Ankara’nın Kafkaslar politikasının temelinde birkaç faktörü var:
Bir. Türki yani “gardaş” Azerbaycan ile varoluşsal ittifak. Türkiye’nin 300 km’lik Ermenistan sınırını kapatması sadece müttefiki okşamayı amaçlayan bir adım. Bununla birlikte Türk kamuoyu arada sırada hükümetten Yerevan’a karşı daha sert tedbirler almasını istese de, Ankara “kırmızı çizgiyi” geçmiyor. Azeri askerlere eğitim ve silah veren Türkiye, daha çok Azerbaycan lehine açıklamalarda bulunmak ve dünya kamuoyuna propaganda yapmakla yetiniyor.
İki. Yukarıda kısaca bahsettiğimiz enerji projeleri, Türkiye’i yavaş yavaş Avrupa’nın enerji dağıtım merkezi durumuna getiriyor. Bu çerçevede, Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattı ile Bakü-Tiflis-Erzurum doğalgaz boru hattı faaliyete geçirildi; Trans-Anadolu doğalgaz boru hattı’nın (TANAP) yapımına da devam ediliyor.
Üç. Gürcistan’ın NATO üyelik arzusu iki ülkeyi birbirine itiyor, ekonomik işbirliğine de ivme kazandırıyor. O kadar ki Gürcü kamuoyu “Türkiye’nin ekonomik ve siyasi işgali”nden söz etmeye başladı bile.
Dört. Türkiye, Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan için bir numaralı ticaret partneri durumunda.
Beş. Türkiye’nin, Abhaz, Çerkes, Çeçen, Azeri, Gürcü gibi 8 ila 12 milyon arasında Kafkasyalı vatandaşı var. Onların kurduğu dernekler listesi bile birkaç sayfa alır. Ankara, vatandaşlarının “anayurdu özlemine” bir şekilde karşılık vermek zorunda.
Ne var ki Ermenistan ile ilişkiler normalleştirmeden Türkiye’nin Kafkasya politikası objektif olarak bölgenin kutuplaşmasına ivme kazandıracak, yeni krizlere yol açacak. Başka deyişle iki millet (iki devlet değil!) 1915 olayları üzerine bir uzlaşmaya varmadan Güney Kafkasya’da istikrar olmaz. Uzlaşma mümkün mü? Emin olamayız. (alıntı)
Çin’in finanse ettiği ve Yeni İpek Yolu parçası olarak algılanan Bakü-Tiflis-Kars demiryolu ile başladık. Üstelik Ayetullah Ali Hamaney’in Aliyev’e, “güçlü bir inanca sahip Azerbaycan halkı”nın, İran ve Irak halkları gibi ekseriyetle ehl-i beyt toplumuna ait olduğunu hatırlatması ve Putin’in, İran’ın güneyindeki Bender Abbas Limanı’ını Helsinki’ye bağlayacak (Rusya’nın peşinde olduğu ve Yeni İpek Yolu’na rakip olma potansiyeline sahip) kuzey – güney ulaşım koridorunun önemini anlatması manidar.
Bölgede yeni çağın başladığını söylemek için henüz erken ama 2018’de ve sonrasında Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan, Rusya ve belki de Türkiye’de yapılacak devletbaşkanı seçimlerini dikkate alırsak, mevcut dengeleri değiştirecek hamleler beklenebilir. Andrey İsaev/ gazeteduvar