“Türkiye, bölgesinde istikrar için çaba gösterirken diğer yandan müzâhir halklarda STK vb. yapılar oluşturmalıdır. Emperyalizme mücâdele etmek için alan hâkimiyeti çok önemlidir. Bunun içinde hükümetlerinin duruşlarına bakmaksızın ülkelerin halklarına nüfûz edilmelidir.
Komşu ülkeler, Türk Cumhuriyetleri, Osmanlı Vatandaşları öncelenmelidir.
Merhum Muhsin YAZICIOĞLU’nun “Bizim tarlalar sürülmüş.” serzenişi esâsında büyük bir gafletin itirâfıydı. Devletler ölçeğinde benzer bir hataya düşmemek için tedbir alınmalıdır.” dedik.
“Artık kendimiz olma, kendimize güvenme, Türk Dünyası’na, Medeniyet Coğrafyamıza ve İslâm Dünyası’na öncü olma zamanı…” dedik.
AKPARTİ’den ayrılanların yurt gezilerinde, finansal sorunlar karşısında verdiği demeçler, Muharrem İNCE’nin CHP içinde başlattığı hâreket, ülkemizde Millî Cephe oluşmasının, halkta Milli Şuurla yürümenin ne kadar gerekli olduğunu göstermiştir.
Görülmesi gereken temel ayrım, artık sol/sağ, lâik/dindar, muhafazakâr/çağdaş vb. ayrışması değildir. Özellikle Medeniyet Coğrafyamızda temel ayrım, Millî İnsanlar ile Gayri Millî İnsanlar arasındaki ayrışmadır. Bu ayrışmada muğlak olan bir alan da aslında kalmamıştır.
Ayasofya’nın açılmasını istiyorsan Millî, istemiyorsan Gayrimillî, “Zulm 1453’te başladı.” diyene karşıysan Millî, hoş görüyorsan Gayrimillî, “Akdeniz ve Libya’da olmalıyız.” diyorsan Millî, “Ne işimiz var Libya’da!” diyorsan Gayrimillî, masum savcımızı katleden DHKPC’li teröriste kin duyuyorsan Millî, terörist cenazesine gidiyorsan Gayrimillî, Yerli Sanayi’nin güçlenmesini istiyorsan, ekonomi güçlensin diyorsan Millî, ülkede kriz çıksın diye ellerini oğuşturuyorsan gayrimillîsin. Bu kadar basit..
Bu gün Millî insanlar tüm siyasi partilerde oranları değişmekle beraber var. Maalesef Gayrimillî insanlar da tüm partilerde var.
Ekonominin bozulmasını, dövizdeki çalkalanmayı kendisi için fırsat gören bir adam Millî ve yerli olabilir mi?
Siyaset, sâdece ülkemizde değil, tüm ülkelerde allak bullak!
Küresel Güçteki iç çatışmalar tüm ülke siyasetlerini, iç politik dinamiklerini de doğrudan etkiliyor. Düşünün FETÖ, ABD seçimlerinde dahî taraf. Türkiye’de nasıl iç politikasına dış güçler müdâhale ediyor, biz de dış ülkelerde seçimlere müdâhil olmalıyız.
Ülke içinde gerçek ayrışmayı bölünmeye ve iç kavgaya dönüştürmeden halkımıza göstermeliyiz. Her namaz kılanın Ayasofya’nın açılmasına destek vermediğini gördük. Buna karşın, CHP’nin Cumhurbaşkanı Adayı da geldi, halkımızla birlikte Ayasofya’da oldu.
En son Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinde, Muharrem İNCE ve Meral AKŞENER’in ortak aday Abdullah GÜL’e karşı aday olmaları küresel oyunları bozmuştur. Ortak Aday için aracılık eden SP Başkanıdır. Öncülük eden de CHP Genel Başkanı…
Şu anda ise; CHP Lideri, AKPARTİ’den ayrılan A. DAVUTOĞLU ve A. BABACAN’dan daha heyecanlı…
Osmanlı Medeniyet Coğrafyası’nda, özellikle de İslâm Ülkeleri’nde emperyalistlerin kurduğu düzenin sahipleri ile halkın kavgası vardır. Halk duygu ve idrâk olarak Millî cephededir. Esâsında Medeniyet Coğrafyamızda Millî His ve vicdân aralardaki mesâfe ve sınırlara, farklı ülkerde ve rejimlerle yönetilmesine bakmaksızın benzer niteliktedir.
Türkiye Lider Ülke vasıflarını arttırmalı ve ülkemiz ile eşzamanlı çevre ülkelerde oluşturacağı STK ve özel yapılarla, müzâhir yapıları güçlendirirken bu gayretlerle iç politikasına katkı sağlamalıdır. Örneğin, Libya, Lübnan, Azerbaycan, Pakistan gibi ülkelerde halkın duruş ve sosyal tepkileri iç dinamikleri, halkımızın duygularını doğrudan etkilemektedir.
Avrupa’ya bakın. 2. Dünya Savaşı’na kadar birbiriyle acımasızca kavga eden ülkeler nasıl bir araya geldi? Daha da önemlisi Avrupa’da ortak bir halk oluşturmaya çalışıyorlar. Ortak bir cephe, duruş.. İngiltere buna karşı kendi emperyalist hedefleri ve sömürdüğü ülkeler nedeniyle AB’nden ayrıldı. Avrupa’nın birlik süreci incelenmelidir.
Türkiye, Türk Dünyası’nda ve İslâm Âlemi’nde öncüdür. İç istikrârı için ön yargılarından kurtulmalıdır. Bekâ, Milli Güvenlik kaygısı, Millî Birlik ve güçlü olmamızın gerekliliği halka anlatılabilirse yoz ideolojik ayrışma bitecektir.
Türkiye, çevre coğrafyaya da istikbâl hedef ve kaygılarını anlatabilmelidir. Eğitim, tarih ve kültür birliği sağlanmalıdır.
Birlikte büyük ve güçlü olacağımız, bölünür, parçalanırsak yok olacağımız gerçeği insanımız kadar çevre coğrafyamızın halklarına da anlatılmalıdır.
Emperyalizme ve ezelî düşmanlarımıza karşı birlik olmaktan, beraber hâreket etmekten başka çaremiz yoktur.
Cumhurbaşkanımızın duruşu, Aziz Türk Milleti’nin yüklendiği mirasla örtüşmüş, dost ve kardeş halkların, akraba toplulukların, müttefik ülkelerin, ülkemize bağlılık ve sevgisini arttırmıştır. Adeta Milli Gücümüzün unsurlarında biridir Cumhurbaşkanımız.
Halkıyla ve değerleriyle bütünleşmiş bir Lider tarafından yönetilen Türkiye, gerçek ve tarihî dostu olan insanlarıyla cephesini büyütmelidir.