7 Ekim 2023’ün üzerinden 730 gün geçmiş... Dile kolay kesintisiz yağmur gibi yağdırılan bombaların altında tam 730 gün. Filistinli mücahitlerden oluşan İzzeddin el-Kassam Tugayları, dünyanın en büyük açık hava hapishanesine çevrilen Gazze’de uygulanan zulme karşı nefes alabilmek için başlattığı “Aksa Tufanı” direnişi siyonist İsrail’i çıldırttı.

Gazze’de 360 kilometre kareye hapsettiği 2 milyon 375 bin Filistinliye karşı asimetrik saldırıya geçen İsrail öyle bir canileşti ki, yeryüzü böyle bir zulme ilk defa şahit oldu. Bırakın binaların, okulların, hastanelerin, ibadethanelerin bombalanmasını; sniperlerin erkekleri testis ve beyinlerinden, kadınları rahmine yeni düşmüş ceninlik evresindeki evlatlarıyla birlikte katletti, hâlâ da katletmeyi sürdürüyor.

Biz bugünü konuşuyoruz, fakat Filistin’de zulüm 9 Aralık 1917’de İngiliz işgaliyle başladı. Ve bu tarihten itibaren kan ve gözyaşı hiç dinmedi.

Küfür tek millettir”i açık açık ikrar eden Batı(l) devletler, vatanı için canını ortaya koyan İslâmî Direniş Hareketi’ni (HAMAS) utanmadan sıkılmadan “terörist” ilan ederken; 1948’den beri Orta Doğu’nun kalbine bir hançer gibi saplanan, Filistinlilere hayat hakkı tanımayan, işgale, ilhaka, katliama, kana, zulme, soykırıma doymayan siyonist İsrail’e tek kelime etmiyor.

TRUMP İNSAN ÜSTÜ GAYRET SARFEDİYOR!..

Birleşmiş Milletler’in (BM) kuruluşunun 80. Yıldönümü vesilesiyle 23 Eylül’de New York’taki Birleşmiş Milletler Genel Merkezi’nde toplanan üye 193 ülkenin temsilcilerinin ana gündemi Gazze’ydi. Müslüman liderler, 6 Aralık 2017 tarihinde insanlığın ortak mirası Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilân ederek “Yüzyılın Kirli Planı”na imza atan goygoycu ABD Başkanı Donald Trump’ın etrafında toplanarak akan kanı durdurması için “medet” diledi.

Megaloman Trump şimdiye kadar insan üstü(!) bir gayret göstererek sözde 7 savaşı (Tayland-Kamboçya, Kongo-Ruanda, Mısır-Etiyopya, Kosova-Sırbistan, Hindistan-Pakistan, Azerbaycan-Ermenistan, İsrail-İran) bitirmişti(!) ya, şimdi dünyanın en asimetrik 8. savaşı (Filistin-İsrail) için bütün Orta Doğu liderlerine övgüler yağdırdıktan sonra, talimatlar vererek kollarını “barış” için sıvadı. (Artık Nobel Barış Ödülü’nün number one adayı ABD Başkanı Donald Trump! Üstelik bu ödülü kendi adına değil, dünyayı Cehenneme çeviren ülkesi adına istiyor.)

Müslüman liderleri uğurlamasının akabinde soykırımcı İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’yu Beyaz Saray’da kabul eden Trump, aldığı direktifler doğrultusunda 20 maddelik “Gazze Planı”nı basın toplantısıyla dünyaya duyurdu.

Bazı analistler aksini iddia etse de, dünyayı ABD’nin ABD’yi ise siyonist diaspora ve lobisinin yönettiğini gözler önüne seren kulağı kurşunlu Trump, Filistin Kasabı “Bibi” Netanyahu ve paydaşlarının en büyük destekçisi olduğunu bir kez daha teyit etti. Ve vatanı Gazze’yi canı pahasına savunan HAMAS’a, “ya bu planı kabul edip teslim olursunuz, ya da Cehennemi daha şiddetli yaşarsınız...” tehdidiyle 6 Ekim Pazartesi saat 01.00’e kadar mühlet verdi.

