Bir bilge islamın şartı beş, altıncısı haddini bilmektir demiş.
Haddini yani sınırını bilmek esasımda ilk şarttır.
Çünkü, haddini bilmek insan ve kul olduğunu kabul etmektir.
İnsan olduğunu kabul eden insanca davranmaya, kul olduğunu kabul eden kulluk yapmaya niyet ve gayret eder.
İnsan haddini bilmeyip kulluğu sözde kabul ettiğinde ibadetleri ya temelli terk etmekte, yahut adet boyutundan ibadet boyutuna geçememektedir.
Peki insanın haddini bilmediğinin en temel göstergesi nedir?
Elbette hırsına mağlup oluşudur.
Peki hırs nedir?
Hırs, ilahi takdir ve taksime rıza göstermeyerek hep daha fazlasını istemektir. Daha kötüsü ise daha fazlasını elde ettikçe onun da fazlasını istemektir.
Yani dünyalık olana doyumsuzluk...
Hırsın bu boyutu aynı kökten geldiği kabul edilen “harese” bitkisi ile develerin onları yedeklerinde başına gelenlerin ibretlik hikayesinde dile getirilmiştir.
Yiyecek arayan develer, harese denilen dikenli bitkiyi bulduklarında onların dikenlerine aldırmaksızın yemeye başlarlar.
Yedikçe dikenler ağızlarının içini kanatmaya başlar. Kan ve diken onların iştahını daha da artırır ve doyduklarını bilmeden yemeye devam ederler.
Yedikçe aslında kendi kanlarını içerler, kendilerini tüketirler, kendilerini ölümün eşliğine götürürler.
Ama bunu asla bilmezler.
Çünkü hareseyi yeme konusundaki hırsları gözlerini kör eder.
Sonunda kan kaybından hayatlarını kaybederler.
Hırsları hüsran ile sonuçlanır.
Onları bir tek çobanları korur ve kurtarır kendi kanlarını içmekten.
Hırs sahibi insanlar da böyledir.
Hırs önce insanın içinde kaynayan bir su gibi yakar insanın içini.
Duyguların dengesi bozulur akıl makuliyetini kaybeder.
Sahibi bilmez ama bütün kötülüklerin anası olan hırs önce sahibinin kalbini kabartır, sonra yerinde ve yurdunda durdurmaz.
Elde etmek istediğine doğru yola düşürür önce duygularını, sonra düşüncelerini ve sonunda bedenini.
Bu aşamaya gelindiğinde gözler kör, kulaklar sağır olmaya başlar. Bir nevi kişi kendini kapatır ve küfürden bir cüz belirir gözlerinde.
Elde etmek istediği şeyi almak için bütün dini, ahlaki ve örfi değerleri dış kapıda bırakıp almak ister alacağını.
Şayet başkasının elinde ise daha da kötüsü olur.
Hırs, haset denilen bir çocuk peydah eder.
Onda olmasın bende olsun duygusu ve düşüncesini...
Haset de kötülüklerin anasıdır.
Bu sefer haset edilen kişinin elindekini bırakması için yalan ve iftira çocuklarını peydah eder haset.
Ne acı ki hırs atının süvarisi içindeki çoban olan vicdanında bütün bunların kötü ve kötülük olduğu bilir.
Özellikle gece vakti başını yastığa koyduğu anlarda.
Ama kendini bile dinlemez.
Harese dikenlerini yiyen deve gibi yalan ve iftira dikenlerini yemeye devam eder.
Bilmez ki kendi ölüm meleğini davet etmektedir.
İnsanlıktan ölmeye...
Modern insanın hali bu işte.
Dahası ve sonra daha fazlası.
Bilmiyor ve bilemiyor.
İnsan istediğinde ve aldığında hırsı ve hasedi artıyor, verdiğinde ise huzuru.
İnsan ilk gününü ve son gününü düşünmeli.
Dervişleri dinlemeli insan ve düşünmeli.
Acaba tekkelerin baş levhalarından biri olan “HİÇ” ne demektir?
Anlamını siz düşüne duran ama ben küçük bir hatırlatma yapayım. Hiçliği anlamayan hiç olmaya mahkumdur...
Hüsran...
Hırs ve Hüsran
Paylaş
Abdllhblgç 4 Yıl Önce
Allah razı olsun hocam. Hırsını yiyesice derdi annem şimdi anladım.