Ağrı (Ararat) Dağı Tufan Dağı Değildir
Orijinal Tevrat’ta Urartu dağları olup olmadığı bilinmemekle beraber, yeni yazılan Tevrat’ın Tekvin bölümünde “Ve gemi Urartu Dağlarına indi.” yazıldığı düşünülmektedir. Yazılışı Ararat Dağları ile aynı olan Urartu Dağları ibaresi içinde Cudi, Cilo, Kato, Sümbül, Süphan ve Allahuekber dağları girmektedir. Böylelikle genel bir ifade ile bu dağların hepsi kapsandığından Tevrat’a da yanlış bilgi eklenmemiş olacaktır.
Tarihsel kayıtlar ve tarihi olaylar incelendiğinde bu kayıtların içerisinde Nuh tufanı ile ilgili bilgiler sunulduğunu görebilmekteyiz. Bu olaylardan bir tanesi de MÖ. 600’lü yıllarda yaşayan Babil Kralı II. Nebukednezar’ın yaşamında görülebilmektedir.
Babil Kralı II. Nebukednezar MÖ. 597 yılında Filistin bölgesine bir sefer düzenleyerek Yahudilerin devleti olan Yahuda Krallığı’nı vergiye bağlamıştır. Beş altı yıllık zaman diliminde altın, gümüş, ipek ve kumaşlar düzenli olarak Babil’e gönderilmiştir. Süreç içerisinde bir görüşmede Mısır firavunu ile Hitit kralı bu vergileri bir daha göndermesine gerek olmadığını, bu çok uzak yere Babil kralının bir daha gelmeyeceğini İbrani kralına söylemişlerdir. İbrani kralı bu tavsiyeyi haklı bulmuş ve sonraki süreçlerde bir daha vergileri göndermemiştir. Bu haraç ve vergilerin gelmediğini gören Babil kralı II. Nebukednezar çok büyük bir ordu hazırlayarak M.Ö 586 yılında tekrar Kudüs’e dönmüş, 18 ay süren bir savaş gerçekleşmiştir. Bu kuşatma savaşta birçok kaynakla beraber bütün Tevrat hafızları da yitirilmiştir. Savaş sırasında Süleyman Peygamberin mabedi yerle bir edilip, yakılıp yıkılmıştır. Mabette tutulan Tevrat Levhaları da parça parça olup kaybolmuştur. “Kudüs’ün Surları yarılıp yağmalandıktan sonra bütün Kudüs yakılıp yıkılmıştır”[1]. Tevrat’ı ezbere bilen din âlimleri de bu savaşta yaşamlarını yitirmişlerdir. Yahuda Kralı Yahokin ile birlikte kalan Yahudi halkı ve önderleri Babil'e yayan olarak götürülmüştür. Babil’de herkesin gözü önünde İbrani kralının gözleri önce mil ile kör edildikten sonra asılmıştır. Bütün Yahudiler 4-5 aile şeklinde Kürt, Arap, Fars il ve ilçelerine köle olarak sürgüne gönderilmişlerdir. 300 yıl süre boyunca İbraniler köle kaldıktan sonra, Pers Kralı Kiros’a giderek azad edilme isteklerini kendilerine iletmiş ve Pers Kralı Kiros bir fermanla hepsini azad etmiştir.
Yahudi filozof Spinoza’nın aktardıklarına göre bu büyük savaşta Yahudilerin elinde bir Tevrat kalmamıştır. İlk iş olarak Babil’de kalan Yahudiler yeniden bir Tevrat yazmak için aralarında bir konsül seçmiş ve konsüle liderlik etmek üzere Azra adında bir din âlimini getirmiştir. Bu konsül taşradaki bütün Yahudilerden ezberinde Tevrat’tan sure veya ayet olanların acilen kendilerine göndermelerini istemişlerdir. Yahudiler savaş esnasında kaybolan Tevrat'ın gövdesini Babil’de yeniden oluşturduklarında, birçok mitolojik ve yanlış şeyler de Tevrat'a girmiş olduğunu Jonathan Kircsh ve Yahudi filozof Spinoza gibi bilim adamları söylemektedir.
