İslam medeniyetinde insan terbiyesiyle doğrudan ilgilenen ve bu alanda çalışmalar yapan, bir anlamda İslam etik bilimi olan dal Tasavvuftur. Tasavvuf, özellikle Kur’an ve Hadislerin insan terbiyesi ile ilgili boyutunu ele alır ve bu alanda büyük bir küllayat oluşturmuştur.
Tasavvuf Etiği, klasik batılı düşünce ve felsefe dalları gibi sadece teoride kalmamış, bilakis elde ettiği pratiği dergahlar vasıtasıyla uygulama safhasına koymuştur. Hatta bu uygulama alanında özellikle diğer bilimlerin ve kurumların ihmal ettiği insanlarla ilgilenmiş, terbiye ve İslam’ın ruhiyatını tüm insanlara yaymaya çalışmıştır.
Tabi ki bu kadar geniş bir alanı kendisine belirleyen tasavvuf birçok eleştiriden de kurtulamamıştır. Bu eleştiriler günümüzde de yoğun bir şekilde sürmektedir. Fakat nihayetinde uyguladığı eğitim modeli ile insanların yetişmesinde büyük bir pay sahibi olmuş, İslam’ın diğer dinler gibi sadece şekli ve ritüel bir din haline gelmesini engellemiş, bir anlamda İslam’ın yani imanın kalbe yerleşmesini sağlamıştır.
Tasavvufun terbiyede kullandığı iki önemli yöntemi vardır.
1. Terbiye: Nefs ve Ruh Terbiyesi
2. Dergahlar/Tekkeler/Zaviyeler ve Onların Kurumsallaşmış Hali Olan Tarikatlar
TASAVVUF VE TERBİYE (İSLAM ETİK BİLİMİ) -2
Tasavvufta insan terbiyesi konusunda iki prensip baş başa yürümektedir. Bunlar
a) Nefis Terbiyesi (Tariki Nefsani)
b) Ruh Terbiyesi (Tariki Ruhani)
Bu durumda iki şey ortaya çıkmaktadır. Nefis başka, ruh başka bir şey midir? Yoksa ikisi de aynı şeyin farklı ifadesi midir? Bu konu hep tartışılmış, ikisini aynı gören ve farklı gören ekoller/öğretiler olmuştur.
Hakim Tirmizi “Nefse ruh-i hayvani adını vermiştir. O da nefsi natıka olan kalp ile beden arasında bir vasıtadır.” Hucviri ise nefsi “tüm şerrin kaynağı ve kötülüğün temeli” diye tanımlar.
Fakat genelde sufiler nefs sözcüğünü kullandığında onunla cismani bir varlığı kast etmezler. Onların nefs kelimesinden kast ettikleri kulun kötü ve sorunlu vasıfları ile kınanan ve kötü görülen huy ve fiilleridir. Burada nefse yüklenen kötü olma vasfı Kur’an ve Sünnet göz önünde bulundurularak verilmiştir.
Günümüz modern psikoloji kısmen tasavvuf’un nefs tanımına yaklaşmıştır.Onların güdüler ve libido diyerek tanımladıkları şey, aslında mutasavvufların nefs diye anlattığı şeyin bir kısmıdır. Daha modern psikoloji tasavvufun geniş nefs tanımına ulaşmamıştır.
KÖTÜLÜK VE KÖTÜ HUYLAR
Kulun hastalıklı özellikleri iki türlüdür. Birincisi iradesi ile kazandığı günah ve isyandır. Bunlar haram veya mekruh kılınarak yasaklanan şeylerdir. İkincisi ise aşağı ve sufli (adi) huylardır. Bunlar bir anlamda insanda doğuşta var olan dürtülerdir. Hatta tüm kötülüklerin asıl özü, beslendikleri yeri ve kaynağıdır. Bunlar; kibir, gazap, kin, hased, yalan, hile, kendini beğenmişlik ve tahammülsüzlük gibi yerilen huylardır.
Nefsin en zor kısmı bu ikincisidir. Çünkü nefis aslında yerilen bu unsurların güzel olduğunu sanmaktadır. Önce nefsi bu unsurların güzel olmadığı konusunda ikna etmek ve hatta kabul ettirmek gerekir. Bunu sağlamak bile başlı başına zor bir iştir. Çünkü bir çok nefis, bizim çirkin olarak vasıflandırdığımız bu isimlendirmeyi bile kabul etememektedir. Kibri onur, kendini beğenmişliği karizma, kini cesaret, kıskançlığı sevgi, öfkeyi atiklik, hileyi kurnazlık ve yalanı da siyaset olarak görmektedir. Önce onu ikna etmemiz ve o kötü huyları gerçek vasfı ile vasıflandırmamız gerekir. Yani nefsi ikna etmek epey zorlu bir süreçtir.