Haberin Kapısı
2017-02-26 00:18:40

Erbakan’dan Hükümete Kerhen Destek

Sabri Gültekin

halilsivasi@yahoo.com 26 Şubat 2017, 00:18

1923’ten günümüze 94 yıl geçti ve bu süre zarfında Türkiye Cumhuriyeti tamı tamına 65 hükümet gördü. İçimizde ve çevremizde kriz hiç eksik olmadı. Rejim tartışmaları, kuvvetler ayrılığını oluşturan yasama, yürütme, yargı organları arasındaki yetki ve güç savaşları alevlendikçe ülke yangın yerine döndü.

30 Kasım 1923’te başlayan İsmet İnönü, Fethi Okyar, Celal Bayar, Refik Saydam, Şükrü Saracoğlu, Recep Peker, Hasan Saka ve Şemsettin Günaltay’ın başbakanlığındaki CHP’nin 27 yıllık Tek Parti diktası 14 Mayıs 1950’de Adnan Menderes’in gerçekleştirdiği “beyaz ihtilâl” ile yıkılarak, Türk siyasetinde yeni bir dönemin kapıları aralanmış oldu. Her ne kadar yaşanan 67 yıllık süreç içinde, 27 Mayıs 1960, 12 Eylül 1980 darbeleri, 12 Mart 1971, 28 Şubat 1997, 27 Nisan 2007 muhtıraları, 22 Şubat 1962, 20 Mayıs 1963, 20 Mayıs 1969, 9 Mart 1971 ve 15 Temmuz 2016 darbe girişimi ve ayaklanmaları ile demokrasi askıya alınarak kesintiye uğratılmaya çalışılsa da, ülke her defasında tekrar 1950’deki “fabrika ayarları”na dönmeyi başardı.

Türk siyaseti bu uzun yolculukta birbirinden enteresan simaların geçit merasimine sahne oldu. Siyasetin kâh düşündüren, kâh tebessüm ettiren, kâh ağlatan bu figürleri yakın tarihin sayfalarındaki yerini aldı. “Bir dokun bin âh işit” kabilinden olacak amma, yine de unutanlar için hatırlatmakta, bilmeyenler için ise not düşmekte fayda var. Memleketin yaklaşık bir asırlık kaderini çizen siyasi aktörlerin seyir defterine şöyle bir göz atalım; bakalım bizi ne gibi sürprizler karşılayacak…

Menderes, Tek Parti’ye karşı

İsmet İnönü’nün iktidarını 22 Mayıs 1950’de elinden alan Demokrat Partili Adnan Menderes, CHP’nin sert muhalefet karşısında, “Allah düşmanımı bile böyle bir muhalefetle karşılaştırmasın. Bütün seçimlerde mağlup olurlar, yine de ‘memleket bizimledir’, derler” isyanıyla Tek Parti’nin ruh halini ortaya koydu. “Balyoz” ve “Şalcı” nâmıyla ünlenmeye namzet CHP’li Nihat Erim’in kürsünün önündeki kalabalığı görünce hızını alamayarak, “Türkiye’yi küçük Amerika yapacağız!..” vaadi karşısında çıtayı yükselten Adnan Menderes, “Her mahallede bir milyoner yaratacağız” sloganıyla rakibine büyük bir siyasi hezimet yaşattı.

Değişen bir şey yok; CHP hâlâ aynı CHP!..

İktidarın şehvetli rüzgârını defalarca arkasına alan Menderes’in aday seçimlerinde, “Odunu bile aday göstersem seçtiririm” iddiası Millî Şef İnönü’yü iyice çileden çıkarttı. İnönü, 1957 seçimleri sonrası İçişleri Bakanlığı koltuğuna oturan Namık Gedik’i “kütük bakan” ilân etti. 27 Mayıs’ın ayak seslerinin yükseldiği dönemde, gidişatı keyifle izleyen İnönü, “Sizi ben bile kurtaramam…” diyerek Cemal Gürsel başkanlığındaki komitenin Menderes ve arkadaşlarının boynuna geçirdiği yağlı urgana engel olmadı. 1960 Darbesi ile Adnan Menderes dönemi elim bir şekilde kapandı. Türk politikasında eski sayfa tekrar açıldı; sahnenin yıldızı yine Millî Şef İsmet İnönü’ydü. CHP hâlâ aynı CHP’ydi; hem millete, hem de siyasi rakiplerine kök söktürmeye devam etti.

Kadayıfın altı bir türlü kızarmadı!..

Cemal Gürsel, İsmet İnönü, Suat Hayri Ürgüplü, Süleyman Demirel, Nihat Erim, Ferit Melen, Naim Talu, Bülent Ecevit, Sadi Irmak’ın başbakanlığında sivil ve askeri vesayetli yıllar birbirini kovaladı. Siyasetin aktörleri değişti…

Süleyman Demirel’in Adalet Partisi, 1979 yılında yapılan milletvekili ara seçimlerinden birinci parti olarak çıktı. Fakat tek başına hükümet kurmak için yeterli sayıya ulaşamadı. Bunun üzerine Millî Selamet Partisi Genel Başkanı Necmeddin Erbakan ve Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Alparslan Türkeş’in desteğine ihtiyacı vardı. Onlar da ülkenin istikrarı için gönülsüz de olsa Demirel’e destek verdi.