XVI. yüzyılda yaşayan Hollandalı Yahudi Filozofu Spinoza, Tevrat’ın Allah kelamı olmadığını şu cümlelerle bildiriyor: “Yahudiler Babil’e geldikten en az 300 yıl sonra bunları yazmışlardır.”[2] Jonathan Kircsh ise Tevrat için şöyle diyor: “Bellidir ki, bu Tevrat’ı Yehova (Allah) yazmamıştır.”[3]. Tayfun Caymaz ise, “Aradan belli bir süre geçtikten sonra, bu sürgün süresi içinde; Yahudilerin elindeki kalıntı metinler ve Mezopotamya’daki Sümer, Babil yazıtlarının bilgileri ışığında Tevrat’ın gövdesini oluşturdukları düşünülür.”[4] demektedir.
Nuh’un Gemisi’nin Ararat Dağları üzerinde durduğu ile ilgili kısmın Tevrat’ın gövdesi yeniden oluşturulduğunda eklenmiş olabileceğini düşünüyorum. Hz. Nuh’un Gemisinin hangi dağda durduğunu kesin olarak bilmediklerinden ve Tevrat’ta hatalı bilgiye yer vermekten çekindiklerinden dolayı, var olan bilgiler ile uyumlu olan bir isim seçmeyi tercih etmiş olabilirler. Orijinal Tevrat’ta Urartu dağları olup olmadığı bilinmemekle beraber, yeni yazılan Tevrat’ın Tekvin bölümünde “Ve gemi Urartu Dağlarına indi.” yazıldığını düşünmekteyim. Yazılışı Ararat Dağları ile aynı olan Urartu Dağları ibaresi içinde Cudi, Cilo, Kato, Sümbül, Süphan ve Allahuekber dağları girmektedir. Böylelikle genel bir ifade ile bu dağların hepsi kapsandığından Tevrat’a da yanlış bilgi eklenmemiş olacaktır. Hz. İsa (as) peygamber olduktan sonra, kendi toplumu arasında çok kısa bir zaman kalması sebebi ile şeriat hükümleri İncil içinde bulunmamaktadır. Eski Ahit olarak tabir edilen Tevrat baz alınarak hükümler gerçekleştirilmesi gerekmekteydi. Bu ihtiyaç karşısında Arami dilini konuşan Filistin bölgesinden birisi Babil’e gidip İbrani dilindeki Tevrat’ı kendi diline çevirmiştir. İbrani dilinde URARTU kelimesi ile ARARAT kelimesinin yazılışı aynı harflerden oluşmaktadır. (Arapça’da Muhammed, Mehmed, Mahmud okunuşlarının farklı yazılışlarının aynı olması gibi) Ancak çeviri sonrasında daha önce Urartu olarak anılan kelime yeni çeviride Ararat olarak anılmaya başlanmıştır. Avrupa, Amerika ve bütün dünya Hristiyanları bu Tevrat’ı baz aldıkları için gemi Ararat ile anılmaya başlandı.
Buradaki çeviri hatası Nuh Tufanının izlerinin Ağrı Dağı’nda aranmasına sebep olmaktadır. Tevrat’ın geriye kalan hüküm ve kıssalarını incelediğimizde Tufan ile ilgili tüm anlatımlar bize Şırnak Cizre ve çevresini işaret ettiğini göreceğiz.
