Trafik terörü yol konforu, yüksek araç güvenliği ve denetimlere rağmen hız kesmeden devam ediyor. Bu “gizli terör” yüzünden ocaklar sönüyor.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun açıkladığı verilere göre; Türkiye’de 2017 yılında meydana gelen 1 milyon 202 bin 716 trafik kazasında 7 bin 427 kişi öldü. Türkiye bu rakamlarla dünyada büyük savaş, kıtlık ve salgın hastalıklarla boğuşan ülkelerin ardından en çok ölüm yaşanan ülkeler sıralamasına girdi.
2018 yılı verileri de 2017’den farklı değil.
Sadece 9 günlük Kurban Bayramı’nda meydana gelen 192 trafik kazasında 147 kişi ölürken, 702 insan olaylardan yaralı olarak kurtuldu. Bu sayılar maalesef son 10 yılın hem Ramazan hem de Kurban bayramlarındaki en yüksek bilançosu olarak kayıtlara geçti.
Anlayacağınız “trafik canavarı” hız kesmeden can almaya devam ediyor.
Çoğunlukla insanların sebep olduğu bu “gizli afet” her gün bizlere onulmaz acılar yaşatıyor. Bayram sevincini hüzne çeviren bu olaylardan birisini de geçtiğimiz günlerde yakınlarım yaşadı.
Tek tesellimiz can kaybının olmaması.
Bu süreçte ilgi ve alakasını esirgemeyen bütün dostlar başta olmak üzere Prof. Dr. İsmet Emre, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Alim Yıldız ve Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Hilmi Ataseven’e teşekkür ediyorum.
Sağlık alanında yapılan devrim niteliğindeki hizmetlere, bütün ilgi ve alakaya rağmen “eski Türkiye”nin hastalıkları zaman zaman nüksediyor. Yoğun bakımda gerekli tetkik ve taramalarının ardından taburcu edilen hastalarımızdan birinin yaklaşık 10 gün sonra köprücük kemiğinin kırık olduğunun fark edilmesi tam da buna tekabül ediyor.
İnsan yine de, “Allah devletimize zevâl vermesin” duası eşliğinde haline şükür diyor!..
***
Her şeye rağmen hayat devam ediyor.
Sivas’ta bir yandan sıcak beyin kaynatırken, diğer taraftan yaklaşık 100 yayınevi yazarı “Sivas 7. Kitap Günleri Fuarı” vesilesiyle kitapseverlerle buluşmanın heyecanı yaşıyor.
Eylül ayı olmasına rağmen medeniyetlerin geçit merasimi yaptığı Sivas hâlâ Ağustos’tan kalma sıcaklarla bunalıyor. İstasyon, Mevlânâ ve Atatürk Caddesi’nde yürüyen insanlar “gavurga” gibi kavruluyor.
Hani Sivas Kalesi, Aksu, Ethem Bey Parkı, Paşabahçe ve Kurt Deresi yakın olsa insanlar buralarda serinleyip yollarına devam edecek, fakat ne mümkün.
Çünkü betonlaşmanın perişan ettiği şehirlerden olan Sivas’ta caddelerde yürüyen yiğidolar ağaç gölgesine hasretlik çekiyor.
Gel de eski Cıbıllar Parkı’nı arama!..
Tarihi eserleri ortaya çıkartma projesiyle Sivas’ın ciğerlerini sökenleri, millet bir ahde vefa gereği 29 Mart 2009 yerel seçimlerinde cezalandırmıştı!.. 30 Mart 2014 tarihinde çıkan afla tekrar görevlerine tevdi edilen yöneticiler anlaşılan tam anlamıyla ders çıkartmamış.
Sivaslıların “metal yorgunluğu”na tepkisi her geçen gün büyüyor.
Biline!..
***
Hatırlayalım!.. 26 Mart 1989 yerel seçimlerinde Refah Partisi önderliğinde “belediyecilikte devrim” yapan 5 vilayetten birisi de Sivas’tı. “Halka hizmet, Hakka hizmettir” düsturuyla hareket eden başkan Temel Karamollaoğlu’nun hizmetlerini unutmak nankörlük olur.
Bu dönemde belediyeler ikbal kapısı olmaktan çıkartılıp, hizmet merkezlerine dönüştürüldü. Rüşvet ve yolsuzluklara son verildi.
Ardından 27 Mart 1994 yerel seçimlerinde, yapılan hizmetlerin semeresi olarak 2. şahlanış gerçekleştirildi ve İstanbul (Recep Tayyip Erdoğan) ve Ankara (İbrahim Melih Gökçek) başta olmak üzere 6 büyükşehir, 22 il, 92 ilçe ve 207 beldede toplam 327 belediye başkanlığı kazanıldı.
İnsanı esas alan hizmetler bu dönemde artarak sürdürüldü. Halktan alınan güç, halkın ve haklının emrine verilmeye devam edildi. İnsanın mutluluğu ve saadeti bütün belediyelerin temel amacı haline getirildi. “3 Ç”, olarak adlandırılan (Çöp, Çamur ve Çukur) problemlerden eser kalmadığı gibi israf önlendi, az maliyetle çok hizmet yapıldı. Hidayet, feraset ve dirayet ilkesiyle belediyecilikte yeni bir çığır açıldı.
Üzülerek ifade etmek gerekir ki, bu anlayış son dönemlerde “rol model”liğini yitirmeye başlamış, “iktidar zehirlenmesi” hastalığına yakalanmıştır.
