Türk Tarihi’ne bakınız…
Zaferlerle dolu…
Gülümüz SAV’den önce de İslâm Ahlâkı ile yaşamış bir millet Türk Milleti. Puta tapmamış, tek Tanrı’ya inanmış.
Yaşadığı coğrafyada düşman sâdece Çin var. Rus diye bir halk dahî yok. Atilla’nın Avrupa Harekâtı Avrupa Haritası’nı belirleyen göçlere neden oluyor. Moskova Knezi, Altınordu Han’ına bağlılık için çizmesini öpüyor.. Avrupalı Krallar, Osmanlı Vezirlerine denk.
Ya şimdi?
Ecdâdın at koşturduğu coğrafyaya bakın.
Bir ucunda Yakutlar, diğer ucunda Fas’ta kendisine Tatârî diyen Kıpçak yüzlü, köse ama esmer Araplar… Diğer uçta Fin ve Mari, karşı uçta Hindistan… Hâsılı, “Adriyatik’ten Çin Seddi’ne!” coğrafyayı tarife yetmiyor.
Hükmedilen bu büyük coğrafya, ruğ, boy, küçük Türk Halkları’nın birbiri ile kavgaları ile dolu.
Çin’e hükmederken, Çin’lileşip kaybolmak, Rus’a hükmederken, Ruslaşmak.. Düşünün, Rus atasözü; “Hangi Rus’un geçmişini araştırsan altından Tatar (Türk) çıkar.” Fars’ı yönetirken Farslaş. Devlet-i Âliye’nin merkezi İstanbul’da Farsça divan yazan padişahlarımız.. İran’ı 1000 yıl yönet, çağdaş İran’da Türkçe eğitim yasak.
Nasıl?
Asırlara hükmeden, İslâm’la bin yıllık uzun soluklu devletler kuran Türk Milleti, Medeniyet Coğrafyası’na yeni şeyler söylemeli.
Bu gün Türk Milleti’ne düşman Arap Milliyetçiliği nasıl oluşturulmuş? Becerenler için ne büyük başarı! Bizim için gerçek yenilgi…
Kuzey Irak’ta İsrail, ABD ve İngiliz bayrakları ile bağımsızlık naraları atan soydaşlarımız ve dindaşlarımız Kürtleri düşünün. Emperyalizm son yüzyılda onlara ne söyledi? Ya, PKK’ya hâlâ katılanlar?
CHP zihniyeti dediğimiz, Batıcı, işbirlikçi kafa… İzâh edebilir misiniz?
En kötüsü de, yerli hassâsiyeti yüksek kesimlerin hâlâ hangi değerleri kullanacakları konusunda anlaşamamaları… Ortak olan değerler sistemini tanımlayamamaları…
Sorun ne biliyor musunuz?
Bir yanda modern dünyanın tanımları, bilimsel realite ve dayatmalar, diğer yandan bizi emirleri ile kuşatan Rabbimizin emirlerini, elçisi Gülümüz SAV’in rehberliğini anlamakta yaşadığımız bunalımlar…
Temel sorun, İslâm Tarihi’nde Gülümüz SAV’in vefâtı ile başlayan kavgalar ve bu kavgaların maâlesef dinimize, uydurulan hadislerden tutun da itikâdımızı bozan bir çok yeni kavramın sebep olduğu yozlaşma. Elbette akâbinde “Ham yobaz, kaba softa!” elinde kavrulan medeniyet topraklarımız. Üzerine bir de tarihî düşmanlıkları ekleyin. Bir de bu günün büyük düşmanı fitneyi göremiyor olmamızı.
Fitneyi içimize salgın hastalık gibi sinsice yayan emperyalist düşmanlarımızın sürekli zaaflarımızın üzerine giderek iç kavgalara dönüştürmeleri sonucu düşmanlığın kalıcı hâle gelmesi.
Suriye, Irak, Yemen, Libya gibi birçok yurtta çözüm diye sundukları SÜRDÜRÜLEBİLİR KRİZ. İnanın Karabağ barışı dahî öyle görünüyor.
Son 300 yılda Batı Endülüs ve İslâm Medeniyeti’nden öğrendiği eskinin ve Doğu’nun bilimsel verilerini özellikle keşiflerde kullanmayı bildi. Birinci Dünya Savaşı’nda bizi yenen İngilizlerin ve Fransızların büyük birlikler taşıyan Buharlı gemileriydi.
