THE CLASH OF CIVILIZATIONS-CIVILIZATIONS AT WAR-THE RIVALRY OF CIVILIZATIONS
Huntington SSCB dağıldıktan sonra ideolojik kamplaşmaya dayalı rekabetin bittiğini onun yerini kimliklere dayalı çatışmanın alacağını söylüyor. Yeni rekabet değerlerinin kimlik değerleri olduğunu dil, din, tarih gibi ögelerden kaynaklandığını, hiç kimsenin aslından kaçamayacağını kendisi gibi olması gerektiğini söylüyor. Biz bu değerlerin liderlik, ideoloji, kültür gibi sosyal ve psikolojik araçlarla şekillendiğini ilave etmiş, kendi milli kimlik değerlerimizden utanmamamız gerektiğini ifade etmiştik.
Daha önce Batı dünyasında uluslararası rekabete konu olan değerleri; İngiltere’nin 1860’lı yıllardaki Başbakanı Lord Palmerston, dünya diplomasisini derinden etkileyen şu sözü olmuştur; "İngiltere’nin ebedi dost ve düşmanları yoktur, değişmez çıkarları vardır." Aslında bu söz bir hedef değil sonuçtur. Batı dünyası 15. Yüzyıldan beri Uzakdoğu’yu, Pasifik ada halklarını, Avustralya’yı, Keşfedildiği günden itibaren Amerika kıtasını ve Afrika’yı yağmalamıştır.
Amerika kıtasında Peru-İnka ve Meksika-Aztek medeniyeti Batılılar tarafından imha edilen medeniyetlerden sadece ikisidir. Endülüs Emevî İslâm Medeniyeti, güney Avrupa’da yağmalandıktan sonra imha edilen Osmanlı Balkan medeniyeti, yıkılmış ve Güney Avrupa’dan çekilmiştir. Osmanlı İslâm Medeniyeti, topyekûn imha edilemeyince önce “ilkel-geri” “çağdışı yaftası” ile yaftalanmış, bu sıfat tutmayınca “asimile” yoluyla başkalaştırılmaya çalışılmaktadır. Bugün Anadolu’da ayakta kalan yapı “görüldüğü gibi” büyük ölçüde dejenere edilip devşirilmiş, engellenmiş, iddialarını kaybetmiş bir posa medeniyettir. Batının bilgisizce ve irfandan yoksun hamleleri ile mukayese edildiğinde Moğol istilaları bunların öfkesi yanında ufak kalır; zira Moğol istilâsı, bütün İslâm dünyasını kuşatmadığı gibi, Moğol Hakanlarından birçoğu İslâm medeniyetinin içinde erimiş ve hatta İslam medeniyetinin egemenliğine girmiştir.
Batı medeniyeti bütün kıtalardaki antik/köklü medeniyetleri yok etmiş, Huntington’un ifadesi ile toplam 24 medeniyetten kala kala 8 medeniyet kalmıştır.[1]
Kimi batılı yazarların ifade ettiği “batının yükü kavramının” aslı astarı yoktur. Batının temel güdüsü sömürgecilik ve yerli halkları yokluğa mahkûm ederek imha etmek olmuştur. İngiliz tarihçi Stuart Laycock"un[2], dünya üzerindeki 200 ülkeden sadece 22 tanesi İngiliz işgaline ya da saldırısına uğramadı. Bunun nedeni o 22 ülkede İngiliz çıkarlarına yarar bir şey olmamasıdır.
Britanya Başbakanı Winston Churchill’in 2. Dünya Savaşı esnasında Avam Kamarası’nda ifade ettiği ‘Bir damla petrol, bir damla kandan daha kıymetlidir.’ Sözünün tükürüğü kurumamıştır.
Batı askeri üstünlüğe dayalı ‘kan ve imha medeniyetidir’ “hâkimiyet kavramı çıkara endekslidir!” Çıkarı hedef alan bir yapının ebedi dostluklar kurması insanlığa bir vaatte bulunması mümkün değildir.
Batılı düşünür, Bernard Shaw. “Kan kokusu almış bir köpek balığından daha tehlikelisi, petrol kokusu almış Amerikan emperyalizmidir…” diyor. Bu söz sadece Amerika için geçerli değildir. Bütün batı aynı yapıdadır.
“Batı demek”, her şeyden önce menfaat demektir. Avrupası da, Amerika’sı da, uygarlığı, insan haklarını, bildiri ve yasaları sırf kendi çıkarlarına göre düşünür ve uygular.” İkiyüzlülük ve aldatmaca” diplomatik maharet olarak takdim edilir.
Huntington’un sunduğu kimlik üzerinden siyaset yapmak, ideolojik kamplaşmadan daha üst aşamayı temsil etmektedir. Batının bunu yapabilmek için bir kimliğinin olması lazımdır! Batının kimliği var mıdır? Önce bu soruyu sormak gereklidir!
Batının kimliği; “Yunan aklı, Roma nizamı ve Hıristiyan ahlâkından” mülhem Batı Medeniyeti güdücüsü Yahudi/Siyonist entrikalar ile birleştirilmiş, Tavistock Institute projeleriyle her gün kimlik değerlerinin çıkış noktasını kaybetmektedir. Satanist cinnet toplumu haline gelmiştir. Taraftarlarının batı medeniyetini, “global-küresel-evrensel kültür” sloganlarıyla temize çıkarmaları mümkün değildir. Kendisine direnen ahlaki değerleri daha aşkın unsurlar içeren Doğu ve İslam Medeniyetini imha etmeye veya tahakküm altına almaya “ilkel-geri” olarak tanımlamaya çalışmaları boşunadır. Başarılı olmaları için sadece askeri güç ve kapasite açısından üstün olmaları yetmez, medeniyet değerleri açısından da üstün olmaları gerekir. Bu olmadığına göre sonlarının Moğollar gibi olması mukadderdir. Huntington’un batı felsefesine ve uluslararası siyaset okumalarına kazandırdığı kimlik üzerinden politika üretmek bir üst değeri ifade etmektedir. Ancak bunu yapabilmesi için Batı medeniyetinin bir kimliğinin olması lazımdır. Sorun tamda budur. Kral çıplaktır: Batı medeniyetinin kimliği yoktur.
SUAT GÜN
[1] Maya, İnka, Aztek, Osmanlı, Hind, Çin, Japon, Mısır, Afrika, Avustralya, Güneydoğu Asya, Pasifik’te Endonezya, Malezya, Yeni Gine yıkılan medeniyet merkezleridir.
[2] "All the Countries We"ve Ever Invaded: And the Few We Never Got Round To" (İşgal Ettiğimiz Tüm Ülkeler: Ve Vakit Bulamadığımız Pek Azı) adlı kitabındaki anlatıma göre…