Haberin Kapısı
2020-06-04 21:53:18

‘Beyaz Adam’ Ektiğini Biçiyor

Sabri Gültekin

halilsivasi@yahoo.com 04 Haziran 2020, 21:53

ABD’nin soykırımcı, ırkçı baskıları karşısında bedel ödeyerek özgürlük mücadelesi veren Kunta Kinte’lere, Malcolm X’lere, Muhammed Ali’lere yeni bir isim daha eklendi: George Floyd.

Dün Kızılderililere, Zencilere, Müslümanlara hayat hakkı tanınmayan ırkçı Amerika’da bugün de değişen bir şey yok. Minneapolis’te polisin yere yatırdığı siyahi George Floyd’un “nefes alamıyorum...” çırpınışlarına rağmen boynuna diziyle basarak boğmasıyla ABD’nin kirli tarihine kanlı bir sayfa daha eklendi.

Bu insanlık dışı olay bardağı taşıran son damla oldu. “Amerikan Rüyâsı” için sömürüde sınır tanımayan ve dünyayı yangın yerine çeviren ABD kâbus dolu günler yaşıyor.

İnsanlık adına efsanevi boksör Muhammed Ali Clay’a yaşatılanları unutmadık, bunu da unutmayacağız.

Dün mücadelesiyle dünyaya örnek olan Muhammed Ali Clay’ın vefatının dördüncü yıldönümüydü. Bu vesile ile Amerika’nın ırkçılığını Muhammed Ali’nin üzerinden gözler önüne sererek, bu örnek insanı bir kez daha rahmetle yâd edelim...

EZİLMİŞLERİN GÜR SESİ, MAZLUMLARIN UMUDUYDU

1970’li yıllarda Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT), dünyanın en büyük boks maçlarını vermeye başladı. Fakat bunların içinde bir boksör vardı ki, onun yeri başkaydı. O âdeta ezilmişlerin gür sesi, mazlumların umuduydu.

Amerika’daki saat farkından dolayı maç sabahın 3 veya 4’üne denk gelir, o an geceden heyecanla beklenirdi. Siyah beyaz ve karıncalı ekranların genç spor spikeri Orhan Ayhan görüntüler eşliğinde maçı anlatmaya başlayınca âdeta nefesler tutulur, Muhammed Ali’nin zaferi için dualar edilirdi. Muhammed Ali de âdeta bütün mazlumların duasıyla devleşip “kelebek gibi uçup, arı gibi sokar” bununla da yetinmeyip “gavura vurur gibi vurup” ringi rakibine dar ederdi.

Muhammed Ali; efsane değil, gerçeğin ta kendisiydi. Zaman ilerledikçe başarıları onu yıldız, karakteri ise efsane yapacaktı.

HABEŞİSTANLI KÖLE BİLÂL GİBİ HEP HORLANDI

Hz. Muhammed(sav); hak dinin Son Peygamberi, iki cihan serveri... Hz. Ali(ra); şeksiz iman edenlerin ilk neferi... Peygamberin haydar-ı kerrâr, gayrı ferrarı... Aliyyü’l-Murtazâ’yı şâh-ı merdânı... İşte Muhammed Ali’yi bizi sırf bunun için sevdik, hiç tanımadığımız halde kendimizden bildik.

Peki kimdi bu İslâm’a bende olan, bize kendini bu kadar çok sevdiren Muhammed Ali?..

O, Ebu Cehillerin inandığı yolundan döndürmek için eziyet ettiği Habeşistanlı köle Bilâl gibi inandığından vazgeçmeyendi. O, kendine reva görülen ezâ ve cefâlar karşısında “Ehad, Ehad, Ehad...” diyerek Rabbine olan kulluğunu dünyaya haykırandı.

YANGIN YERİNE DÖNEN DÜNYAYI KURTARMANIN TEK YOLU

Cassius Marcellus Clay Jr., 17 Ocak 1942’de ABD’nin Kentucky eyaletinin Louisville şehrinde doğdu. Daha 12 yaşındayken boksla tanıştı. 1960 yılında Roma’da ağır hafif sıklette altın madalyayı alarak profesyonel oldu. 18 yaşındayken katıldığı Roma Olimpiyatları’nda altın madalya aldıktan sonra ünü giderek yayılmaya başladı. 1964 yılında 22 yaşındayken, Sonny Liston’u yenip Dünya Şampiyonu oldu.

Şampiyon, bir restorana girdi ve yemek istedi. Ancak garson kendisine servis yapılmayacağını belirtti. Bunun üzerine “Ben Amerika'yı temsil ettim ve dünya şampiyonu oldum. Bu ülke için savaştım ve bana servis yapmıyorsunuz” diyerek isyan etti. Altın madalyasını Ohio Nehri’ne attı. Bu olayın ardından ırkçılığı sorgulamaya başladı.

