Alevî, "Aliyi seven ve ona mensup olan" demek. Alevîler, Hazreti Aliyi, Allah için seven müslümanların devamı. Bu isim Timur zamanında sahneye çıkmış. Timur, Anadolu savaşlarında, otuz bin esir alır, Erdebil şehrine götürür. Esir müslümanlar, orada, Şeyh Ali isimli bir kimseye mürit olurlar. Şeyhin ricası üzerine, Timur esirleri serbest bırakır. Bunların bir kısmı Anadoluya dönerler. islâmiyeti, pirlerinden öğrendikleri şekliyle yaşamaya başlarlar. Tekkeler açar, "cem"ler düzenlerler. Tarikatlarının esası Hazreti Ali sevgisine dayanır. Bu sebeple "Alevî" namıyla tanınırlar. iran ile münasebetleri devam etmektedir.
Alevîlik bir tarikattır. Bu hakikati, sırası gelince, Alevî pirlerin eserlerinden yaptığımız iktibaslarla da göstereceğiz. Tarikat ise, islâmiyet dahilinde, "kulu Allaha götüren yollar" demektir. Alevîliği islâmî daireden ayırıp, dine muhalif bir felsefe gibi takdim etmenin hakikatla ve insafla bağdaşır tarafı yoktur.
Hazreti Ali Efendimizi, Allah ve Peygamber namına seven Alevîlerin imanı tamdır. Onlar Allaha şüphesiz inanırlar. Hazreti Muhammed aleyhissalâtü vesselâmın son peygamber olduğunu bilirler. Dinin esası olan Kuranı Kerimin ve hadîsi şeriflerin emirlerine itaat ederler. Hazreti Ali Efendimizi ise mürşit bilir, ondan feyiz almaya çalışırlar. Oniki imamı, Peygamber neslinden geldikleri ve dine hizmet ettikleri için severler.
Temel konularda Sünnî müslümanlardan farkları yoktur. Alevî ve Sünnî kelimeleri daha ziyade tarif için kullanılır. Esasen netice birdir. Çünkü, Sünnî, Peygamber Efendimizin izinde giden demektir. Hazreti Alinin ise, bu izde gittiğinden şüphe yoktur. Alevî kelimesi ise, Aliyi seven demektir. Sünnî müslümanların Hazreti Aliyi sevmediğini kimse iddia edemez. Sünnîler, o zatı sever ve hürmet ederler. Sünnî tarikatların da şahı yine Hazreti Alidir. iki müslüman topluluk arasındaki fark, daha ziyade ayrıntılardadır. Biraz da tarikattaki usul farkından dolayıdır. Bu fark, iki sünnî tarikat arasında da kısmen mevcuttur.
EHLi BEYT SEVGiSi
Alevîlikte Ehli Beyt muhabbetinin mühim bir esas olduğunu biliyoruz. Şu halde kimdir Ehli Beyt? Bu sevginin dinimizdeki hükmü nedir?
Ehli Beyt, Peygamber Efendimizin neslinden gelen müslümanlardır. Dolayısıyla Hazreti Ali Efendimizin de soyundandır bu insanlar. "Her nebînin nesli kendindendir. Benim neslim Alinin neslidir" hadîsini yukarıda da zikretmiştik. Oniki imam Efendilerimiz, bu mübarek neslin en büyükleridir. Her müslüman onları sever ve sayar.
Ehli Beyt muhabbeti her mümine vacib. Çünkü Kuranın emri. Allah Tealâ şöyle emrediyor: "Resulüm sizden peygamberlik vazifesine mukabil ücret istemez. Yalnız Ehli Beytine sevgi ve saygı istiyor."
Peygamber Efendimiz ise, bir hadîsi şerifinde şöyle buyuruyor: "Size verdiği nimetlerden dolayı Allahı sevin. Beni de Allah için sevin. Ehli Beytimi de benim için sevin."
Şüphesiz, her konuda olduğu gibi, Ehli Beyt muhabbetinde de ölçülü olmak gerek. Aksi hâlde, Hazreti isaya dengesiz sevgilerinden dolayı "Allahın oğlu" diyerek sapıtan Hıristiyanlara benzeriz. Sevgimiz, Allah ve Peygamber hesabına olmalı ki, bir kıymet ifade etsin.