MISIR’DA “GAZZE PLANI MASASI” KURULDU

Mühlet bitmeden Mısır’da 6 Ekim Pazartesi günü kurulan “Gazze Planı Masası”nda dolaylı müzakerelere ABD arabuluculuğunda başlayan Katar’daki İsrail saldırısından sağ kurtulan HAMAS Siyasi Büro Üyesi ve Müzakere Heyeti Başkanı Halil el-Hayye, İsrail Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer ve Şin-Bet yetkililerinden oluşan heyet, ilk etapta esir takası ve İsrail’in geri çekilmesi gibi hususları görüştükten sonra bir sonraki aşamaya geçecek. Dünyanın gözü, kulağı Mısır’daki heyetlerde. Bakalım önümüzdeki günlerde Trump’un “Gazze Planı” nerelere evrilecek...

Tekrar “Barış Havarisi” Trump’un tehditlerine dönelim... Bre gafil, Filistinliler zaten 1947’den beri bir taraftan kana susamış katil sürülerinin saldırısı altında inim inim inlerken, diğer taraftan özellikle sizin verdiğiniz bombalarla “Cehennem”i yaşıyor. Tam 77 yıldır, “her gün bin kere ölmektense, vatanımız için bir kere ölürüz”ü yeğliyor.

Sunduğunuz “Gazze Planı’nın, 7 Ekim 2023’ten beri attığınız 100 bin tondan fazla bombalarınızla, dünyanın en iyi donanımlı askeri gücünüzle, süper teknolojik imkânlarınızla yenip yok edemediğiniz HAMAS nezdinde bütün Filistinlileri vatansızlaştırıp, köleleştirmekten başta bir amacı olmadığı gayet açık.

Neymiş efendim!..

700 kilometrelik “tünel savaşı”yla katil sürülerinin bütün planlarını bozan HAMAS barış için hemen silah bırakıp, beyaz bayrak sallamalıymış...

Hiçbir şart öne sürmeden elindeki bütün rehineleri hemen bırakmalıymış...

Orta Doğu’yu ve Irak’ı kana bulayan dönemin İngiliz Başbakanı Tony Blair, Gazze’ye barış getirecek “Gazze Uluslararası Geçiş Yönetimi” (GİTA) adı verilecek üstün siyasî ve hukukî yetkilere sahip teknokratlar oluşumun başında yer almalıymış...

Yeniden inşa adı altında, vatanları için canlarından olan yüzbinlerce masum insanın kanının akıtıldığı dünyanın en büyük mezarlığı Gazze, Trump’un “Orta Doğu Rivierası Projesi”yle ihya edilmeliymiş...

Vesaire... Vesaire...

Bu ne demek?.. İki devletli çözümü, özgür Filistin’i rafa kaldırıp, Filistinlileri kendi topraklarında “köleleştirilme planı” demek. Fakat İsrail’e bütün dünya teslim olsa, Filistinliler asla teslim olmaz. Bu da böyle biline.

İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜM İÇİN HÂLÂ BİR UMUT VAR

Kan ve gözyaşlarının sel olduğu, açlık, susuzluk, hastalık ve ölümün kol gezdiği bir ortamda “Gazze Planı” hepten yok sayılıp çöpe mi atılmalı?!.. Kesinlikle hayır. Planın açıklanması üzerine zaten HAMAS da esirlerin tamamını serbest bırakacağını, müzakerelere hazır olduğunu salık vererek diplomatik bir yaklaşım sergiledi. Fakat buna karşılık beklenen nedir?.. Siyonist İsrail’in derhal ateşkes ilan edip, Gazze başta olmak üzere Batı Şeria’da işgal ve ilhak ettiği topraklardan çekilmesidir. Bu da yetmez, savaş ve soykırım suçu işleyen caniler Uluslararası Adalet Divanı önünde hesap verip, işledikleri suçların bedelini ödemelidir.

Şayet arka kapı diplomasisi 7/24 işletilerek, karşılıklı adımlar atılırsa “iki devletli çözüm” için hâlâ bir umut var. Aksi takdirde sadece Filistin’de değil, bütün Orta Doğu’da kan ve gözyaşı atmaya devam eder.