Tevrat’ın en güvenilir tefsiri olan Tefsiri olan Talmud, “Urartu Dağları” konusunu desteklerken “Ararat Dağları” kelimesi ile çelişen bilgiler vermektedir. Talmud’un Judah Hezakiah bölümünde, Asur Kralı Sanherib (Sennacherib) (M.Ö. 704-681) Asur’a döndükten sonra “Nuh’u Tufandan kurtaran Gemi’nin bir parçasını bulmuş”[5] yazılıdır. Yazının metni şöyledir:
“On his return to Assyria, Sennacherib found a plank, which he worshipped as an idol, because it was part of the ark which had saved Noah from the deluge. He vowed that hewould sacrifice his sons to this idol if he prospered in his next ventures. But his sons heard his vows, and they killed their father, and fled to Kardu where they released the Jewish captives confined there in great numbers “[6]
Türkçe çevirisi: “Sennacherib Asur’a döndükten sonra, bir tahta bulmuş ve ona bir put olarak tapmıştı, çünkü söz konusu tahta, NUH’U TUFANDAN KURTARAN GEMİNİN BİR PARÇASIYDI. Sennacherib bir sonraki seferinde başarılı olması durumunda oğullarını bu puta kurban edeceğine yemin etti. Ancak bunu duyan oğulları, babalarını öldürüp KARDU’ya kaçtılar.”[7]
Talmud’un başka bir bölümünde de, Nuh’un Gemisi’nin durduğu yerin Kardunya olduğu konusu şöyle geçer: “…Haman’ın Nuh’un Gemisi’nin karaya oturduğu Kardunya’nın Valisi olan oğlu Parshandatha… “[8]
Asur İmparatorluğunun kapsamı incelendiğinde, Cudi Dağı’nın imparatorluğun hâkimiyetinde uzun yıllar bulunduğu görülmektedir. Ancak, Ararat Dağı hiçbir zaman Asurluların egemenliği altına girmediği gibi, Asur toprakları Ararat Dağı’nı da kapsamamıştır. Bu sebeple Ararat, Asur haritasına da dâhil olmamıştır. Asur Kralı Sanherib bu gemi parçasını Asur’da bulduğu rivayeti yine Şırnak Cizre bölgesini işaret etmektedir. Buradan yola çıkarak gemi parçalarına verilen değer de göz önünde bulundurulduğunda eski dönemden kalma bir gemi parçasını bulmanın zor olacağı da anlaşılmaktadır.
Ağrı Dağı’nın üstü 300 metre kalınlığa varan buzullarla kaplıdır. Bu da geminin inişine elverişli değildir. Tufandan yeni kurtulan insanlar ve hayvanlar için doğa şartlarının uygun olması gerekir. Hâlbuki gemi gerçekten Ağrı Dağı’na inseydi, yaz kış buzullarla kaplı olan dağda gemiden inenler soğuktan donacaklardı. Dağcılık Federasyonu ve diğer kaynaklar da dağın buzullarla kaplı olduğunu şöyle ifade ediyorlar: “Ağrı Dağı’nın doruğu toktağan kar tabakası ile kaplıdır. Binlerce senelik bir tarihe sahip olan bu buzul, 300m ye yaklaşan kalınlığı ile 5 km çapında bir genişliğe sahiptir. Yaklaşık 10 km2’lik bir alanı kaplayan boyutu ile Türkiye’nin en büyük buzuludur. Bu geniş ve kalın buz örtüsü doruk sahasını tamamıyla örttüğü için krater ağzı görülemediği gibi nerede olduğu da bilinememektedir.[9]
Ağrı Dağı susuz bir dağdır. Dağın üzerinde hiçbir kaynak yoktur. Yazın eriyen karlar geçirimli kayalardan içeri sızar. Temmuz ayından itibaren su bulunmaz. “ Dağın üst kesimlerinde eriyen buzul suları, çok kısa bir mesafede geçirimli kayalar ile derinlere sızdığından dolayı, dağın eteklerinde özellikle de yaz mevsimlerinde ciddi anlamda su bulunmamaktadır. Yazın yapılacak tırmanışlarda yüksek miktarda su taşınması tavsiye edilir.”[10]
“Ağrı dağının yamaçlarında su kaynağı bulunmaz, yukarılardan akıp gelen kar ve yağmur suları vardır ki bunlar fazla aşağılara inmez. Çok yağış almasına rağmen çatlaklar ve andezit yapı suyu hemen emer. Sıcak yaz günlerinde bilhassa dağın güney yamacı bir çöl gibi olur, sadece dağın eteğindeki (Dip kısmı) köylerde kaynak ve sazlık suları vardır.”[11]
1985 yılında Ankara’da toplanılan 9. Türkiye Jeomorfoloji Kurultayında MTA mühendislerinden Yılmaz Güner morfolojik olarak geminin Ararat Dağı’nda durmasının mümkün olmadığını şöyle bildiriyor: “Çünkü kutsal kitaplarda sözü edilen ve tümüyle Mezopotamya’yı kaplayan Nuh Tufanı gerçekleşmişse, geminin topografik nedenlerden ötürü Ağrı Dağı’na yanaşması ya da gelip oturması mümkün değildir.”
