Kadir Gecesi gecelerin en şereflisi, en bereketlisi, kısacası; “bin aydan daha hayırlısı”. Bu gecenin kadrini iyi idrak edebilmek için Hatem'ül Enbiya'nın rehberliğinde Hirâ'ya tırmanarak, o hiç eskimeyen ânı tekrar yaşamak gerek...
Karanlıklar aydınlığa galebe çalıyor
Tarih: Miladî 27 Ramazan 610. Gün: Pazartesi. Yer: Şehirlerin anası Mekke.
Sapkınlıklar güzellikleri örtüyor. Karanlıklar aydınlığa galebe çalıyor. Allah'ın evi Kâ'be putlarla dolup taşıyor. Bereketin kaynağı zemzem yerküreye firar ediyor. Kız çocukları diri diri toprağa gömülüyor. Ve bütün bunlar oluyorken sadece Muhammed-ül Emîn'in tahammülü zorlanıyor. Daralıyor, ferahlamak için Rabbine ilticâ etmenin yollarını arıyor.
Her Ramazan'da olduğu gibi yine Hirâ'ya hicret ediyor. Hirâ; şirkten tevhide, kölelikten özgürlüğe, karanlıktan aydınlığa, en dipten en zirveye çıkma mekânına dönüşüyor. Hirâ ve kutlu misafiri başbaşa bekleşiyorlar. Bir çare, bir ümid ve inzivaya son verecek olanla hâl diliyle konuşuyorlar.
“Ey Muhammed! Yaratan Rabbinin adıyla oku...”
Issız, sessiz, saf ve berrak bir gecenin eşiğinde bekleşirken yine; ansızın gözyaşı rahmete, suskunluk cûş-u hurûşa dönüşüyor. Hirâ'nın kutlu misafirine, müjdelerin en güzeliyle bir misafir geliyor; Vahiy Meleği Cebrail. Ve ardından; “Ey Muhammed! Yaratan Rabbinin adıyla oku. O, insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku, Rabbin en büyük kerem sahibidir. O, insana kalemle yazmayı öğretti. İnsana bilmediğini öğretti.” (Alak Sûresi: 1-5) nidâsıyla sesleniyor.
Hirâ'da uhrevî nidâlar birbiri arkasına yankılanıyor, her yankılanışta Mekke ve yeryüzü sokakları aydınlığa kavuşuyordu. Hazan yaprakları gibi dökülen ruhlar, “İlk Vahiy” ve “Son Peygamber” muştusuyla derin uykudan uyanıyordu. Ümitsizlik ümide, acımasızlık merhamete, şirk BİR'e iltica ediyordu. Müşrik ve putperestlerin sapkınlıklarıyla karanlığa gömülen yeryüzü, “bin aydan daha hayırlı bir gece”de Hatem'ül Enbiya ve sonsuzluk rehberi Kur'an-ı Azimüşşan'la birlikte tekrar dalga dalga aydınlığa kavuşuyordu.
Bu gece kız çocuklarının hayat bulma gecesi
İşte o nûrlu gece bu gece. “Kur'an Medeniyeti”nin dünyaya doğduğu gece. Furkan'la beraber “Rûh” ve meleklerin semalardan süzülerek yeryüzünü kuşattığı gece. Nebevi dönemin tecelli edişiyle, vahiy meleği Cebrail'in nefessiz ruhlara sonsuzluk nefesi üflediği gecedir bu gece.
Bu gece; vahdetin, sevginin, merhametin, zulme tahammülsüzlüğün, diri diri toprağa gömülen kız çocuklarının yeniden hayat bulma gecesi. Bu gece; insan olmanın bilincine varıldığı günün miladı, sonu olmayan bir hayata atılan adımların başlangıç gecesi. Bu gece; “Bana dua edin duanıza karşılık vereyim” (Mü'min Sûresi, 60) buyruğunun karşılık bulacağı yakarışın zirvesi. Bu gece; “azâb-ı ilâhiden kurtuluş”un şifresi. Bu gece; salih ameller işleyen ömrü kısaların, ömrü uzunlara galebe çalacağı “Bin aydan daha hayırlı Kadir Gecesi”.
Bu gece fırsat gecesi!.. Gecelerin en şanlı ve şereflisi bizi bekliyor. Hesap gününün Sahibi, misakımızı yenilememiz için bizi bekliyor. Sevgililer sevgilisi Hatem'ül Enbiya, biatımızı tazelememiz için bizi bekliyor. Melekler ve Rûh semayı kaplamış, selama selamla mukabele için bizi bekliyor. Reyyan Kapısı sonuna kadar aralanmış bizi bekliyor...
Allah'ım! Sen çok affedicisin, affetmeyi seversin...
Bu fırsat gecesini Hirâ Nûr'da “itikâf”a çekilmiş gibi yaşayalım. Ellerimizi ve kalbimizi açıp; yalvaralım, yakaralım. “Allah'ım! Şüphesiz Sen çok affedicisin, affetmeyi seversin, beni de affeyle” duası eşliğinde seher vaktine kadar gözyaşı dökelim. Yakalım bütün günahları, rahmet sağanağında ıslanalım. Bu gecenin hediyesi Kur'an-ı Azimüşşan ve Hatem'ül Enbiya'yı kendimize, neslimize kurtuluş vesilesi kılalım. Her karış toprağı Kerbelâ'ya dönen İslâm ümmetinin tekrar vahdette buluşması için “el-Kaviyy”e münacatta bulunalım. Allah'a olan misakımızı ve Peygambere olan sevgimizi yenileyelim. Siyaha bulanmış kalplerimizi beyazlatmak için her geceyi Kadir Gecesi bilelim.