Ramazan-ı Şerif’in gölgesi üzerimize düştü. Bu vesile ile “Ramazan’a Nasıl Hazırlanmalıyız?” risalesini bizlere hediye ederek dâr-ı bekâya irtihal eden şehid Hasan el-Benna’yı bir kez daha rahmet ve minnetle yâd ediyoruz.
Peki üzerinde tefekkür edeceğimiz Ramazan Risalesi’nin bânisi kimdir? Kısaca anlatalım...
14 Ekim 1906’da Mısır’ın Mahmudiye kasabasında dünyaya gelen Hasan el-Benna, 21. yüzyılda İslâm tarihinin en önemli simâlarından birisiydi. Onun bu büyüklüğü sadece alim oluşundan veya iyi bir hatipliğinden ya da siyaset adamı oluşundan değil, İslâm davasını bina eden yeni bir nesil yetiştirmesinden, İslâm âleminin tarihini sarsmasındandır. Sadece İslâm âlemini sarsmakla kalmayan bu ilim ve aksiyon insanı, İslâm alemini habis bir ur gibi saran İngilizler, Siyonist İsrailliler ile birlikte işbirlikçileri de korkutmaya başladı.
Kurduğu “İhvan-ı Müslimin” (Müslüman Kardeşler) Teşkilatı’yla bir çığır açan el-Benna, Filistin’de yaşanan trajediye set çekmekle kalmayıp İsrail’in kâbusu oldu. Hakkın bâtıla galebe çalacağını anlayan sömürgeci ve onların işbirlikçileri, 12 Şubat 1949 günü Müslüman Gençler Derneği’nin Kahire’deki genel merkezinin önünde Müslüman Kardeşler Teşkilatı’nın lideri el-Benna’yı hunharca kurşunlandı. Vücudundan akan kanlar toprağı sularken, yarasını tedavi edecek bir çift elin uzatılmasına bile engel olundu. Kendisine revâ görülen insafsızlığa ve zulme rağmen Rasûlullah'ın Uhud günü yaralıyken ettiği şu duayı devamlı tekrarlıyordu: “Allah’ım!.. Sen benim kavmimi hidâyete erdir. Çünkü onlar bilmiyorlar”.
Şehid Hasan el-Benna, Müslüman milletlerin İslâm ekseninde birleşmeleri, İslamî değer ve hukuk sisteminin esas alınması, toplumun ahlakî zaaflarının giderilmesi, Batı taklitçiliğiyle iç bölünme ve kavgaların bırakılması davasını kendinden sonraki nesillere emânet bıraktı.
***
İmam Hasan el-Benna; hareket adamı, dava eri ve iyi bir âlim olduğu kadar iyi bir âbiddir de aynı zamanda. İbadetlerin ruhunu çözen, şerî vazifelerin arka planının farkında olan, şekle önem verdiği kadar mana ve gayeleri de önemseyen bir yaklaşıma sahipti.
“Ramazan’a Nasıl Hazırlanmalıyız?” isimli risalesinde el-Benna, Ramazan’ın nasıl karşılanması gerektiğini, ondan nasıl istifade edilebileceğini ve Ramazan idrakimizin ne olması gerektiğini işliyor. Ramazan’ın günümüz yanlış algının aksine, niçin özgürlük, Kur’an, infak, cömertlik, sosyalleşmek, hareket, davet vs. ayı olduğunu kendine has bir üslupla açıklıyor.
Hasan el-Benna’nın kaleme aldığı, Dr. Maruf Çelik’in dilimize çevirdiği ve Nida Yayıncılık’ın okuyucu ile buluşturduğu “Ramazan’a Nasıl Hazırlanmalıyız?” isimli eser; gölgesi üzerimize düşen mübarek Ramazan ayını daha iyi anlamak ve idrak etmek için önemli bir imkân sunuyor. Evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennemden âzâd ayı Ramazan’ın rahmet ve bereket kapısını aralıyor.
*
Bulutlar dağılıyor ve gökyüzü Ramazan hilâlinin ilk hâlini, başlangıcını müjdeliyor. O hilâl ki, zafer yayı ve apaçık nûrun simgesidir. “Ey hilâl!.. Benim de senin de Rabbin Allahtır!..”
