Şeyh Halid-i Cezeri Talebeleri ve Halifeleri

Yorumlar (3)
Hacı Coşkun 4 yıl önce
Şeyh Salih-i Sıbki Hazretlerinin hayatında şu hususların düzeltilmesi gerekir.
İnsanları Hakk'a dâvet eden, onlara doğru yolu gösterip, hakîkî saâdete kavuşturan ve kendilerine “Silsile-i aliyye” denilen büyük âlim ve velîlerin otuz birincisidir. Bitlis velîlerindendir. Aslen Bitlislidir. Doğum târihi bilinmemektedir. 1852 (H.1269) senesinde Cizre’nin Buhtan Dağı köylerinden Basret’te (yeni adı İnceler Köyü) vefât etti. Türbesi bu köydedir. Salih-i Sıbki Hz. Sıbki ailesinden amcası Molla Resul-i Sıbki den ilmi okur.aynı zamanda Mevlana Halid-i Bağdadinin Halifesi Seyyid Taha-ı Hakkari ile birlikte Molla Resul-i Sıbki de beraber ilim okurlar.İlim tahsili bittiği zaman kendisin gibi talebe olan arkadası Seyyid Taha-ı Hakkari ile birlikte karar verirler.Salih-i Sıbki derki;Ben Halid-i Cezeri ye gideceğim.Seyyid Taha-ı Hakkari de derki; Ben amcam Seyyid Abdullah’ın mürşidi olan Mevlana Halid-i Bağdadi ye gideceğim.Ve iki büyük veli kendilerine çizdikleri yolda yürürler. Evliyânın büyüklerinden Şeyh Hâlid Cezirî'nin sohbetinde kemâle erdi.Bu zat Şeyh Halid-i Cezeri’nin büyük damadıdır. Bu hocasının ikâmet ettiği Basret (İnceler) köyüne gidip ondan zâhirî ve bâtınî ilimleri öğrenip hilâfetle şereflenerek icâzet aldı. Hocasının vasiyeti üzerine vefâtından sonra Basret köyünde insanları irşâd ile meşgul oldu ve bölgenin halkını irşâd etti.
Kerâmetleri pek çoktur. Cinler de onun sohbetinden istifade etmek için huzurunda toplanırdı. Buhtan emiri Bedir Hanın oğullarından biri ölmüştü. Talebelerinden bir kısmı ile birlikte Bedir Hana taziyeye gittiler. Talebeleri yolda, Emire; “Allah ecrini artırsın, sabır versin." gibi şeyler söylenmesi için aralarında konuştular. Bedir Han onların geldiğini duyunca adamlarıyla birlikte karşılamaya çıktı. Şehir dışında karşılayıp Şeyh Sâlih Sıbkî hazretlerinin elini öptü. Atının üzengisinden tutup arkasından yürüdü. Şehre girince oturdukları mecliste emirler, âlimler ve halk toplandı. Saygı ile huzurunda oturdular. Bedir Hana oğlunun vefâtından dolayı başın sağolsun derken Emire sanki bir talebesine hitap eder gibi; “Allah ecrini artırsın. Ey Emir! Oğlunun vefâtını duyunca çok sevindim! İnşâAllah diğer oğullarının büyüğü, küçüğü de ölür! Yaşarlarsa senin gibi zâlim olurlar!” Bu sözleri söyleyince; meclisinde bulunanlar ve talebeleri Emir Bedir Hanın zâlim bir kimse olduğunu bildikleri için kızıp ona zarar vermesinden çok korktular. Emir çok kızmasına rağmen birşey diyemedi. Ancak kendi kendine, ben bu zâtı bir tecrübe edeyim. Eğer gerçekten velî bir zât ise ona talebe olurum. Öyle değilse şiddetli bir cezâ vereyim!” dedi.