*

Gazze Planı”na duygusal olarak yaklaşıp, “yeter artık, insanlar ölmesin” demek pekâlâ normal bir yaklaşım olabilir. Fakat terazinin bir de öteki kafesi var. Gazze’de taş üzerinde taş, omuz üzerinde baş bırakmayarak soykırım suçu işleyen aynı zamanda Yemen’i, Lübnan’ı, Suriye’yi, İran’ı, Tunus’u, Katar’ı bombalayarak; tıpkı Gazze’de olduğu gibi, tıpkı Batı Şeria’da olduğu gibi binlerce masum sivili katleden katil İsrail’e bir tane bile yaptırımdan bahsedilmemesi, hangi adalete, hangi vicdana sığar. Bu sığsa sığsa sizin gibi insanlıktan nasibini almamış “belhûm adal”ların vicdanına(!) sığar.

Dün uyduruk gerekçelerle Irak Başbakanı Saddam Hüseyin’i, Libya Lideri Muammer Kaddafi’yi, Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursî’yi hunharca katledenler; bugün neden Suriye’nin devrik Cumhurbaşkanı katil Beşşar Esed ve Filistinlilere soykırım uygulayan barbar Gazze Kasabı Binyamin Netenyehu’yu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) yargılayarak “adalet”i tecelli ettirmiyor.

Zulüm ile âbâd olanın âkıbeti berbat olur. Ve dahi unutulmamalı ki, bu zalimlerin cezası yarına kalır, amma velâkin yanına kalmaz.

SOYKIRIMIN BİLANÇOSU ÇOK AĞIR

Diğer taraftan ise Nobel Barış Ödülü almaya soyunan ve Gazze’de derhal ateşkes talimatı veren “barış elçisi” Trump’a rağmen 140’a yakın hava ve topçu saldırısı gerçekleştiren İsrail son iki günde 97 masumu katledip, çoğu çocuk ve kadın olmak üzere yüzlerce Filistinliyi yaraladı.

Soykırımcı İsrail, 7 Ekim 2023’ten beri aralıksız sürdürülen saldırılarda toplamda 21 bini çocuk, 12 bin 700’ü kadın olmak üzere 76 bin 978 sivili katlederken, 170 binden fazla insanda tedavisi zor fizikî ve travmatik yaralar açtı. 12 bini aşkın hamile kadın gıda ve yetersiz beslenme nedeniyle düşük yaparken, 159’u çocuk olmak üzere 463 kişi ise açlık ve yetersiz beslenme nedeniyle yaşamını yitirdi. 1670 sağlık ve 140 sivil savunma personeli ile 254 gazeteci ve medya çalışanı hayatını kaybetti.

Yüz binlerce Filistinli hâlâ enkaz yığınları arasında barınaksızlık, hastanesizlik, ilaçsızlık, doktorsuzluk, açlık ve susuzluk ablukası altında hayatta kalma mücadelesi veriyor.

***

***

KÜRESEL SUMUD FİLOSU İNSANLIĞIN İZZETİNİ KURTARDI

Gazze için ateşkes umudu devam ederken, Küresel Sumud (Filistin direniş kültüründe önemli bir kavram olan SUMUD, Filistinlilerin kendi topraklarında kalma, köklerinden kopmama, baskı ve işgale karşı günlük yaşamlarını sürdürme kararlılığını ifade eder. Bu sadece fizikî bir direniş değil, aynı zamanda varoluşu, direnci, kararlılığı, sebatı, sabrı ve köklerine bağlı kalmayı simgeler) Filosu’nun etkisini unutmamak gerekir. Küresel vicdanın sesi olmak için 46 ülkeden yola çıkan dinleri, dilleri, renkleri, milletleri, meşrepleri, devletleri farklı; vicdanları aynı 497 aktivistten oluşan Küresel Sumud Filosu, bütün engellemelere rağmen Gazze’deki soykırımı durdurmak, insanî yardım ulaştırmak için yelken açtı.

HAYDUTLUKLARINI BİR KEZ DAHA TESCİL ETTİLER

Filo, Akdeniz’de uluslararası sularda seyrederek Gazze’ye doğru ilerlerken 1 Ekim’de “Küresel Korsan” haydut İsrail askerlerinin saldırısına uğrayarak derdest edildi. Uluslararası hukuku hiçe sayan korsanlar 31 Mayıs 2010 tarihinde “Rotası Filistin, Yükü Özgürlük” olan Mavi Marmara gemisindekilere uyguladığı barbarlığı, 1 Ekim’de de Küresel Sumud Filosu’yla yola çıkıp Gazze’ye umut olmak isteyen aktivistlere uyguladı.

