“Allâhümme bârik lenâ fi Recebe ve Şa’bân ve bellignâ Ramazan” (Yâ Rabbi, bize Receb ve Şa’bân’ı mübarek eyle ve bizi Ramazan’a ulaştır) duaları eşliğinde “Onbir Ayın Sultanı”na bir kez daha eriştik.
*
Bir taraftan “Taleal Bedru Aleynâ” (ay doğdu üzerimize) muştusunu terennüm ederken, diğer taraftan sanki “Hüzün Yılı”nı yaşıyoruz...
Her Ramazan’da olduğu gibi ilk kıblemiz Mescid-i Aksa yine bâtılın en merhametsizi siyonistlerin işgali altında...
Zulüm arş-ı âlâda...
Gazze’de 7 Ekim 2023’ten beri Filistinli mücahitlerin “Aksa Tufanı” operasyonuna karşı İsrail’in başlattığı asimetrik savaşta tam 157 gündür “küçük kıyamet” yaşanmakta...
Katil İsrail düzenlediği 32 hava saldırısında 71 bin ton bomba kullanarak 2 bin 721 katliam gerçekleştirdi. Saldırılar sonucu 15 bin kişi enkaz altında kalırken, 73 bin 121 kişi feci şekilde yaralandı. İmkânsızlık ve tıbbî malzeme yokluğundan kopan ve parçalanan binlerce kişinin uzuvları anestezi olmadan ampüte edildi. 19 bin çocuk yetim kaldı. 2 milyon 200 bin kişi tehcir edilirken, 1 milyondan fazla insan bulaşıcı hastalığın pençesine düştü. 14 bini çocuk, 10 bini kadın olmak üzere 34 bin kişi eşi benzeri görülmemiş bir “soykırım”a uğradı, hâlâ da uğramakta...
Bâtılı “belhüm adallar”ın desteğini alan bir avuç katil Siyonist, doymak bilmeyen bir iştahla Müslüman kanı içiyor...
Tıpkı Srebrenitsa’da olduğu gibi...
Tıpkı Hocalı’da olduğu gibi...
Tıpkı Urumçi’de olduğu gibi...
Tıpkı Myanmar’da olduğu gibi...
İnsanlığın vicdanı sivil toplum kuruluşları kesintisiz eylemleriyle Gazze’deki “soykırımı” durdurmak için sokaklara inerken, İslâm dünyası “üç maymunu” oynuyor. “Görmedim, duymadım, bilmiyorum” ikiyüzlülüğü bir tarafa, mazlumların üzerine bomba yağdıranların ürettiklerini “boykot” etme cesaretini bile gösteremiyor. Katil İsrail’le ticaret, insanlığa ihanettir... Veyl olsun!..
SADECE FİLİSTİNLİLER DEĞİL, İNSANLIK DA ÖLÜYOR!..
Dünyanın en büyük açık hava hapishanesi Gazze’de ablukaya alınan Filistinli mustazafları siyonist İsrail’in beyaz fosfor bombalarının yanında; tehcir, yakıtsızlık, ilâçsızlık, hastanesizlik, açlık, susuzluk ve salgın hastalıklar öldürüyor. Gazze’de “taş üstünde taş, omuz üzerinde baş kalmayacak” diyerek saldırılarına kesintisiz devam eden Siyonist İsrail, harîm-i ismetimiz, dârüsselam Kudüs, ilk kıblemiz Mescid-i Aksa’da zulümde sınır tanımıyor. Gazze’de, Batı Şeria’da ve Doğu Kudüs’te sadece Filistinliler değil, insanlık da ölüyor.
Bu insanlık dışı ve asimetrik savaşta en çok da çocuklar katlediliyor... Bombalarla hunharca katledilen, zindanlara atılan, oyun ve oyuncağa hasret, evsiz, yurtsuz, anasız, babasız, gönülleri kırık, bedenleri yaralı, uzuvları kesilen, açlık, susuzluk ve salgın hastalıkların pençesinde can veren çocuklar... Hastane, doktor, ilaç, platin, atel, klips bulunamadığı için ampüte edilen çocuklar... Zahter ve kaktüs yiyerek, deniz suyu içerek hayatta kalmayı başarabilen, “çocuklar açlık yüzünden ölüyor; yeter, yardım edin” feryatlarıyla seslerini vicdanı kalmışlara duyurmaya çabalayan çocuklar...
