Geçen günler de, Zonguldak'ta yaşayan yaşlı bir teyzenin durumu fenalaşınca hastaneye kaldırılıp acil ameliyata alınması ile ince bağırsak ve midesinden tam 35 Adet zeytin çekirdeği parçacıklarından oluşmuş zeytin çekirdeği, 28 Adet Hurma çekirdeği ve 5 adet taş oluşumu çıkarılması haberini birçoğumuz izlemiştir. Kadıncağız ölümden döndü, yıllardır şifa niyetine yediği, yuttuğu zeytin ve hurma çekirdekleri parçacıkları yüzünden. Belki uzun yıllarda bu rahatsızlığı çekip durdu ta ki son raddeye gelene kadar. Bu vesileyle bu yazıyı yazma Zarureti hissettim, Kendi gözlem ve tecrübelerimi de aktararak.
İnsanların Kapitalist modern Tıbba güveni kalmayınca, Sosyal medyanın gücünü fırsata çeviren birçok iyiniyetli veya kalpazan alternatif tıp sektörü gelişti. Bunların birçoğu, en hafif tabiriyle abartılı söylevlerle, özellikle de denize düşmüş yılana sarılma psikolojisindeki insanları ağlarına düşürüp sömürdükçe sömürdü maddi olarak, tabi ki en kötüsü böyle sağlıklarıyla da oynayarak.
Az çok herkes bilir eski birçok denenmiş geçmişte kullanılmış teorileri yöntemleri ilk defa kendileri bulmuşçasına böyle toplumu gaza getirerek adeta yeni bir sosyal medya akıma çevirerek herkesi yönlendirdiler Abarta Abarta! Bu abartıların insan sağlığı üzerinde ki Tahribatını bilmiyoruz? Çünkü her iki üç senede bir başka furya çıkartıyor. Uzun vadeli iyi veya kötü neticelerin üstü örtülsün veya yeni heyecanlara yelken açmak için. Toplumda Miadı dolan furya kalkıyor tedavülden reklamı vs. Yeni gençlik iksiri teorileri ile kanserlere kadar tedavi vaad ediliyor ve toplum gaza getiriliyor yeni bir akım başlatılıyor, sinsi bir ticari profesyonellik ile.
Örneklemek gerekirse, bir zaman hacamat furyası çıktı? Böyle birçok hastalığı kanı vs. temizleyen neredeyse iyileştiremeyeceği hiç bir şey yoktu. Sonra yanına sülük eklendi sülük furyası başladı, asıl kirli kanı temizleyen damarları açan basura kadar her yere sülük attırıyor duruyordu millet. Tabi kimi memnun kimi daha kötü olmuş şekilde geri dönüşlerle. Sonrasın da bir karbonat iksiri çıktı değil mi? İngiliz karbonatı ile dış güzellikten deri hastalıklarından iç güzelliğe tüm organların kanserlerin tedavisine kadar her derde deva gibi sunuldu ve satıldıkça satıldı, kullanıldıkça kullanıldı ayarsızca… Özellikle de kanser hastalarına?
Ortalama üç sene sürüyor hepsinin miadı. Sonrasında pandami dönemine yakın bu sefer gümüş suyu patladı pandami ile beraber ilk defa keşfedilmişçesine ne? Yine ciltten iç organlara her türlü virüse mikroba kanserleri bitirici özelliği ile süslendi ha süslendi pazarlanırken ve karbonatla beraber daha muhteşem sonuçlar elde edilmeye başlandı sözde. Sonra karbonat unutuldu direk gümüş suyu öne çıktı ve Bayağı bir pazarlandı. Sonra onunda miadı doldu tıpkı sarımsak limon vb. birçok tüm kanserleri temizleyen gençlik iksiri kürler gibi. Ve artık yeni moda SU DİYETİ!
Şimdi gelelim, benim tecrübelerime, ilk önce hacamat furyasıyla başlayayım. İlk moda olduğunda merdiven altı olmasın ne olur ne olmaz diyerek bir tıp merkezine gittim öneri üzerine. Resmi Hacamat Sülük üzerine açılmış ve sertifika veren kursta veren bir yer idi aynı zamanda. Form dolduruyorlar hastalığınız nedir? Ne için hacamat yapa caz? Diyor sözde doktor zannettiğim şahıs? Formada da yazıyor yok şeker tansiyon nöroloji ile alakalı mı hastalıkları işaretliye cem formda ve ona göre o bölgelere özel yoğunlaşacaklarmış, tedavi paketi sunacaklarmış. Sanki acile gelmişim her hastalığına bakıp tedavi edecekmiş gibi bir ciddiyet sistemli çalışma havaları. Sekreterler bayağı ciddi klinik havası veriliyor. Bir salonda, birçok aday öğrenciye sunumlar dersler veriliyor. Güven aşılamak için.
