GÖZLERİ İLE KONUŞAN MOZAİK

Bildiğiniz gibi Gaziantep sadece kebabın, baklavanın değil; tarihin de başkenti. Ve bu şehrin en büyük hazinelerinden biri, dünyanın en büyük mozaik müzelerinden biri olan Zeugma Mozaik Müzesi. Her seferinde kapısından içeri adım attığımda, taşların arasında gizlenmiş binlerce yıllık bir hikâyenin içine giriyormuş gibi hissediyorum.

Bu müzenin belki de en çok konuşulan, en çok ilgi gören eseri: Çingene Kızı Mozaiği. Onunla ilk karşılaştığınız an, gözlerindeki o derin bakış sizi yakalıyor. Nerede durursanız durun, size bakıyor. Bazen sorgulayan, bazen gülümseyen, bazen de derin bir hüzün taşıyan gözler… Tıpkı Mona Lisa gibi. Ama bana sorarsanız Çingene Kızı’nın bakışları çok daha samimi, çok daha bizden.

Mozaiklerin hikâyesi de başlı başına büyüleyici. Düşünsenize, bundan yaklaşık 1800 yıl önce, dönemin zengin evlerinin tabanlarını süslemek için yapılmışlar. Köleler, Fırat Nehri kıyılarından topladıkları renkli çakıl taşlarını çekiçle küçültmüş, renklerine göre ayırmış ve büyük bir sabırla motifler haline getirmiş. Taşların tamamen doğal renklerinden oluşması, bugün hâlâ bu kadar canlı görünmelerinin sırrı.

Bir de işin mühendislik tarafı var. Mozaikler beş katmandan oluşuyor. İçinde taş tozu, seramik kırıkları, volkanik kül, hatta devekuşu yumurtası akı var. Böyle bir karışım düşünün ki, depreme de dayanıklı, sıcak-soğuk değişimlerinde de çatlamıyor. 1800 yıl öncenin insanları bugün hâlâ kullandığımız “yerden ısıtma” sistemini de geliştirmiş. Alttan döşedikleri borular sayesinde evlerini ısıtmış, hamamlarını buharla doldurmuşlar. Bu bana hep şunu düşündürür: Medeniyet dediğimiz şey, aslında taşın, toprağın ve insan emeğinin birleşiminden doğuyor.


Nereye giderseniz gidin, nereden bakarsanız bakın, küpler sizi takip ediyor.

Çingene Kızı’nın hikâyesi ise bambaşka… İlk bulunduğunda parçaları eksik olduğu için korumaya alınmış. Bugün müzede, karanlık bir odada sergileniyor. Belki de bu yüzden bakışları daha da etkileyici. İddia edilir ki, bir dönem Türkan Şoray’ın gözlerine benzetilmiş. Bana kalırsa, Anadolu’nun kendine özgü güzelliğini, derinliğini ve gizemini taşıyor.

Mona Lisa Louvre için neyse, Çingene Kızı da Gaziantep için odur. Ama bir farkla: Mona Lisa’yı görmek için yüzlerce kişiyle aynı salona girmek, bir camın arkasından bakmak zorundasınız. Çingene Kızı’na ise karanlık bir odada, sessizlik içinde birebir bakabiliyorsunuz. İşte bu yüzden çok daha özel, çok daha bize ait.

Çingene Kızı’nı karanlık odada sizin için resimledim… En sağ köşeye gittim, gözleri hâlâ bende. En sola, duvara çarpacak kadar ilerledim, bakış yine peşimi bırakmadı. Karanlıkla çevrili bir salonda, o küçücük mozaikten yükselen gözler insanı kendinden alıyor. Hani derler ya ‘bakışlar konuşur’ diye, işte bu öyle bir bakış ki, sizden önce sizi çözmüş gibi. Belki de asıl ironisi şu: Binlerce yıl önceden bugüne taşınmış bir çift göz, modern çağda bizi hâlâ bu kadar köşeye sıkıştırabiliyor.


Kullanılan taşların hâlâ Fırat Nehri’nden geliyor olması da bana çok şey anlatıyor. Bu coğrafya sadece yemekle değil, taşıyla toprağıyla da bir zenginlik sunuyor. Her taşın içinde, binlerce yıllık bir kültürün izi var.

Ben hep şunu söylerim: Gaziantep sadece bir şehir değil, bir okul. Gastronomiden tarihe, sanattan zanaata kadar her adımda öğrenilecek bir şey var. Zeugma Mozaik Müzesi de bunun en güzel örneği. Buraya gelen herkes, geçmişin görkemini bugüne taşıyan taşlarla, sanatla ve kültürle buluşuyor.

Gaziantep’in bu vizyonu, sadece şehre değil, tüm ülkeye ve insanlığa katkı sağlıyor. Bizim işimiz de bu değerleri daha çok insana ulaştırmak. Çünkü kültür paylaştıkça büyür, hikâyeler aktarıldıkça ölümsüzleşir.

Ve ben de size şunu söylemeden geçemem: Çingene Kızı’nın gözleri bir gün mutlaka sizi de yakalayacak. Çünkü o sadece bir mozaik değil, bu toprakların hafızası.

Çingene Kızı’nın bakışları ve Zeugma Mozaik Müzesi’nin tüm sırları, tarihi taşların arasında saklı hikâyeler… Çok yakında Binici’nin Rotası programında, tüm detaylarıyla sizlerle buluşturacağım. O bakışları ve her mozaik taşını, ekranlarınızda birlikte keşfedeceğiz.