İnkılab Yayınları, Mısırlı yazar Abdülhamu00eed Cu00fbde es-Sahhar'ın bütün eserlerini Türkçeye çevirterek okuyucunun ilgisine sundu. Yayınevi, bunlardan yirmincisi ve sonuncusu olan "Yüce Dosta Kavuşma- Hz. Peygamber'in Vefatı" romanını geçtiğimiz aylarda okuyucusuyla buluşturdu. Çevirisini Adem Yerinde'nin yaptığı eser, Asr-ı Saadet iklimine hayat veren Hatem'ül Enbiya'nın vuslatında vuku hadiseler silsilesini ibretlik sahnelerle okuyucuya aktarıyor.
***
Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v) Veda Haccı'nı tamamladıktan sonra Medine'ye dönmüş ve kısa bir süre sonra hastalanmıştı. Görevinin sona erdiğini ve bu dünyadan ahrete göçme zamanının geldiğini anlamıştı. Vefatına birkaç gün kala ashabının yardımıyla mescide gidip ashabıyla helalleşti. Alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimiz, hicri 632 yılında (13 Rebiülevvel / 8 Haziran Pazartesi) 63 yaşında ruhunu Rabbine teslim etti.
***
"Allah, ahdinden asla dönmez"in bir gereği olarak, vakti gelmiş Peygamber Efendimiz de sonu olan dünyadan sonsuzluk yurduna göçmüştü.
Bu yürekleri dağlayan, gözleri ağlatan üzücü hadiseyi haber alanlar arasında beşeri hayatın bir gereği olarak ufak çaplı kaoslar yaşanıyordu.
Medine sokaklarındaki ağıtlar kulakları çınlatıyordu.
Hz. Osman sessiz, Hz. Ali ise çöküntü içindeydi.
Hz. Ömer'in ise aklı başından gitmişti.
Hz. Ömer, Mescid-i Nebevi'nin bir köşesinden şöyle sesleniyordu: "Bazı münafıklar Allah Rasu00fblü'nün öldüğünü ileri sürüyorlar. O ölmedi..."
Hz. Ömer konuşmasını sürdürürken, Hz. Ebu00fb Bekir doğruca Hz. Aişe'nin evinde ruhunu teslim etmiş vaziyette yatan Allah Rasu00fblü'nün huzuruna girdi. Evin bir köşesinde üstü Yemen hırkasıyla örtülmüş bir vaziyette yatan Allah Rasu00fblü'ne doğru yaşlı gözlerle ilerledi. Yüzünden örtüyü kaldırıp O'nu alnından öptü.
Sonra, "Anam babam sana feda olsun. Hayatında da, ölümünde de güzelsin. Allah, sana ölümü yazdı ve şimdi o ölümü tattın. Artık bundan sonra sana ölüm yoktur" diyordu; ayrılık acısıyla kavrulan hüzünlü gönlü, nemli gözü ve her dem güzel söyleyen diliyle.
Derin bir sessizlik içerisinde açtığı örtüyü yavaşça dostunun yüzüne geri kapatıp dışarı çıkıyordu. Hz. Ömer hala oradaki topluluğa konuşuyordu.
"Sessiz ol Ömer" diyordu Ebu00fb Bekir, lakin duyan kim?!
Varsın duymayıversin, konuşuversin adalet timsali Ömer.
Ebu00fb Bekir; her zaman Ömer'i geçen adam.
Devreye o girmişse, dinlenecek çaresi yok.
Sevr'de "üçüncüsü Allah olan iki kişi" sözünün muhatabı Ebu00fb Bekir, "Ey insanlar! Kim Muhammed'e tapıyor idiyse bilsin ki Muhammed ölmüştür. Kim de Allah'a tapıyor idiyse bilsin ki Allah diridir, ölmez!" ifadesiyle sarsıntıya tutulan imanları tekrar kendine getiriyordu.
Hemen ardından, "Muhammed yalnızca bir elçidir. Ondan önce de elçiler gelip geçti. Şimdi o ölür veya öldürülürse gerisin geri dönecek misiniz? Kim geri dönerse bilsin ki Allah'a asla bir zarar vermiş olmayacaktır. Allah şükredenleri mükafatlandıracaktır." (u00c2l-i İmran 3/144) uyarısını hatırlatarak, teslimiyetin zirvesine çıkıyordu.
***
Ve an geliyor, Ebu00fb Bekir es-Sıddik de vefat ediyordu. Bu ölümle birlikte Allah Rasu00fblü'nün günleri de bitmiş gibi oluyordu. Ebu00fb Bekir'in halifeliği, Nübüvvet asrının bir devam niteliğindeydi. O hiçbir şeyi değiştirmemiş, aksine peygamberi takip etmişti. Çünkü hayatında da, ölümünde de Hz. Peygamber'in sadık dostuydu o.
Allah bir kulu severse, o kula ikram eder. Allah'ın mü'mine en değerli ikramı; imanının nu00fbrunu, idrak ve basiretini artırır.
Mü'min, işi yapınca da iman nu00fbru ile başarıyı Allah'a nispet eder, 'elhamdülillah' der. Allah'a nispet etmekle şükretmiş olur. Mü'min şükredince de Allah nimetini artırır.
Rabbim, bize Kur'an nu00fbrunda aydınlanan ve peygamberinin yolundan sıddıkiyet makamına ulaşan Ebu00fb Bekir'in (r.a.) sarsılmaz imanını nasip eyle. u00c2min.
***
Abdülhamu00eed Cu00fbde es-Sahhar'ın "Yüce Dosta Kavuşma- Hz. Peygamber'in Vefatı" romanı, ölümde dirilmenin muştusunu hafızalara kazıyor. Salat-ü selam, tahiyyat-u ikram, her türlü ihtiram Peygamber Efendimize, aline, ashabına ve yolundan gidenlere olsun.