AK Parti İstanbul Milletvekili Av. Serkan Bayram’ın sima ve elleri ne zaman gözüme değse, içimi bir hüzün kaplar. Kahpece saldırılara karşı bedeninin yanında ruhunu da vatanı için siper eden gazileri onun bakışlarında hafızama resmederim. Çileyle yoğrulmuş, Anadolu irfanıyla yetişmiş Serkan bey yine gözüme çarpmakla kalmayıp, kendini anlatınca, beni başka bir trajedi ile yüzleştirdi.
O anlattı, ben dinledim...
O anlattı, ben hüzünlendim...
O anlattı, ben umutlandım...
Meğerse Serkan beyde derin yaralar açan bebek katillerinin mayınları değil, çevre terörüymüş.
Hayatın ona biçtiği rol, Erzincan’ın Refahiye ilçesine bağlı Uçören köyünde annenin elinde orak, babanınkinde tırpan ekin biçerken başlıyor. Ağaç gölgesine bırakılan kundaktaki bebek nereden geldiği belli olmayan bir ateşin ortasında kalıyor. Öyle bir yangın ki, Serkan’ın yüreği hariç bütün uzuvları buğday taneleriyle birlikte cayır cayır yanıyor.
1800 rakımlı çorak tepelerden yükselen simsiyah dumanlara ana ve babanın feryatları karışıyor. At yok, araba yok; 25 kilometrelik yol boyunca ciğerparelerini Hâcer’in telâşı, İbrahim’in şefkatiyle hastaneye yetiştiriyor. Mucizeler, umutlar tükendiği zaman belirir. İşte böyle bir mucize Serkan bebekte de tezahür ediyor. Tam 41 gün süren ölüm kalım mücadelesini ağır hasarlı olarak kazanan Serkan’ın bebekliği sancılarla geçiriyor. Çocukluğa her adım attığında yaşadığı hayatın travmatik yüzüyle karşılaşıyor.
Bayram ailesi, Erzincan’da imkânsızlıklarla mücadele etmekten yorulup İstanbul’un yolunu tutuyor. Serkan kalabalıklar içerisinde yapayalnız; bu yalnızlığa sadece çilekeş ana ve kavruk yüzlü baba ortak. Gerisi yalan!..
*
Bir çocuk düşünün; yüzündeki yanıklara, parmaksız ellere tuhaf tuhaf bakıldığı için otobüslerde tekli koltuklara oturan... Bir çocuk düşünün; olmayan parmaklarını kimseler görmesin diye elleri hep cebinde gezen... Bir çocuk düşünün; her görenin “nasıl oldu, vah evladım vah!..” dediğinde içi parçalanan...
Bir genç düşünün; “sırıta sırıta sen askerliğini nerede yapmıştın?..” tacizleri karşında ruhu paramparça olan... Bir genç düşünün; tek parmağına sıkıştırdığı kalemle hayata sıkı sıkı tutunan... Bir genç düşünün; bütün dışlanmışlıklara, bütün mahalle baskısına, bütün hoyrat bakışlara, bütün yermelere rağmen ideallerini azmiyle bir bir gerçekleştiren... Bir genç düşünün; önce hukuk fakültesini bitirip, sonra 82 Anayasası’na bağlı olarak ‘83 yılında eklenen maddedeki “özürlüler hakim, savcı olamaz” hükmüyle bir kez daha yaralanan, bir kez daha aşağılanan... Bir genç düşürün; “Hasbünallahu ve ni’mel vekîl” düsturuyla avukatlık bürosu açarak garibanları, ünlüleri, holdingleri hatta “Son Başbakan” Binali Yıldırım’ı 20 yıl savunan...
Bir insan düşünün; 41 günde yoğun bakımdan çıkıp, yine 41’inde milletine vekil olup, “Devlet elle ayakla yönetilmez, düşünceyle beyinle yönetilir” diyerek yaralı gönüllere dokunan... Bir insan düşünün; “Benim iki nimetim var; biri anam, biri babam. Bir diğeri de hayata küstüğümde, umudu ruhuma şefkat kelebeği gibi konduran öğretmenim” diyerek sevginin uçsuz bucaksız tarifini yapan... İyi ki varsın Serkan Bayram.
*
İstanbul Milletvekili Av. Serkan Bayram’ın mücadelelerle dolu yaşamı, duvarlar arasına sıkışmış hayatlara umut ışığı olmak için beyaz perdeye taşındı.
“Buğday Tanesi”nde alev alev yanan bedenin, incinen fakat asla incitmeyen ruhun umuda uzanan yol hikâyesi aktarıldı. Hayatları ötelenen, gönülleri örselenen milyonlarca engelliye her zorluktan sonra bir kolaylığın, her alınıp verilen nefesten sonra bir umudun olduğu anlatıldı.
Senaryosunu Volkan Kapkın’ın kaleme aldığı, yönetmenliğini Doğan Ümit Karaca’nın yaptığı, müziğini Yıldıray Gürgen’in düzenlediği, başrolünü Kutsi’yle birlikte binlerce kişinin oynadığı Buğday Tanesi, 2 Aralık’ta vizyona girecek. Film, Türkiye’de 400 salonda, yurt dışında ise 6 ülkede izleyiciyle buluşacak. Galası 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nde Taksim Atatürk Kültür Merkezi’nde yapılacak filmden elde edilen gelirle İstanbul'da Engelli Yaşam Kültür Merkezi yapılacak.
Filmde her ne kadar özelde İstanbul Milletvekili Av. Serkan Bayram’ın biyografisi işlense de, genelde mesaj net; iman varsa imkân vardır. Biz varız, biz tamız ve mücadeleden asla vazgeçmeyeceğiz.