Şeyh Sâlih Sıbkî köyüne döndükten sonra, Emir, adamlarından birine helal malından kırk mecidiye para verdi. Bu paraların arasına da haram bir para karıştırdı. Eğer bu haram parayı ayırmadan hepsini alırsa o velî değildir, diyerek gönderdi. Emirin adamı Basret köyüne varıp paraları Şeyh Sâlih Sıbkî hazretlerine verip; “Bunlar size, Emir Bedir Hanın hediyesidir, diyerek kırk mecidiyeyi önüne koydu. Emirin helal paralar arasına karıştırdığı haram parayı göstererek; “Bunu emire götür. Bu para haramdır. Onun helal malından değildir!” diyerek gelen kimseye geri verdi. Emirin adamı gelip durumu anlatınca, Emir Bedir Han onun velî bir zât olduğunu anlayıp ona âşık oldu. Huzuruna gidip elini öptü ve sâdık talebelerinden olup, adil, tebeasını gözeten, haktan ayrılmayan bir emir oldu. O kadar âdil ve güzel ahlâklı bir emir oldu ki, adâleti ve güzel ahlâkı, âlimler ve halk arasında darb-ı mesel hâlini aldı.
Şeyh Halid-i Cezeri hz. Vefatından sonra Şeyh Salih-i Sıbki hz. Bütün halifelere gelip Basret dergahına biat edeceklerini bir mektupla bütün halifelerine bildirdi. Bunun üzerine kabul etmeyenler Şeyh Halid-i Cezeri den sülük gören ve Salih-i Sıbki den sülük gören halifeler den kabul edenler döndü kabul etmeyenler Mevlana Halid-i Bağdadi nin diğer halifelerine gittiler.Mevlana Halid-i Bağdadinin halifesi Ahmedi Hani Salih-i Sıbki ye bir mektup yazarak;bu sözlerinizden vazgeçin dedi.Mektubun üzerine Salih-i Sıbki vazgeçmesine rağmen bazı halifeler gelmediler.Bu not tarihte belli olmadığından dolayı Salih-i Sıbki nin torununun eşi Zibariye adlı kitabında geniş bir şekilde yazmadığından dolayı bu halifelerden bahsedilmemektedir. Araştırdığınız zaman bunları öğrenebilirsiniz.
Şeyh Sâlih Sıbkî hazretlerinin Şeyh Yahyâ isminde bir oğlu vardır. Talebesi Şeyh Kasım-El Toğari tarikata girer amel etmeye başlar. İlimde de büyük yol kat ederek mecuzi olur. Şeyh Salih-i Sıbki vefatına yakın Şeyh Kasım’ı Şeyh Hasan-i Nurani’ye gönderir. İcazetini Şeyh Hasan-i Nurani’den alması gerektiğini söyler.
Şeyh Salih-i Sıbki Hazretlerinin halîfeleri şunlardır: Şeyh İbrahim, Şeyh Hamid-i Mardini, Şeyh-ül-Hazîn lakabıyla meşhur Şeyh Muhammed Fersâfî, Şeyh Muhammed Aynî, Şeyh Muhammed Ahtabî, Şeyh Hasan El-Nurani’dir. Vefâtına yakın halîfelerinden Şeyh Muhammed Aynî’nin makamına geçip, Basret de kendine vekâlet etmesini vasiyet etti. Şeyh Hasan El-Nurani’yi Diyarbakır’ın Bismil ilçesi Aktepe Köyüne irşat ile vazifelendirmiştir. Şeyh Salih-i Sıbki Hazretleri; talebelerinden hilafete hak kazanan Şeyh İbrahim, Şeyh Hasan-i Nurani ve Şeyh Hamid-i Mardini’ye der ki; “Siz hilafete hak kazandınız ancak edeben gidin üstadım olan Şeyh Halid-i Cezeri’den hilafeti alınız! Demiştir ve bu üç zat da gidip Şeyh Halid-i Cezeri’den hilafet almışlar. Basret köyündeki türbesi ziyâret mahallidir. Türbesine ziyârete gelenlerden gereken edebi göstermeden içeri giren kimselerin, bir belâya tutulduğu halk arasında meşhurdur. Şeyh Salih-i Sıbki hazretleri, Şeyh Halid-i Cezeri hazretlerinin aynı zamanda damadıdır.