Ermeni edebiyatında Nuh’un gemisi ifadesi bulunmamaktadır. Leyden de basılan İslam Ansiklopedisi bu konuyu şöyle yazıyor: “X. Asra kadar, birçok Ermeni yazarlarının ve daha başkalarının eserlerine dayanarak, Ağrı (Ararat) Dağı’nın Tufan ile münasebeti olmadığını, oldukça büyük bir katiyetle tespit etmek kabildir. Eski Ermeni rivayetlerinde, Nuh’un Gemisinin bir dağ üzerinde oturması hakkında bir rivayet yoktur. Daha sonra tahrif edilmiş Kitabı Mukaddesin tesiri ile olacaktır ki, Ermeni yazarlar onu Ağrı Dağı’na kaydırmak istemişlerdir.”[12] Ayrıca şöyle tamamlıyor. “Nuh’un Gemisi’nin Masid (Ağrı) Dağı’na oturtmalarına dair rivayet ancak XI. ve XII. asırlarda, Ermeni edebiyatında yer tutmaya başlamıştır.
Ağrı Dağı’nda bilim adamları tarafından bugüne kadar 20 den fazla araştırma yapılmış ancak somut bir delile rastlanamamıştır. Yapılan araştırmalar sonrasında gemi veya kalıntılarla ilgili çarpıcı birçok farklı açıklama yapılmıştır. Bunlardan en ilginci 2010 Yılı Mayıs ayında Hong Kong’lu ve Türklerden oluşan bir ekip tarafından yapılmıştır. Ekip, Nuh’un Gemisi’ni Ağrı Dağı’nın 4000m yükseklikte bulduklarını, 12m boyunda ve 5m yüksekliğinde bir yapı olduğunu, hatta yapının içerisine girip araştırma yaptıklarını açıklamışlardır, belirttikleri yapının Nuh’un Gemisi olduğunu iddia etmişlerdir.
Ayrıca Çinli bir ekip tarafından da medyaya Ağrı Dağı’nda bulunan Nuh’un gemisin parçalarının fotoğrafları servis edilse de daha sonra ekipten ayrılan bir bilim adamı tarafından tahta parçalarının Karadeniz’den götürüldüğünü itiraf edecektir. Bu olay sonrası hem ulusal hem uluslararası basında skandal olarak yer almıştır.
Tufan hadisesi hem mitolojik hem de dini kaynaklarda anlatılmaktadır. Tufan hadisesinde kurtuluş ve özgürlüğün temsili olan güvercin ve zeytin dalının kültürümüze etkisi olduğu açıktır. Tufan ve zeytin dalı bir biri ile bütünleşmiştir. Tevrat “Ve akşam vakti güvercin onun yanına geldi; ve işte, ağzında yeni koparılmış zeytin yaprağı vardı; ve Nuh suların yeryüzünden eksilmiş olduklarını bildi.” Geminin durduğu yerin sular ilk çekilmeye başlaması sonrasında güvercinin zeytin dalına ulaşabildiği ifade etmektedir. Tevrat’ta güvercinin Nuh’a zeytin dalı getirdiği ifadesi bulunmaktadır. Tevrat kaynak olarak ele alındığında geminin durduğu alanda zeytin ağaçlarının olması gerektiği ortaya çıkmaktadır.
