YAZAN: PROF. DR.ABDULHAKIM YUCE
Cizreli Şeyh Seyda
Kısaca Hayatı
Şeyh Seyda hakkında bilgi edinebileceğimiz kaynak sayısı az olmakla birlikte, onun eserleri ve bazı mektupları; kendisini bizzat görenlerin sözlü ifadeleri ve hakkında yazılan bir iki çalışmadan şu genel bilgileri derlemiş bulunuyoruz: Asıl ismi Muhammed Said olan Şeyh Seyda1 1889 senesinde Cizre'de doğdu. Muhammed Said henüz bir yaşındayken, babası Şeyh Ömer ez-Zenganî hac yolculuğu sırasında 1890 senesinde Cidde'de vefat etti. Küçük yaşta yetim kalan Muhammed Said, yedi yaşına kadar konuşamadı ve yürüyemedi. Yedi yaşından sonra yavaş yavaş konuşan Muhammed Said ilim öğrenmeye başladı. 17 yaşına geldiği zaman ilim tahsilini tamamlayarak ağabeyi Şeyh Siracüddin'den icazet aldı ve müderrisliğe başladı.
Dayısı Şeyh Muhammed Nûri ed-Derşevî'nin sohbetlerinde bulundu. Bir süre sonra dayısı onu irşad için gittiği yerlere beraberinde götürmeye başladı. 30 yaşına gelince dayısının kızıyla evlendi. Dayısı Şeyh Muhammed Nûri ölüm döşeğinde yatarken oğullarını ve halifelerini yanına çağırarak; "Artık bundan sonra şeyhiniz Seyda'dır." dedi ve Muhammed Said Efendi'yi yerine vazifelendirdi. Şeyh Seyda bu sırada 40 yaşlarında bulunuyordu.
Ömrünü İslâm dininin emir ve yasaklarını öğrenmeye, öğretmeye, insanlara anlatıp onların dünya ve ahirette kurtuluşa ermelerine sarf eden Şeyh Seyda, 1968 (h. 1387) senesi Ramazan bayramından yedi gün sonra pazar gecesi çocuklarına şu vasiyette bulundu: "Benden sonra şeyhiniz Nurullah'tır.2 Çünkü onu hem zâhir hem de bâtında imtihan ettim. İmtihanı başarıyla kazandı." Bu konuşmadan sonra hane halkı dağıldı. Hizmet maksadıyla yanında bulunan Hacı Muhammed Bûzi'ye evine gitmesi için izin verdi. Yanında yalnızca Hacı Kasım vardı. Kıbleye karşı namaz kılıyormuş gibi oturdu. Kendisinde hiç ölüm alâmeti yoktu. Birdenbire ağzını açtı yumdu ve sustu. Hacı Kasım dokunduğunda Şeyh Seyda Hazretleri'nin vefat ettiğini anladı ve ailesine bildirdi. Ertesi sabah Molla Süleyman el-Hüseynî gasl ve tekfîn işlerini yürüttü ve cenazesi evinin içine defnedildi.
Kendisinden icazet almış, 150'ye yakın talebesi ve 100 kadar halifesi vardı. Talebe ve halifelerinin çoğunu Suriye, Irak, Arabistan gibi memleketlere gönderdi. Tasavvuf şeyhlerinin yaygın bir geleneği olmamasına rağmen, sayısı yediye varan irili ufaklı kitap kaleme aldı. Ayrıca halife ve talebelerine gönderdiği ve bir cilt hâlinde toplanan mektupları da bulunmaktadır.
Vasiyeti üzerine Şeyh Seyda'nın yerine oğlu Şeyh Muhammed Nurullah geçti. Şeyh Seyda Hazretleri'nin Şeyh Muhammed Nurullah'tan başka halifeleri şunlardır: Şeyh Fahreddin el-Arnasî, Muhammed Beşir el-Alkemşî, Hasan eş-Şeyh Hasenî, Halil el-Bacırmanî, Yûsuf el-Vezerkî, Cemil ed-Danışmânî, Cemil el-Antakî, Seyyid Ali el-Fındıkî, İbrahim el-Karsî, Muhammed Emin ed-Diyarbekrî, Abdullah el-Filfilî, Mustafa ed-Doğubeyazıtî, Muhammed Üveys el-Mardinî, Abdurrahman es-Sarûhî.
Şeyh Seyda Hazretleri Nakşibendiyye yolunun Halidiyye koluna mensuptu. Ayrıca Kâdiriyye ve Rufâiyye yollarından da ders veriyordu. Tarikat silsilesi Şeyh Hâlid-i Cezerî yoluyla Mevlâna Hâlid-i Bağdâdî'ye ulaşmaktadır. Mevlâna Hâlid-i Bağdâdî'ye kadar olan silsilesi şöyledir: Şeyh Muhammed Said Seyda el-Cezerî, Mevlana Şeyh Muhammed Nûri ed-Dırşevî, Şeyh Muhyiddin Zekâî, Şeyh Abdülhakim ed-Dırşevî, Şeyh Ömer ez-Zenganî, Şeyh Hâlid-i Zibarî, Şeyh Muhammed Aynî, Şeyh Salih Subkî, Şeyh Halid el-Cezerî, Mevlâna Halid-i Bağdadî.
Bazı Hususiyetleri
Şeyh Seyda'dan söz eden kişiler şu özellikleri üzerinde âdeta ittifak etmişlerdir:
*Medreselerde okutulan İslâmî ilimlerin hemen tamamında derin bir bilgiye sahip olmasının yanında, Arap edebiyatına ve diline olan vukûfiyetiyle de meşhurdu. Talebe ve müritlerine yazdığı bazı mektuplardaki belâgat, edebî sanat ve ilmî derinlik bunun açık bir delilidir. Bu özelliği vaaz ve sohbetlerine ayrı bir seviye kazandırmakta ve en muannit kişilerin bile hidâyet yoluna girmelerine vesile olmaktaydı. Avam halk üzerinde derin bir tesire sahipti. Adam öldürme, hırsızlık yapma, yol kesme vb. günahlar işleyen kişiler bile onun irşadıyla bu kötü fiillerden kaçınır hâle gelir ve ibadetlerine devam ederlerdi.
*Adeta kemiksiz denecek kadar yumuşak bir vücuda sahip olmasının yanında yüzüne bakılamayacak kadar heybetli ve nurlu bir simaya da sahipti. Şeyh Seyda etrafına toplanan her seviyedeki insanın sevgisine mazhar olmuştu, öyle ki ziyaretçileri saatlerce huzurunda kaldıkları hâlde sıkılmaz, onu pürdikkat dinler veya sessizce otururlardı.
* Teheccüd namazı başta olmak üzere, bütün nafileleri eda etmeye dikkat ederdi. Ancak bunu bir üstünlük olarak görmez aksine bu ibadetleri Cenâb-ı Hakk'ın kendisine verdiği ve şükrünü eda etmekten âciz olduğu birer nimet olarak görürdü. Farz namazlardan sonra saatlerce dizüstü oturarak Allah'ı zikrederdi; öyle ki etrafındakiler bir daha kalkamayacağını zannederlerdi.
*Söz ve davranışları yapıcı ve yumuşaktı. Sohbetlerinde en çok vurgu yaptığı hususların başında takva, birlik-beraberlik, kardeşlik, sıla-ı rahim gibi konular gelmekteydi.