Hacı Coşkun 4 yıl önce
Şeyh Salih-i Sıbki Hazretlerinin hayatında şu hususların düzeltilmesi gerekir. Şöyle ki:
.İnsanları Hakk'a dâvet eden, onlara doğru yolu gösterip, hakîkî saâdete kavuşturan ve kendilerine “Silsile-i aliyye” denilen büyük âlim ve velîlerin otuz birincisidir. Bitlis velîlerindendir. Aslen Bitlislidir. Doğum târihi bilinmemektedir. 1852 (H.1269) senesinde Cizre’nin Buhtan Dağı köylerinden Basret’te (yeni adı İnceler Köyü) vefât etti. Türbesi bu köydedir. Salih-i Sıbki Hz. Sıbki ailesinden amcası Molla Resul-i Sıbki den ilmi okur.aynı zamanda Mevlana Halid-i Bağdadinin Halifesi Seyyid Taha-ı Hakkari ile birlikte Molla Resul-i Sıbki de beraber ilim okurlar.İlim tahsili bittiği zaman kendisin gibi talebe olan arkadası Seyyid Taha-ı Hakkari ile birlikte karar verirler.Salih-i Sıbki derki;Ben Halid-i Cezeri ye gideceğim.Seyyid Taha-ı Hakkari de derki; Ben amcam Seyyid Abdullah’ın mürşidi olan Mevlana Halid-i Bağdadi ye gideceğim.Ve iki büyük veli kendilerine çizdikleri yolda yürürler. Evliyânın büyüklerinden Şeyh Hâlid Cezirî'nin sohbetinde kemâle erdi.Bu zat Şeyh Halid-i Cezeri’nin büyük damadıdır. Bu hocasının ikâmet ettiği Basret (İnceler) köyüne gidip ondan zâhirî ve bâtınî ilimleri öğrenip hilâfetle şereflenerek icâzet aldı. Hocasının vasiyeti üzerine vefâtından sonra Basret köyünde insanları irşâd ile meşgul oldu ve bölgenin halkını irşâd etti.
Kerâmetleri pek çoktur. Cinler de onun sohbetinden istifade etmek için huzurunda toplanırdı. Buhtan emiri Bedir Hanın oğullarından biri ölmüştü. Talebelerinden bir kısmı ile birlikte Bedir Hana taziyeye gittiler. Talebeleri yolda, Emire; “Allah ecrini artırsın, sabır versin." gibi şeyler söylenmesi için aralarında konuştular. Bedir Han onların geldiğini duyunca adamlarıyla birlikte karşılamaya çıktı. Şehir dışında karşılayıp Şeyh Sâlih Sıbkî hazretlerinin elini öptü. Atının üzengisinden tutup arkasından yürüdü. Şehre girince oturdukları mecliste emirler, âlimler ve halk toplandı. Saygı ile huzurunda oturdular. Bedir Hana oğlunun vefâtından dolayı başın sağolsun derken Emire sanki bir talebesine hitap eder gibi; “Allah ecrini artırsın. Ey Emir! Oğlunun vefâtını duyunca çok sevindim! İnşâAllah diğer oğullarının büyüğü, küçüğü de ölür! Yaşarlarsa senin gibi zâlim olurlar!” Bu sözleri söyleyince; meclisinde bulunanlar ve talebeleri Emir Bedir Hanın zâlim bir kimse olduğunu bildikleri için kızıp ona zarar vermesinden çok korktular. Emir çok kızmasına rağmen birşey diyemedi. Ancak kendi kendine, ben bu zâtı bir tecrübe edeyim. Eğer gerçekten velî bir zât ise ona talebe olurum. Öyle değilse şiddetli bir cezâ vereyim!” dedi.
