Bu yazımızda bir şeyler görmüşüz, ama FETÖ'nün bu kadar kadrolaşabileceği akıl ve hayalimizden geçmemiş, tabii ki.
toplantısını müteakiben de aşağıdaki yazıyı yayınlamışız.
Nihayet olması gereken oldu. Artık normalleşmeye başladığımızın alametleri görüldü. Gelişmiş demokrasinin yerleştiği ülkelerde olduğu gibi Millet iradesi Silahlı Kuvvetlerin üst düzey yönetim kademesinin belirlenmesinde etkili hale geldi.
2010 Ağustos Yüksek Askeri Şurası bize göstermiştir ki; artık yeni bir süreç başlamıştır…
Anayasa gereğince halkın oylarıyla memleketi yönetmek üzere sorumluluk alan hükümet, birlikte çalışmak istediği üst düzey komutanlarını seçti. İstemediklerini refüze etti. İste gerçek demokrasi budur. Artık Başbakana pezevenk diyen generaller terfi ettirilmiyor. Darbe planlarında yer alan ve haklarında soruşturma açılmış olan generaller ödüllendirilmiyor. Cumhurbaşkanını karşılarken protokoldeki sırasından ayrılarak aklı sıra protesto uygulayan generaller hakkında gereği yapılıyor. Evet, artık normalleşiyoruz. Balans ayarcıları, kazıklı voyvodalar, brifingciler, telefoncular ve milletin vekillerine tehditler savuranlar yok artık…
Bu günlere gelmemizde; öncelikle, güçlü bir iktidarı meclise getiren ve her müdahalede daha çok destek veren millet var. Bununla birlikte milletten aldığı desteği ve sorumluluğunu savsaklamayan, her türlü baskıya yiğitçe göğüs geren, tehditler karşısında dik duran hükümet var. Geçmiş dönemlerde yapılmış olan darbe planlarını ve kanunsuz her türlü faaliyetleri açığa çıkartan cesur medya var. Demokrasiyi işlemez hale getirmeye çalışanları tespit ettiği anda derhal görev ve sorumluluğunu kuşanarak, hangi makam ve rütbede olursa olsun haklarında takibat başlatan kamu kurum ve kuruluşları ile vatansever savcı ve yargıçlarımız var. Tüm bu olanları pür dikkat izleyen ve anında olaylara müdahil olan Sivil Toplum Kuruluşları ve bu S.T.K.’larında milyonlarca aktivist ve darbe karşıtları ile güzergâhını şaşırması halinde tankların tepesine çıkmaya hazır halk var.
Bu kadar mı? Hayır, elbette bu sayılanların hepsini gören, algılayan ve artık bu memlekette demokrasinin yerleşmesinin zamanının geldiğini ve darbelerin ve hükümetlere müdahalelerin bittiğini idrak eden Genelkurmay Başkanları da var.
Netice olarak; son yüksek askeri şura toplantısı bize göstermiştir ki, artık ordu milletin emrindedir. Millet kayıtsız şartsız egemendir. Anayasada belirtildiği gibi bu egemenliğini seçtiği temsilcileri sayesinde, yani meclise gönderdiği vekilleri ile kullanır. Türkiye T.B.M.M. sinden idare edilir. Hiçbir kurum ve kuruluş kapalı kapılar arkasında yaptığı sinsi ve gizli plan, program ve kararla buraya etki edemez. Etki etmeye kalkanlar yakalanır ve yargılanarak hak ettiği cezayı alır.
Bitti mi? Hayır, bitmedi. Çünkü darbelerin üçayağından birincisi olan yasal mevzuat henüz kapı gibi yerinde duruyor. İç Hizmet kanunun 35. maddesi hala içlerinde darbe kırıntısı bulunan virüslü generallere göz kırpmaya devam ediyor. Demokrasi yolunda çok önemli bir viraj olan referandumdan sonra Millet Meclisindeki vekillerimizin derhal bu maddeyi ele alarak darbe zihniyetinde olanların yanlış yorumlayamayacağı şekilde değiştirmesi gerekiyor.
Darbelerin üçayağından ikincisi olan kadrolaşmaya engel olmak için bu Şura’da önemli bir adım atılmıştır. Ama unutulmamalıdır ki, cuntacılar faaliyetlerini rahat bir şekilde icra edebilmek için 15–20 senedir, pırıl pırıl, tertemiz, mesleğini en güzel şekilde icra eden vatan evlatlarını uydurma iftira ve karalamalarla Y.A.Ş. yoluyla tasfiye etmiş, bunun yanında bu kıyıma uğramamak için neredeyse bunun üç misli memleket evladı da emekli olmuştur. Bu çok ciddi tasfiye sonunda T.S.K.leri içerisinde istihbarat raporlarına ve ihbarlara kulak asmayan, terör örgütünün baskınlarını film seyreder gibi izleyip, Mehmetçiğe yardım göndermeyerek şehit edilmelerine sebep olan ve hatta heronlardan rahatsızlığını ifade eden bir takım hainlerin rezillikleri aşikâr olmuştur. Bağımsız ve tarafsız Cumhuriyet savcıları ve yargıçlarımızın cuntacıları ve uzantılarını tespit edip, yargılayıp, bundan sonrakilere ibret olacak şekilde cezalandırmaları gerekiyor.
Darbelerin üçüncü ayağı olan kaos ortamını oluşturmak için faaliyet gösteren Ergenekon yapılanması yakayı ele vermiştir. Sırf iktidar partisine muhalefet olsun diye bunların avukatlığına soyunan muhalefet partilerinin akıllarını başlarına alıp, güzel günler için hukuka destek vermesi gerekiyor. Kürt sorununu bahane ederek, terör örgütüne destek veren ve Kürt halkını provoke eden Kürt Ergenekoncularının da kendilerine gelmesi gerekiyor.
Son Y.A.Ş. ile bir ilk gerçekleşmiştir. Yeni bir süreç başlamıştır. Artık bundan sonra hak ve hukukun üstünlüğüne herkes inanacaktır.
Bu istikamette; azim ve kararlılıkla yürüdüğümüz takdirde çağdaş ülkelerde olduğu gibi insan hakları temelli, gelişmiş demokrasinin uygulandığı bir ülke haline gelmemiz uzak değildir. (09.08.2010 Gürcan ONAT)
Bu yazımızda da dikkat çektiğimiz önemli hususlar olmuş. Özellikle, 35. madde! Lakin 35. madde daha sonra değiştirildiği, TSK'nın görevi yenilendiği halde, Ergenekon çetesi belki bir nebze kontrol altına alınmış, fakat hiç ummadık bir yerden ummadık bir kalkışma gelivermiş. Tarih: 15 Temmuz 2016.
Bu darbeyi de müteakip yazımızda işleyelim, inşaallah. Onun adını da; "Aptallar Darbesi" koyalım.
Allah'a emanet olunuz.