Adalet ve Kalkınma Partisi kurulduğu 14 Ağustos 2001 tarihinden beri genel olarak 12 adet seçime girdi. Şu ana kadar zirvede fire vermeden (her ne kadar parti içinde bunu söylemek mümkün olmasa da) bugünlere kadar geldi. Bu süreçte hiç kuşkusuz ki, başat rolü Recep Tayyip Erdoğan oynadı. Partisinin başında fiili olarak bulunsa da, bulunmasa da oyların büyük çoğunluğunu “doğal lider” cazibesiyle âdeta mıknatıs gibi çekti.
***
1) 3 Kasım 2002 Türkiye Genel Seçimleri / Alınan oy sayısı: 10.808.229, Oy oranı: % 24,28.
2) 28 Mart 2004 Türkiye Yerel Seçimleri/ Alınan oy sayısı: 13.337.287, Oy oranı: % 41,67.
3) 22 Temmuz 2007 Türkiye Genel Seçimleri/ Alınan oy sayısı: 16.340.534, Oy oranı: % 46,58.
4) 21 Ekim 2007 Türkiye Anayasa Değişikliği Referandumu/ (Cumhurbaşkanının Meclis yerine halk tarafından seçilmesi ve cumhurbaşkanlığı süresinin 7 yıldan 5 yıla indirilmesi, Cumhurbaşkanının ikinci bir dönem için yeniden seçilmesi, Genel seçimlerin 5 yerine 4 yılda bir düzenlenmesi, Milletvekillerinin parlamento kararları için yeterli çoğunluğun % 67’den % 34’e düşürülmesi) EVET oylarının sayısı: 19.422.714, Oy oranı: % 68,95. HAYIR oylarının sayısı 8.744.947, Oy oranı: % 31,05.
5) 29 Mart 2009 Türkiye Yerel Seçimleri/ Alınan oy sayısı: 15,353,553. Oy oranı: % 38,39.
6) 12 Eylül 2010 Türkiye Anayasa Değişikliği Referandumu/ (Anayasa’da çoğunluğu yargı olmak üzere 26 maddenin değiştirilmesi) EVET oylarının sayısı: 21,789,180. Oy oranı: % 57,883,75. HAYIR oylarının sayısı: 15,854,113. Oy oranı: % 42,117,03.
7) 12 Haziran 2011 Türkiye Genel Seçimleri/ Alınan oy sayısı: 21,399,082. Oy oranı: % 49,83.
8) 30 Mart 2014 Türkiye Yerel Seçimleri/ Alınan oy sayısı: 19,469,840. Oy oranı: % 42,87.
9) 10 Ağustos 2014 Türkiye Cumhurbaşkanlığı Seçimi/ Alınan oy sayısı: 21,000,143. Oy oranı: %51,79.
10) 7 Haziran 2015 Türkiye Genel Seçimleri/ Alınan oy sayısı: 18,867,411. Oy oranı: % 40,87.
11) 1 Kasım 2015 Türkiye Erken Genel Seçimleri/ Alınan oy sayısı: 23,681,926. Oy oranı: % 49,50.
12) 16 Nisan Türkiye Anayasa Değişikliği Referandumu/ (Anayasa’da başta Cumhurbaşkanlığı sistemi olmak üzere 18 maddenin değiştirilmesi) EVET oylarının sayısı: 26,874,209. Oy oranı: % 51,25. HAYIR oylarının sayısı: 25.559.726. Oy oranı: % 48,75.
***
Dünkü referandum sonucu da gösteriyor ki, Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti’nin tartışmasız olmazsa olmazı. Ve artık yeni “Cumhurbaşkanlığı Sistemi” ile AK Parti’nin zayıflayan halkalarına güç ve ömür katacak. Her ne kadar seçim süreci geçmiş olsa da, yanlış anlaşılmaya mahal vermemek için “hayırlı olsun” değil de, “mübarek olsun” tebriklerimi başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a, “Son Başbakan” Binali Yıldırım’a ve “Bu Ülke İçin Yeminimiz Var” diyerek sine-i millete dönen MHP Lideri Devlet Bahçeli’yi sunuyorum.
