“Bir duruşu olmalı insanın;
Bir bakışı,
Bir anlayışı,
Bir aşkı,
Bir davası olmalı…”
der rahmetli ACZ.
İşte bu tarife uyan bir adamı kaybettik önceki gün.
O adam Müslümanların dünya çapında verdiği ölüm kalım kavgasında bir adım öne çıkıp, göğsünü zalimlere siper ederek davasının var olma mücadelesini verdi.
O davasına inanmış adam zulme değil, aşka boyun eğdi!..
Yeni bir dönemin kapıları aralanıyor
30 yıl boyunca halkına zulmü reva gören diktatör Hüsnü Mübarek’i 25 Ocak 2011’de alaşağı eden “özgürlük savaşçıları” Mısır’da yeni bir dönemin kapılarını aralanıyordu.
Yıllardır Yusuf misali zindanlara atılan, hakları gasbedilen İhvan (Müslüman Kardeşler Teşkilatı) mücadele için meydanlara çıkıyordu.
Hep en önde saflarda olan ve yine en öne çıkan Muhammed Mursi bayrağı eline alıyor, herkesi Firavunların kulesini yıkmaya çağırıyordu.
Bu çağrıya kayıtsız kalmayan özgürlüğe susamış devrimci halk, kendilerini prangalardan kurtaracak Muhammed Mursi’nin etrafında pervane gibi dönüyordu.
Mursi, 17 Haziran 2012’de Firavunların zulmüne son vermek için yola çıkıyor, halkının yüzde 51.73’lük desteğini alarak özgürlük meşalesini yakıyordu.
Mısır’ın demokratik yöntemlerle seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı oluyordu.
Firavunlar ülkesinin son Firavun’u ölmemiş!..
Fakat Firavunlar ülkesindeki son Firavun daha ölmemişti!..
Genelkurmay Başkanı Abdulfettah es-Sisi tarihler 3 Temmuz 2013’ü gösterdiğinde çirkin yüzünü gösterdi. Kendisini göreve atayan Cumhurbaşkanı Mursi’yi azlederek yönetime el koyduğunu açıkladı. Mazlumların umut bağladığı Mursi’yi görevden uzaklaştırmak için kana susamış askerlerini sokaklara saldı. Karşı koyanlar, darbeye direnenler, hatta namaz kılanlar keskin nişancılar tarafından infaz edildi.
Rabia’tül Adeviye ve Nahda Meydanları’nda oluk oluk insan kanı aktı.
3 bin 533 mazlum katledildi, 11 bin 520 kişi ise yaralı yaralandı.
Aynı oyun Türkiye’de de defalarca denendi
(Aynı oyun, aynı günlerde defalarca Türkiye’de de denendi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı laikliğe aykırı fiillerin odağı haline gelme iddianamesiyle, 27 Nisan Mıhtırası’yla, ameliyat masasına giderken Oslo tuzağıyla, Gezi Olayları’yla, 17- 25 Aralık yolsuzluk operasyonlarıyla, montajlanmış ses kayıtlarıyla, despotluk ve diktatörlük yakıştırmalarıyla yalnızlaştıramayanlar; “temiz eller operasyonu”yla abluka altına almaya çalıştı. “Adanmış ruhlar”, polis, yargı ve ses kayıtları marifetiyle “uzun adam”a parmak sallamaya başladı. 11 yıldır iktidarın “beraber yürüdük biz bu yollarda” şarkısına seranat yapanlar, “dostmodern darbe”yle Erdoğan’ı hal’etmek için işbirlikçilerini harekete geçirdi. Erdoğan’ın şahsında Türkiye’ye “kurudukça sulayın, yeşerdikçe budayın” senaryosu gereği bir kez daha diz çöktürülmek istendi.
Başaramadılar.)
Aldanmayın, sakın tuzaklara düşmeyin!..
Dünya sustu!..
Susmayan biri vardı!..
Muhammed Mursi!..
Halkıyla birlikte hakkı gasbedilen Mursi, Firavun’un askerleri pranga vurmadan halkına şöyle sesleniyordu:
“Sizleri, çocuklarımızı, bizden sonra gelecek evlatlarımızı korumak istiyorum.
Kızlarımızı, geleceğimizin annelerini korumak istiyorum.
‘Onlar çocuklarına sizin babalarınız ve ecdadınız erkektiler, haksızlık ve bozuk görüşler karşısında asla boyun eğmediler, vatanlarından, haklarından ve dinlerinden en ufak taviz vermediler’, diyecekler.