Doğu Anadolu bölgesi ve Ağrı Dağı’nın bitki örtüsü ve iklimi incelendiğinde zeytin yetiştiriciliğine uygun olmadığı görülmektedir. Birkaç bin yıl geriye gidildiğinde iklimin daha karasal ve daha soğuk olması sebebiyle zeytin ağaçlarının bulunma ihtimalini ortadan kaldırmaktadır.
Kaynaklarda Iğdır’da zeytin ağaçlarının bulunduğu ve güvercinlerin bu bölgeden zeytin dalı aldığı bilgilerine yer verilmiştir. Ancak Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından yayınlanan kaynaklar incelendiğinde o bölgede zeytin yetiştirme veya zeytin ağaçlarının bulunduğu gibi herhangi bir bilgiye erişilmemektedir. Aksine toprak örtüsünün gelişmediği Küçük Ağrı Dağı’nın güney kesimlerinde huş ve meşe ağaçlarının dağınık olarak rastlanıldığı belirtilmektedir. Geminin oturduğu iddia edilen yerlerin en yakınının Iğdır iline kuşbakışı mesafesi 30 km en uzağı ise 55 km’dir. Rakım olarak da en yakın 1000 m yükseklik farkı bulunmaktadır. Şırnak ilinin ilçelerinde ve Cudi Dağı çevresinde zeytin ağaçları bulunmaktadır.
Tarihi olaylar, kişiler ve yaşantılar bulundukları bölgelerin hikâyelerine ve dillerine dâhil olurlar. Bu olaylar ve kişiler, birçok din ve mitolojik destanlara konu olabilecek kadar önemli ise bunların geçtiği coğrafyadaki kültürün içinde bir figür olarak dilden dile yaşaması gerekmektedir. İnsanlığın ikinci babası olarak da nitelendiren Nuh Peygamberin yaşadığı yerde kendisinden sonra gelen insanların onu tasvir edecek veya orada yaşadığını belli edecek figürler oluşturması beklenmektedir. Bu figürler; mezar taşı, manastır, onun için oluşturulmuş yerel türküler, dua şekilleri, heykeller, kitabeler veya yazıtlar olabilir.
Ağrı Dağı ve çevresinde Nuh Peygamber ile anılabilecek herhangi bir figür, birçok araştırma yapılmış olsa da bulunamamıştır.
Tarihi kaynak ve haritalarda Cudi Dağı, Şırnak, Cizre ve çevresinde Nuh peygamber ile anıldığı bilinmektedir. Ayrıca Cudi Dağı’nda, işaretlenmiş sefine alanı (geminin oturduğu yer), tarihi ev, manastır, mescit, kurban yeri, Cebrail kapısı (Tor Gabriel), şeytan kovuğu, tufanla ilgili kitabe, yazıtlar ve geminin bulunduğu yeri işaret parmağıyla değişik yerlerden gösteren Asur kralı Sanherib’e ait tarihi kabartma heykeller bulunmaktadır. Yüzyıllar boyunca Rumi Temmuzun ilk üç Cuma’sında Cudi Dağı Ziyaret Tepesi’nde dini tören ve festival 1984’e kadar düzenlenmekteydi. 1973 yılında katıldığım 3 gün 3 gece süren Cudi Festivalinde katılımcılar, Cudi Dağı’nın Ziyaret Tepesi’nde geceleri Nedira Cudi denilen Cudi ateşini etraf il ve ilçelerinin de görebileceği şekilde yakarlardı. Geceleri katılımcılar tek sesle tesbihat ve dualar okurken, gündüzleri ise ziyaret yerleri gezilir ve festival alanına getirilen kurbanlar kasaplara kestirilip katılımcılar ile paylaşılırdı.
