Orada bir ülke var uzakta; kardeş bildiğimiz, yakından tanımadığımız halde dost dediğimiz, en zor günlerde yanımızda hissettiğimiz “Cive Pakistan” dememize vesile olan kahramanların arasında adından sık sık bahsedilen birisi vardır; Abdurrahman Peşaveri.
Peşaveri, 1886 yılında Peşaver kentinde dünyaya geldi. Asıl adı Abdurrahman Gulam Samedani olan Peşaveri’nin babası zengin bir tüccardı. Öğrencilik hayatı boyunca Osmanlı tarihiyle ilgilendiği ve Türklere duyduğu hayranlık dolayısıyla “Türk Lala” diye hitap edildiği söylenir.
İngiliz sömürgesi altında ve Hindu çoğunluğun içinde yaşayan Hindistan Müslümanları, dönemin tek bağımsız Müslüman devleti olan Osmanlı’ya ve onun padişahı halifeye gönülden bağlıydı.
Dünyanın ilk Kızılay’ı olarak anılan Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyeti’nin Hindistan’daki kolu, Birinci Balkan Harbi sırasında Osmanlı ordusuna yardım etmek ve halk tarafından toplanan bağışları iletmek için İstanbul’a bir tıbbiye heyeti yolladı. Bu on kişilik gönüllü topluluğunun içinde Abdurrahman Peşaveri de vardı.
Hindistan Müslümanlarının Hilafet Hareketi, dönemin halifesi Mehmed Reşat’ın cihat çağrısıyla daha da güçlendi. 1914 yılında himayesi altında oldukları İngiltere onları Irak Cephesi’ne göndermek istediğinde karşı çıktılar, ayaklandılar. Zorla orduya alınanların çoğu kaçarak Türklerin yanında savaştı.
Millî Mücadele’ye en büyük para yardımı da o yıllarda Hindistan Müslümanlarından geldi. Hint Hilafet Komitesi aracılığıyla, halkın elinde avucunda ne varsa bağışlaması sayesinde, yaklaşık 1,5 milyon sterlinlik yardım gönderdiler. Bu yardımın bir kısmı “Büyük Taarruz” hazırlıklarında ve Yunanlılar tarafından harap edilen köylerin imar edilerek yeniden hayata döndürülmesinde kullanıldı. Kalan miktarı, 1924 yılında İş Bankası’nın kuruluş sermayesi olarak değerlendirildi.
Peşaveri, İstanbul’a gelen ilk tıbbiye heyetine katıldığında 26 yaşındaydı. Ailesinin varlıklı yaşamını bırakıp, İstanbul’a gelmiş ve burada bir yandan hasta bakıcılık yaparken diğer yandan da yaşanan hadiselerin Hindistan’a iletilmesi için bir haberci gibi çalışıyordu. 1913 yılında Balkan Savaşları bittiğinde birlikte geldiği heyetin çoğu Hindistan’a geri dönerken, Peşaveri geride kalmayı tercih etti.
Bu dönemde Rauf Orbay ile tanıştı.
İstanbul’un işgalinin hemen öncesinde Rauf Bey’in yardımıyla gizlice Anadolu’ya gitti ve Millî Mücadele’ye katıldı. Millî Mücadele’nin her aşamasına tanıklık eden Anadolu Ajansı (AA), TBMM’nin açılmadan 17 gün önce kurulmuştu. (Anadolu Ajansı, 100 yıl önce 6 Nisan 1920’de Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın talimatıyla kuruldu.) Ajansın kurucuları Halide Edip ve Yunus Nadi’nin yanında ilk resmi çalışanı ise Peşaveri’ydi.
1920 yılında temelleri atılan yeni Türk devletinin ilk büyükelçisi olarak, “Fevkalade Murahhas” unvanıyla Afganistan’a gitti. Büyükelçiliği sırasında, 1921 yılında, Moskova’nın imzalanan Türk-Afgan dostluk Antlaşması, TBMM’nin ilk kez bir yabancı devlet tarafından tanınmasını sağlamasıyla tarihe geçmiştir.
Abdurrahman Peşaveri, 1922 yılında büyükelçilik unvanını Fahreddin Türkkan Paşa’ya (Medine’yi müdafa eden ünlü kumandan) devrederek İstanbul’a döndü. Rauf Orbay ve Kâzım Karabekir ile birlikte Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın kuruluş çalışmalarında bulundu. Rauf Bey’i öldürmek isteyen Ermeni çeteleri, ona olan benzerliği nedeniyle Peşaveri’yi sırtından vurularak suikasta uğradı. Bir ay kadar hastanede tedavi gören Peşaveri, 30 Haziran 1925’te şehid oldu. Maçka Mezarlığı’na defnedilen Millî Mücadele Kahramanı Peşaveri, bütün sevdiklerini arkada bırakarak memleketinden 4750 kilometre uzaklıktaki bizlere yardım için koşup gelmişti. Bizler de bu fedakârlığa karşı ruhuna bir Fatiha gönderme kadirşinaslığını esirgemeyelim, lütfen.
***
Anadolu Ajansı’nın 100. yıldönümünü kutluyor, gece gündüz demeden 7/24 esasına göre hizmet eden Peşaveri gönüllüleri tebrik ediyoruz. Daha nice yüzyıllara...
Kaynakça:
Atilla D. Yerlikaya, Cive Pakistan, Kırmızı Kedi Yayınları