Dünya gözünü Rusya Ukrayna savaşına çevirmişken Pakistan’da büyük bir kaos yaşanıyor. “Renkli Devrim”lerle bölgeyi dizayn etmeye çalışan ABD, “yeni dünya düzeni” denkleminde küresel güç olduğunu ispatlamak için her türlü yolu deniyor.
Afganistan yıllarca uyguladığı kaos planını, Ocak ayında Kazakistan’da devreye sokan ABD, Orta Asya’daki enerji kaynak ve yollarının kontrolünü ele geçirme planlarını parça parça devreye sokuyor.
Bunun en önemli sebebi de adım adım ilerleyen “Kuşak-Yol Projesi”. Çin bu projeyle; Kazakistan, Rusya, Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan gibi birçok ülkeyle birlikte hareket etmek ve yapılan demir ve kara yolu bağlantılarıyla Avrupa ülkelerine ulaşmak istiyor. 1 trilyon dolarlık yatırımı ve 3 milyardan fazla nüfusu bünyesinde barındıran (Avrupa, Asya ve Afrika) proje, Türkiye’nin de içinde bulunduğu 64 ülkeyi içeriyor.
Kendisine meydan okuma olarak gören ABD, Çin’in bu küresel projesini durdurmak için hamle üzerine hamle yapıyor. ABD, Japonya, Hindistan ve Avustralya dörtlü ittifak hamlesi yapmakla kalmayıp, bu projenin paydaşlarından olan Kazakistan’da kaos çıkartılarak balans ayarı verildi.
Türkiye gerek stratejik konumu, gerekse BaküTiflis-Kars Demir Yolu projesi ile “Kuşak -Yol Projesi”nde kilit rol oynuyor.
Bu projenin kapsama alanına giren ülkelerden biri de Pakistan. “Kuşak-Yol Projesi”nin bayram gemisi konumundaki Pakistan, İngiliz ve Hindulardan sonra Amerikalıların hedefi haline geldi.
14 Ağustos 1947’de bağımsızlığını kazandıktan sonra sürekli askeri darbelerle demokrasisi kesintiye uğrayan Pakistan yine, yeniden büyük bir sınama ve kaosla karşı karşıya.
Pakistan Parlamentosu, 3 Nisan’da Başbakan İmran Han’ın görevden alınması için gensoru verdi. Parlamentoda güvensizlik oylamasının reddedilmesinin ardından erken seçim isteyen Başbakan İmran Han’ın çağrısı üzerine Cumhurbaşkanı Arif Alvi Meclis’i feshetti.
Peki bu sürece nasıl gelindi?..
Pakistan-Çin stratejik ortaklığının derinleşmesi...
ABD’nin Afganistan’dan çekildikten sonra bazı üslere yerleşme isteğinin geri çevrilmesi...
Rusya’ya uygulanan yaptırımlara destek verilmemesi...
Karabağ ve Kıbrıs konularında Türkiye’nin yanında yer alması...
Dahası Başbakan İmran Han’ın küresel çetelere biat etmemesi...
Pakistan’da hükümeti devre dışı bırakan CIA, gizli servis ve orduyu harekete geçirmenin hesaplarını yapıyor. ABD, “İmran Han giderse Pakistan affedilecek, aksi halde sonuçları olacak” tehdidini savurmakla kalmayıp, açık açık icraat yapıyor.
Ortadoğu’dan sonra Asya’da kartlar yeniden karılıyor...
***
CİVE PAKİSTAN
Orada bir ülke var uzakta; kardeş bildiğimiz, yakından tanımadığımız halde dost dediğimiz, en zor günlerde yanımızda hissettiğimiz Pakistan. Gitmesek de, görmesek de Türkiye’yle birçok açıdan aynı kaderi yaşayan, aynı hayali kuran “kadim dost” Pakistan. Balkan Savaşları’nda, Birinci Dünya Savaşı’nda ve Milli Mücadele günlerimizde kollarındaki altın bilezikleri sıyırarak, kulak memesini yırtarak altın küpelerini Osmanlı’ya gönderen kadınların yaşadığı Pakistan.
Ve “İyi dost; iyi günde çağrıldığında, kötü günde ise çağrılmadan gelendir”in ne mânâya geldiğini derinden hissettiren Pakistan. Cive Pakistan. Çok Yaşa Pakistan.
*
SİZLERİ UNUTMADIK; UNUTTURMAYACAĞIZ!..
İnsanın mihmandarı güzel olunca, uzaklar yakınlaşıyor; gördükleri, duydukları karşısında hayrete gark olup kardeşliğin kuru bir sözden ibaret olmadığını hatırlıyor. Allah için sevenlerin, asırlar sonra bile hiç unutulmayacağına şahit oluyor.
Ey İstiklâl Savaşı’mızda kulağındaki küpeyi bizim için infak eden nineler; ey Hilafet’e sahip çıkmak için hem fiili hem kavli duaya duran isimsiz kahramanlar; ey Anadolu’nun sesini dünyaya duyuran Peşaveri; ey Çanakkale şehitlerinin kanını, cennet bahçesinde bulunmaz bir armağan olarak rüyasına giren Peygamberine sunan ve bir millete ruhunu üfleyen İkbal; ey ülkesini kölelikten özgürlüğe kavuşturmak için ömrünü adayan Cinnah; ey tüm zamanların en büyük gönüllü ordusunu inşa eden kimsesizlerin kimsesi Edhi; ey Allah’ın sanatını anlamaya gayret eden Abdüsselam; ey Nobel Barış Ödülü’nü Pakistanlı genç kızlara armağan eden Malala; ey evinden 4.600 kilometre ötede ulu bir mâbed inşa eden Vedat Dalokay; ey Keşmir’de zalimlerin zulmüyle inim inim inleyen mustazaflar; sizleri unutmadık; unutturmayacağız.
***
TÜM MÜSLÜMANLARI SEVİNDİREN GALİBİYET
25 Mart 1992, Pakistan’ın kriket tarihindeki en önemli ve en mutlu gün olarak geçti. Beşinci Kriket Dünya Kupası’nda finalde İngiltere ile karşı karşıya gelen Pakistan büyük bir zaferle kupayı kazandı.
Pakistan’a Kriket Dünya Kupası’nda ilk ve şimdiye kadar tek birinciliği getiren takımda öncü rol kuşkusuz takım kaptanı İmran Han’ındı. Millî takımın yıldız oyuncusu İmran Han, dünya kupasını kaldırmasından tam 26 yıl sonra Pakistan’ın 22. Başbakanı olarak seçildi.
Daha öncekiler gibi bu galibiyet de, “Tüm dünyadaki Müslümanların Hindulara karşı kazandıkları bir galibiyet”ti. Çünkü kriket maçı Pakistan halkı için bir spor müsabakasından çok daha fazla anlamlarla yüklüdür.
Kriket, ilk defa 16. Yüzyılda İngiltere’de oynanan, 18. yüzyıldan itibaren İngiliz İmparatorluğu’nun hâkim olduğu bölgelerde de yayılmaya başladı. Pakistanlı çocuklar için sokak kriketi(beyaz adamın oyunu), bizim futbolla yaşadığımız mahalle maçlarının eşdeğeridir.