Şeyh Sâlih Sıbkî köyüne döndükten sonra, Emir, adamlarından birine helal malından kırk mecidiye para verdi. Bu paraların arasına da haram bir para karıştırdı. Eğer bu haram parayı ayırmadan hepsini alırsa o velî değildir, diyerek gönderdi. Emirin adamı Basret köyüne varıp paraları Şeyh Sâlih Sıbkî hazretlerine verip; “Bunlar size, Emir Bedir Hanın hediyesidir, diyerek kırk mecidiyeyi önüne koydu. Emirin helal paralar arasına karıştırdığı haram parayı göstererek; “Bunu emire götür. Bu para haramdır. Onun helal malından değildir!” diyerek gelen kimseye geri verdi. Emirin adamı gelip durumu anlatınca, Emir Bedir Han onun velî bir zât olduğunu anlayıp ona âşık oldu. Huzuruna gidip elini öptü ve sâdık talebelerinden olup, adil, tebeasını gözeten, haktan ayrılmayan bir emir oldu. O kadar âdil ve güzel ahlâklı bir emir oldu ki, adâleti ve güzel ahlâkı, âlimler ve halk arasında darb-ı mesel hâlini aldı.
Şeyh Halid-i Cezeri hz. Vefatından sonra Şeyh Salih-i Sıbki hz. Bütün halifelere gelip Basret dergahına biat edeceklerini bir mektupla bütün halifelerine bildirdi. Bunun üzerine kabul etmeyenler Şeyh Halid-i Cezeri den sülük gören ve Salih-i Sıbki den sülük gören halifeler den kabul edenler döndü kabul etmeyenler Mevlana Halid-i Bağdadi nin diğer halifelerine gittiler.Mevlana Halid-i Bağdadinin halifesi Ahmedi Hani Salih-i Sıbki ye bir mektup yazarak;bu sözlerinizden vazgeçin dedi.Mektubun üzerine Salih-i Sıbki vazgeçmesine rağmen bazı halifeler gelmediler.Bu not tarihte belli olmadığından dolayı Salih-i Sıbki nin torununun eşi Zibariye adlı kitabında geniş bir şekilde yazmadığından dolayı bu halifelerden bahsedilmemektedir. Araştırdığınız zaman bunları öğrenebilirsiniz.
Şeyh Sâlih Sıbkî hazretlerinin Şeyh Yahyâ isminde bir oğlu vardır. Talebesi Şeyh Kasım-El Toğari tarikata girer amel etmeye başlar. İlimde de büyük yol kat ederek mecuzi olur. Şeyh Salih-i Sıbki vefatına yakın Şeyh Kasım’ı Şeyh Hasan-i Nurani’ye gönderir. İcazetini Şeyh Hasan-i Nurani’den alması gerektiğini söyler.
Şeyh Salih-i Sıbki Hazretlerinin halîfeleri şunlardır: Şeyh İbrahim, Şeyh Hamid-i Mardini, Şeyh-ül-Hazîn lakabıyla meşhur Şeyh Muhammed Fersâfî, Şeyh Muhammed Aynî, Şeyh Muhammed Ahtabî, Şeyh Hasan El-Nurani’dir. Vefâtına yakın halîfelerinden Şeyh Muhammed Aynî’nin makamına geçip, Basret de kendine vekâlet etmesini vasiyet etti. Şeyh Hasan El-Nurani’yi Diyarbakır’ın Bismil ilçesi Aktepe Köyüne irşat ile vazifelendirmiştir. Şeyh Salih-i Sıbki Hazretleri; talebelerinden hilafete hak kazanan Şeyh İbrahim, Şeyh Hasan-i Nurani ve Şeyh Hamid-i Mardini’ye der ki; “Siz hilafete hak kazandınız ancak edeben gidin üstadım olan Şeyh Halid-i Cezeri’den hilafeti alınız! Demiştir ve bu üç zat da gidip Şeyh Halid-i Cezeri’den hilafet almışlar. Basret köyündeki türbesi ziyâret mahallidir. Türbesine ziyârete gelenlerden gereken edebi göstermeden içeri giren kimselerin, bir belâya tutulduğu halk arasında meşhurdur. Şeyh Salih-i Sıbki hazretleri, Şeyh Halid-i Cezeri hazretlerinin aynı zamanda damadıdır.
