NÜKTELİ VE HİKMETLİ SÖZLER

İnsanlar duygu ve düşüncelerini sözle veya yazıyla anlatırlar. Bu anlatımlar edebiyatı meydana getirir. Edebiyat, güzel sanatların bir koludur, nükteler de edebiyatın bir dalıdır.
Nükteler; ince anlamlı, düşündürücü, fikir verici, dokundurucu, şakacı veya güldürücü sözlerdir.
Nükteler sadece sözle olmaz, resimle, şekille veya hareketlerle de olabilir.
Nükte yapana nükteci denildiği gibi nüktedan da denilir.
Bazen insan duygu ve düşüncesini açıkça söylemekten korkar veya muhatabını incitmek istemez, o zaman nükteye başvurur. Söyleyeceği söze maske giydirir. Söylenilen söz, herkes tarafından anlaşılamaz, anlamak için dikkat etmek gerekir.
Nüktelerde mizah olabilir. Mizah bilgi ve zeka keskinliği ile karışık edebi ifade yoludur.
Şaka, ince alay, tenkit ifade eder, insanları eğlendirir. Osmanlı da nükteye “ mir-i misal “ denilirdi,
hiciv ve latife sıkça yapılırdı.
Nüktedanlık edebi saha olarak devlet adamlarından ulemaya kadar her kesimde, her kademede kendisine yer bulabilmiştir.
Bugünden itibaren inşallah "Haberin Kapısı" haber sitemizde bize ayrılan köşemizde zaman buldukça siz değerli okuyucularımıza nükteyi ve hikmetli sözleri bir araya getirerek sizlere aktarmak. Amacımız okuyucuyu tarihi şahsiyetlerle buluşturmak ve okuyucunun zihni faaliyetlerini harekete geçirebilmektir.
Başarabilirsek ne mutlu bize!
Hacı Bektaş Veli’nin dediği gibi;
“ Sen güzellikle söz söylersin, arif olan ders alır, cahil olan da tavır koyar!”

* * *

HOCA EFENDİ ve SABUNCU


Dine inanmayan sabun imalatçısı, bir hocaya dedi ki:
-Hoca Efendi, sizin anlattığınız dinin emirlerinin insanlara faydası olsaydı bunca zaman kötülükler
ortadan kalkar, kötüler yok olurdu!
Hoca Efendi de:
-Sizin yaptığınız sabunların da insanlara faydası olsaydı insanlarda hiç kir kalmazdı, diye karşılık verir.
Sabuncu:
- Adamlar sabun kullanmıyorsa sabunun ne suçu var, benim ne suçum var? Deyince Hoca Efendi taşı
gediğine koyar!
Peki insanlar dinin emirlerine uymuyorsa dinin ne suçu var, din adamının suçu ne? Dinin emir ve
yasakları uygulanırsa dünyaya düzen gelir, iyilik ve güzellik yayılır.

* * *

HZ. ALİ


Hz. Ali daha Müslüman olmamıştır. 13-14 yaşlarındadır. Hz. Peygamber’in evinde kalır. Resulullah ve
eşi Hz. Hatice, gizlice namaz kılmaktadır. Ali, onların ne yaptıklarını sorar. Hz. Peygamber açıklar:
“ Bana peygamberlik verildi. Biz Allah’a inanıyoruz. Sen de inan istersen” diye teklifte bulunur.
Ali, “ Babama sorayım ondan sonra” diye cevap verir ve evden çıkar, biraz sonra tekrar eve gelir.
Sebebi sorulunca:
“ Allah beni yaratırken babama sormadı ki ben O’na inanmak için babama sorayım!”
şeklinde cevap verir ve Müslüman olur.

* * *

HZ ALİNİN CEVABI

Hz. Ali’ye sordular:
-Allah, ahirette bu kadar çok insanı nasıl sorgulayacak?
-Bu dünyada bu kadar insanı nasıl rızıklandırıyorsa, öyle!

* * *

HZ. ALİ’YE SORU


Hz. Ali’ye soruldu:
-Allah nasıl bir şey?

-Allah, aklına nasıl geliyorsa öyle değil!

* * *

HZ. ALİ VE KABİR ZİYARETİ


Hz. Ali sık sık kabir ziyaretinde bulunurdu. Bir gün bunun sebebini sordular.
-Kabirdekiler arkamdan konuşmuyorlar, gıybetimi etmiyorlar!
Şeklinde cevaplamıştır.