Batı, Rönesans ve reformlarla, eğitim sistemini geliştirdi. Üniversitelerde fen ve matematik okuttu. İcadlar, yeni kıtalara ulaşmalarını sağladı. Yeni topraklar ve sömürgelerle zenginleştiler. Biz ise düşmanın dört yandan saldırması, birbirimizle yaptığımız savaşlar, taassup düşmanı ve iç kavgalarla eridik.
Batı’nın modern üniversitelerini ve dayattığı sosyal tanımları doğuda önce Ruslar fark ettiler. Birlikte Rusya Müslümanları.. İslâm Dünyası’nda ilk cedidçilik (yenilik) hareketleri de Rus Üniversiteleri’nde okuyan Rusya Türkleri’nde başladı.
Yeni kurtuluş ve birlik fikri, Türk Dünyası’nı bir araya getirmekten ve İslâm ile yeniden yücelmekten ibâretti. Kazan, Kırım, Bakü, Orenburg ve Moskova’dan tüm Türkistan’a yayıldı.
Bu arada Rusya Müslümanları’nı karıştıcak İngiliz Ajanları da Rusya Devleti’nden dolayı Osmanlı Coğrafyası’nda olduğu gibi etkin olamadılar. Selefîlik, mezhep, tarikat akımları vd. Rusya’da gelişmedi.
Son 300 yılda topraklarımız darmadağın edildi.
Son 300 yılda İslâm Dünyası’nda yüzlerce fitne çıkartıldı.
İslam Dünyası’nın halifesi “Hasta Adam” denilip öldürülmek istendi.
Bu gün…
“Hasta Adam” uzun bir nekâhat döneminden sonra gözünü açtı.
Hilâfet Makamı, TBMM’nin şahs-ı mânevîsine tevdî edildi. Yani Türkiye’nin başkentinde…
Şimdi sıra arzu edilen Büyük Birliğin, İttihâd-ı İslâm’ın ihyâsı için ilk aşama.. TÜRK BİRLİĞİ.. Turan’ı gerçekleştirmede.
Turan fikrine itirâz edenler mi?
Bir kısım hayal diyor. Oysa siyâsi bir ihtiyaç. Tüm Medeniyet Coğrafyamızın bu birliğe ihtiyâcı var. Bu gün Azerbaycan’ımızın geldiği nokta, Ermenilere karşı kazandığı zafer, tüm Türk Devletleri’ni ve Müslümanları umutlandırdı.
En az bin yıldır birlikte yaşadığımız aynı kan ya da akraba bir kısmı, mikromilliyetçilik, bir kısmı mezhepçilik yoluyla bölücülük yapanlar Turan fikrine karşı dedelerini kesen, ninelerine tecâvüz eden Batılı düşmanlarımızla işbirliği yapacak kadar küçülebiliyorlar. Ya da Azerbaycan Türk ordumuz, Ermenileri ezdi. Buna rağmen orada birileri mezhepçilik yapabiliyor. Diyorlar ki, “Bu Ordu Şah İsmail’in Kızılbaş Ordusu!” Oysa halkımız Ordularımızın adını koydu. “Muhammedin (SAV) Ordusu..”
Düşünün;
Dinimiz bir,
Töre ve terbiyemiz bir,
Vatanımız bir,
Düşmanlarımız 1400 yıldır aynı düşman. Yani düşmanlarımız da bir..
İstikbâlde güçlü olmak için birlik olmaya ihtiyâcımız var. Avrupalı, 2. Dünya Savaşı’nın 45 milyon ölüsü, yıkılan şehirleri, 1000 yıllık düşmanlığın üzerine Avrupa Birliği’ni kurarken bize de fitne sokuyor.
Kazakistan Devlet Başkanı, Aksakalımız N. S. NAZARBAYEV (Nur Aga) “Tarihin Akışında” adlı kitabında Türk Dünyası için diyor ki;
“Bölgenin kaynaşması için zamanında Avrupa ülkelerinin sahip olduklarından çok güçlü önkoşullar mevcuttur.
Dış tehditler,
Kültürel- tarihi kökler,
Din,
Toprak –coğrafi- birliği,
Medeniyet ve kültür birliği,
Dünyaya aynı kapılardan çıkabilme ve açılabilme,
Ekolojik problemler vb. bu kaynaşma için gereken altyapıyı oluşturmaktadırlar.
Avrupa Birliğinin mimarları böylesi kaynaşma önkoşullarını sâdece hayal edebilirlerdi ancak Türkler bu koşullara kendiliklerinden sahiplerdir.”
Lütfen yukarıdaki unsurlara bir daha bakınız, okuyunuz. Dikkat ederseniz duygusal da değil, tamamen akılcı.
Vicdanlara arz olunur.
