Haberin Kapısı
2019-06-24 23:19:12

Bir Ali Değil, Binali Feda Osun!..

Sabri Gültekin

halilsivasi@yahoo.com 24 Haziran 2019, 23:19

1994’te İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan’la İDO Genel Müdürü olarak yola revan olan Binali Yıldırım, aradan geçen 25 yılın ardından müjdeli şehri yönetmek için cumhurun huzuruna çıktı.

Erzincan ili, Refahiye ilçesi, Kayı köyüne mensup “Topal Dursun” ve Bahar’dan doğma Binali Yıldırım(20 Aralık 1955), 70’li yıllarda Kasımpaşa’da Millî Selamet Partisi çatısı altında “Reis”le başlayan dostluk ve yol arkadaşlığını her şartta “trenden inmeyerek” devam ettiren ender kişilerden birisi.

Yıldırım bulunduğu makamlarda laf değil, hep iş üretti. Çalışkanlığı ve üretkenliğiyle ilklere imza attı. Bunlardan en önemlisi 11 yıl kesintisiz olarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin en uzun süreli görev yapan Ulaştırma Bakanı olmasıydı.

Bu dönemde bölünmüş yollar, havalimanları, yüksek hızlı tren projeleri, Marmaray, Avrasya Tüneli, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, İzmit Körfez Geçiş Köprüsü gibi marka işlere imza atarak ismini “Mega Projelerin Mimarı” olarak tarihe yazdırdı.

***

Mülayimliği, yavaş ve esprili konuşmasıyla kamuoyunda AK Parti’nin kibirden uzak en sempatik yüzlerinden biri olan Yıldırım, partisi için kritik görevleri omuzlayan siyasetçi oldu.  Her daim “Mesele memleket meselesiyse bir Ali değil, bin Ali feda olsun” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ters düşen Ahmet Davutoğlu’nun parti genel başkanlığı ve başbakanlıktan istifa etmesi üzerine, kritik dönemlerin adamı Yıldırım’a 22 Mayıs 2016 tarihinde “Reis” tarafından hükümeti kurma görevi verildi. 24 Mayıs 2016 tarihinde 65. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni kurarak 27. Başbakan oldu.

Daha yeni bir makama oturmanın tadını çıkaramadan 15 Temmuz 2016’da FETÖ tarafından gerçekleştirilen darbe girişimi ile karşı karşıya kaldı. Bu görev süresini ise “Bizim başımıza gelen pişmiş tavuğun başına gelmedi” ifadesiyle özetledi.

Makamlar bâki değildi, Binali Yıldırım’a da kalmadı.

16 Nisan 2017 referandumuyla kabul edilen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle birlikte deyim yerindeyse “dükkânı kapattı”.

Türkiye Cumhuriyeti’nin “Son Başbakan”ı olarak tarihe geçti.

***

Kritik görevler için önemli makamları bırakmak zorunda kalan Yıldırım’ı yeni bir görev bekliyordu; İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adaylığı.

 “Reis”in ısrarı üzerine 24 Haziran seçimlerinin ardından seçildiği Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’ndan istifa ederek rotayı doğduğu değil, doyduğu şehre çevirdi. 31 Mart 2019 Yerel Seçimlerinde AK Parti’den İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı oldu.

Cumhur İttifakı’nın (AK Parti+Milliyetçi Hareket Partisi) desteklediği Binali Yıldırım’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yarışında ipi rahatlıkla göğüsleyeceği öngörüsü Millet İttifakı’nın (CHP+İP+HDP) çevirdiği katakulli ile sadece İstanbul’da değil, tüm Türkiye’de soğuk duş etkisi yaptı.

İstanbul’un 39 ilçesinden 24+1’ni Cumhur İttifakı kazanmasına rağmen Büyükehir Belediyesi’ndeki pis kokular deşildikçe tüm Türkiye’ye yayılmaya başladı.

Uzun tartışmaların ardından Yüksek Seçim Kurulu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini “sandık kurullarının usulsüzlüğü” gerekçesiyle 23 Haziran’da yenileme kararı aldı.