***
Refah Partisi 29 Kasım 1987 Türkiye Genel Seçimleri’nde yüzde 7,2 oy alarak Meclis’e girecek oy oranına ulaşamamıştı. Bunun üzerine çalıştığım eski gazetede “Bize Yüzde Altı Derler” başlıklı bir yazı kaleme alan İsmet Özel sosyal ve siyasal bir analiz yapmıştı.
Milletin ayrıştırılmaya çalışıldığı, Müslümanların hâlâ hakir görüldüğü bir buçuk aylık bir “evet- hayır” süreci yaşadık. Ve dün ortaya net bir tablo çıktı. Bana da İsmet Özel ağabeyin başlığına öykünmekten başka çare kalmadı; “Bize Yüzde Elli İki Derler”
NOKTA.
***
BİZ KİMİZ?..
Her şeyden önce Ümmetiz...
Biz Bedir’de “Allah bize yeter. O ne güzel vekildir” tevekkülü ile küffar ordusuna galebe çalıp, Uhud’da ganimet sarhoşluğuyla mağlup olanlarız…
Biz Ebu Bekir, Ömer bin Hattab, Osman bin Affan, ilmin kapısı Ali bin Ebû Tâlibiz...
Biz zehirlenen Hasan, Kerbelâ’da canı cananıyla katledilen Hüseyinleriz…
Biz Selçuklu, Osmanlı, bir yanı mağribe diğer yanı maşrıka kök salmış medeniyetlerin beşiği Türkiyeyiz…
Biz Anadolu Fatihi Sultan Alparslan, Kudüs’ün şanlı komutanı Selâhaddin Eyyûbî, Söğüt’te ulu bir çınar gibi kök salan Osmancık, çağ kapatıp çağ açan Sultan Fatih, kutsal beldelerin hizmetkârı Hadim-i Haremeyn-i Şerifeyn Yavuz Sultan Selim, batının Muhteşemi doğunun Kanunisi Süleyman, Cennet Mekân Sultan Abdülhamidiz…
Biz Eyyûb sabırlı, Yusuf simalı, koç yiğitler yatağı, cihangirler otağı, âşıklar diyarı, erenler ocağı Anadoluyuz…
Biz Mevlânâ, Hacı Bektâş-ı Velî, Tabduk Emre, Yunus Emre, Şeyh Edebali, Akşemseddin, Emir Sultan, Aziz Mahmut Hüdayi, “Diriyiz daim, ölmeyiz” diyen Şeyh Hamid-i Veliyiz…
Biz Fuzûlî, Bâki, Nef’i, Nedim, Ahmed-i Hani, “Sen Ahmed-ü Mahmûd-u Muhammed’sin efendim / Hak’dan bize sultân-ı müeyyedsin efendim” diyen Şeyh Galibiz…
Biz Kaygusuz Abdal, Eşrefoğlu Rumi, Köroğlu, Karacaoğlan, Erzurumlu Emrah, Dadaloğlu, Âşık Veysel, Neşet Ertaş, “Hanım kabristandır, malım bir top bez / Daha duymadıysan duy deli gönül” ihtarıyla nefeslenen Âşık Ruhsatîyiz…
Biz Mehmed Âkif, Necip Fazıl, Sezai Karakoç, Cahit Zarifoğlu, Erdem Bayazıt, İsmet Özel, Nurullah Genç, “Biz, kısık sesleriz...minareleri, Sen, ezansız bırakma Allahım!..” duasına âminlerle eşlik eden Arif Nihat Asyayız…
Biz haksızca darağacında sallandırılan Menderes, zehirlenerek katledilen Özal, üşüyerek sonsuzluğa yürüyen Yazıcoğlu, bütün zorluklara rağmen “iman varsa imkân vardır” düsturuyla yaşayan Erbakanlarız…
Biz ruhunu satmışlara karşı 15 Temmuz’da destan yazan Şehit Ömer Halis Demir, Gazi Sabri Ünal, tek başına darbecilere meydan okuyan Safiye Bayatız…
Biz Kafkas, Irak, Filistin ve Sina, Yemen ve Hicaz, İran, Galiçya, Balkan ve Çanakkale Cephelerinde 7 düvele karşı Bedr’in aslanları gibi cihad edenlerin torunlarıyız…
