31 Mart 2024'te yapılacak Mahalli İdareler Genel Seçimleri’ni daha iyi analiz edebilmek için geçmişi hatırlamakta fayda var...
*
Kritik görevler için önemli makamları bırakmak zorunda kalan “Son Başbakan” Binali Yıldırım’ı yeni bir görev bekliyordu; İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adaylığı.
“Reis”in ısrarı üzerine 24 Haziran seçimlerinin ardından seçildiği Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’ndan istifa ederek rotayı doğduğu değil, doyduğu şehre çevirdi. 31 Mart 2019 Yerel Seçimlerinde AK Parti’den İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı oldu.
Cumhur İttifakı’nın (AK Parti+Milliyetçi Hareket Partisi) desteklediği Binali Yıldırım’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yarışında ipi rahatlıkla göğüsleyeceği öngörüsü Millet İttifakı’nın (CHP+İP+HDP) çevirdiği katakulli ile sadece İstanbul’da değil, tüm Türkiye’de soğuk duş etkisi yaptı.
İstanbul’un 39 ilçesinden 24+1’ni Cumhur İttifakı kazanmasına rağmen Büyüşehir Belediyesi’ndeki pis kokular deşildikçe tüm Türkiye’ye yayılmaya başladı.
Uzun tartışmaların ardından Yüksek Seçim Kurulu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini “sandık kurullarının usulsüzlüğü” gerekçesiyle 23 Haziran’da yenileme kararı aldı.
Bunun üzerine Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı terleri kurumadan tekrar yoğun bir propaganda savaşı sergilemeye başladı.
Tezviratlar, tahkirler havada uçuştu.
Aman Allah’ım düşman başına!..
5 yıl daha seçim konuşmayacağız ümidiyle 31 Mart’ta sandığa giden seçmen, Türkiye tarihinde en uzun (tam 5 ay) seçim propagandasına maruz bırakıldı.
31 Mart Seçimlerinde Türkiye’nin beka problemini sık sık gündeme getiren MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli tehlikenin büyüdüğünü görünce mitili İstanbul’a attı. Bütün teşkilatını İstanbul için seferber etti.
***
DSP adayı CHP lehine seçimden çekilirken, SP adayı işi inada bindirerek sahaya indi. Kendisini 31 Mart seçimlerinde yok sayan AK Parti’ye had bildirme yarışına girdi. Fakat vakit had bildirme vakti değildi.
İstanbul topsuz, tüfeksiz bir kuşatma altına girmişti.
Anadolu’nun bekâsı “İstanbul’un Fethi”ne bağlıydı.
İstanbul düşerse, “Son Kale Türkiye” düşerdi.
Onun için “Millî Görüş”çülere ve “kanka”lara işin ehemmiyetini daha iyi anlatmak gerekiyordu.
Binali Yıldırım, “Reis”in 31 Mart seçimleri öncesinde yaptığı sert çıkışları absorbe etmek için TV 5, Millî Gazete başta olmak üzere değişik platformlarda özür diledi.
“94 Ruhu” tam da buna tekabül ediyordu.
Gelmeyene gitmek...
Vermeyene vermek...
Sevmeyeni sevmek...
Gönül adamlığı buydu, Yıldırım da bunu yaptı. “Bir kez gönül yıktın ise, / Bu kıldığın namaz değil...” // Bir gönülü yaptın ise... / Binde bir ise az değil” anlayışıyla kırık kalpleri ferahlattı. Mesele memleket meselesi olunca gerisi teferruattı.
***
28 Şubat Darbesi’nden sonra siyaseten ölüm fermanı imzalanan “Millî Görüş”çülerin yol ayrımını dün gibi hatırlıyorum.
Yol ayrımına giren ve AK Parti’yi kuranlara Millî Görüş Lideri Prof. Dr. Necmeddin Erbakan her zaman “sizi gidi siziii...” diyerek hep evlat şefkatiyle muamele etti. Onları özeleştiriye tabi tutarak büyük yanlışlara düşmelerini önledi.