***
Gelelim Buruciye, Çifte Minareli Medrese ve Kale Camii’nin gölgesinde kurulan “Sivas 7. Kitap Günleri Fuarı”nda yitik hazinemizin izini sürenlere.
3-9 Eylül tarihleri arasında “Sivas Ellerinde Kitap Okunur” çağrısına duyarsız kalmayan Yavuz Bülent Bakiler, Yusuf Kaplan, Nurullah Genç, Turgay Güler, Mehmet Âkif Okur, Tufan Gündüz, Fatih Çıtlak gibi birçok isim bu eşsiz mekânı şahit tutarak geçmişten geleceğe ses verebilmenin hazzını yaşadılar.
Bu mevsimde havanın sıcaklığı ve üniversite kayıtlarının başlamış olması; hem yayınevlerine, hem yazarlara, hem de okuyuculara birbirleriyle doyasıya hemhal olma fırsatı verdi. Son zamanlarda “münzevi” bir hayatı yeğleyen Berat Demirci halkın arasına karışırken, ömrü yazmakla geçen İsmail Mutlu ise çifte mutluluğun bereketini dostlarıyla paylaştı.
***
“Yiğidi öldür, hakkını yeme” atasözünün gereğini yerine getirmenin tam da yeri.
Prof. Dr. Alim Yıldız, Prof. Dr. Recep Toparlı, Prof. Hüseyin Akkaya, İbrahim Yasak, Murat Kıral gibi isimlerden oluşan yayın kurulu tarafından titizlikle yayına hazırlanan 17 ciltlik “Şemseddin Sivasî Külliyatı” Sivas Belediyesi tarafından bastırılmış. Çok önemli bir kültür hizmeti ifâ edilmiş. Başta başkan Sami Aydın olmak üzere emeği geçenlere, Şemseddin Sivasî’nin her kitabında Sivas’a ve Sivaslılara ettiği dua gibi dua ediyoruz:
“Allahım!.. Âşıklarına safa, dertlilerine deva ver.
Ya Rab!.. Seni isteyenlere seni ver. Alçalmaya meyledenlere de yücelme isteği ver. Mahcub kullarının önlerindeki perdeyi kaldır. Senin yoluna girenlere de kapını aç. Bu şehrin ilim adamlarına faydalı ilim ile birlikte ağlayan göz ve alçak gönüllü bir kalp ver.
Allahım!.. Yöneticilerine adalet, acıma ve güvenirlik ver. Onları doğruluktan ayırma. Yine onları yanlışa düşmekten, bâtıla yönelmelerden, bozulmalardan ve eksikliklerden koru. Onlara lütûf ve ihsanınla yardımını yoldaş eyle. Onları harfiyen sünnete uyanlardan eyle. Bu şehrin fakirlerine sabır ve kanaat, zenginlerine ise bol bol harcama ve cömertlik ihsan eyle. Beylerine dine bağlılık, iyilik ve rahatlık ver ki, son nefeslerinde kurtuluşa ersinler.
Ey tövbeleri kabul eden Allahım!.. Fâsıklarına, yolundan ayrılıp sapanlara, günah işleyenlere hidayet ver. Onlara tövbe kapılarını aç. Bu şehirdeki erkek ve hanımlar ile büyük ve küçükler için duamız budur ki, onların hepsini Hz. Peygamberin davetine, İslâm’a yönelt. Tamamını emirlerine boyun eğenlerden, razı olduklarından eyle.
Ya Rab!.. Bu memleketin büyüklerinin ve halkının elinden tutup hidayete erdir. Bunların hepsini iman nûru ile aydınlanmış olarak mukaddes huzuruna al. Tarikat büyüklerine kapılar aç, makamlarını yükselt. Onlar için bu duamı kabul eyle. Büyüklerimin gözlerini şaşılıktan koru ki, bozuk ve çift görmekten olalar. İdarecilerine adalet ver. Ve onlar Allah yolunda cihad etsinler. Bu şehir ahalisini düzenbazların düzeninden emin et. Resulullah’ın sancağının gölgesindeki tahtta oturmaya layık eyle.” Âmin.
***
Nasıl ki, Konya denildiğinde akla Mevlânâ geliyorsa, bu eserlerin kültür hayatımıza kazandırılmasıyla Sivas denilince de akla Şemsi Sivasî’nin geleceği günlerin kapısı aralandı.
***
Belediye Başkan Yardımcısı Ahmet Özaydın, Sivas’a geldiğimizi duyunca, bütün yoğunluğuna rağmen, programlarını iptal edip, hasbihâl için bizi misafir etti. Düşündüren ve tebessüm ettiren hoş sohbetiyle ömrümüze ömür kattı. Tabi insanın işi diri ve ölülere hizmet etmek olunca böyle renkli bir kişilik ortaya çıkıyor.
Ahmet bey ikramıyla midemizi, hoş sohbetiyle gönlümüzü, Şemseddin Sivasî’yle de ruhumuzu doyuruyor.
“Vâsıl olmaz kimse Hakk’a cümleden dûn olmadan. / Kenz açılmaz şol gönülde tâ ki pürnûr olmadan.
(Her şeyden uzak olmadıkça kişi Hakka vâsıl olamaz (kavuşamaz) / Gönül pürnûr olmadan da hazine (kenz) açılmaz.)
Sür çıkar ağyâri dîlden, tâ tecelli ede Hak / Pâdişah konmaz saraya, hâne mâmur olmadan…”
(Gönülden Allah’tan gayrısını çıkar ki, Hak tecelli etsin /Çünkü hane mâmur olmadan padişah saraya girmez.)
Yarın devam edelim inşaallah.