PİLAVOĞLU’NUN YARGILANMASI
Pilavoğlu’nun avukatlığını yapan Yılmaz Akpınar’ın, CHP Balıkesir Milletvekili Muzaffer Akpınar’ın oğlu olması, CHP’liler tarafından sürekli inkâr edilen dedikoduları destekler mahiyetteydi.
27 Mayıs Darbesi’nden sonra Milli Birlik Komitesi tarafından Bozcaada’ya sürülen Kemal Pilavoğlu, iddialara göre Orta Anadolu'dan getirttiği 130 kadar müridiyle ada ekonomisine egemen olmuştu. Pilavoğlu ölünce, tarikatın bir bölümü Nurculara bir bölümü Aczmendilere dâhil oldu ve Ticanilik sona erdi. Ama Ticaniler adı, halka irtica tehlikesini hatırlatmak gerektiğinde ‘öcü geliyor’ kabilinden kullanılmak üzere hep canlı tutuldu. Daha sonra kullanılmak üzere Aczimendiliğin de temelini oluşturdu.
KAZIM KARABEKİR’İN KİTABI
Kanunun erken dönem kurbanlarından biri, Milli Mücadele kahramanlarından merhum Kazım Karabekir’in İstiklal Harbimizin Esasları kitabını 1960’da tekrar yayımlamaya kalkan Tahsin Demiray’dı. Demiray 15 ay hapse mahkûm oldu.
Mısıroğlu, Lozan Zafer mi, Hezimet mi? adlı kitabının 1970’teki genişletilmiş ikinci baskısı yüzünden yargılandı, 1974 Affı ile kurtuldu.
Kanun, 12 Eylül 1980 darbesinden sonra çok sık uygulandı. Bu kanun dolayısıyla sağdan soldan birçok insan ceza aldı.
"Atatürk'ü sevmiyorum, sevmek zorunda da değilim" dediği için 1 yıl hapis cezasına çarptırılan er Kadir Kara ...
Regaip Kandili nedeniyle Fatih Camii'nde okunan mevlit sırasında Atatürk'ün adı geçerken yuh çektiği için gözaltına alınanların sayısı 14'e çıkmıştır. (1980)
10 Kasım Pazar günü, tüm yurtta Ulu Önder Atatürk'ü anma törenlerinin yapıldığı sırada arabasında bulunan yolculara "Bugün Atatürk'ün geberdiği gündür" diyen dolmuş şoförü adliyedeki ilk sorgusunun ardından tutuklandı. (1982)
2000'e Doğru dergisinde yayınlanan "Puttu yük oldu" başlıklı yazıda Atatürk'e hakaret ettiği iddiasıyla yargılanan Doğu Perinçek'in[1] Atatürk'ün yazdığı bazı belgelerin açıklanması istemi kabul edildi. (1987)
Eskişehir'in Hamidiye köyündeki Yunus Emre Öğretmen Okulu'nda tarih öğretmeni "gerçek laikliğin Osmanlılarda uygulandığını" savunduğu gerekçesiyle açığa alındı. (1988)
Bergama Ticaret Lisesi'nde Tarih öğretmeni Haşim Erkun hakkında yapılan suç duyurusunda Erkun'un "Vahdettin'in verdiği altınların üzerine yatan Atatürk'e, Kazım Karabekir'i idamla yargılayan zihniyete ne demeli" diyerek Atatürk'e hakaret ettiği iddia edildi. (1994)
Prof. Atilla Yayla'nın, 2006 yılında İzmir'de bir AK Parti toplantısında söylediği "Kemalizm ilerlemeden çok gerilemeye tekabül eder" sözleri nedeniyle Gazi Üniversitesindeki derslerine son verildi.[2]
Görüldüğü gibi bu kanun çıktığı günden bu güne kadar çok can yakmış, halen yakmaya devam etmektedir.
Kadir Mısıroğlu: “Atatürk’ü koruma kanunu kaldırıldığında millet aslına dönecek, aslına dönmenin karşısında en büyük engel bu kanundur. Dünyada kanunla korunan başka kim var? Kendi milletine karşı korunan adam kahraman olur mu? Adamınıza güveniyorsanız kaldırın bu kanunu, konuşalım!” Demiştir.
Nokta dergisi soruyor: Halide Edip, Kurtuluş Savaşı’nda M. Kemal’i desteklemişken savaş sonrasında şiddetle karşı çıkıyor. Neden?
Cevap:
“Uzaktan Mustafa Kemal’e yakındı, yaklaşınca uzaklaştı.” Çünkü Mustafa Kemal başlangıçta yapay bir kahramandı. Mütareke zamanında böyle bir kahramana ihtiyaç vardı. Bazı eller Mustafa Kemal’i ön plana itti. O zamana kadar Mustafa Kemal fazla bilinmeyen bir kişi olduğu için herkes M. Kemal’de görmek istediğini gördü[3].
Ayşe Hür son söz olarak şunu söylüyor: Özetle Atatürk gibi tarihi şahsiyetleri kanunla koruma fikrinin komikliği bir yana, kanun teorik düzlemde bir çeşit ‘Demokles’in Kılıcı’ işlevini görüyor ama uygulamada çok da etkili değil[4].