Şahabussakıbeyn 4 yıl önce
ŞEYH SÂLİH-İ SIBKÎ HAZRETLERİ
İnsanları Hakk'a dâvet eden, onlara doğru yolu gösterip, hakîkî saâdete kavuşturan ve kendilerine “Silsile-i aliyye” denilen büyük âlim ve velîlerin otuz birincisidir. Bitlis velîlerindendir. Aslen Bitlislidir. Doğum târihi bilinmemektedir. 1852 (H.1269) senesinde Cizre’nin Buhtan Dağı köylerinden Basret’te (yeni adı İnceler Köyü) vefât etti. Türbesi bu köydedir. Salih-i Sıbki Hz. Sıbki ailesinden amcası Molla Resul-i Sıbki den ilmi okur.aynı zamanda Mevlana Halid-i Bağdadinin Halifesi Seyyid Taha-ı Hakkari ile birlikte Molla Resul-i Sıbki de beraber ilim okurlar.İlim tahsili bittiği zaman kendisin gibi talebe olan arkadası Seyyid Taha-ı Hakkari ile birlikte karar verirler.Salih-i Sıbki derki;Ben Halid-i Cezeri ye gideceğim.Seyyid Taha-ı Hakkari de derki; Ben amcam Seyyid Abdullah’ın mürşidi olan Mevlana Halid-i Bağdadi ye gideceğim.Ve iki büyük veli kendilerine çizdikleri yolda yürürler. Evliyânın büyüklerinden Şeyh Hâlid Cezirî'nin sohbetinde kemâle erdi.Bu zat Şeyh Halid-i Cezeri’nin büyük damadıdır. Bu hocasının ikâmet ettiği Basret (İnceler) köyüne gidip ondan zâhirî ve bâtınî ilimleri öğrenip hilâfetle şereflenerek icâzet aldı. Hocasının vasiyeti üzerine vefâtından sonra Basret köyünde insanları irşâd ile meşgul oldu ve bölgenin halkını irşâd etti.
Kerâmetleri pek çoktur. Cinler de onun sohbetinden istifade etmek için huzurunda toplanırdı. Buhtan emiri Bedir Hanın oğullarından biri ölmüştü. Talebelerinden bir kısmı ile birlikte Bedir Hana taziyeye gittiler. Talebeleri yolda, Emire; “Allah ecrini artırsın, sabır versin." gibi şeyler söylenmesi için aralarında konuştular. Bedir Han onların geldiğini duyunca adamlarıyla birlikte karşılamaya çıktı. Şehir dışında karşılayıp Şeyh Sâlih Sıbkî hazretlerinin elini öptü. Atının üzengisinden tutup arkasından yürüdü. Şehre girince oturdukları mecliste emirler, âlimler ve halk toplandı. Saygı ile huzurunda oturdular. Bedir Hana oğlunun vefâtından dolayı başın sağolsun derken Emire sanki bir talebesine hitap eder gibi; “Allah ecrini artırsın. Ey Emir! Oğlunun vefâtını duyunca çok sevindim! İnşâAllah diğer oğullarının büyüğü, küçüğü de ölür! Yaşarlarsa senin gibi zâlim olurlar!” Bu sözleri söyleyince; meclisinde bulunanlar ve talebeleri Emir Bedir Hanın zâlim bir kimse olduğunu bildikleri için kızıp ona zarar vermesinden çok korktular. Emir çok kızmasına rağmen birşey diyemedi. Ancak kendi kendine, ben bu zâtı bir tecrübe edeyim. Eğer gerçekten velî bir zât ise ona talebe olurum. Öyle değilse şiddetli bir cezâ vereyim!” dedi.
