BİRBİRİMİZİ SEVMEK

İnsan, insan olduğu, Allah’ın en güzel eseri olduğu, en azından din kardeşliği de varsa daha fazla sevilmeye lâyık olduğu için sevilir.

Sevmek bir iddiadır, ispat ister.

Sevginin ispatı fedakârlık etmektir.

Sevgi, saygı ile devam eder.

İnsan, insan olduğu, Allah’ın en güzel eseri olduğu, en azından insan kardeşim olduğu, bir de din kardeşliği varsa daha fazla sevilmeye lâyık olduğu için sevilir.

Sevgi, eğer gerçek olursa her türlü şartta devam eder.

İşte bundan dolayı Yahya b. Muaz (rh.a.) şöyle demiştir:

“Gerçek sevgi, iyilik gördüğünde artmayan, kötülük gördüğünde eksilmeyendir.”

Birbirimizi nasıl seveceğiz?

1. Kendimize yapılmasını istediğimizi kardeşlerimize de yapmak, kendimize yapılmasını istemediğimizi kardeşlerimize de yapmamak.

Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:

“Sizden biriniz kendisi için sevdiği şeyi kardeşi için de sevmedikçe iman etmiş olmaz.”

(Buhârî, Îmân, 7; Müslim, Îmân, 71-72; Tirmizî, Kıyâmet, 59; Nesâî, Îmân, 19, 33; İbn Mâce, Mukaddime, 9.)

Bir başka hadîs-i şerîfte Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:

“Kim, cehennemden uzaklaştırılıp cennete konulmayı isterse, ölümünü, Allah’a ve âhirete inanmış olarak karşılasın. Bir de başkalarına karşı, kendisine nasıl davranılmasından hoşlanıyorsa öyle davransın.”

(Müslim, İmâre, 46; Nesâî, Bey’at, 25; İbn Mâce, Fiten, 9.)

“Nasıl davranırsan, tıpkı ayna gibi sana geri yansır.”

Goethe

2. Birbirimize hüsn-i zan etmek, su-i zan etmemek.

Bu konuda Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır.”

(Hucurât sûresi 49/12.

Müslümanın herhangi bir konuda herhangi bir kimse hakkında delil olmadan hüküm vermesi doğru değildir. Delil olmadan hükmederse zan ile hükmetmiş olur ki işte bunu Allah Teâlâ yasaklamaktadır. Zira bunların çoğunda hata eder.

Zannın çoğundan, su-i zandan sakınmak en sâlim olan yoldur. Zandan sakınılmasının bir sebebi de netice itibariyle yalan olmasıdır ki işte bunu da Hz. Peygamber (s.a.s.) şu hadîs-i şerîflerinde yasaklamıştır:

“Zandan sakının. Çünkü zan sözlerin en yalan olanıdır.”

(Buhârî, Vesâyâ, 8, Nikâh, 45, Ferâiz, 2, Edeb, 57, 58; Müslim, Birr, 28; Tirmizî, Birr, 56.)

Zan hakikati ifade etmez. Hakikati ifade etmeyince onunla hükmedilmez. O ancak yanlış olur, yalan olur.

Bir kimse "Allah’ın uyarısına ve Hz. Peygamber’in yasaklamasına önem veriyorum" diyorsa delil olmadan hiçbir kimse hakkında hüküm veremez.

Delil, o anlayışı veya davranışı kesin olarak Allah ve Rasûlullah'ın yasaklamış olmasıdır.

Allah Teâlâ, kâfirleri kınama sadedinde şöyle buyurmuştur:

“Onlar ancak zanna ve nefislerin arzu ettiği şeylere uyarlar.”

(Necm sûresi (53/23)

Âyet ve hadislerde kınanan ve yasaklanan zan, sû-i zanla ilgilidir.

Müslümanlarla ilgili daima hüsn-i zan etmelidir.

Güvenmek ayrı bir konu, herhangi bir insana delil olmadan su-i zan etmek ayrı bir konudur.

Onunla iş yapmak, dayanışma içine girebilmek, ona idare işini havale etmek ve ona bir sırrı emanet etmek v.s. gibi konularda elbette hemen hüsn-i zan etmek de yanlış hemen ona su-i zan etmek de yanlıştır.