Yazarken en çok zorlandığım şeylerden bir tanesi açıkçası konu bulmak. İşte bu diyene kadar bir çok kişi ve olayı gözlemleyip ihtiyacımız olanı bulmaya çalışıyorum. Bu sefer ki araştırmamda gözlemlediğim önemli noktalardan biri de birey yetiştirme konusunda ki eksikliğimiz oldu. Bu konuda kendini geliştirmiş diyebileceğimiz coğrafyalar ile aramızdaki en temel fark; onlar kendine güvenen bağımsız birer nesil yetiştirmeyi başarı olarak görürken biz bağımlı birer nesil yetiştirmeyi başarı olarak görmekteyiz. Yaşadığımız coğrafya, gelenek ve göreneklerin öğretileri doğrultusunda bir yaşam felsefesini benimsemiş olabiliriz.
Sebebi her ne ise asıl önemli olan şey bu zorlu hayata kendine güvenen, kendi kararlarını verebilen ve bunu yaparken risk almaktan korkmayan özgüvenli ve sorumluluk bilinci oluşmuş birer nesil yetiştirebilmek değil midir?
Öncelikle çocuklarımıza nerede ve nasıl müdahale etmemiz ve etmememiz gerektiğini öğrenmiş olmamız lazım. Her ne kadar yaşam tecrübelerimiz sebebiyle yapacakları yanlışları önceden öngörebiliyor olsak bile, duvara çarpacaklarını hissettiğimiz zaman da buna izin vermemiz gerekiyor ve çocuklarımızın sahip olduğu sorunları çok kolay bir şekilde çözebilecek olmamıza rağmen bu işi onlara bırakmamız gerekiyor. Ancak biz daha kolay bir hayata sahip olmaları adına çözümlerimizi ve tahminlerimizi çocuklarımıza dayatarak yeşermekte olan özgüvenlerini zedeliyoruz.
Çocuklarımızı her daim uyararak, onları sahip olabilecekleri bir çok beceriden mahrum bırakıyor, kendi kendilerine hareket edebilme yeteneklerini ellerinden alıyor olabilir miyiz? Bunun üzerine biraz düşünelim
Saygı ve itaat kavramlarını da çoğu zaman birbirine karıştırıyoruz. Hayır deme hakları olduğunu söylemek yerine kendisinden yaşça büyük birisine hayır demenin çok saygısızca bir davranış oluğunu empoze edip hür düşünebilme özgürlüklerini de kısıtlıyoruz.
Acaba ebeveynler olarak çocuklarımıza hata yapma fırsatı ya da onlara kendi seçimlerini yaşamak adına yeterli alanı tanıyor muyuz? Bir nevi kendi sınırlarımızın ötesine geçmelerine izin veriyor muyuz?
Sorumluluk almayı öğretmemiz de ayrı bir mesele. Sorumluluk almaya en basit rutin işlerini bile beceremeyecek hale geliyor çocuklarımız. Hâlbuki sahip olduğu yaş itibariyle paralel olarak aldığı sorumluluklar da artmaktadır. Ancak üniversiteyi bitiremeden hayata dahil olamama durumları ve hatta meslek sahibi olduklarında bile yaşam ve seçimlerine karşı gösterdiğimiz davranış ve tenkitler yaşı kaç olursa olsun kendilerini tam anlamıyla hayata karşı hazırlanmış hissetmemelerine sebep oluyor.
Eminim bu yazıları okurken hayat adil değil, insanlar iyi değil, dışarısı güvenli değil... Vb. cümlelerle sitemde bulunuyorsunuzdur. Haklısınız da ancak bizim sahip olduğumuz ideoloji de " sokaklar güvenilecek yerler değil" düşüncesinden ziyade ailenin çocuğu ile ilişkisinde her türlü seçiminin sorgulanıyor olması.
Bu kültür ile büyümeyen ebeveynlerin çocukları henüz lise öğrencisi iken staj görmekte veya harçlığını kazanmak adına o yaşta çalışması takdir edilesi bir davranışken bizde ne yazık ki durum pek böyle değil.
Maalesef ki ülkemizde bunu yapabilmek çok zor. Gençlerimiz ne istedikleri bölümü okuyabiliyorlar ne de mezun oldukları zaman iş bulabiliyorlar.
Hâlbuki birey olabilmek için kişinin önce kendi kendine yetebilmesi lazım. Ne zaman ki bir insan kendi kendine yetebilmeyi becerir işte o zaman sosyal becerilerini, kendine olan güvenini, muhakeme gücünü, kendisi için seçim yapabilme özelliğini beraberinde getirir.
Bir de şu şekilde düşünün üniversite yaşına kadar sürekli ebeveyn kontrolünde olan bir kişi ile öncesinde bir çok şey denemiş, yaşayarak birçok şeyi tecrübe etmiş, kendi parasını kazanmış, farklı mekânlar görmüş, farklı meslekleri denemiş, bol bol risk alıp tökezlemiş, bedel ödemeyi öğrenmiş bir kişi mukayese edilir mi? Bu kişilerin hayatları birbirinden çok farklı olur. Biri sürekli ben ne yapacağım diye düşünürken diğeri bu beceriyi çoktan kazanmış olur.
Bunu başarabilirsek kendi sorunlarını kendisi çözen, kendi kendine yetebilen, kendi iradeleri ile bir şeyler deneyen ve sonuç kötü olduğunda ise başkalarını suçlamayıp yaptıkları yanlışın sorumluluğunu alan bireyler yetiştirmiş olacağız.
Ancak biz çocuklarımız yerine karar verirsek; sorumluluk almayı bilemeyen bir şeyler denemeye cesaret edemeyen, kendi kendine yetemeyen, muhtaç ve dimdik durması gerekirken etrafa şaşkın şaşkın bakan bireyler yetiştirmiş oluruz.
Özetle çocuklarımıza daha hoşgörülü olmalı onlara sevgimizi hissettirmeli, eleştirmek yerine motive etmeli, eğer anlatırlarsa dinlemeli, sorarlarsa cevap vermeliyiz. Bizim istediğimiz gibi biri olurlarsa değil, nasıl olurlarsa olsunlar seveceğimizi hissettirmeliyiz