Ve havadan, denizden, karadan abluka altında bulunan Gazze’deki bu zulmün en büyük destekçilerinden ABD’nin, askeri uçaklardan paraşütle attığı şov amaçlı yardım sonrası oluşan utanç verici görüntülerle insanlık bir kez daha ayaklar altında...
Dün 20 yıl boyunca işgal ettikleri Afganistan’ı terk ederken insanları uçaktan atarak canlarına kast edenler, bugün Gazze’de ölüm kalım savaşı veren sivillerin üzerlerine attıkları yardım kolileriyle katlediyor. (Bunun son örneği hayat kurtarsın(!) diye uçaktan atılan şov malzemelerinin altında kalan 5 kişinin feci şekilde hayata veda etmesi.)
Bre “belhüm adallar”; unutmayın ki “Hiç şüphesiz Allah her şeyin mutlak galibidir ve zalimlerden intikam alıcıdır. Ve vaadinden asla dönmez.”
“KOMŞUSU AÇKEN TOK YATAN BİZDEN DEĞİLDİR”
Dünyada 1 milyardan fazla insan tıka basa yemekten obezite hastalığına yakalanıp diyetisyenlerin kapısında çâre ararken; Filistinliler Gazze’de susuzluk ve açlıktan ÖLÜYOR.
Âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimizin, “Şarktaki bir Müslümanın ayağına diken batsa, garptaki Müslüman o ayağına diken batan kardeşinin acısını hissetmedikçe kâmil manada iman etmiş sayılmaz” uyarısını bir kez daha hatırlayarak Şehr-i Ramazan’a “hoş geldin” demekten hicap ediyoruz!..
“Komşusu açken tok yatan bizden değildir” şiarına rağmen, özelde Filistin’de genelde bütün Ümmet coğrafyalarında zalimlerin postalları altında açlıktan feryat figan ede ede can verenlere aldırış etmeden; enva-i çeşit yiyecek ve içecekle donatılan sofralardaki “sahur” ve “iftar”larla bedenlerini tıka basa doyurup, ruhunu aç bırakarak merhameti ve dahi Onbir Ayın Sultanı Ramazan-ı Şerif’i incitenlerden olmaktan Allah’a sığınıyoruz!.. Çünkü böylelerinin yemesini içmesini bırakmasına (oruç tutmasına) Allah’ın ihtiyacı yoktur!..
“HASBÜNALLAHU VE Nİ’MEL VEKÎL...”
157 gündür kesintisiz yaşanan insanlık dışı vahşetlere...
Fosfor bombaları, tank paletleri altında ezilenlere...
Ana karnında kurşuna dizilen bebelere...
Yurtlarından sürülenlere...
“Açız” demeye mecâli kalmamışlara...
Ellerini semaya açmış, gözyaşları içerisinde,“Hasbünallahu ve ni’mel vekîl, ni’mel Mevlâ ve ni’men nasîr” yakarışıyla arşı titretenlere yardım edemediğimiz için UTANIYORUZ!..
Zor günlerden geçiyoruz...
Bir Şehr-i Ramazan’ı daha kalpleri paramparça eden bir hüzünle karşılıyoruz...
Şerrin hayra galebe çaldığı bir zamanda, hicap ederek “başı rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennemden kurtuluş” olan “Onbir Ayın Sultanı”na “hoş geldin” diyoruz...
Hoş Geldin, Yâ Şehr-i Ramazan...
*
HOŞ GELDİN, YÂ ŞEHR-İ RAMAZAN...
1445 asırdır...
Rahmetle başlayan...
Mağfiretle devam eden...
Cehennem’den âzâd muştusuyla zirveye çıkan...
Onbir Ayın Sultanı Ramazan, hoş geldin...
*
Sû-i zandan uzaklaştıran...