Hem de en kritik dönemlerde…
Sadece iki örnek vereceğim…
Çağlayan Meydanı’ndaki Millî Kurtuluş Mitingi’nde halka hitap eden Erbakan, AK Parti’nin mitingine atıfta bulunarak, “Biz şimdi 22 Temmuz’da Millî Görüşü mü hâkim kılacağız, yoksa işbirlikçiler vasıtasıyla siyonizme mi vereceğiz? İktidarı Fatih’e mi vereceksin, yoksa Moşe Katsav’a mı?.. Kazlıçeşme’de narkoz meydanında , kırık ampul altında toplananlar da var. Kendisini Bizans’ın çocukları sayanlar orada, Fatih’in torunları burada toplandı” ifadesiyle gümbür gümbür yükselişe geçmiş olan Saadet Partisi’nin oyları (yüzde 2,34) AK Parti’ye kanalize oldu.
AK Parti kritik 22 Temmuz 2007 Genel Seçimi’ni yüzde 46,47’lik zaferle noktaladı.
***
29 Mart 2009 Yerel Seçimleri’ne “Fark Var Saadet Var” sloganı yola çıkan Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, yaptığı teşkilat çalışmalarıyla birlikte oy oranını yüzde 5,2’ye çıkarmıştı.
Kurtulmuş, bu işaret fişeğiyle yaklaşan genel seçim öncesi siyasi algıyı “formatlayarak”, “Fark Var, Saadet Var”a yeni bir ivme kazandırma gayretine girişmişti.
11 Temmuz’da Saadet Kongresi’nde yaşanan liste krizi ve İstanbul İl Başkanlığı’nın WOW Otel’de düzenlediği iftar yemeğini basan bir grup “Mücahit Erbakan, Numan İstifa”, “Hocamız bizim şerefimiz” sloganlarıyla masaların yıkılması, yumrukların havada uçuşması sonun başlangıcı olmuştu.
Bu olaydan sonra Saadet Partisi’nde huzursuzluk had safhaya ulaşmış, 26 Ekim 2008’den beri partinin genel başkanlığını yürüten Prof. Dr. Numan Kurtulmuş istifa ederek Has Parti’yi kurmuştu.
Bu sürecin ardından 12 Haziran 2011 Türkiye Genel Seçimleri’nde Saadet Partisi’nin oyu erimiş (yüzde 1,25), oylar ise yine AK Parti’nin (yüzde 49,83) can simidi olmuştu.
Yani demem şu ki, Erbakan hoca her ne kadar öğrencilerine muhalefet etse de, eleştirse de; onların hem iktidar hem de muktedir olmaları için elinden geleni yaptı.
Hiç tevile gerek yok, bu olaylar cüzî iradenin küllî iradeye boyun eğişinin tecellisidir.
***
Ve bu 31 Mart seçimlerinde özellikle İstanbul’da “İktidar Zehirlenmesi ve Metal Yorgunluğu” gibi nedenlerle “94 Ruhu”nu yansıtamayan AK Parti, İstanbul’daki 25 yıllık iktidarını kaybetti. Kesintisiz zaferle devam eden bayrak yarışında her ne kadar seçime “şaibe karıştı” denilse de İstanbul 18 günlüğüne el değiştirdi.
Bu sefer yine can simidi olarak, imdada yetişmesi beklenen ülkenin geleceği “kankalar” ve “yetmez ama evet” diyen “Millî Görüş”çülerden yeterli destek gelmedi.
25 yıldır “Millî Görüş” geleneğinden gelen siyasetçilerin yönettiği İstanbul el değiştirdi.
Millet İttifakı’nın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Ekrem İmamoğlu oyların yüzde 54’ünü alarak seçimi galip bitirdi.
***
Bu olaylar vukû bulalı neredeyse aradan tam 5 yıl geçmiş.
“Düne ait ne varsa dünde kaldı cancağızım. Şimdi yeni şeyler söylemek lâzım” diyen Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî’nin çağrısına kulak verip bugüne bakmaya gayret edelim.
YENİDEN REFAH PARTİSİ’NİN TAVRI DEĞİŞTİ...