12 Kasım 1979 tarihinde Süleyman Demirel başbakanlığında “43. Kerhen Milliyetçi Cephe Hükümeti” kuruldu. Süleyman Demirel başbakanlığındaki hükümeti dışarıdan “kerhen” destekleyen Millî Selamet Partisi Genel Başkanı Necmeddin Erbakan, zaman zaman kadayıf tepsili basın toplantısı düzenleyerek, “Kadayıfın altı kızarmadan bu hükümeti uzaklaştıracak olursanız, bu zihniyet milleti aldatmanın yine bir fırsatını bulacaktır. Onun için kadayıfın altının kızarmasını bekleyeceğiz” diyerek kadayıfın altı kızardığında desteğini çekeceğini imâ etti. 12 Eylül 1980 Darbesi’ne kadar ne kadayıfın altı kızardı, ne de Erbakan hoca desteğini çekti.

Siyasi liderler “zorunlu tatil”e çıkartılıyor

Amma velakin “binaenaleyh” esleriyle sık sık siyasi yol kazasına sebep olan Demirel, Kenan Evren paşanın “Netekim 61 Anayasası bize bol geldi. 12 Eylül’e bu bolluk içinde oynaya oynaya geldik” sözleriyle bir döneminin daha kapandığını anladı. Postallarını giyerek sivillerin arasına dalan kudretli paşa Kenan Evren, âdeta bir “tiran” edasıyla Süleyman Demirel ve Bülent Ecevit’i Gelibolu Hamzaköy’e, Necmeddin Erbakan ve Alparslan Türkeş’i ise İzmir Uzunada’ya zorunlu tatile(!) gönderiyordu. İdamları eleştirenleri, “Asmayalım da besleyelim mi?..” diyerek sert bir dille azarlıyordu. Gözaltına alınanlara copla tecavüz edildiği şikayetleri üzerine askeri yönetimin başbakanı Turgut Sunalp ise, “Niye cop kullansınlar, taş gibi delikanlılarımız var!..” çıkışıyla Kenan Evren’den aşağı kalmıyordu.

Satarııım, sattırmaaam polemiği!..

12 Eylül döneminin kapanış sahnesinde rol alan Halkçı Parti Genel Başkanı Necdet Calp ve ANAP Genel Başkanı Turgut Özal, dönemin en etkili sihirli kutusu televizyonda Boğaz Köprüsü üzerinden polemiğe giriyor. Calp’ın “sattırmaaam”, Özal’ın “satarııım” replikleri arasında yeni bir dönem başlıyor. Adnan Menderes’ten sonra ülke yine siyasi, ekonomi ve sosyal alanlarda büyük bir sıçrama gerçekleştiriyor. Türkiye, “İcraatın İçinden”le Özallı yıllarla tanışıyordu…

Şark kurnazı Demirel yine oyun peşinde!

Turgut Özal’ın 1989’da Cumhurbaşkanı olmasıyla birlikte Yıldırım Akbulut ve Mesut Yılmaz’ın başbakanlığında yalpalama dönemine giren ANAP’ın altındaki iktidar koltuğunu kapmak için şark kurnazlıklarına başvuran Süleyman Demirel, siyasi yasağının kalkmasıyla birlikte emanetçi Hüsamettin Cindoruk’a inceden inceden göndermede bulunarak, “Kendim için bir şey istiyorsam namerdim” diyor. İlk fırsatta da yedeğine Erdal İnönü’yü alarak 1991’de başbakanlık koltuğuna tekrar oturuyor.

“Dün dündür, bugün bugündür” sözünü her fırsatta icra eden, meşhur fötr şapkasına el koyan vatandaşa, “Binaenaleyh şapkayı kaptırmam” diyerek aman vermeyen Demirel, 6 defa bırakmak zorunda kaldığı makama 7. defa gelmenin keyfini yaşıyordu.

Tansu Çiller’in gafları siyaseti yumuşattı!..

17 Nisan 1993’te Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ani vefatıyla birlikte Süleyman Demirel’e 9. Cumhurbaşkanlığı’nın yolu açıldı. Demirel’in koltuğunu Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk ve tek kadın başbakanı unvanını elinde bulunduran Tansu Çiller hanımefendi doldurdu. Ustası Demirel kadar nüktedanlık sergileyemese de, “Cenab-ı Allah’ı size emanet ediyorum”, “Mesut Yılmaz iktidarsızdır”, “Bu bacınız sizi (Sivas) il yapsın mı?..”, “Çekin milletin elinden cebinizi” gibi birbirinden ilginç gaflarıyla Türk siyasetine renk kattı.

Yarın devam edelim inşaallah.

***

Bugün vefatının 6. sene-i devriyesini yâd ettiğimiz Millî Görüş Lideri Prof. Dr. Necmeddin Erbakan hocayı bir kez daha rahmetle anıyoruz.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.