Hüsn-ü zanna yaklaştıran...
Günahları yakan...
Muttakîlikle tanıştıran...
Kur’an ayı Ramazan, hoş geldin...
*
Helâli haram kılan...
Varlıkta yokluğu hatırlatan...
Açlıkta tokluğu tattıran...
Cömertlikte yarıştıran...
İnfâk ayı Ramazan, hoş geldin...
*
Terâvîhle dinlendiren...
Mukabeleyle coşturan...
İtikâfla tefekküre daldıran...
Leyle-i Kadîr’le esenliğe kavuşturan...
Yâ Şehr-i Ramazan, hoş geldin...
***
YÂ RAB!.. İŞİRAH LÜTFEYLE...
Yâ Rab!.. Şehr-i Ramazan’ın hatrına daralan yüreklerimize inşirah ferahlığı bahşet...
Mekke’nin karanlık sokaklarından bunalıp Hira Nûr’a sığınan Muhammed’ül Emin’e Vahiy Meleği Cebrail’i göndererek nübüvvetini müjdelediğin, inşiraha kavuşturduğun gibi;
Yurtlarından sürülenlere...
Zulüm altında inim ininim inleyenlere..
Yuvası yıkılanlara...
Yapayalnız kalanlara...
Kalbi kırıklara...
RAHMETİNİ GÖNDERİVER....
Yâ Rab!.. Ramazan hilâlinle mîsâkımızı yenilebilmeyi...
Sevgililer sevgilisi Hâtem’ül Enbiyâ’ya bi’atımızı tazelebilmeyi...
Kur’an-ı Azîmüşşan ve Hâtem’ül Enbiyâ’yı kendimize, neslimize kurtuluş vesilesi kılabilmeyi...
Mâtem evine dönen gönül hanelerimizde, bir kez daha takvayı fücurun önüne geçirebilmeyi...
Dünyaya aldanmış ruhumuzu, siyaha bulanmış kalplerimizi beyazlatmak için hesaba çekilmeden kendimizi hesaba çekebilmeyi...
Fakirlere, miskînlere, sömürge altında inim inim inleyenlere, borçlulara, yolculara, kalpleri güzellere, yetimlere, Allah yolunda olanlara infâkta yarışabilmayı...
Kırık kalplilere, nazlı kullara, mazlum ve mustazaflara şefkatimizi gösterebilmeyi...
Ellerimizi ve kalbimizi açıp; “Allah’ım!.. Şüphesiz Sen çok affedicisin, affetmeyi seversin, bizi de affeyle” duası eşliğinde yalvararak, yakararak gözyaşı dökebilmeyi...
Bütün günahlarımızı yakıp, rahmet sağanağında ıslanabilmeyi...
Sadece oruçluların girebileceği Reyyan Kapısı’ndan girebilmeyi...
Şehr-i Ramazan’ın hediyesi sonsuz ikramlardan faydalanabilmeyi...
ES-SELÂM İSMİN HATRINA LÜTFEYLE!..
Yâ Rab!.. Her karış toprağı fitne, hüzün, gözyaşı ve kana bulanmış İslâm ümmetinin tekrar vahdette buluşabilmesi için ÜLFET HALKEYLE...
(Âmin.)
***
ZULME DUYARSIZ KALANLARA VEYL OLSUN!..
İsrail'in abluka altındaki Gazze’ye yönelik saldırıları aralıksız devam ederken Filistinliler, ihtiyaç duyduğu sağlık hizmetinden mahrum bırakıldığı ve yeterince beslenemediği için hayatını kaybediyor. Bunlara en son örneklerinden birisi olan ve geçtiğimiz günlerde tedavi edilebilmesi için gereken ilaçların temin edilememesi ve yetersiz beslenmesi sebebiyle vefat eden 10 yaşındaki Filistinli Yezen el-Kefarna. Gazze’deki zulmün sembollerinden olan bu fotoğraf dünyanın geldiği noktayı özetliyor. Vahşet ve zulmün kol kola gezdiği Filistin’de yaşananlar karşısında lokması boğazına takılmadan sahur ve iftar edenlere veyl olsun!..