Bir takım kimseler Ramazan’da yiyecek ve içecek hazırlama, külfetli sofralar düzenleme, iftar ve sahur gereçlerini tedarik etme, iştah açan nimetler temin etme ve rahat uyku sağlayan ortamlar düzenleme dışında bir şey bilmiyor. Bir başkasının nazarında ise Ramazan istirahat ayıdır. Bu iki kesim de Ramazan’ı kaybetmiştir, Ramazan da onları. Onlar Ramazan’ı terk etmiştir, Ramazan da onları.
Üçüncü bir kesim vardır ki, namaz kılmışlar, oruç tutmuşlar, kıyama durmuşlar ve kulluk etmişler. Onların Ramazan bilinci ise şundan ibarettir: Yüce Allah’ın sevabını elde etmek ve azabından korunmak için emirleri yerine getirmek ve alışageldikleri yapmaktır. Bunlar inşallah orucun sevabını, kıyamın mükâfatını ve amellerin karşılığını alacaklar.
Geriye dördüncü bir kesim kaldı ki, onlar namaz, oruç, kıyam, tilavet, infak, iyilikte çabucak davranmak gibi, Yüce Allah’ın emrettiklerini yerine getiriyorlar. Fakat amellerin zahiriyle yetinmiyorlar. Onlar bu emir ve ibadetlerdeki ilahî amaç ve hedefleri kavramışlar, gönülleri de bunların öz sırlarıyla gıdalanmışlardır. Böylece Ramazan’ı bambaşka bir şekilde anladılar, başkasının elde edemediği bir kazanç sağladılar, ondan nefs tezkiyesi ve ruhî arınmayla çıktılar. İşte bunlar, müminlerin öncüleri ve âriflerin hasıdır.
*
Yeme-içmekten vazgeçebildiğin kadar onlardan müstağni sayılırsın. Böylece onun kölelik bayrağını söküp atabilir ve onun tüm bağ zincirlerinden kurtulabilirsin. Uyku ve diğer nefsi isteklerden vazgeçebildiğin kadar onlardan müstağni sayılırsın. Böylece onların kölelik bayrağını söküp atabilir ve onların tüm zincirlerini kırabilirsin. Yani bir şeyden müstağni isen onun dengi, bir şeye muhtaç isen onun esirisin.
Allah’ın nehyettiklerinden kaçıp, emrettiklerine yakınlaşmak özgürlüğün şifresidir. Bu yönüyle bakıldığında Ramazan’ın özgürlük ayı olduğu söylenebilir. Tüm bu tür isteklerden uzaklaştığında maddenin gölgesi kısalır, zayıflar ve ruhun ışıkları parıldar. Bu yönüyle incelendiğinde Ramazan ruhaniyet ve maneviyat ayıdır. Şehvet, nefsin isteklerinden kurtulduğunda düşüncen arınır, kişiliğin kuvvet bulur ve gerçek manada bir insan olursun. Bu yönüyle de bakıldığında Ramazan insanlık ayıdır. Evet, nefsin istek ve arzularından kurtulduğunda şeytan sana ulaşmak için yol bulamaz, kötü dürtü ve düşünceler sende umut bulamazlar. Bu yönüyle de bakıldığında Ramazan apaçık iyilik ayıdır.
*
Merhaba, ey iyilik ayı!..
Merhaba, ey gerçek insanlık ayı!..
Merhaba, ey hakiki özgürlük ayı!..
Merhaba, ey şehr-i Ramazan!..
Ey Ramazan ayı, hoş geldin!.. Ruhumuzu arındırmadan, kişiliğimizi temizlemeden, ahlâkımızı düzeltmeden, hayatımızı yenilemeden ve değer yargılarımızı yeniden kurmadan bizi terk etme!..
Hoş geldin, cömertlik ve ikram ayı Ramazan!..
Ramazan sizi etkilediğinde çevrenizdeki karınları aç, boğazları kuru, bağırsakları guruldayan toplulukları görmeye başlarsınız. İmkân sahibi iseniz, bu durum sizi onlara yardım etmeye sevk edecektir. Bu sebeple Ramazan cömertlik ve ikram ayıdır. Unutulmamalı ki, az mal iyi yönetimle bâki, çok mal yolsuzlukla fâni olur.
Hoş geldin, Kur’an ayı Ramazan!..
Oruçlu kişi, insan kişiliğinin oruçla aydınlanması oranında engin Kur’an denizinin yüce hakikatlerini keşfeder. Bu nedenle Ramazan, Kur’an ayıdır. Bu nedenle Hz. Muhammed (s.a.v.), Hirâ Dağı’nda mağarada iken ilk âyet nâzil olmuştur. Çünkü o sıra gönlü arınmış ve ruhu ibadet, halvet, riyazet ve adanmışlıkla nice geceler boyunca arınmıştı ve bu durumu Ramazan’a denk getirmişti. Bundan dolayı Kur’an ve oruç kıyamet gününde kul için birer şefaatçidirler.