Biz üstünlüğü takvada arayan Arab, Kürd, Zaza, Laz, Çerkez, Gürcü, Boşnak, Arnavut, Tatar Anadolu’nun bağrında yeşeren mazlumların hamisi Türkleriz…
Biz şehirlerin anası Mekke-i Mükerreme, medeniyetin merkezi Medine-i Münevvere, insanlığın ortak mirası Kudüs-ü Şerif, müjdeli belde İstanbul, Mezopotamya’nın ruhu Ebu Bekr’den mülhem Diyâr-ı Bekr, Evlâd-ı Fâtiḥân beldesi Saraybosna, Bilal Habeşi, Yahya Peygamber, Selahattin Eyyubi’nin kemiklerinin sızladığı yerle yeksan olmuş Şamız…
Biz Filistin, Suriye, Irak, Arakan, yoksulluk ve açlığın pençesinde can veren kara kıta Afrikayız…
Biz “Leküm dîniküm veliyedîn” emri gereği tebasının emniyette olduğu rahmet Peygamberinin Ümmetiyiz…
Biz sevince, Allah için severiz…
Velhasıl, çağlar ötesinden seslenen Şeyh Edebali’nin “Ey oğul!..” çağrısına, eşiğinde bulunduğumuz şu çetin günlerde yine, yeniden, bir daha Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan dağdaki çobanına kadar topyekûn gönül kulağımızı vermeliyiz…
***
EY OĞUL!.. İNSANI YAŞAT Kİ, DEVLET YAŞASIN
EY OĞUL!.. Beysin, bundan sonra öfke bize; uysallık sana. Güceniklik bize; gönül alma sana. Suçlamak bize; katlanmak sana. Acizlik, yanılgı bize; hoş görmek sana. Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana. Kem göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana.
Ey Oğul!.. Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana. Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana.
Ey Oğul!.. İnsanlar vardır şafak vaktinde doğar, gün batarken ölürler. Unutma ki, dünya sandığın kadar büyük değildir. Dünyayı bize büyük gösteren bizim küçüklüğümüzdür.
Bu yolda nazarımızı sonsuzluğa dikip; büyük yürümek ve büyük ölmek gerek. Bu yolda hırs, diken; benlik ve kibir, engeldir oğul. Sakın hâ kendine takılmayasın ve kendinde boğulmayasın.
Teklik sadece Allah’a mahsustur, tek başına karara durup hoyrat dünyanın dayanılmaz ağırlığını kaldırmayasın. İşlerini ehil kişilerle, ehil kişilere danışarak tutasın. Danışırsan yol alırsın, danışmazsan yolda takılıp kalırsın oğul.
Oğul! Güçlüsün, akıllısın, söz sahibisin; ama bunları nerede, nasıl kullanacağını bilemezsen, sabah rüzgârında savrulup gidersin.
Bir dem gelir bir tekmeyle dünyaları yıkacak olursun. Bir dem gelir yerdeki karıncaya mağlup olursun.
Güç hayvanda bile mevcut. Akıl sadece anahtar. Anahtara takılmayasın. Aslolan anahtarın açacağı kapılardır. Kapıların ardında hazineler, kapıların ardında sır vardır. Sırlar ki, ebedî muştuları koynunda barındırır; sonsuza kavuşturur. Aklını kullanıp dünyadayken Cennet’in kapılarını aralayasın oğul.