Bunun üzerine Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı terleri kurumadan tekrar yoğun bir propaganda savaşı sergilemeye başladı.

Tezviratlar, tahkirler havada uçuştu.

Aman Allah’ım düşman başına!..

5 yıl daha seçim konuşmayacağız ümidiyle 31 Mart’ta sandığa giden seçmen, Türkiye tarihinde en uzun (tam 5 ay) seçim propagandasına maruz bırakıldı.

31 Mart Seçimlerinde Türkiye’nin beka problemini sık sık gündeme getiren MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli tehlikenin büyüdüğünü görünce mitili İstanbul’a attı. Bütün teşkilatını İstanbul için seferber etti.

***

DSP adayı CHP lehine seçimden çekilirken, SP adayı işi inada bindirerek sahaya indi. Kendisini 31 Mart seçimlerinde yok sayan AK Parti’ye had bildirme yarışına girdi. Fakat vakit had bildirme vakti değildi.

İstanbul topsuz, tüfeksiz bir kuşatma altına girmişti.

Anadolu’nun bekası “İstanbul’un Fethi”ne bağlıydı.

İstanbul düşerse, “Son Kale Türkiye” düşerdi.

Onun için “Millî Görüş”çülere ve “kanka”lara işin ehemmiyetini daha iyi anlatmak gerekiyordu.

Binali Yıldırım, “Reis”in 31 Mart seçimleri öncesinde yaptığı sert çıkışları absorbe etmek için TV 5, Millî Gazete başta olmak üzere değişik platformlarda özür diledi.

94 Ruhu” tam da buna tekabül ediyordu.

Gelmeyene gitmek...

Vermeyene vermek...

Sevmeyeni sevmek...

Gönül adamlığı buydu, Yıldırım da bunu yaptı.

 “Bir kez gönül yıktın ise, / Bu kıldığın namaz değil...” // Bir gönülü yaptın ise... / Binde bir ise az değil” anlayışıyla kırık kalpleri ferahlattı.

Mesele memleket meselesi olunca gerisi teferruattı.

***

28 Şubat Darbesi’nden sonra siyaseten ölüm fermanı imzalanan “Millî Görüş”çülerin yol ayrımını dün gibi hatırlıyorum.

Yol ayrımına giren ve AK Parti’yi kuranlara Millî Görüş Lideri Prof. Dr. Necmeddin Erbakan her zaman “sizi gidi siziii...” diyerek hep evlat şefkatiyle muamele etti. Onları özeleştiriye tabi tutarak büyük yanlışlara düşmelerini önledi.

Hem de en kritik dönemlerde…

Sadece iki örnek vereceğim…

Çağlayan Meydanı’ndaki Millî Kurtuluş Mitingi’nde halka hitap eden Erbakan, AK Parti’nin mitingine atıfta bulunarak, “Biz şimdi 22 Temmuz’da Millî Görüşü mü hâkim kılacağız, yoksa işbirlikçiler vasıtasıyla siyonizme mi vereceğiz? İktidarı Fatih’e mi vereceksin, yoksa Moşe Katsav’a mı?.. Kazlıçeşme’de narkoz meydanında, kırık ampul altında toplananlar da var. Kendisini Bizans’ın çocukları sayanlar orada, Fatih’in torunları burada toplandı” ifadesiyle gümbür gümbür yükselişe geçmiş olan Saadet Partisi’nin oyları (yüzde 2,34) AK Parti’ye kanalize oldu.

AK Parti kritik 22 Temmuz 2007 Genel Seçimi’ni yüzde 46,47’lik zaferle noktaladı.

***

29 Mart 2009 Yerel Seçimleri’ne “Fark Var Saadet Var” sloganı yola çıkan Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, yaptığı teşkilat çalışmalarıyla birlikte oy oranını yüzde 5,2’ye çıkarmıştı.

Kurtulmuş, bu işaret fişeğiyle yaklaşan genel seçim öncesi siyasi algıyı “formatlayarak”, “Fark Var, Saadet Var”a yeni bir ivme kazandırma gayretine girişmişti.