Dünya bir kez daha İsrail’in haydutluğuna şahit oldu. Alıkoyduğu yüzlerce kişiyi ellerini kollarını bağlayarak Aşdod Limanı’nda karaya indirip, yıllarca Filistinlileri tuttukları zindanlara kapattı. Aktivistleri 3 gün boyunca; güneşin altında bekleterek, anadan üryan soyundurarak, psikolojik ve fiziki işkence uygulayarak, üzerlerine köpekleri saldırtarak, zorla İsrail bayrağı öptürterek, ters kelepçe vurarak, uykusuz bırakarak, ibadet etmelerini engelleyerek, kadınların mahrem yerlerine ve başörtüsüne el uzatarak, darp ederek, aç ve susuz bırakarak Nazi Kampları’ndakinden daha beter insanlık dışı muamelede bulundu. Daha fazla detay İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na ifade veren aktivistlerin anlattıklarında...

TÜRKİYE’NİN GİRİŞİMLERİYLE KURTARILDILAR

Dünyayı ayağı kaldıran bu terörist eylemin ardından devreye giren Türkiye Cumhuriyeti Devleti yürüttüğü diplomasi girişimleri sonucu ilk etapta 36’sı Türk, 137 aktivisti Cumartesi günü uçakla İstanbul’a getirdi. Aktivistlerin anlattıkları karşısında tüyleri bir kez daha diken diken olan milyonlar meydanlara dökülerek Gazze için kıyama durup, soykırımcı İsrail’i lanetledi.

Norveç ve İspanya’nın ardından Fransa, İngiltere, Kanada, Avustralya, Portekiz, Belçika, Lüksemburg, Malta, Andorra, Monako ve San Marino başta olmak üzere BM üyesi 193 ülkenin 157’sinin Filistin Devleti’ni tanıması önemli bir gelişmeydi. Fakat BM Genel Kurulu’nda Filistin Devleti’ni tanıdığını beyan eden devletlerin “işe yaramayan” bu sembolik eylemlerinin aksine insanlığın vicdanını temsil eden bir avuç cesur yürekli insan topluluğu Küresel Sumud Filosu’yla anlı şanlı devletlerin yapamadığını yaptı. İsrail’in Filistin’e uyguladığı 730 günlük ablukayı kırdı.

Küresel Sumud Filosu sadece Gazze’nin değil; insanlığın izzeti, namusu, vicdanı, umudu oldu. Siyonistlerin ablukasını kırarak, kirli oyunlarını bozarak Gazze’de ayaklar altına alınan insanlığın izzetini, şerefini ayağa kaldırdı. Nöbet sırası gelen “Vicdan” (Conscience) liderliğindeki 11 gemiden oluşan Özgürlük Filosu, kısık sesli mazlumlara çığlık olmak için Gazze’ye doğru yola çıktı.

Başta Türkiye olmak üzere İtalya’da, İngiltere’de, Fransa’da, Almanya’da, İspanya’da ve dünyanın her yerinde çığ gibi büyüyen küresel intifada artarak devam ediyor. Bu vicdan selinin önünde artık kimse duramaz. Katil İsrail bile...

*

Diren Gazze, insanlık henüz ölmedi!.. “Küresel İntifada”nın zafere ulaşması için açılan yelkenler vicdan rüzgârını arkasına aldı... Batıdan doğan güneşle birlikte dünyayı karanlığa boğan siyonist İsrail’in yıkılmasına az kaldı...

HAMİŞ: Lübnan’da yaşayan Filistinli karikatürist Naci el-Ali tarafından 1969 yılında çizilen sırtını zalimliklere dönmüş Hanzala; tarihler, mevsimler değişse de 56 yıldır hep 10 yaşında. Figür olarak sadece dramı değil, bir etik duruşu, direnişi ve vicdanı temsil eder. Bugün, Filistin’de öldürülen her çocuk Hanzala’dır.