Dünyanın büyük Milletlerini inceleyiniz.
Büyük devletlerine bakınız.
Nasıl büyük oldular?
Büyük Milletler, tarihin eski devirlerinde ruğ, boy, beylik, hanlık vd. halinde yaşıyorlardı. Meselâ aynı yıllarda belki 10 tane Türk Devleti vardı.
İstisnâsı Çin…
Bakınız, kavimler göçünün özünde Çin’in çevreye baskısı ve işgalleri vardır. Türkler, Çin’e karşı birlik olduklarında başarılı olabilmişlerdir. Genel târihimiz içinde ilki büyük dedemiz Mete Han, ikincisi Cengiz Han döneminde başarılı olunmuş, Çin yenilmiştir.
Her iki büyük devlet adamı da Türkleri ve akrabalarımız Moğolları genel olarak zorla, güçle ve savaşarak bir araya getirmişlerdir. Böylece Çin’e karşı başarılı olmuşlardır. Derin bir hafızası olan Çin, Kubilay Han örneğinde olduğu gibi, üç-dört nesilde Pekin’i başkent yapan Türk Halklarını asimile etmeyi bilmiştir. Uzun yıllar Çin’i yöneten Mançular da aynı akıbete uğramışlardır.
Türklerin de boy-ruğ-beylik-hânedan kavgaları ya da çekişmeleri son yüzyıla kadar devam etmiştir. Bu gün içimiz kan ağlayarak izlediğimiz D. Türkistan ve Uygur Türk Tarihi bu kötü örneklerden biridir. Dünyanın en eski şehirlerini kuran büyük bir medeniyetin evlâdı olan Uygur Türkleri’nin tarihi bu yönü ile ve sonuçları ile tam bir derstir.
Ruslar, kısmen zorla, kısmen güçlü prense diğerlerinin katılması ile önce Rus Birliği’ni sağlamış, işi Balkan ve Kafkas İşgalleri ile Panslavizme getirmişlerdir.
İstanbul’un Fethi ile kendisini Ortodoks Hristiyanların ve Balkan Halkları’nın hâmisi ilan eden Rusya şu anda Ermenistan, hatta Yunanistan ile dahî duygusal bağını sürdürmektedir.
İngiltere, adada baskı ile İrlanda ve İskoçları birliğe katmış, devamında sömürge faaliyetleri ile İngilizce’yi en yaygın dil, İngiliz Milletler Cemiyetini de en yaygın sömürge ve koloni ağına dönüştürmeyi bilmiştir.
ABD, toplama insanlardan oluşmuş, Avrupalı kaçkın, Afrikalı köleleri önce iç savaş, sonra güçlü bir devletle bir araya getirmiştir.
Fransa, Almanya vd. Avrupa Ülkeleri’nin tarihlerinde de benzerlikler vardır.
İslâm Tarihi’ne bakınız.
Gülümüz SAV’den hemen sonra başlayan hilâfet kavgası, Emevî ve Abbasi’nin dirayetli hükümdarlığı ile bastırılmıştır. Maâlesef o günün siyasi ihtilafları mezhep ve fıkıh ayrılıkları da oluşturmuştur. Günümüz İslâm Âlemi’nin içindeki fitne ve derin ayrılıklar o günün kavgalarının sonucudur.
Arap Tarihi’nde İslâm öncesinde bölge tarihine etki yapan bir devlet ya da iz yoktur.
Bölgede bilinen Mısır. Oradaki eski medeniyetlerden kalanlar da İslâm içinde erimiştir. Arap Yarımadası ve Kuzey Afrika Emeviler ve Abbasiler döneminde İslâm beldesi olmuş, İslâm ile bölge ayrıca asimile olmuş, Araplaşmıştır.
Esâsında Gülümüz SAV’den 250–300 yıl sonra İslâm Tarihi, Türk Tarihi ile birdir denilebilir.
Türk Tarihi’ne gelince; tüm büyük Türk Devletleri, maâlesef kardeş kavgaları ile birleşilerek kurulmuştur. Mete Han, Cengiz Han, Timur, Altın-Orda, Selçuklu, Osmanlı…
Osmanlı’ya bakalım.