Cevaben dedim "sen kimsin" "mesleğin ne " hacamatı yapacak olan beyaz önlüklü doktor edasındaki adama?
Oda cevaben "ben masörüm abi, 10 yıl turizm sektörün de masörlük yaptım ve sonra hacamat işine girdim" dedi. Bunu duyunca iyice sinirlendim ve madem masörlükten gelmişsin doktor vs. değilsin, daha ne soruyorsun böyle nörolog edasıyla dâhiliye uzmanı, kardiyolog gibi havalı havalı detaya giriyorsun hastalık teşhisi koyacakmışçasına, işine bak abartma! Dedim. Normal denemeye geldim, herhangi bir hastalığım yok, detox amaçlı hepsini mümkünse tek seferde deneye cem sülük vs dedim.
Adam güldü "kızma abi, senin bünye sağlama benziyor, o yüzden tek pakette hepsini yapalım senin vücuda" dedi ve hemen başladılar. Bir kaç asistanı eşliğinde :) kafaya 4 kupa, sırta 11 kupa, bacaklara 3 er kupa olmak üzere yaklaşık 21 kupa ve bitince, 6 tanede sülük bıraktılar karaciğere pankreasa vb. yerlere diyerek. Sonuç, Bir migrenin vardı, oda geçmedi, kronik faranjit vardı oda devam etti ilerde. Yani hiç bir şey anlamadım, değişim hissetmedim.
Zeytin çekirdeği birkaç defa yuttum sonra bir büyüğüm Facebook'ta paylaşımımı görüp uyardı. " Aman sakın bağırsaklarını deler sivri uçları, ben az kalsın ölüyordum, evde gece yutmaya çalışırken nefes boruma kaçtı Öksür Öksür kendimi sağa sola vurarak son anda dışarı attım" diye başkaca tehlikeleri de, işaret edince vazgeçtim bu zeytin çekirdeği işinden. İyi ki de vazgeçmişim bu haberi görünce.
Sonrasında bir süre karbonatlı su içip durdum alkali seviyesiyle tüm kanserojen maddeleri temizleyip bağırsak poliplerim oluşmuştu onları yok etmek için, hiç faydası olmadı poliplere? Artı sonra Gümüşsuyu çıkınca onu da içtim durdum hiç faydasını görmedim. Sadece limon sarımsak kürünün faydasını anında görüyordum sindirim sisteminde, fakat onunda limiti nedir ilerde başka bir şeye zarar verir mi bilmeden. Ara ara yapıp içerdim. Aşırıya kaçmadan hepsini elbet. Malum yan etkilerini bilmiyoruz. Bir organı tedavi ederken başka bir organa zararının ne olacağını? Faydası kanıtlanmış besinlerin bile, yan etkileri bilinmiyor sonuçta bu alternatif tıp ilaçlarında tam olarak.
Ve en sonun da son Yıllarda de revaçta olan ve birkaç senedir zirve yapan SU DİYETİ olayına girdim Yılbaşın da, girmez olaydım!
Hem sigarayı bırakmama motivasyon olsun diye hem bir detoks amaçlı hiç bir kronik rahatsızlığım yok iken, şeker tansiyon kalp böbrek vs tüm değerlerim vitamin minerallere kadar standart iken.
İlk 3 gün sorun yoktu. Ara ara tansiyonumu ölçüyordum fazla düşmesin diye. Her şey standart rutininde gidiyordu değerler. Açlık vs de hissetmiyordum.
4. Gün: hayatımda hiç 13 tansiyonu görmemiş iken, tansiyon 13, kalp hızı ilk defa 110 olmuştu?
5.Gün: tansiyon 14, kalp hızı: 120 ye çıktı.