Ehli Beyt sevgisi hiçbir müslümanı ibadet vazifesinden kurtarmaz. Aksine daha fazla ibadete sebep olmalıdır. Çünkü, seven sevdiğine benzemek ister. Sevdiğine uymayanın sevgisi ancak bir vehimden ibaret kalır. Namaz ve benzeri emirler, Peygamberimize ve Hazreti Aliye bile farzken, onlara tâbi olan müslümanlara nasıl farz olmaz!
ibadet konusunda dinimizin emri gayet açık. Allah Tealâ, Zâriyât sûresinde, "Ben, insanları ve cinleri yalnız bana ibadet etsinler diye yarattım" buyuruyor. Nisa sûresinde ise, "Namazı dosdoğru kılın, muhakkak namaz, müminlere belirli zamanlarda yapılması gereken bir farzdır." Şu âyet de Ankebut Sûresinden: "Namaz kıl, zira namaz her türlü kötülükten korur."
Peygamber Efendimiz, sahabelerine sorar:
"Söyleyin bana, kapısı önünden bir nehir geçip de, günde beş defa o nehirde yıkanan kişinin üstünde kir kalır mı?"
"Hayır, asla kalmaz," dediler.
O zaman şöyle buyurdu: "işte namazın misali budur. Allah, bu beş vakit namaz sebebiyle bütün günahları siler, yok eder."
MESELELER
Alevîler adına konuşan münafıkların bazı iddiaları var. En ehemmiyetlilerini buraya alıyoruz.
ilki, Sünnî müslümanların, Yezidin zulmüne taraftar olduğu yalanı. Oysa Sünnîler, Ehli Beyte kötülük eden idarecileri asla sevmezler. Kerbelâ faciası ve benzeri olayları göz yaşlarıyla hatırlarlar. Yezid ve Velid gibi adamlar gaddar, zalim ve facirdirler. Halis bir müslüman onlara nasıl taraftar olur!
ikinci iddia, "Ali tanrıdır" safsatası. Oysa Hazreti Ali de herkes gibi bir insandır. Ancak muhterem bir sahabedir. Bütün varlıklar gibi o da yaratılmıştır. Yaratılan nasıl yaratıcı olur? Allah ise yarattıklarına hiç benzemez. ihlas sûresinde de beyan edildiği üzere, O birdir, tekdir, eşi ve benzeri yoktur. Hiçbir şeye muhtaç değildir, ama her şey Ona muhtaçtır. Doğmamış ve doğurmamıştır. Misli, dengi, şeriki olmayan Allahtır O. Hazreti Ali Efendimiz ise, ana babasının evlâdı, çocuklarının babasıdır. Hayat için lüzumlu her şeye muhtaçtır. Her insan gibi doğmuş, büyümüş, yemiş, içmiş, ibadet etmiş ve eceli gelince de şehit edilmiştir.
Bir başka iddia da, "Ali peygamberdir" yalanı. Halbuki Hazreti Muhammed sallallahu aleyhi vesellem, nebîlerin sonuncusudur. Artık ondan sonra peygamber gelmeyeceği âyetle sabittir. Ahzâb sûresinde şöyle buyuruluyor: "Muhammed sizden hiçbirinizin babası değil, lâkin Allahın resulü ve peygamberlerin sonuncusudur.”
Münafıkların bir yalanı daha: "Ali ölmedi. Ölen şeytandı. O, göğe çekildi." Oysa Hazreti Ali, sahabelerin gözü önünde şehit edildi ve kabrine defnedildi. Katil ibni Mülcem ise, kısas yoluyla öldürüldü. Bu sözün saçmalığı ortada. Ölen şeytan idiyse, katil niçin öldürüldü? Şeytanı öldürenin mükâfatlandırılması gerekmez miydi? Hazreti Hasan ve Hüseyin Efendilerimiz bunu nasıl anlayamadılar? Bütün sahabelerin göremediğini bir münafık nasıl gördü? iddiayı çürütücü sualleri çoğaltmak mümkün.
Münafıkların bir fitnesi de, "Kuranın değiştirildiği" yalanı. Bu sözün yersizliğini Alevî müslümanlar gayet iyi bilirler. Çünkü Allah, "Kuranı biz indirdik, koruyacak olan da biziz" buyuruyor
Kuran, Allah kelâmıdır. Cebrail aleyhisselâm vasıtasıyla Peygamber Efendimize âyet âyet nazil olmuştur. inen âyetler hemen yazılmıştır. Kâtiplerden biri de Hazreti Alidir.