Beyliklerle savaşılarak Anadolu’da birlik sağlanmıştır.
Düşünün İngilizler önce Hindistan’da Bâbür, sonra Osmanlı, sonra İran’da Kaçar Türk Devletleri’ni yıkarken… Yıkılırken bari bir araya gelebilselerdi!
Türkiye Cumhuriyeti kurulurken önce 1. Dünya Savaşı, sonra İstiklâl Harbi… Kimse günümüzün sığ siyasi mülâhazaları ile verilen büyük mücâdeleyi boğmasın. Anadolu’da Millî devlet kurularak âdeta çekirdek atılmıştır toprağa yeniden…
Bu gün herkes birlik türküleri söylemektedir. Müslümanlar olarak İttihâd-ı İslâm’ın farz-ı ayın olduğunu bilmeyen var mıdır? Peki, Râşit Halifeleri katledenler, Evlâd-ı Resul’ü Kerbelâ’da vahşîce katledenler bilmiyorlar mıydı? Ya osmanlı’ya karşı İngiltere Kraliyet Ailesi’nin peygamber Soyu’ndan geldiği yalanını dahî yayarak Mehmetçiği arkadan vuran Peygamberimizin SAV torunu Şerif Hüseyin ve Suudlar bilmiyorlar mıydı?
Bu gün Yemen’de birbirini boğazlayan, kadınlara tecavüz edenler.. Müslümanlara karşı ABD ve İsrail ile işbirliği yapanlar.. En son Karabağ Hârekâtı’nda Ermenistan’ı destekleyen İran, BAE vb. devletler… İslâm Kardeşliği’nin farz olduğunu bilmiyorlar mı? Hatta düşünün Müslüman Soydaşlarımız Kürtleri hedef kitle seçen PKK dahî Ermenilerle bir olup, Müslüman Azerbaycan Ordumuzla savaşmadı mı?
Sonuç…
Romantik yaklaşım ve beklentiler, temelsiz hamâset ve nutuklar, tarihte gerçekleşmemiş birlik beklentilerinden medet ummak iyi niyetli ise, zaman kaybettiriyor. Art niyetli ise bizi, enerjimizi birileri adına emiyor, birilerine zaman kazandırıyor.
Medeniyet Coğrafyamız başta olmak üzere etki ve ilgi alanlarımız bizi güçlü görürlerse Millî Birlik hem kurulur hem de çevreye yayılır.
Güç için bir olunmalıdır. Olmalıyız.
Güç için çok çalışmalıyız. Ekonomimiz, yerli teknolojileri, üretimi, ordumuzu büyütecek seviyeye gelmelidir. Refah düzeyi toplumun devlete bağlanmasıo için önemlidir. Değerlerimiz yozlaştırılmamalı, nesilden nesile geçmelidir. Bu gün gerek Millî Eğitim, gerek cemaat/tarikat yapıları çocuklarımıza verdikleri eğitimin sonuçlarına bakmalıdırlar. Çocuklar, çalışkan, bilgili, ferâsetli, cesur, kendine güvenen, şahsiyetli, gerçek manada imanlı kişiler olmak üzere yetiştirilmelidir. Kolaycı, menfaatperest, ikbal hırsı ile FETÖ’cüler gibi her şeyini satan adamlar yetişirse felâket olur.
Güçlü olmak gerek. Gelecek güçlülerin elinde şekilleniyor. Tabii bizler haklı güçlülüğü istiyoruz. Gücü isterken zâlimlere benzemek niyetimiz olamaz.
Ordumuz, ekonomimiz, eğitimimiz, aile terbiyemiz, devlet ve Milletimizin güçlü olmasına, birlik ve beraberlik ile büyümeye azimli olunmaya mâtuf amaçlar içermelidir.
Elbette güç hedeflenirken toplumu bir arada tutan DİNİMİZ başta olmak üzere, VATAN, MİLLET ve DEVLET gibi ortak değerler, geçmiş bağlar, gelecek kaygısı gibi birlikte hareket etmeye zorlayacak âmiller de güçlü tutulmalıdır.
Strateji ve Yönetim Uzmanı
Emekli Yarbay Halil MERT