Cizre’de binlerce yıldan beri Nuh Peygamber (as) ve eşi Emne’nin mezarı bulunmaktadır. Bölgenin farklı yerlerinde Nuh Peygamberin ailesi olarak bilinen mezarlar bulunmaktadır. Nuh Peygamberin (as) bir oğlunun mezarı Irak Kürdistan bölgesinde Derebuna (Dêrebuna) köyündedir. Derebuna köyü, Türkiye, Irak, Suriye’nin kesiştiği noktada bulunmaktadır. Bu köy Cizre’ye 45 km uzaklıktadır. Nuh Peygamberin torununun mezarı da Şırnak İli İdil İlçesi’ne bağlı olan ve Kürtçede hala Banuh (Babanuh) köyü olarak anılan köydedir. Bu köyün adı Cumhuriyetin ilk yıllarında Ocaklı köyü olarak değiştirilmiştir.
Tufan hadisesi birçok tarihi plakette yer almaktadır. Bu plaketlerde gemi ve geminin durduğu bölge hakkında çarpıcı bilgiler bulunmaktadır.
Sümer plaketlerinde Nuh ve eşi için şunlar denilmektedir: “Ziusudra bir ölümlü kişiydi. Bundan böyle kendisi ve karısı uzaklarda ırmakların ağzında yaşayacaklar... İşte böylece tanrılar, beni alıp burada; ırmakların ağzında ve uzaklarda yaşamak üzere yerleştirdiler."[13], “Irmakların ağzındaki ülkeye gönderir.”[14] Nitekim Campbell Dilmun’u ada-cennet olarak tanımlamaktadır.[15]
Babil destanında da, “Tanrı Enlil, insan, hayvan ve yaşamın silindiğini görünce yaptıklarına pişman olur. Yeryüzünü insanlarla doldurmak için şartları hazırlar. Atrahasis ve eşini kutsar, her ikisine ölümsüzlük bağışlar ve yaşamaları için uzak sonra da bizi ‘Mutlular adası’ dedikleri Dilmun’a gönderir.” denilmektedir. Dilmun, üç suyun döküldüğü yer olarak tarif edilir. Cizre, bunların hepsine de uyumludur. Cizre, ırmakların ağzında bir yerdir. Cizre, kuzeybatıdan gelen Dicle Nehri, kuzeyden gelen Risor Çayı ve güneyden gelen Saklan Deresi’nin kendisine aktığı üç suyun birleştiği yerdedir. Hâlbuki Ağrı da bu tariflere uygun yerler bulunmamaktadır.
SONUÇ
Nuh Peygamber ve Tufan hadisesinin tarihte ne kadar önemli sonuçlar ortaya koyduğunu tarihsel kitabelerde, destanlarda ve yazıtlarda ayrılan kısımların uzunluğu ile anlayabiliriz. Bu kadar önem atfedilen bir konunun muhatabının yaşadığı yerin bilinmesi ve ziyarete açık olması beklenen bir sonuç olmalıdır.
X. yy’a kadar Ermeni edebiyatı ve kaynaklarında yer bulmayan Tufan hadisesinin güneyde neredeyse tüm yazıt kitabe ve olaylarda anlatılması hadisenin kültüre ne kadar çok işlediğinin başka bir kanıtıdır.
Ararat Dağları yerine aynı harflerden oluşan Urartu dağları olduğu farkındalığı oluşması durumunda Yahudi, Hristiyan ve Müslüman toplumlar arasındaki Nuh’un Gemisi Ağrı Dağına mı indi yoksa Cudi Dağına mı indi sorunsalı ortadan kalkacaktır.
Bu güne kadar içlerinde Dünya Kiliseler birliği ve Evanjelist Dernek ve vakıflarında bulunduğu birçok kurum bilim insanlarının Ağrı Dağında gemiye ait araştırmalar yapmaları için fonlar sağlamıştır. Ancak tüm bu çalışmalar sonucunda elle tutulur bir veri bulunamamıştır. Bu konu bazı durumlarda Hristiyan ve Müslümanlar arasında bir çekişmeye de ev sahipliği yaptığı görülmektedir. İki farklı iddianın ortaya sunuluş şekli dinlerin birbirini çürütme şeklinde de kullanılmaya çalıştığı görülmektedir.