Yüzlerce sahabe tarafından da ezberlenmiştir. Peygamber Efendimiz, hayatı boyunca Kuran okumuş, hafızları dinlemiş, yazılanları kontrol etmiştir. Aslının aynen korunması için büyük bir titizlik göstermiştir.
Hazreti Ebubekir zamanında ise, yazılanlar bir araya toplanmış, "mushaf" hâline getirilmiştir. Hazreti Ali ve diğer bütün sahabeler bu mushafı kabul etmiştir. Bu konuda hiçbir tereddüt yoktur.
Hazreti Osman zamanında ise, o mushaf yine sahabelerin nazarı altında çoğaltılıp, valilere gönderilmiştir. Bu mushafların bazıları müzelerde hâlâ muhafaza edilmektedir ki, isteyen görebilir.
Kuranın tahrif edildiği iddiası, başta Hazreti Ali Efendimiz olmak üzere, bütün sahabeleri itham etmek demektir. Kuranı eksiltmenin veya artırmanın "küfür" olduğunu bilen sahabeler, böyle bir cinayete nasıl teşübbüs ederler? Öyle olsa, diğer sahabeler buna göz yumarlar mıydı?
Onlar ki, "Benim sahabelerim yıldızlar gibidir. Hangisine uyarsanız kurtuluşa erersiniz," hadîsine mâsadak olmuş insanlardır. Bugün, dünyadaki bütün Kuranı Kerimler birbirinin aynıdır.
Esasen bu iddiayı tekrar edip duranlar, islâma doğrudan doğruya saldıramayan "çağdaş münafıklar"dır. Niyetlerini anlamak için ârif olmaya gerek yok!
Alevî müslümanlar adına söylenen yalanların en garibi herhalde şu: "Ali, kendini sevenlerin namazını kıldı." Şüphesiz, bu yalanın maksadı bazı safdil müslümanları namazdan uzaklaştırmak. Aklı başında bir müslüman, bu sözü duyunca sadece güler geçer. Bilir ki, Hazreti Alinin ömrü sınırlıdır. Milyonlarca kişinin namazını kılmasına imkan var mı?
Kaldı ki, birinin namaz kılmasıyla, başkası vazifeden kurtulamaz. Bakara sûresindeki "Herkesin kazandığı hayrın sevabı kendinedir ve yaptığı fenalığın zararı da yine onadır," âyeti bu hakikatı açıkça gösteriyor.
Hadîsin ifadesiyle "dinin direği" olan namaz, bu gülünç iddialar yüzünden nasıl terkedilir? Tembellik sebebiyle ibadeti terketmek ise bütün bütün başka bir mesele.
PiRLERiN DiLiNDEN
Alevî müslümanlar, rehber din adamlarına "pir" derler. Vazifeleri, müminleri kemâle erdirmek ve terbiye etmektir. Nasihat için kullandıkları en mühim vasıtalardan biri, şiirdir. Bu sebeple, hemen hemen bütün pirler, aynı zamanda birer kuvvetli şairdirler. Pir Sultan Abdal, Kul Himmet ve Kul Hüseyin bu pirlerin en ünlüleridir.
Buraya aldığımız şiir parçaları, Alevî din adamlarının, islâmiyeti nasıl anladığını ve nasıl anlattığını göstermesi bakımından son derece manalıdır. Kaynak olarak Cahit Öztellinin derlediği ve Özgür Yayınevinin neşrettiği "Pir Sultan Abdal" ve "Pir Sultanın Dostları" isimli kitapları esas aldık.
Önce Alevîliğin ne olduğunu dinleyelim. işte Pir Sultanın mısraları:
"Muhammed dinidir bizim dinimiz
Cibrili Emindir hem rehberimiz
Tarikat altından geçer yolumuz
Biz müminiz, mürşidimiz Alidir."
Başka bir şiirinde şöyle der:
"Şeriat yolunu Muhammed açtı
Tarikat menzilini Ali seçti."
Bilindiği üzere şeriat, "din” demektir. islâmın emir ve yasaklarından ibarettir. Cibrili Emin ise, Kuranı Kerimi getiren Cebrail isimli melektir. Tarikatin ne olduğunu daha önce açıklamıştık.
Kul Himmet de aynı konulara temas eder:
"Şefaatçim Muhammed Mustafadır
imamımız Ali aynı vefadır."
