Abdulhamid Han topraklarımızın petrol haritalarını çıkarttırıyor.
Dünya Savaşı’nın geldiğinin farkında.
Çanakkale gibi kritik arazileri tahkim ettiriyor. Berlin-Hicaz Demiryolu yapılıyor. Mühendisler yetiştiriliyor. Tüm Millî gayretleri önce azli, sonra 1. Dünya Savaşı süreci ile akâmete uğratılıyor ve Anadolu, İngilizlerin Vekâlet Ordusu Yunan tarafından işgâl ediliyor.
Cumhuriyetin ilk yıllarında Petrol arama faaliyetleri Millîleştiriliyor. Ama petrol de bulunmuyor.
DP döneminde, yabancı ortaklıklarla Güneydoğumuzda petrol bulunuyor, rafineriler yapılıyor. Ancak çıkartılan bazı yasalarla uzun yıllar Doğu Karadeniz’de petrol araması yasaklanıyor.
Sorun şu gibi…
Türkiye’de petrol, 4000 m.’den daha derinde. Ama sondaj yapacak ekipmanlar yok.
Aslında sorun daha büyük.
1950’li yıllarda, coğrafyamızda devletler petrollerini millîleştirmek için mücâdeleler verdiler. İran’da Başbakan Musâddık’a karşı İngiliz-ABD destekli darbe yapıldı.
Düşünün, Millî Hükümete karşı ülkenin ordusu darbe yapıyor.
1957 yılından itibâren bozulan ekonomi ve ABD ile yerli atılımların da yapılamadığı hükümetçe görüldükten sonra özellikle petrol ve enerji kaynakları için Rusya ile yakınlaşılıyor. Maâlesef darbe ile bu alternatif gayretlerin önü kesiliyor.
1980 Darbesi öncesi de aslında benzer bir durum söz konusu. NATO Müttefiki Türkiye Sanayi hamleleri ve yerli yatırımlar için Rusya ile ilişkiler geliştirmeye çalışıyor. Sonrasında 1980 Askerî darbesi..
Mesele SSCB’nin rejim ihrâcı değil.
Mesele, emperyalist ABD, Kraliçe ve Batı tarafından kontrol altında tutulan Türkiye’nin ellerinden uçması. Düşünün, 2000’li yıllara kadar ABD’nin 1938 model ördek doçlarını kullandı Ordumuz. Lambalı telsizlerini kullandı. Oluk oluk benzin yiyen reolarını kullandı.
Türk Milleti emperyalizme karşı direnme savaşı verdi.
Çok ilginçtir, Osmanlı Topraklarında kurulan devletlerin tamamına yakınında kurtarıcılar eliyle oluşturulan statükoyu ülke halkı kıramıyor. Şimdilerde ise, kardeş ülkelerde halk, kurtuluş savaşı yapan kadrolardan kurtulmanın mücadelesini veriyor. Bakın, Fas, Tunus, Cezayir, Balkan Ülkeleri, Afrika Ülkeleri, Malezya, Pakistan vb. bu yönü ile baktığınızda kurucu irâde ya teslim olmuş, S. Arabistan, BAE gibi, ya da halkının tüm imkânlarını kısıtlamış ve toplumu körleştirmiş. Sömürü devam ediyor.
Türkiye, Bağımsızlık Savaşı’na devam etmekte ve Millî Türk Devleti’ni kurma mücâdelesi vermektedir. Aynen Afrika Ülkelerinde olduğu gibi, sözde kurtaranlar, Emperyalist Batı ile işbirliği yapmayı tercih ederek, Millî atılımların karşısında halkların kafasını çatallaştırmaya, toplumda güvensizlik oluşturmaya devam etmektedirler. Ülkeyi kurtarma gayreti gibi görünen tüm darbelere özellikle de 15 Temmuz’a bakınız. Yapan üst kadro ABD’nde. ABD Muhâlefet Lideri ülkemizde muhâlefeti destek ve örgütlemekten apaçık bahsederken, Cumhurbaşkanımızın âdeta yıllarca sırtında taşıdığı B. Arınç, ABD’nde FETÖ ile birlikte muhâlefeti desteklediğini ifâde ediyor. Aziz Dostlar, kavganın ve boğuşmanın büyüklüğünü lütfen görünüz.
Ülkede Millî Devlet kurmak için mücadele eden kadrolar, halkımızı kısır siyasi çekişmelere sokmak yerine yaşanan ihânetleri tüm açıklığı ile anlatmalıdırlar.
Bilen toplum bilinçlenir. Bilmeyen toplum güdülür.
Dünya Küresel Siyaseti değişmektedir. Görülen o ki en tepede çatlaklar oluşmuştur. Bizim gibi ülkeler bu çatlağı kullanmalıdır.
Türkiye ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, Rusya, İran, İsrail, Mısır, Pakistan gibi iç dinamiklerini etkileyebilecek ülkelerde seçimlere adayları değerlendirip müdâhil olmalıdır.
En son Türk Keneşi’nde ifâde edilen Kazak, Tatar, Türkmen, Özbek, Azerbaycan, Boşnak vb. diasporası yerine Türk Diasporası oluşturulması, hatta Avrupa ve ABD’nde Müslümanların tamâmının ortak hâreket etmeye yönlendirilmesi emperyalizme karşı kendi iç dinamikleri yönüyle çok önemlidir.
Türkiye’de muhâlefet iyice acz içindedir. Başarıyı kutlamak bir yana “RTE gitsin, isterse ülke yıkılsın.” demektedirler. En son Karadeniz Gazı için, yalan olduğu söylentisinden dış güçlere ve şirketlere peşkeş çekileceği iftirâlarına kadar bir sürü şey söylemektedirler.
Türk Milleti, 15 Temmuz’da iktidârın boynundan yağlı ilmeği almıştır. Devletinin yanında olduğunu tüm cihâna göstermiştir.
İktidar, yürüyüşüne devam etmelidir.
Akdeniz’de de enerji yatakları vardır. Hepsinden önemlisi, topraklarımızda yüzeye çok yakın petrol alanları olduğu bilinmektedir. Buralara yönelinmeli, düşük mâliyetlerle enerji elde edilmelidir.
Türkiye, elektrikli araç yapma yolunda adımlar atmıştır. Maâlesef kurulan şirketin başındaki adam motor olarak yabancı bir şirketin motorunun alınmasını önermiştir. Bu bürokrat türüne biz aşinâyız.
Maâlesef yıllarca ASELSAN, TUBİTAK, HAVELSAN, Savunma Sanayiî Başkanlığı gibi stratejik birimlerde bu tip “Ne uğraşıyorsunuz, yapmak istediğiniz araç, motor vb. ABD’nde şu firmada, İsrail’de bu firmada, Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya vs. firmalarında var.” diyerek yerli ARGE ve yatırımcıyı ya kapılarından kovmuşlar ya da farklı davranıp, prıojelerini engellemiş ya da çalmışlardır.
Cumhurbaşkanımız artık tüm bu yapıları tasfiye ettirmelidir. Bu manâda ihbar hatları oluşturulmalıdır.
Karadeniz Gazı, Cumhurbaşkanımızın emperyalizm karşısında Millî Devleti İhyâ Mücâdelesi’ndeki samimiyetini göstermektedir. Milletçe yanında olmalıyız. Millî İrâdenin tecellîsi için dimdik duran kadroların yanında olmak, Millî ve İslâmî bir zorunluluktur.
Milletçe fert fert çok çalışmalı ve istikbâlde güçlü ve büyük Türkiye’nin kurulması için her türlü fedakârlığı yapmalıyız.