31 Mart 2024'te yapılacak Mahalli İdareler Genel Seçimleri’ne az bir süre kala CHP’ye diyet borçları olan Saadet Partisi+Gelecek Partisi (Daha önce Meral Akşener’in İYİ Partisi’ne 15 milletvekilini transfer eden CHP, Hasan Bitmez’in vefatıyla grup çoğunluğunu kaybeden Saadet Partisi’ne jet hızıyla destek çıktı. Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ı Saadet Partisi’ne uğurladı) ve Deva Partisi medya ve meydanlarda fazla gözükmezken, Cumhur İttifakı’yla güç birliği yaparak Meclis’e giren Yeniden Refah Partisi yurt genelinde özellikle de İstanbul’da kilit parti konumuna yükseldi.
6’lı Masa’da hop oturup hop kalkarak diyetini ödeyen İYİ Parti’nin çark etmesiyle DEM’lenmeye başlayan CHP şimdi de çengeli Yeniden Refah Partisi’ne attı. Övgülerle, iltifatlarla, güzellemelerle âdeta “gulu gulu dansı” yapmaya başladı. Rahmetli Erbakan Hoca olsa bu durum karşısında “Sizi gidi taklitçiler sizi. Hadi oradan...” diyerek tepki gösterirdi.
Düne kadar YRP’yi görmezden gelen CHP’ye yakın yayın organları bugün göklere çıkartıyor. Acaba neden?.. Çok sevdiklerinden mi, yoksa kullanılmaya müsait konjonktürel konumundan dolayı mı?.. Tevîle hiç gerek yok. Her şey gayet net. Cumhur İttifakı’nı içeriden zayıflatıp güç değşirmek suretiyle ikinci bir 31 Mart Vak’ası yaşatmak.
YRP Genel Başkanı Dr. Fatih Erbakan’ın gündeme taşıdığı meselelerin bir kısmını desteklemekle beraber; Sözcü’nün manşetlerinde, Halk TV’nin ekranlarında arz-ı endâm ettirilmesini hayra alâmet görmek mümkün değil. Hak ve hakikat için muhalefete, eleştiriye evet; bâtıl anlayışı ikame etmeye çalışanların değirmenine su taşımaya hayır.
Bu minvalde DEM’lene DEM’lene sandığa gidenlere dolaylı destek vermek yerine BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun, 54. REFAHYOL Hükümeti’ne verdiği “kerhen destek*” vermesinin neye tekabül ettiğini YRP yeniden masaya yatıracak mı?.. Kerhen de olsa, Cumhur İttifakı’na memleketin yararına olacak yerlerde özellikle de İstanbul’da destek verecek mi?..
Muamma!.. Fakat muamma olmayan gayet sarih bir uyarı var. Bu uyarıda her şeye Kâdir olan buyuruyor ki, “Allah’a ve Resûl’üne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüz, devletiniz elden gider. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.” (Enfâl Sûresi, 46) Burası sözün bittiği yerdir. Tefekkür edip, enaniyetten sıyrılmaktan başkaca çâre yok.
* [6 Temmuz 1996 Cumartesi günü Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu, Meclis kürsüsünden yaptığı konuşmada, “Bugün, bizi, acaba, millet iradesi mi, yoksa, bir kısım medyanın iradesi mi diye bir tercihe zorladınız. İşte bu noktada, ben, milletin iradesinden yana tavrımı koymak istiyorum... “Müslümanların iktidarını önlediniz” sözünü size söyletmeyeceğim... Sayın Erbakan’ın, siyaset tarihimize geçmiş olan deyimiyle söylemek istiyorum- kerhen de olsa engellemeyeceğim...” diyerek Türkiye Cumhuriyeti 54. REFAHYOL Hükümeti’nin kurulmasını sağladı.]
Hâmiş:
Kahramanmaraş’ın Çağlayancerit ilçesinde katıldığı seçim mitinginde, “Bir saniyesine bile hükmedemediğimiz bir dünya için; bu kadar fırıldak olmaya gerek yok!..” diyerek hayat düsturunu özetleyen Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ve beraberindekiler bindikleri helikopterin 25 Mart 2009’da Keş Dağları’nda düşmesi sonucu şehit oldu. Dün vefatlarının 15. sene-i devriyesini yâd ettiğimiz merhum Muhsin Yazıcıoğlu ve yol arkadaşlarını bir kez daha rahmetle anıyoruz.