Şair, Peygamber Efendimize bağlılığını şu mısralarında gayet veciz bir şekilde ifade eder:
"Miraçtaki Muhammed
O benim padişahımdır."
Alevî müslümanlar tarafından çok sevilen Kul Hüseyin ise şöyle der:
"Evvel kapı şeriattır girerler
Tarikatta gonca güller dererler."
Alevî rehberlerin "iman" konusundaki fikirleri gayet nettir. Bunu Pir Sultan şu kıtasıyla dile getirir:
"Muhammed dünyaya geldi
Kalbimiz nur ile doldu
imam Cafer hocam oldu
Okurum Kurandan beri."
imam Cafer Hazretleri Oniki imamın en büyüklerinden olup, ilim ve takvasıyla meşhur bir zattır.
Kul Himmet ise, muhabbeti tarif ederken şu mısralarla coşar:
"Muhabbettir Lâilâhe illallah
Muhabbettir Muhammed Resulullah
Muhabbettir Ali Şah Veliyullah
Üç isim manada birdir, muhabbet."
Bu şiirde Hazreti Ali sevgisinin Allah ve Peygamber sevgisine vasıta olduğu açıkça bellidir. Pir Sultan, muhabbet konusunda daha da veciz konuşur.
"Muhabbet nedir: Muhammed"
"Rehber Muhammeddir, mürşit Alidir"
"Aşk ile yürüdük sen pir'e geldik
Muhammed cemâlin seyrana geldik."
Kul Hüseyin, kabir sualinden bahsederken hakikati konuşur:
"Azrail gelince çekilir zahmet
Kabire varınca kopar kıyamet
Rabbim Allah deyip, nebim Muhammed
Ol makamda söz budur cevap budur."
Kul Hüseyin, bir alev dili gibi insanın içini yakan bir şiirinde Peygamber Efendimize şu sözlerle yalvarır:
"Sabahın seherinde yârin yolun gözlerim
Al elim ya Muhammed divanda ağlatma bizi
Hem kalbimde şehadetsin hem dilimde ezberim
Al elim ya Muhammed divanda ağlatma bizi."
Pir Sultan melâike, kabir suali, sırat ve ahiret hakkında şöyle der:
"iki melek gelir sual sorarlar
Dökerler hurcunu cevher ararlar
Bir kılın üstüne köprü kurarlar
Geçemezsin Hakka kul olmayınca."
Bütün Alevî şairler gibi, bu üç büyük şair de ibadetten sık sık söz ederler. Pir Sultan şu şiirinde namazı tavsiye eder:
"Ay Alidir, gün Muhammed
Kılasın farz ile sünnet
Yedi tamu sekiz cennet
Bülbül oynar gül içinde."
Burada, güneş Peygamberimize, ay ise Aliye benzetilmekle, feyiz kaynağının Hazreti Muhammed aleyhissalâtü vesselâm olduğu anlatılmaktadır. Şiirde geçen "tamu" kelimesi cehennem demektir. Şair, başka bir şiirinde de şöyle der:
"Hani bizden evvel gelen
Beş vaktini tamam kılan
On parmağı pınar olan
El Muhammed, Alinindir."
Pir Sultan, şu mısralarında kendi nefsine hitap ederken, başkalarına ders verir:
"Pir Sultan Abdalım ölürüm deme
Kıl beş vakit namaz kazaya koma
Sakın bu dünyada kalırım deme
Tenim teneşirde özüm sağdadır."
Kul Hüseyin de ibadet konusuna ağırlık verir:
"Müminin selâmını almalı
Tarikatta tasdik olup durmalı
Üç sünneti yedi farzı kılmalı
Kırk Makamda dört duvarın babı odur."
"Üç" sünnet ve "yedi" farzın, "yirmi üç" rekat sünnet ve "on yedi" rekat farz olmak üzere toplam kırk rekat günlük namaz olduğu açıktır. Üç rekatlık vitir namazı bazı mezheplere göre sünnet kabul edilmekte olup, burada da sünnetlere dahil edilmiştir. Kul Himmet ise,
"Namazı sorarsan ağız tadıdır
Şeriatın edebidir ududur."
dedikten sonra, bu mühim ibadeti tarif de eder:
"Dinleyip öğüdün almayan kişi
Dinin tarikatin bilmeyen kişi
Dört mezhep nedendir görmeyen kişi
Harap olur, nice kuldur, efendi.