Bu haklarımızın bedeli için benim kanım akacaksa, ben hazırım. Hakkı ve hukuku korumanın bedelini gerekirse hayatımla öderim. Vatan uğruna canımı kolayca veririm. Allah her şeye kadirdir. Kimse sizi aldatmasın. Sakın tuzaklara düşmeyin...”
Mursi, bu konuşmasından kısa bir süre sonra darbeciler tarafından derdest edilerek bilinmeyen bir yere götürülmüş, aylarca kendisinden haber alınamamıştı.
Zulme dünya sustu, en çok da Müslümanlar
Haber alındığında ise adaletin olmadığı bir mahkeme, İhvan’ın 100 kadar yöneticisiyle birlikte Muhammed Mursi’yi de idama mahkûm etti.
Dünya sustu, en çok da Müslümanlar!..
Önceki gün “Hamas Adına Casusluk” olarak bilinen dava için hakim karşısına çıkarılan Mursi mahkeme salonunda son nefesini vermeden önce şunları haykırıyordu:
“Şu ana kadar mahkemede neler olup bittiğini anlamıyorum. Avukat görmüyorum. Medya görmüyorum. Ortada bir mahkeme de görmüyorum. Mahkemenin görevlendirdiği avukat da beni savunacak bir bilgiye sahip olmayacak. Mahkemeden gizli bir duruşma istemiştim. Mahkeme reddetti. Bitti, bu mahkemenin kararı. Ancak ülkemin güvenliği, selameti ve egemenliği için benimle mezara gidecek sırlarım var.”
O, kendisine zulmedilse de halkı ve ülkesinin selameti için sırlarını mezara götürdü.
Müslümanları tarihten silmek isteyen zalimlerin kurduğu mahkeme salonunda 67 yaşında şehadet şerbetini içti.
Emr-i Hak vaki oldu.
İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn.”
Mursi’nin ölümü yeni bir sürecin ayak sesleri!..
Bu sıradan bir ölüm değil!..
“Küresel Haydutlar”ın çatışma sahası olan Batı Asya’da (Ortadoğu) enerji kaynakları, kara ve deniz ticaret yollarından elde ettikleri haraçları artırmak için var gücüyle saldırıyor. İskenderun Körfezi, Süveyş Kanalı ve Hürmüz Boğazı üçgeni ve Karadeniz, Hazar Denizi, Aden Körfezi ve Umman Denizi dörtgeni içinde kalan en sıcak çatışma alanlarındaki büyük güçler mücadele veriyor.
ABD’nin Suriye’deki hedefi, Ortadoğu’daki temel hedefinin bir parçası. O temel hedef, Basra’dan Doğu Akdeniz’e kadar bir enerji ve bu bölgede yaşayan Kürt koridoru kurmak. ABD bu koridora direnen Türkiye’yi bazen FETÖ, Patriot ve F-35’yla, bazen de döviz sopası göstererek terbiye etmeye çabalıyor.
ABD, “küresel haydut”ların lideri olmanın hazzıyla dünyaya boyun eğdirmeye yelteniyor. Bir taraftan Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan ederken, diğer taraftan ise Golan Tepeleri’ni İsrail’in toprağı olarak tanıyor. Kendine küresel dünya düzeni koridorunda yol açmaya çalışarak hoyratça bir savaştan bir diğerine geçiyor. Dünya çok denklemli bir oyunun içine sürükleniyor.
Dün ‘kimyasal silah var’ diyerek Irak’ı işgal edenler, bugün hedefe İran’ı koyarak bir taraftan Körfez’i ablukaya alıp, diğer taraftan ise Doğu Akdeniz’de suları ısıtıyor.
Bu büyük kirli oyunu perdelemek için Mursi kurban seçildi!..
Oluşturulacak dezenformasyon sayesinde “küresel haydutlar”ın kirli oyunlarında yeni bir safhaya geçeceği aşikâr.
Dikkat!..
Cansız bedeninden bile korktular!..
Özgürlük savaşçısı Mursi dün sabah saat 05.00’te yoğun güvenlik önlemleri altında, kendini yavaş yavaş öldüren cellatları tarafından Kahire Medinet Nasr’daki İhvan’ların yanına defnedildi.
Onu sevenlerinin son yolculuğuna uğurlamasına müsaade etmediler!..
Cansız bedeninden bile korktular!..
Muhammed Mursi artık özgür, ya biz?!..