Türkiye'de de ilim alanında özgün eserler ortaya konulmaktadır. Fakat benim üzüldüğüm nokta bu eserlerin İslam dünyasındaki diğer ilim adamlarının dikkatini çekmemesi, onların yararlanamamasıdır.
Halbuki bu eserler belki de başka bir toplumun ilim adamları tarafından okunsa, fikirlerin geliştirilmesine katkı sağladığı gibi, o ülkelerdeki düşünürlerin belki ulaşamayacağı ya da çok uzun yıllar sonra ulaşacakları bir yorumu elde etmesini sağlayacaktır.
Bu nedenle bizdeki ilmi çalışmaların İslam dünyasında dil engeli nedeniyle okunamaması, takip edilememesi ne kadar büyük bir kayıp.
Bazen bakıyorum, Arap dünyasında çok sıradan bir ilim adamı ve araştırmacının eseri hemen yayılıyor ve dilimize çeviriliyorken bizim yazarlarımızın, araştırmacılarımızın ve ilim adamlarımızın eserleri bilinmiyor...
Bu durum eserlerin Türkçe verilmesinden kaynaklanıyor. Türkçe bir ilim dili olmadığı gibi, diller açısından kıyıda kalmış ve Türkler dışında kimsenin ilgilenmediği bir dil olmasından kaynaklanıyor.
Bu sıkıntı sadece ilmi veya dini eserler açısından değil, edebi eserlerimiz açısından da büyük bir kayıp. Bir Akif büyük bir şair olmasına rağmen, bir ikbal gibi tanınmamaktadır. Üstelik ö mrünün son demlerini Mısır'da geçirmesine rağmen bu duruma düşmüştür.
İslam dünyasının birikimlerinin paylaşılması, tecrübelerinin birbirlerinden yararlanılması gerekir. Bizler bir Arap, Fars ve Ürdü çalışmasını tercüme ederken bizim ülkemizdeki entellektüel birikimden yararlanılmaması herkes için büyük bir kayıp.
Bunun üstesinden gelmenin iki yolu vardır.
1. Dil engelini ortadan kaldırmak, yani ortak bir ilim dili oluşturmak. Genelde batının ortak ilim dilleri (ingilizce, fransızca) varken biz bunu Arapça olarak oturtabiliriz. Fakat bu durum özellikle Türk aydınları için (özellikle dini alanda çalışanlar için) büyük bir zaman kaybı ve serbest düşünmesini engelleyecektir.
2. İslam teşkilatı bünyesinde kurulacak olan bir kültür komisyonunun Arapça olmayan dillerde yapılan ilmi çalışmaların özetlerini her yıl yayınlaması ve hatta diğer dillerde yapılan ilmi çalışmaları da Türkçe'ye, Farça'ya, Ürduca'ya özet şeklinde yayınlayarak ilim camiasına sunması büyük bir yarar olur. Bu şekilde konuyla ilgili çalışanlar kendi alanlarıyla ilgili yapılan farklı ulusların çalışmalarından haberdar olabilir, bu çalışmaların kendi dillerine çevrilmesini sağlayabilir.
3. İslam Teşkilatı ve bazı üniversitelerin ortaklaşa oluşturdukları bir tercüme birimi oluşturulup, önemli çalışmaları ana islam dillerine (Arapça, Türkçe, Farsça, Ürduca'ya) çevirisinin yapılması sağlanmalıdır.
4. Türkiye'de kurulacak olan bir Türkoloji Enstitüsü de özellikle Türk dünyasının eserlerini Türkiye türkçesine kazandıracağı gibi, bizim önemli eserlerimizi de diğer lehçelere çevirmesi sağlanmalıdır. Bu durum özellikle akraba kavimlerin birbirlerini tanımaları sağlanmalıdır.
5. Nisbeten az konuşulan müslüman dillerine (kürtçe, svahili, peştu) de önemli eserleri (özellikle dini ve kültürel) çevrilerek onların hem ana islami damarla temaslarının kopması engelleneceği gibi, batılı eserlerin istilasından da kurtulması sağlanacaktır.
Bu çalışmalar müslüman dünyasında korkunç bir zihni birikimi sağlayacağı gibi, müslümanların birbirlerinden yararlanmasını da sağlayacak ve hatta birbirlerini daha iyi tanımalarını da sağlayacaktır.