Sabah dört, öğlen on, bana beyandır
ikindi sekiz, gerisi nihandır
Akşam beş, yatsı on üç, bil ayandır
Bunları öğrendik, bildik efendi.
Bir günün farzını on yedi buldum
Sünneti yirmi üç, vitiri kıldım
Sualine cevap vermeye geldim
Var sen de kaçanı üttür efendi."
Buraya kadar yaptığımız iktibaslardan da anlaşılacağı üzere, Alevî pirler, temel konularda Sünnîlerle hemfikirdirler. Allah, ahiret, melâike, ibadet ve benzeri meselelerdeki tavırları hiçbir yoruma ihtiyaç bırakmayacak kadar nettir.
Bu vesileyle bir noktayı daha aydınlatmakta fayda var. Malum kimseler, Pir Sultan Abdalı daima siyasî cephesiyle nazara vermek arzusundadırlar. Oysa o, katılmak zorunda kaldığı kargaşadan dolayı üzüntü içindedir. Çünkü, birbiriyle mücadele edenler iki müslüman topluluktur. Pişmanlık ve üzüntüsünü şu mısralarıyla dile getirir:
"Atlarımız yemin yedi silindi
iki kardeş karşı karşı salındı
Ciğerciğim delik delik delindi
Sal Allahım sal sılaya gideyim."
KRALDAN FAZLA KRALCILAR
İhtilaftan medet umanlar var. Memleket tarlasına nifak tohumları ekiliyor. Koyun postuna bürünen kurtlara dikkat etmek şart oldu. "Muhakkak inananlar kardeştirler," âyetinin hükmüne her zamankinden daha ziyade muhtacız.
Vehimlerini Alevîlik diye piyasaya sürenlerin sayısı günden güne artıyor. Bazı gazete ve dergi yazıları tahriklerle dolu. Her fırsatta islâmiyet aleyhine yazılar neşreden bu tür yayın organlarının, Alevîlik söz konusu olunca "kraldan fazla kralcı" görünmeleri tuhaf değil mi?
Bu yazıyı hazırladığım günlerde incelemek fırsatını bulduğum bir derginin tavrı oldukça düşündürücüydü. Dönüp dolaşıp aynı nokta'ya geliyordu: Alevîliği dine muhalif göstermek! Makaledeki iddialarla uzaktan yakından hiçbir alâkası olmayan Alevî müslümanlar adına ne terler dökülmüş!
Malum derginin aynı sayısında bir Alevî milletvekiliyle de mülâkat yapılmış. Sayın milletvekilinin cevapları içime su serpti. Güzel ve doğru sözler söylemiş. Alevîliğin ne olduğunu ve ne olmadığını bir nebze de olsa anlatmak fırsatını bulmuş.
Dergi muhabirinin, "Siz Alevîler cami yapımına karşıymışsınız," diye özetlenebilecek sorusuna şu cevabı veriyor:
Bizim mezhebimizin özü, Hazreti Alinin de, onun devamı olan Ehli Beytin ve sonraki takipçilerinin de baş koyup şehit oldukları cami olayıdır, ibadet olayıdır.
"Bizim Ehli Beyt dediğimiz, başta Hazreti Ali Efendimiz ve diğerleri Kuran ahkâmı için, sünnetleri için öldürülüp, zehirlenip şehit edilmediler mi? O halde biz niye camiye karşı olalım? Biz camiye karşı değiliz ki. Ben diyorum ki, köylere de bu camilerden, yani mezhebe ait olanların geleceği camilerden yapılsın ve imamları, vaazcıları da buna göre olsun.
"Din bir ihtiyaçtır, bunun aksini kimse iddia edemez. Ama farklılıklar olabilir. Benim, Çorumda bir uygulamam var, Çorumda Milönünde bir cami yaptık, Ehli Beyt Camii. Şu anda ibadete açıldı. Bayramda da ilk vaazı ben verdim. Biz burada, bu mezhebin inancı doğrultusunda ibadet yapıyoruz ve şu anda vaaz da veriliyor.
"Cem ve kültür evleri uygulaması ise, Dernekler kanunu ışığında zaten yapılabilir, bunun önlenebileceğini sanmıyorum."