Kıymetli misafiri iyi ağırlayalım!..
İsteklerini güzelce yerine getirelim... Öyle bir ruha bürünelim ki o bizden razı, biz de ondan razı olalım... Sunulan misafirperverlikle konuğunu razı eder, amel defterine iyi şeyler yazdırır, göreceği şekilde işleyeceği iyiliklerle tanığı yanına çeker ve zaman aracını gücü yettiği kadar ibadetlerle doldurur. Böyle yapılması durumunda umulur ki, Yüce Allah az olan amellerini bereketlendirir ve onları onun için büyük bir iyiliğe vesile kılar. Çünkü Allah büyük iyilik sahibidir.
O Ramazan ki, gerçek insanlık ilkelerini size kavratan, size güçlü irade eğitimi veren, sizi sabretmeye ve katlanmaya alıştıran, size özgürlük yolunu çizen, size Allah’ı tanıtan, kitabını, dinini ve âyetlerini öğreten bir öğretmendir. Şeriat’ın özüne ve vahyin sırrına erilen bu anlarda ruhunuzun aynasını parlatmaya, nefsinizi günahlardan temizlemeye ve Rabbinizin feyzinden yararlanmaya çalışınız.
Ramazan’ı nasıl karşılayacağız?..
Görülen hilâlle birlikte, “Ey Rabbim!.. Bize bunu bereket, iman, selâmet ve İslâm hilâli eyle!.. Ey Hilâl!.. Benim de senin de Rabbin Allah’tır. Sen iyilik ve doğruluk hilâlisin. Seni Yaratan’a iman ettim. Bu Şaban ayını görüp Ramazan ayını getirene hamd olsun.”
Bu ay münacat ve maneviyat ayıdır. Böyle bir anda kendine; Rabbine, dinine, ailene, ümmetine, akrabalarına ve vatanına karşı sorumluluklarını yerine getirip getirmediğini sor.
Ramazan’dan nasıl istifade edebiliriz?..
Kişinin, hayatın istek ve kargaşalarından kurtularak girdiği bu yalnızlık zamanında ruhunu yüceltmesi, onun tatlı hülyalar ve hoş hatıralar fezasına çıkarması ne kadar da lezzetlidir!.. Bu halvet ayında, maddi isteklerinden, şehevi duygulardan kurtulup tümü cemâl, ihtişam, ünsiyet ve sevinç olan bir hayatı yaşama vardır. Bu nedenle Ramazan iyiliği, kutsiyeti, etkisi ve özellikleri bulunan seçkin bir fasıladır.
Kur’an’ın ilk âyetleri bu ayda nâzil oldu. Ramazan gündüzü sıyamla, gecesi kıyamla mâmur bir aydır. Allah Resulü (sav) bu ayı çeşit çeşit iyiliklerle mâmur ederdi. Gündüzlerinde sağlam oruç tutardı. O oruç ki, Allah’ın kullarına farz kıldığı bir ibadettir. Bu ayda cömertlikte coşar, bolca infak ederdi.
Resûlullah (s.a.v.) insanların en cömerdiydi ve en cömert olduğu zaman Ramazan ayı idi. Geceyi tesbih ve Kur’an’la geçirirdi. Ramazan ayı Kur’an ayı olması nedeniyle Cebrail’le (a.s.) Allah kelamı çalışırdı. Allah’ın Resulü (sav) bu ayda Kur’an’ı anlamaya çalışır, âyet ve manaları üzerinde tefekkür ederdi.
İşte bizler, ruhu mutsuz kılan madde okuluna karşı görevi maneviyat olan Kur’anî Ramazan’la karşı karşıyayız. Bu fırsatı değerlendirelim; bizden öncekilere farz kılınan bu mübarek oruç medresesinden takvalı olarak mezun olalım.
*
“Bugün sizin için dininizi kemâle erdirdim, size nimetimi tamamladım, sizin için din olarak İslâmiyet’i beğendim.” (Maide, 3) Yüce Allah doğru buyurmuştur. Büyük Ramazan ayı parlak ve aydınlatıcı yüzüyle üzerimize doğdu. Kalpler uyandı, duygular harekete geçti.