6.Gün: Tansiyon 15,5, kalp hızı: 130 oldu ve anladım ki bir terslik var, midemde bulanmaya başlamıştı ve akşam içtiğim suyu hemen istiğfar edince mide bulantısı yüzünden, dedim bir acile gidip şu değerlerime baktırayım, bu değerler hiç iyiye alamet değil hesabı. Oysa ilk üç günden sonra vücut enerjiyle dolacaktı? Sunumlarda hem de kalp doktoru unvanlı alternatif tıpçılar ulusal kanallarda bunu tavsiye ederken, sabah programlarında boy gösterirken böyle iddialarda bulunurdu. Oysa tam tersi ilk üç gün her şey normalken diğer üç gün günden güne kötüleşti değerlerim.
Acile gittim ve durumu söyledim. Hemen kan tahlili EKG çektiler ve kızdı doktorlar, özellikle kalp damar olmak üzere vb. birçok organ sadece gıda değil öncelikle minarelerle beslenir. Çok tehlikeli Şeyler bunlar diyerek. Oysa ben sadece Su değil, ne olur ne olmaz diyerek, her gün bir maden suyu ve günde iki öğün yeşil sebzelerden oluşan birer porsiyon salata yemiştim. Vücutta Mineral eksikliği, bağırsak düğümlenmesi vb. durumlar olmasın diyerek tedbir amaçlı. Artı son üç günümde de, sabah akşam bir Su bardağı kefirde içiyor iken, bunlar başıma geldi.
Acilde doktorlar "Ufak bir kalp krizi geçirmişsiniz" dediler ve akşam 18.00 den sabah 06.00 ya kadar, 12 saat beni Acilde kontrol altında tutup, iki saatte bir kan tahlili ve EKG ile sürekli serum vererek kalp ritim değerlerini normal değerlere yaklaştırmaya çalıştılar. Sonra "Başın dönüyor mu " dediklerin de, "evet" deyince, " birde tomografi çekelim" dediler? Bu sefer tomografi raporun da, Alzheimer başlangıcı, silik karanlık noktalar ve sinüslerde polipler var deyip, kalbi boş ver ilk önce uzman nöroloğa görün acil, Sonra kardiyoloğa gidersin dediler. Panik ile.
Yani bir detox yapalım derken sağlam organlardan olacaktık biraz daha uzatsaydık bu su diyeti muhabbetini belki de?
Dip Not: Diğer yazımda modern Tıbbın kepazeliklerini de yazacağım. Su diyetinden sonra bana konulan ölümcül teşhislerin ve raporların hepsinin yanlış çıkmasından başlayarak.
Bu arada Alternatif tıbba karşı değilim, bunun ticaret meteasi olarak abartmasına karşıyım. Denetimsiz şekilde denetim altında kontrollü yapılması taraftarıyım. Denetimsiz ellerde toplumsal bir felakete dönüşmeden, bu ehil olmayan insanlar eliyle sosyal medyada şuursuzca akımlara dönüşmesinden rahatsızım. Sömürücülükten rahatsızım..
Şöyle ki: semt pazarına gidiyorsun sebze meyve almaya, onlar bile levhalarına yazıyorlar bin bir derde deva iktidarsızlıktan bilmem her türlü organlara kadar şifa diyerek, tüm sebzeleri pazarlarken onlarda bu yola başvuruyorlar. Doktor edasıyla, pazarcı esnafı bile :)
Artı en çok kızdığım hadisleri alet etmeleri, zeytin çekirdeği yemeyi peygamber sünneti zannediyor millet, oysa Peygamber Efendimizin Hz Ali ile bir şakalaşması sözünü sanki zeytini çekirdeğiyle yemiş veya tavsiye etmiş anlamı çıkararak utanmazca!
Bir diğeri SU DİYETİNİ peygamber sünnetine bağlıyor ve üç gün su ile orucunu açmış ve sahurunu yapmış diyor. Oysaki o bir defaya mahsus zaruret esnasında yoklukla alakalı iken. Sanki peygamber tavsiyesiymiş gibi, utanmadan onu da peygamber efendimize bağlıyorlar, pazarlamalarına alet ediyorlar! Oysa peygamber efendimiz böyle tavsiyesi yok, bilakis sahura kalkın azda olsa bir şeyler yiyerek orucunuzu tutun diye tavsiye eder.
Alternatif tıp güzeldir ayarında olduğu müddetçe aşırıya kaçıp havalara girilmediği müddetçe yalan dolana bulaşılmadığı müddetçe yani her hastalığı bitiren bir iksir gibi sunulmadığı halk sağlığını tehdit etmediği müddetçe tamamlayıcı destekleyicidir. ABARTMAYALIM!