Sayın Milletvekili, Diyanetin ilgisizliğinden de şikayetci, Diyanete Alevîlerden temsilciler alınmasını istiyor. Bize göre de devletin, bilhassa Diyanetin bu hassas konuya ciddiyetle eğilmesinin zamanı gelmiştir. Tarihî ihmaller devam etmemeli. Alevîler de müslümandır ve bu ülkenin vatandaşlarıdır. istismarlara fırsat verilmeksizin bu konu ele alınmalıdır.
İmsak | 06:22 | ||
Güneş | 07:52 | ||
Öğle | 12:55 | ||
İkindi | 15:25 | ||
Akşam | 17:48 | ||
Yatsı | 19:12 |
Takımlar | O | P |
---|---|---|
1. Galatasaray | 11 | 31 |
2. Fenerbahçe | 11 | 26 |
3. Samsunspor | 12 | 25 |
4. Eyüpspor | 12 | 22 |
5. Beşiktaş | 11 | 21 |
6. Göztepe | 11 | 18 |
7. Sivasspor | 12 | 17 |
8. Başakşehir | 11 | 16 |
9. Kasımpasa | 12 | 14 |
10. Konyaspor | 12 | 14 |
11. Antalyaspor | 12 | 14 |
12. Rizespor | 11 | 13 |
13. Trabzonspor | 11 | 12 |
14. Gaziantep FK | 11 | 12 |
15. Kayserispor | 11 | 12 |
16. Bodrumspor | 12 | 11 |
17. Alanyaspor | 11 | 10 |
18. Hatayspor | 11 | 6 |
19. A.Demirspor | 11 | 2 |
Takımlar | O | P |
---|---|---|
1. Kocaelispor | 12 | 25 |
2. Bandırmaspor | 12 | 24 |
3. Erzurumspor | 12 | 22 |
4. Karagümrük | 12 | 21 |
5. Igdir FK | 12 | 21 |
6. Ankaragücü | 12 | 19 |
7. Ahlatçı Çorum FK | 12 | 19 |
8. Boluspor | 12 | 18 |
9. Şanlıurfaspor | 12 | 18 |
10. Manisa FK | 12 | 17 |
11. Esenler Erokspor | 12 | 17 |
12. Ümraniye | 12 | 17 |
13. Pendikspor | 12 | 17 |
14. Keçiörengücü | 12 | 15 |
15. Gençlerbirliği | 12 | 15 |
16. İstanbulspor | 12 | 14 |
17. Amed Sportif | 12 | 14 |
18. Sakaryaspor | 12 | 13 |
19. Adanaspor | 12 | 7 |
20. Yeni Malatyaspor | 12 | -3 |
Takımlar | O | P |
---|---|---|
1. Liverpool | 11 | 28 |
2. M.City | 11 | 23 |
3. Chelsea | 11 | 19 |
4. Arsenal | 11 | 19 |
5. Nottingham Forest | 11 | 19 |
6. Brighton | 11 | 19 |
7. Fulham | 11 | 18 |
8. Newcastle | 11 | 18 |
9. Aston Villa | 11 | 18 |
10. Tottenham | 11 | 16 |
11. Brentford | 11 | 16 |
12. Bournemouth | 11 | 15 |
13. M. United | 11 | 15 |
14. West Ham United | 11 | 12 |
15. Leicester City | 11 | 10 |
16. Everton | 11 | 10 |
17. Ipswich Town | 11 | 8 |
18. Crystal Palace | 11 | 7 |
19. Wolves | 11 | 6 |
20. Southampton | 11 | 4 |
Takımlar | O | P |
---|---|---|
1. Barcelona | 13 | 33 |
2. Real Madrid | 12 | 27 |
3. Atletico Madrid | 13 | 26 |
4. Villarreal | 12 | 24 |
5. Osasuna | 13 | 21 |
6. Athletic Bilbao | 13 | 20 |
7. Real Betis | 13 | 20 |
8. Real Sociedad | 13 | 18 |
9. Mallorca | 13 | 18 |
10. Girona | 13 | 18 |
11. Celta Vigo | 13 | 17 |
12. Rayo Vallecano | 12 | 16 |
13. Sevilla | 13 | 15 |
14. Leganes | 13 | 14 |
15. Deportivo Alaves | 13 | 13 |
16. Las Palmas | 13 | 12 |
17. Getafe | 13 | 10 |
18. Espanyol | 12 | 10 |
19. Real Valladolid | 13 | 9 |
20. Valencia | 11 | 7 |