 18 38
2. Bandırmaspor 18 33
3. Karagümrük 18 31
4. Erzurumspor 18 30
5. İstanbulspor 18 27
6. Ankaragücü 18 27
7. Keçiörengücü 18 27
8. Pendikspor 18 26
9. Amed Sportif 18 26
10. Ahlatçı Çorum FK 18 26
11. Manisa FK 18 26
12. Boluspor 18 25
13. Igdir FK 18 25
14. Gençlerbirliği 18 24
15. Ümraniye 18 23
16. Esenler Erokspor 18 22
17. Şanlıurfaspor 18 22
18. Sakaryaspor 18 22
19. Adanaspor 18 15
20. Yeni Malatyaspor 18 -3
Takımlar O P
1. Liverpool 19 46
2. Arsenal 20 40
3. Nottingham Forest 20 40
4. Chelsea 20 36
5. Newcastle 20 35
6. M.City 20 34
7. Bournemouth 20 33
8. Aston Villa 20 32
9. Fulham 20 30
10. Brighton 20 28
11. Brentford 20 27
12. Tottenham 20 24
13. M. United 20 23
14. West Ham United 20 23
15. Crystal Palace 20 21
16. Everton 19 17
17. Wolves 20 16
18. Ipswich Town 20 16
19. Leicester City 20 14
20. Southampton 20 6
Takımlar O P
1. Real Madrid 19 43
2. Atletico Madrid 18 41
3. Barcelona 19 38
4. Athletic Bilbao 19 36
5. Villarreal 18 30
6. Mallorca 19 30
7. Real Sociedad 18 25
8. Girona 18 25
9. Real Betis 18 25
10. Osasuna 18 25
11. Celta Vigo 18 24
12. Rayo Vallecano 18 22
13. Las Palmas 18 22
14. Sevilla 18 22
15. Leganes 18 18
16. Deportivo Alaves 18 17
17. Getafe 18 16
18. Espanyol 18 15
19. Valencia 18 12
20. Real Valladolid 18 12
Günün Karikatürü Tümü