25-26 Ağustos 1983 yılında Cudi dağında araştırma yapmış son uluslararası ekibin bir üyesi olarak, Cudi Dağı’nda araştırma yapma fırsatı buldum. Bu süreçte elde ettiğimiz bilgiler, çektiğimiz fotoğraflar, aldığımız Asur Kralı Sanherib heykel kabartma kalıpları ve geminin durduğu yerden elde ettiğimiz zift parçalarının verileri bugün bize Nuh tufanı hakkında ışık tutmaktadır.
Son 30 yıldır Cudi dağının araştırma yapma koşullarının bulunmaması sebebi ile farklı bir arkeolojik araştırma yapılamamıştır. 30 yıl önce kısıtlı bir teknolojik imkânla elde ettiğimiz verilerin bugünkü teknoloji ile daha güçlü ve uzun dönemli arkeolojik araştırmalar yapılması durumunda bize zengin bir veri sunacağını bilmekteyiz.
Sonuç olarak Tevrat’ta geçen Ararat kelimesinin Urartu olabileceği yabancı araştırmacılar tarafından da kabul edilmesi durumunda tüm araştırmaların yönü Cudi’ye dönecektir. Ağrı Dağı, Nuh’un Gemisi’nin durduğu dağ değildir. Geminin izleri Cudi Dağı’ndadır.
Abdullah Yaşın - Araştırmacı Yazar
-----------------------------------------------------------
[1] Yeni Resimli Bilgi Ansiklopedisi, Başkan Yayınları,1983, C-2,s.490
[2] Robert Cooper, The İnquirer’s Texts-Book, Being Substance of Thirteen Lectures on the Bibel, Boston, London, R.111
[3] Jonathan Kircsh, The Harlot by The Side of The Road. R.4-14 (Mehmet Sakioğlu, Tevrat’ı Kim Yazdı?)
[4] Bilim ve Ütupya Tufan Efsanesi.Tayfun Caymaz.Temmuz 1996 s,12
[5] IZADY, MEHRDAD R. “The Kurds: a concise handbook s.31 (IX. The Later Kıngs of Judah Hezekıah)
[6]IZADY, M. R. A.g.e. (IX. The Later Kıngs of Judah Hezekıah)
[7]IZADY, MEHRDAD R. “Bir El Kitabı KÜRTLER”, Çeviren:Cemal Atila,s,74-75,Doz yay.Istanbul
[8] Bir El Kitabı KÜRTLER,Mehrdad R. Izady,çev,Cemal Atila,s,74-75,Doz yay.Istanbul
[9] www.zirvedagcilik.org/egitimnotu2.asp?id=88
[10] www.zirvedagcilik.org/egitimnotu2.asp?id=88
[11] www.2de1net/arsiv/t-2988htmlAğrı Dağı ve http://www.igdimyo.comagrigagihtml Ağrı Dağı,Dağcılık Spor Bölümü 3. paragraf
[12] İslam Ansiklepedisi, Tarih, Coğrafya, Etnografya ve Biyografya Lugatı C.3.5.6.10 İstanbul Üniversitesi Kurulu (Leyden baskısı esas tutularak tercüme edilmiştir) (İstanbul-1951)
[13]KRAMER SAMUEL NOAH, The Deluge 205-06 Princeton Universty Pres C.2 (C,1 s,30) ve J.Oates, Babylon 1986 s,200,Thames end Hudson Inc.New York ve .(antrak.org.tr/indek.php)
[14] CAMPBELL-1992:Joseph Campbell,İlkel Mitoloji, Ankara,1993