Oruç, Yüce Allah’ın kullarını kendisine çağırdığı ibadetlerden bir ibadet ve onsuz İslâm’ın kemâle ermediği beş rükünden bir rükündür. Mazereti olmaksızın oruç tutmayan kişi; kendi nefsine karşı suç işlemiş, Allah’ın hukukunu çiğnemiş, insanların duygularını çiğnemiş, halkının ve ümmetinin edebine aykırı davranmış birisidir. Bu suçun cezası ahirette daha büyük ve çetindir.
Bu ayda nefislerimizi değiştirmemiz lâzım!.. “Bir toplum kendisindekini değiştirmedikçe Allah onlarda bulunanı değiştirmez.” (Ra’d, 11)
Kur’an ayı, mübarek Ramazan yine üzerimize ay misali doğdu!.. Bu sayede Kur’an’la hakiki bir bağ kurup ruhlarımızı temizleyebilecek miyiz, nefislerimize çeki düzen verebilecek miyiz?..
*
Her yeni hilâl, yeni bir çağdır!..
Ramazan ayı, insanlık için varlığın şahit olacağı en büyük reform hareketini gerçekleştirerek ve insanlığın görebileceği en muazzam risâleti tamamlayacak olan bir Peygamber ve Kitap sundu. Müslümanlar, Ramazan ayının sunmuş olduğu mübarek vakitlerde Kur’an’a dönerek dünyayı yenileyecek, ümmeti diriltecek ve İslâm devletini tekrar inşa edeceklerdir.
Doğuşuyla güzellikler saçan ve iyiliğin habercisi olan ey Ramazan hilâli, hoş geldin... Kur’an nûrunun doğuşu, cennetin kokusu, büyük bir çölde dinlenmek isteyen için vaha timsali, namaz, oruç ve gece ibadetiyle ruhları besleyip rahata kavuşturan ey Ramazan hilâli sefa getirdin. Allah’ım bizleri iman, emniyet, hayır, huzur ve kalp selameti ile hayrın ve doğru yolun göstericisi olan hilâlin hakkını tam anlamıyla edâ edenlerden eyle.
İbadetin makbul olmasının temel ilkesi; doğru, erdemli ve sadece âlemlerin Rabbi olan Allah’a has kılınacak ihlaslı bir niyettir. Bu mübarek ayda yapılması gereken görevler olduğu gibi, bu ayın Müslümanlar üzerinde hakları vardır. Kapsamlı ve kâmil bir temizlikle beraber sâdık ve samimi bir tevbe ile onu karşılamak için nefisleri hazırlamak. Âzâları kötülük ve münkerlerden uzak tutup orucu bozan şeylerden kaçınmak suretiyle orucu maddî ve manevî bir şekilde edâ etmek. Özellikle Kur’an tilavetiyle beraber iyilik ve ihsanda bulunmak başta olmak üzere bu ay içerisinde çokça ibadet etmek. Yüce Allah’a münacatta bulunmak ve aynı zamanda gece namazı ve teravihleri aksatmadan kılmak.
Ey Allah’ım bize iyilik ve feraset ihsan eyle. Doğruluk ve hayr üzerine bizleri muvaffak kıl. Şüphesiz, Sen koruyan ve mağfiret edensin.
*
Semadan yeryüzüne hediyedir; Ramazan.
Semanın Rabbi olan Allah (c.c.), Ruhu’l-Emin Cebrail’in (a.s.) önderliğinde mukarreb olan meleklerle beraber mübarek bir gecede Nebi’sinin kalbine Kur’an-ı Kerim’i indirerek yeryüzündeki kullarına lütufta bulunmayı diledi. “O gece tan yeri ağarıncaya kadar esenlik doludur”. (Kadir, 4) Ramazan ayında nazil olan Kur’an-ı Kerim, Allah katından gelen bir ruhtur. Bundan dolayı ruhların, maddeleri terk ederek Kur’an için hazırlık yapması gerekir.
Birbiri ardına tam 14 asır gelip geçti ve Kur’an, halen aynı Kur’an olma vasfını koruyor. Dünyaya sonradan gelenler onu öncekilerden ayırıyor; insanlar onu nesilden nesile miras bırakıp duruyorken Kur’an, sûreleriyle, âyetleriyle, hafızlarıyla ve kelimeleriyle hâlâ taptaze ve capcanlı durmakta. Nesiller değişiyor fakat o değişmiyor; zaman, çağ başkalaşırken o ilk günkü gibi elimizin altında.