Kökenini araştırması sonucu, Afrikalı büyük dedelerinin Müslüman olduğunu keşfetti. İslâm dinini araştırıp “siyah-beyaz” ayrımının olmadığı, eşitliğin savunulduğu hak yolu seçti. Hiçbir zaman “Kara Müslümanlar” ifadesinden hoşlanmadı ve İslâm’ı “nefretle yanan dünyayı kurtarmanın gerçek yolu” olarak tanımladı.

İlk işi kölelik adı olan Cassius Marcellus Clay Jr.’ı değiştirmek oldu. Özgürleşmek için yeniden doğdu!.. Ve bütün küresel Firavunlara şöyle seslendi: “Ben, Muhammed Ali’yim; Allah’ın sevdiği Muhammed Ali...

İşte bu uyanıştan sonra “şeytanın askerleri” kâbus olup üzerine karabasan gibi çökmeye başladı.

BENİ HAPSE ATACAKLARMIŞ, ZATEN 400 YILDIR HAPİSTEYİZ

Vietnam Savaşı’na (1 Kasım 1955-30 Nisan 1975) asker olarak çağrıldığında “Vietnamlılar bana hiçbir kötülük yapmadılar ki onlarla savaşayım” diyerek savaşa katılmayı reddeden Muhammed Ali, bu nedenle 5 yıl hapis ve 10 bin dolar para cezasına çarptırıldı. “Benim halkımın gerçek düşmanı burada, Amerika’da... Beni hapse atacaklarmış, zaten 400 yıldır hapisteyiz” sözleriyle “haydut beyaz adamları” çileden çıkardı!.. Lisansı iptal edildi, dünya şampiyonluğu alındı, pasaportu iptal edildi, telefonları dinlendi, tüm mal varlığına el kondu. Dava süresince maddi sıkıntılar yaşadı ve iflas ettiğini açıkladı. Ailesinin yardımı ve üniversitelerde yaptığı konuşmalarla geçimini sağladı.

*

Muhammed Ali haklıydı... Kızılderilileri soykırıma tabi tutan “haydut beyaz adamlar” bu “siyah adam”ın haklılığını defalarca ispatladı!.. Nereye özgürlük, adalet getireceğiz diye adım atsalar sömürü, gözyaşı ve ölüm hiç eksik olmadı. Ölüm tarlasına dönen Vietnam’da manzara neyse daha sonraki yıllarda Afganistan’da, Irak’ta, Suriye’de de benzerleri yaşanacaktı.

Muhammed Ali için mücadele yeni başlıyordu!.. Çok sevdiği boksa 1967’den 1970’e kadar ara vermek zorunda kaldı. Bu dönemde Malcolm X’le tanışıp, kadim bir dostluğun temellerini attı.1970 yılında açtığı temyiz davasını kazanıp yeniden ringlere döndü.

BÜTÜN ZAMANLARIN EN İYİSİ OLARAK TARİHE GEÇTİ

1971’de Joe Frazier ile “asrın maçı”na çıktı ve profesyonel boks kariyerinde ilk defa kaybetti. Ardından çenesinin kırıldığı maçta Ken Norton’a sayı ile yenilince, herkes kariyerinin bittiğine vehmetti.

Fakat o azmedip art arda unvan için rakip olan boksörleri birer birer devirdi. Ve çenesini kıran Ken Norton’i de yenip rövanşı aldı. 1973’te önce Joe Fraizer ile arkasından da George Foreman’la yaptığı maçları  nakavtla kazandı. 1974’te Foreman’ı nakavt edip, hak ettiği unvanı Floyd Patterson’den sonra tekrar elde eden ikinci boksör oldu.

1978’de Leon Spinks’e yenilip ardından aynı yıl rakibini yenince “Dünya Şampiyonluğu’nu 3 kez elde eden ilk boksör” unvanıyla erişilmesi güç bir zirveye ulaştı.1978’de boksu şampiyon olarak bırakan Muhammed Ali, sonra parkinson hastalığına yakalandı. Profesyonel döneminde sadece 5 kez yenilen, Olimpiyat ve Dünya Şampiyonu olan Muhammed Ali, 36 yaşına kadar bütün şampiyonlar için tek isim olmayı başardı ve 37’si nakavt olmak üzere 56 maç kazandı.

Muhammed Ali Clay, ringlerde 20 yıldır ağzından düşürmediği “Bütün Zamanların En İyisiyim” sözünü ispatlayarak bir efsane oldu.