Şeyh Sâlih Sıbkî köyüne döndükten sonra, Emir, adamlarından birine helal malından kırk mecidiye para verdi. Bu paraların arasına da haram bir para karıştırdı. Eğer bu haram parayı ayırmadan hepsini alırsa o velî değildir, diyerek gönderdi. Emirin adamı Basret köyüne varıp paraları Şeyh Sâlih Sıbkî hazretlerine verip; “Bunlar size, Emir Bedir Hanın hediyesidir, diyerek kırk mecidiyeyi önüne koydu. Emirin helal paralar arasına karıştırdığı haram parayı göstererek; “Bunu emire götür. Bu para haramdır. Onun helal malından değildir!” diyerek gelen kimseye geri verdi. Emirin adamı gelip durumu anlatınca, Emir Bedir Han onun velî bir zât olduğunu anlayıp ona âşık oldu. Huzuruna gidip elini öptü ve sâdık talebelerinden olup, adil, tebeasını gözeten, haktan ayrılmayan bir emir oldu. O kadar âdil ve güzel ahlâklı bir emir oldu ki, adâleti ve güzel ahlâkı, âlimler ve halk arasında darb-ı mesel hâlini aldı.
Şeyh Halid-i Cezeri hz. Vefatından sonra Şeyh Salih-i Sıbki hz. Bütün halifelere gelip Basret dergahına biat edeceklerini bir mektupla bütün halifelerine bildirdi.Bunun üzerine kabul etmeyenler Şeyh Halid-i Cezeri den sülük gören ve Salih-i Sıbki den sülük gören halifeler den kabul edenler döndü kabul etmeyenler Mevlana Halid-i Bağdadi nin diğer halifelerine gittiler.Mevlana Halid-i Bağdadinin halifesi Ahmedi Hani Salih-i Sıbki ye bir mektup yazarak;bu sözlerinizden vazgeçin dedi.Mektubun üzerine Salih-i Sıbki vazgeçmesine rağmen bazı halifeler gelmediler.Bu not tarihte belli olmadığından dolayı Salih-i Sıbki nin torununun eşi Zİbariye adlı kitabında geniş bir şekilde yazmadığından dolayı bu halifelerden bahsedilmemektedir.Araştırdığınız zaman bunları öğrenebilirsiniz.
Şeyh Sâlih Sıbkî hazretlerinin Şeyh Yahyâ isminde bir oğlu vardır. Talebesi Şeyh Kasım-El Toğari tarikata girer amel etmeye başlar. İlimde de büyük yol kat ederek mecuzi olur. Şeyh Salih-i Sıbki vefatına yakın Şeyh Kasım’ı Şeyh Hasan-i Nurani’ye gönderir. İcazetini Şeyh Hasan-i Nurani’den alması gerektiğini söyler.
Şeyh Salih-i Sıbki Hazretlerinin halîfeleri şunlardır: Şeyh İbrahim, Şeyh Hamid-i Mardini, Şeyh-ül-Hazîn lakabıyla meşhur Şeyh Muhammed Fersâfî, Şeyh Muhammed Aynî, Şeyh Muhammed Ahtabî, Şeyh Hasan El-Nurani’dir. Vefâtına yakın halîfelerinden Şeyh Muhammed Aynî’nin makamına geçip, Basret de kendine vekâlet etmesini vasiyet etti. Şeyh Hasan El-Nurani’yi Diyarbakır’ın Bismil ilçesi Aktepe Köyüne irşat ile vazifelendirmiştir. Şeyh Salih-i Sıbki Hazretleri; talebelerinden hilafete hak kazanan Şeyh İbrahim, Şeyh Hasan-i Nurani ve Şeyh Hamid-i Mardini’ye der ki; “Siz hilafete hak kazandınız ancak edeben gidin üstadım olan Şeyh Halid-i Cezeri’den hilafeti alınız! Demiştir ve bu üç zat da gidip Şeyh Halid-i Cezeri’den hilafet almışlar. Basret köyündeki türbesi ziyâret mahallidir. Türbesine ziyârete gelenlerden gereken edebi göstermeden içeri giren kimselerin, bir belâya tutulduğu halk arasında meşhurdur.