[15] Tayfun Caymaz. Bilin ve Ütopya Aylık Bilim Kültür ve Politika Dergisi sayı 25 Temmuz 1996 s.18
İmsak | 06:22 | ||
Güneş | 07:52 | ||
Öğle | 12:55 | ||
İkindi | 15:25 | ||
Akşam | 17:48 | ||
Yatsı | 19:12 |
Takımlar | O | P |
---|---|---|
1. Galatasaray | 11 | 31 |
2. Fenerbahçe | 11 | 26 |
3. Samsunspor | 12 | 25 |
4. Eyüpspor | 12 | 22 |
5. Beşiktaş | 11 | 21 |
6. Göztepe | 11 | 18 |
7. Sivasspor | 12 | 17 |
8. Başakşehir | 11 | 16 |
9. Kasımpasa | 12 | 14 |
10. Konyaspor | 12 | 14 |
11. Antalyaspor | 12 | 14 |
12. Rizespor | 11 | 13 |
13. Trabzonspor | 11 | 12 |
14. Gaziantep FK | 11 | 12 |
15. Kayserispor | 11 | 12 |
16. Bodrumspor | 12 | 11 |
17. Alanyaspor | 11 | 10 |
18. Hatayspor | 11 | 6 |
19. A.Demirspor | 11 | 2 |
Takımlar | O | P |
---|---|---|
1. Kocaelispor | 12 | 25 |
2. Bandırmaspor | 12 | 24 |
3. Erzurumspor | 12 | 22 |
4. Karagümrük | 12 | 21 |
5. Igdir FK | 12 | 21 |
6. Ankaragücü | 12 | 19 |
7. Ahlatçı Çorum FK | 12 | 19 |
8. Boluspor | 12 | 18 |
9. Şanlıurfaspor | 12 | 18 |
10. Manisa FK | 12 | 17 |
11. Esenler Erokspor | 12 | 17 |
12. Ümraniye | 12 | 17 |
13. Pendikspor | 12 | 17 |
14. Keçiörengücü | 12 | 15 |
15. Gençlerbirliği | 12 | 15 |
16. İstanbulspor | 12 | 14 |
17. Amed Sportif | 12 | 14 |
18. Sakaryaspor | 12 | 13 |
19. Adanaspor | 12 | 7 |
20. Yeni Malatyaspor | 12 | -3 |
Takımlar | O | P |
---|---|---|
1. Liverpool | 11 | 28 |
2. M.City | 11 | 23 |
3. Chelsea | 11 | 19 |
4. Arsenal | 11 | 19 |
5. Nottingham Forest | 11 | 19 |
6. Brighton | 11 | 19 |
7. Fulham | 11 | 18 |
8. Newcastle | 11 | 18 |
9. Aston Villa | 11 | 18 |
10. Tottenham | 11 | 16 |
11. Brentford | 11 | 16 |
12. Bournemouth | 11 | 15 |
13. M. United | 11 | 15 |
14. West Ham United | 11 | 12 |
15. Leicester City | 11 | 10 |
16. Everton | 11 | 10 |
17. Ipswich Town | 11 | 8 |
18. Crystal Palace | 11 | 7 |
19. Wolves | 11 | 6 |
20. Southampton | 11 | 4 |
Takımlar | O | P |
---|---|---|
1. Barcelona | 13 | 33 |
2. Real Madrid | 12 | 27 |
3. Atletico Madrid | 13 | 26 |
4. Villarreal | 12 | 24 |
5. Osasuna | 13 | 21 |
6. Athletic Bilbao | 13 | 20 |
7. Real Betis | 13 | 20 |
8. Real Sociedad | 13 | 18 |
9. Mallorca | 13 | 18 |
10. Girona | 13 | 18 |
11. Celta Vigo | 13 | 17 |
12. Rayo Vallecano | 12 | 16 |
13. Sevilla | 13 | 15 |
14. Leganes | 13 | 14 |
15. Deportivo Alaves | 13 | 13 |
16. Las Palmas | 13 | 12 |
17. Getafe | 13 | 10 |
18. Espanyol | 12 | 10 |
19. Real Valladolid | 13 | 9 |
20. Valencia | 11 | 7 |