MÜSLÜMANLARLA BİRLİKTE MAZLUMLARIN VE MAĞDURLARIN SESİ OLDU

Yeni nesil onu 1996 Olimpiyatları’nda Parkinson hastalığı nedeniyle elleri titreyerek yaktığı Olimpiyat Meşalesi’yle tanıdı. Oysa 1960’larda ve 1970’lerde Muhammed Ali; ırkçılık, politika, din ve boks arenalarında Amerika ve bütün dünyada zihinlere damgasını vurmuş büyük bir şahsiyetti.

74 yıla sığdırdığı büyük mücadelesinin yanında, İslâm mesajını barış dini olarak yayan iyi niyet elçisi olarak bir hayat sürdü. Son nefesini verdiği 3 Haziran 2016’ya kadar hep Müslümanlarla birlikte mazlumların ve mağdurların da sesi oldu.

Hayatı filmlere, çizgi romanlara, kitaplara konu oldu. Vietnam bataklığına gömülen Amerika, Sylvester Stallone’nin oynadığı Rambo film serisi ile cinayetlerini dünyaya kahramanlık olarak lanse etti. Fakat gerçek kahraman Muhammed Ali’ydi.

Hollywood, Rocky serisiyle Rocky Balboa isminde hayali bir Dünya Ağır Sıklet Boks Şampiyonu üretti. Oysa Muhammed “Ali”, hayal değil gerçekti. Dünyada izlenme rekorları kırdı.

*

ABD ve Batı dünyasının ırkçılığını kınıyor, vefatının dördüncü yılında Muhammed Ali’yi bir kez rahmetle yâd ediyoruz. Rûhu şâd olsun.

***

BENİM HALKIMIN GERÇEK DÜŞMANI BURADA,  AMERİKA’DA

ABD, Vietnam Savaşı için Muhammed Ali’yi askere çağırdığında o şu sözleriyle tarihe not düştü:

“Louisville’de insanlar hâlâ pis zenci diye çağırılıp, köpek muamelesi görüyorken ve en basit haklarından bile mahrumken benden üzerime bir üniforma geçirip 10000 mil ötedeki bir ülkede bomba atıp kurşun sıkmamı nasıl beklerler?

Hayır, 10000 mil öteye gidip beyaz köle efendilerinin beyaz olmayan başka bir millet üzerine baskı kurmalarına, onları öldürmelerine, evlerini yakmalarına yardımcı olmayacağım. Gün böyle kötü işlerin sona ermesinin günüdür. Böyle bir tavır içinde bulunmanın bana milyonlarca dolara mal olacağını söylediler. Ama daha önce de söyledim ve yine söylüyorum. Benim halkımın gerçek düşmanı burada, Amerika’da.

Kendi özgürlüğü, kendi adaleti ve eşitlik için savaşan o insanları köleleştirmede kullanılan bir maşa olmayacağım. Dinimi, halkımı ve kendimi küçük düşüremem. Eğer bu savaşın benim 22 milyonluk halkıma özgürlük ve eşitlik getireceğini düşünseydim kendim gidip orduya katılırdım. Kendi inandığım değerler için direniyorum. Kaybedecek hiçbir şeyim yok. Beni hapse atacaklarmış, ne olmuş sanki? Zaten 400 yıldır hapisteyiz.”

***

İLK DEFA BEYAZ BİR LİDER BENİ KUCAKLADI

Millî Nizam Partisi’nin kurucularından olan MSP’li Devlet Bakanı Hasan Aksay, Muhammed Ali’yi Türkiye’ye davet etti. Muhammed Ali de, daveti 28 Eylül’de Ken Norton’la unvan maçından sonra “zaferimi Türkiye’deki Müslümanlarla kutlayacağım” diyerek kabul etti.

Norton, Muhammed Ali’nin en dişli rakibiydi. İlk maçlarında Muhammed Ali’yi sadece yenmekle kalmamış bir de çenesini kırmıştı. Çok çekişmeli geçen maçı Muhammed Ali kazandı. İlk tebrik telgrafı gönderenlerden birisi Türkiye Cumhuriyeti Başbakan Yardımcısı Necmeddin Erbakan’dı.

Muhammed Ali, Londra aktarmalı olarak 1 Ekim 1976 Cuma günü sabaha karşı İstanbul Atatürk Havalimanı’na indi. Havalimanında büyük bir kalabalık ve dönemin Millî Selamet Partisi Genel Başkanı Necmeddin Erbakan tarafından karşılanan Muhammed Ali, burada kendisini bekleyen binlerce kişiyle birlikte Sultanahmet Camii’ne gidip Cuma Namazı kıldı.

Daha sonra Ayasofya Camii’ni de (müze) gezen Muhammed Ali, burada yaptığı açıklamada, “İlk defa beyaz bir lider beni kucakladı” sözleriyle herkesi duygulandırdı. Boyalı basın bu ziyarete yeterince ilgi göstermese de büyük kalabalıklar onu her zamanki gibi bağrına bastı.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.