Öfken ve benliğin bir olup aklını yener!
Dâima sabırlı, sebatlı ve iradene sahip olasın. Azminden dönmeyesin. Çıktığın yolu, taşıyacağın yükü iyi bil. Her işin gereğini vaktinde yap.
Öfke ateş, öfke âfet, öfke şeytandır oğul. İnsanoğlu dağları devirir; ama öfkesine mağlup olabilir. Öfkeyle savaşı daima taze tutmak gerekir.
Sabırsız olmaz oğul. Sabırsız menzile varılmaz. Kaf Dağı’na sabırsız ulaşılmaz.
Vazifen çetin, yükün ağırdır oğul. Hizmette önde, ücrette geride olasın. Vazifenin en ağırına tâlip olmaktan kaçınmayasın. Vazifenin ağırlığı Yaradan’ın kullarına ihsânıdır.
Oğul, açık sözlü ol!.. Her sözü üstüne alma, gördüğünü söyleme, bildiğini bilme, sözünü unutma, sözü söz olsun diye söyleme.
Bizler nefreti eritmek için, muhabbetin asâletini dünyaya yeniden hâkim kılmak için çıktık yola. Bu yolda utanacak bir şeyimiz yoktur. Muhabbet yolunun gizlisi saklısı yoktur oğul.
Ama altının değerini sarraf bilir; sözünü muhatabına göre ayarlayasın. Câhilin karşısında altınlarını çamura atmayasın.
Yiğit olan kördür, kötülüğü görmez. Sağırdır, kem sözü işitmez. Dilsizdir, her ağzına geleni demez. Bildiğini de her yerde ayaklar altına sermez. Yunus gibidir o; yüreği muhabbete, gönül ibresi hakikate ayarlıdır. O bir defa söz verdi mi, onu nâmusu bilir. (…)
Sevildiğin yere sıkça gidip gelme, muhabbetin kalkar, itibarın kalmaz. Düşmanını çoğaltma, haklı olduğunda kavgadan korkma! Bilesin ki; atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli derler!
Her şeyin ortası makbuldür, sevginin de. Sevdiğini gereğinden fazla sevmeyesin. Sevgini de, sadece yüreğinin eline vermeyesin. En çetin imtihan “sevgi”yle olanıdır. “Kişi ne kadar bahâdır olsa da, muhabbete tuş olur” diyen atanın sözünü aklından çıkarmayasın. Böyle imtihan olmamak, istikbalde neslinden utanmamak için gecelerin bağrında, seherlerin aydınlığında duaya durasın. Senin ideallerin ve geleceğe dâir hedeflerin var oğul!..
Gönül adamı ömrünü boşa harcamaz, yüreğini ucuza satmaz, edep tâcını başından almaz. Gönül erinin her zaman yüzü yerde, gönlü göktedir. Haklı olduğunda kavga vermesini bilir. Kavgayı sadece bileğiyle değil, ilmiyle ve yüreğiyle yapmasını bilir.
İyiliğe kötülük, şer kişinin kârı,
İyiliğe iyilik her kişinin kârı,
Kötülüğe iyilik, er kişinin kârı’ymış oğul!..
Ey Oğul!.. Üç kişiye acı: Cahillerin içindeki âlime... Zengin iken fakir düşene... Hatırlı iken itibarını kaybedene...
Şunu da unutma!.. İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın.
Osman!.. Sen bizim rüyâmız, sen bizim devâmız, sen bizim duâmızsın oğul. Dâima başın dik, alnın ak, gönlün pâk olsun.
Ey Oğul!.. Zümrüt-ü Ankâ’nı iyi seç ki, Kaf Dağı sana yakın olsun. Yolun ebediyete kadar açık olsun.
Ey Oğul!.. Yolun uzun, işin çetin, yükün ağır. Allah-û Teâlâ (cc) yardımcın olsun. (Amin)