11 Temmuz’da Saadet Kongresi’nde yaşanan liste krizi ve İstanbul İl Başkanlığı’nın WOW Otel’de düzenlediği iftar yemeğini basan bir grup “Mücahit ErbakanNuman İstifa”, “Hocamız bizim şerefimiz” sloganlarıyla masaların yıkılması, yumrukların havada uçuşması sonun başlangıcı olmuştu.

Bu olaydan sonra Saadet Partisi’nde huzursuzluk had safhaya ulaşmış, 26 Ekim 2008’den beri partinin genel başkanlığını yürüten Prof. Dr. Numan Kurtulmuş istifa ederek Has Parti’yi kurmuştu.

Bu sürecin ardından 12 Haziran 2011 Türkiye Genel Seçimleri’nde Saadet Partisi’nin oyu erimiş (yüzde 1,25), oylar ise yine AK Parti’nin (yüzde 49,83) can simidi olmuştu.

Yani demem şu ki, Erbakan hoca her ne kadar öğrencilerine muhalefet etse de,  eleştirse de; onların hem iktidar hem de muktedir olmaları için elinden geleni yaptı.

Hiç tevile gerek yok, bu olaylar cüzî iradenin küllî iradeye boyun eğişinin tecellisidir.

***

Ve bu 31 Mart seçimlerinde özellikle İstanbul’da “İktidar Zehirlenmesi ve Metal Yorgunluğu” gibi nedenlerle “94 Ruhu”nu yansıtamayan AK Parti, İstanbul’daki 25 yıllık iktidarını kaybetti. Kesintisiz zaferle devam eden bayrak yarışında her ne kadar seçime  “şaibe karıştı” denilse de İstanbul 18 günlüğüne el değiştirdi.

Bu sefer yine can simidi olarak, imdada yetişmesi beklenen ülkenin geleceği “kankalar” ve “yetmez ama evet” diyen “Millî Görüş”çülerden yeterli destek gelmedi.

25 yıldır “Millî Görüş” geleneğinden gelen siyasetçilerin yönettiği İstanbul el değiştirdi.

Millet İttifakı’nın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Ekrem İmamoğlu oyların yüzde 54’ünü alarak seçimi galip bitirdi.

***

25 yıllık süreç içerisinde Binali Yıldırım’dan önce (7 Haziran 2015 Genel Seçimleri’ne 62. AK Parti Hükümeti’nin başbakanı olarak giren Ahmet Davutoğlu yüzde 40,87 oy alarak 13 yıldan sonra tek başına iktidarı kaybetti) ve sonra (31 Mart İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Seçimi) olmak üzere iki defa “fetret” dönemi yaşandı. Demek ki, teşkilatta “iktidar zehirlenmesi ve metal yorgunluğu” üst düzeye ulaşmış. Makamlar geçici, fakat davalar ilelebettir. Davasına sahip çıkan insanların önü açılmalı, yoksa felaket çok uzak değil.

***

Bu seçimde millet ne dedi?!..

İktidar hırs ve şehvetine kapılmayın!..

Gafil olmayın!..

Sözünüzden dönmeyin, yalan söylemeyin, emanete hıyanet etmeyin!..

Ahdinize sadık kalın!..

Size vekalet verenlere tepeden bakmayın!..

Ferasetli olun!..

Adaletle hükmedin!..

***

25 YIL ARADAN SONRA CHP İSTANBUL’U YENİDEN ALDI

27 Mart 1994, Recep Tayyip Erdoğan (Refah Partisi), aldığı oy oranı yüzde 25.19

18 Nisan 1999, Ali Müfit Gürtuna (Fazilet Partisi), aldığı oy oranı yüzde 27.5

28 Mart 2004, Kadir Topbaş (AK Parti), aldığı oy oranı yüzde 45.3

29 Mart 2009, Kadir Topbaş (AK Parti), aldığı oy oranı yüzde 44.7

30 Mart 2014, Kadir Topbaş (AK Parti), aldığı oy oranı yüzde 47.9

31 Mart ? / 23 Haziran 2019, Ekrem İmamoğlu (Millet İttifakı), aldığı oy oranı yüzde 54

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.