Allah’ın kitabının kalıcılığının, âyetlerinin ve manalarının sırlarından biri de fıtrat ve hak üzere olmasıdır. Bu iki özelliği de insanlık var oldukça içinde barındıracak.
*
Ey namaz ve oruç ehli Müslümanlar!..
Biliniz ki, Kur’an hem lafızdır, hem davettir ve aynı şekilde devlettir. Bugün kapitalizm, ateizm ve anarşizm yangınıyla tutuşmuş olan insanlık, onu yeryüzünde rahatlığa, huzura ve mutluluğa ulaştıracak olan Kur’an’ın gölgesine ve öğretilerine daha çok ihtiyaç duymaktadır. Zira Kur’an, insanlığa Allah’ın bir rahmeti olarak gönderilmiştir.
Kur’an Haktır ve Hakkı yüceltir.
Ey Hak kitabı okuyup ibadet eden ve oruç tutan kardeşlerim!.. Bu zamanda üzerinizde iki hak vardır. Birincisi, Kur’an’ın üzerinizdeki hakkıdır. İkincisi ise üzerinde rahat bir şekilde yaşadığınız toprakların üzerinizdeki hakkıdır. Kur’an’ın üzerinizdeki hakkı, onun cevherlerini bilmek, hazinelerini ortaya çıkarmak, sırlarını öğrenmek, hükümlerine uymak ve Kur’an’ı yeryüzüne hakim kılmaktır. Yaşadığınız toprakların üzerinizdeki hakkı ise Allah’a hakkıyla kulluk etmenizdir. Bunun için var gücünüzle çabalayın ve çalışın. Böylece hem bu dünyada hem de ahirette kazançlı çıkan siz olursunuz.
*
Kadir Gecesi; selâm gecesidir.
Kitabımız Kur’an, insanlara Hakkı anlatır. Selâmı haykırır ve selâmı över. Kur’an selâm diyarına indi. Kendi aramızdaki ve Rabbimiz ile karşılaştığımız günkü ilk sözlerimiz selâmdır. el-Melik, el-Kuddüs, es-Selâm olan Rabbimizin sâlih kulları için hazırlamış olduğu yer Darü’s-Selâm’dır. Dinimiz İslâm’dır, ham maddesi ise selâmdır.
Yüce Allah’ın Selâm Gecesi (Kadir Gecesi) indirmiş olduğu Kur’an-ı Kerim’deki genel sosyal nizamdır. Bu nizam, küresel bir kardeşliği savunur, insanlığa kıymet vererek değerini yükseltir.
Kur’an-ı Kerim’deki bu genel sosyal nizama iman eden, bunu savunan, tüm insanlığı bu nizamdaki güzelliğe ve hayra davet eden, bütün imkânlarıyla bu yolda cihad eden ve bu yolda hiçbir kınayıcının kınamasından çekinmeyen ümmetin ve bu nizamla ayakta duran İslâm devletinin varlığıdır.
“Kadir Gecesi’ni, fazilet ve kutsiyetine inanarak ve sevabını yalnız Allah’tan bekleyerek ibadet ve taatle geçiren kimselerin geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhari ve Müslim rivayeti)
***
Allah (c.c.) Ramazan’ın günlerini, gecelerini hatta her saatini faziletli kılmıştır. Bu ayı değerli kılmış, bu ayda yapılan ibadetlerin karşılığını fazlasıyla vermiş ve bu ayda bütün tevbe kapılarını açmıştır. Bizim bu ayı en iyi şekilde değerlendirmemiz, bu fırsatı kaçırmamamız ve bu ayda ihmalkâr davranmamamız gerekir.
Ramazan ayı; Allah’ın kapısında duran, O’ndan hakkıyla korkan, O’na sığınan, tüm isteklerini O’ndan isteyen, dua ettiği zaman ihlaslı bir şekilde dua eden, O’na itaat eden, O’ndan mağfiret dileyen ve O’nun rızasını talep eden kimseler için hasat mevsimidir.
Ey Müslümanlar!.. İşte Ramazan ayı geldi. Bu ayın mübarek gündüz ve gecelerini iyi şekilde değerlendirin. Yüce Allah’ın rızasını kazandıracak amelleri azık edinin. Fırsat ayı olan mübarek Ramazan ayında kalplerinizi ve nefislerinizi temizleyerek, çokça tevbe ve istiğfarda bulunarak bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirin. Allah (c.c.) ile birlikte olun ki, Allah da sizinle olsun.