Biz, “Türk Milleti, Ümmete öncülük etmeli, bunun için de birlik olmalı.” diyoruz. Birileri “Irkçı!” diyor. Aynı şeyi bir Arap Kardeşimiz söyleyince de ayakta alkışlıyorlar. İlginç değil mi?
Türk Tarihi’nde Mikromilliyetçiliği Türkistan Türkleri Alaş Orda Hareketi ile yendi. Öze, İslâm ve Türk Birliği’ni koydular. Sesleri tüm İslam Coğrafyası’nda yankılandı. Bu gün Kürtçülük yapan kardeşlerin gerekçeleri nedir? Tüm toplum değerleri ile bu günlere geldik ve bir devletimiz var. Hep birlikte kurduk. Türkiye Cumhuriyeti..
Mezhepçilik ve tarikat, cemaat bölücülüğünü de yenen ecdâdımızı düşünün. Osmanlı ilk dönemlerinde vefat eden tengri inancındaki komşuları için dahî mevlid okumuşlar.
Ya İran’da Avşar Şahı Nâdir Şah? İran’da şah olmayı Şiî taassubundan vaz geçmeleri kaydıyla kabul etti. Ehl-i Sünnet ile çatışma alanı olmayan Câferîlik Nadir Şah’ın gayretleri ile yayıldı. Kendisini sünnîlikle suçlayanlar oldu.
Nadir Şah’ın, Osmanlı’ya Câferîliğin Ehl-i sünnet mezhepleri içinde sayılması için müracaatları oldu. Ortak ordu kurmayı teklif etti.
Şimdi!..
Türk Milleti’nin Devlet-i Âliye Coğrafyası’nda kanı, teri, emeği, gözyaşı vardır. Dolayısı ile söz hakkı vardır.
Bölgemizi tehdit eden büyük düşmanlarımız var. Doğuda Çin. Batıda Kraliçe (İngiltere) ve ABD… Dolayısı ile Rusya, İran ve Türkiye yerel çekişmelerden kurtulmalıdır. Azerbaycan Ermenistan Savaşı’nda İran’ın Rusya ile Ermenistan’dan yana tavır almasının akılla, imân kardeşliği ile izâhı yoktur. İran’da Fars derin yapısı Şiî Kardeşlere sahip çıkmakla yıkılır.
Diğer yanda Vehhabilik kisfesi altında İngilizûn mezhep ve tarikâtlarını pompalayan S. Arabistan ile BAE ve bağlaşıkları izole edilmelidir.
Pakistan, Ukrayna ve Moğolistan Türk Keneşi’ne davet edilmelidir.
Türkiye, Türk Dünyası’nı doğru tanımlamalıdır.
Bölgesinde herkese söyleyecekleri vardır.
Arap Dünyası’nı 800 yıla yakın Türk Milleti himâye etmiştir. Gülümüz SAV’in Milleti oldukları için onlara kavm-i necib demiş Türk Milleti..
İsrail!.. Yahudileri Avrupalı barbarlardan koruyan Müslüman Türk Milleti’dir. Bizim Yahudi diye ittiğimiz Müsevî Hazar Türkleri ABD başta olmak üzere, Avrupa ve israil’de çok güçlüdürler ve ele alınmalıdır. Türkiye Yahudileri de İsrail’de potansiyeldir.
Tevrat'taki inanışa göre, Hz. İbrahim'in evlendiği üç kadından biri Sare'dir ki Sami ırka mensup olup onun oğlu kendi memleketine yerleştirilmiştir.
Hacer Mısırlı yani Hami olup o da o bölgeye yakın olan Mekke'ye yönlendirilmiştir. Malumları Peygamberimiz SAV’in büyük dedesi Hz. İsmail’in de annesidir.
Kantura ise Yafes oğullarından yani Türk olup, oğulları kendi coğrafyalarına gönderilmiştir.
Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V) de Türklerden “Kanturaoğulları” diye bahsederdi. Hatta 9. Asırda Müslüman olup halife etrafından toplanan Türkler, soyları sorulduğunda “Babamız İbrahim, amcamız İsmail” derlerdi.
Özetle, Azîz Milletimizin coğrafyamızda birlik adına, beraberlik adına herkese söyleyeceği haklı sözleri var. Bu dünyada hiçbir millete nasip olmaz.
Küreselleşmenin haklı davamızı, sevdalarımızı anlatmamız için ne büyük imkânlar sağladığının bilinciyle bir an bile oyalanmadan çalışmalıyız.
“Asra yemin olsun. İnsan hüsrandadır. Ancak iman edip güzel işler yapanlar ve birbirlerine hakkı ve sabrı öğütleyenler müstesna.”