Milli Gazete geçenlerde önemli bir haberi manşetten çıktı. Her ne kadar haber hazırlanış ve sunuş açısından hoşuma gitmese de konunun içeriği ve zamanlama açısından güzel bir haber ve arkası gelmemesine rağmen iyi bir araştırmacı gazetecilik örneği.
Haberin içeriği, Suriye’de kurulacak olan yeni Devletin olmasını istedikleri Anayasa Taslağı…
Anayasa Taslağını hazırlayan Suriye Hukuk Çalışmaları ve Araştırmaları Merkezi isimli bir kuruluş. Bu kuruluş ilk önce Suriye’de kurulmuş ve AB tarafından fonlarla desteklenmiş. 2006 yılında kurucusu Enver El Bunni tutuklandıktan sonra merkez kapatılmış. Bu kuruluşun Web sitesi Almanca, Arapça ve İngilizce üzerine yayın yapıyor. Sitenin ismini Türkçe haliyle İnternette arama motoruna yazınca hiçbir şekilde çıkmıyor. Ancak İngilizce yazarsanız çıkıyor. Konunun içeriği ile ilgili tarama yaptığınız zaman da site karşınıza çıkmıyor. Belli ki site sadece belli bir kesime hitap eden, çok fazla tık sayısı olmayan aynı zamanda herkese ulaşma kaygısı gütmeyen bir site. Bu açıdan düşünüldüğünde bu bilgiye Milli Gazetenin ulaşmış olması hakikaten çok ilginç ve çok önemli!
Araştırma Kuruluşunun kurucusu ve Başkanı Avukat Enver El Bunni isimli bir şahıs. 2006 yılında muhalif tutumundan dolayı Rejim tarafından tutuklandı. Kendisi Hristiyan ve Komünist olan Enver El Bunni 2011 de serbest bırakıldı. 2012 de ise Almanya ya kaçtı ve Siyasi sığınma talebinde bulundu. O günden beri Almanya da ikamet ediyor. Rejim tarafından kapatılan Araştırma kuruluşu aynı isimle Almanya da bir daha kuruldu. Suriye de tutuklandığında dönemin Amerika Başkanı George W. Bush, yaptığı bir konuşmada el-Bunni'yi “Suriye tarafından haksız yere hapse atılan bir siyasi mahkûm” olarak adlandırdı. Uluslararası Af Örgütü ise onu “vicdan mahkûmu” olarak nitelendirdi. Tutuklanması Uluslararası Af Örgütünün ve ABD Başkanının direk gündemine girebilecek kadar önemli bir kişiden bahsediyoruz.
İşte bu şahısın kurmuş olduğu Araştırma Merkezi, Suriye için 2024 yılında bir Anayasa Taslağı hazırladı. Taslağın 2. Kısmında 38. Madde de Suriye için Federal bir yönetim öneriyor. 40. Maddesinde ise “Federal bölgeler, isterlerse Devlet Bayrağının yanında dalgalanacak, bölgenin tarihini ve kültürünü yansıtan kendi bayraklarını seçme hakkına sahiptir.” İfadesi var. Taslağın 176. Maddesinde ise Coğrafi Yönetimi 6 farklı bölgeye ayırıyor:
1) Şam ve Banliyöleri
2) Kuzey Bölgesi
3) Orta Bölgesi
4) Güney Bölgesi
5) Batı Bölgesi
6) Doğu Bölgesi
Taslağın 2. Bölümünün Yasama Yetkisi Başlıklı kısmında 54. Maddede Temsilciler Meclisinin bir üst kuruluşu olan SENATO’NUN 15 farklı Grup ve 30 kişiden oluşacağını söylüyor:
1) İki Sünni Müslüman üye
2) İki Dürzi Müslüman üye
3) İki İsmaili Müslüman üye
4) İki Alevi Müslüman üye
5) İki Şii Müslüman üye
6) İki Katolik Hristiyan üye
7) İki Ortodoks Hristiyan üye
8) İki Evanjelik Hristiyan üye
9) İki Yahudi üye
10) İki Kürt Üye
11) İki Türkmen üye
12) İki Ermeni Üye
13) İki Süryani –Asuri Üye
14) İki Yezidi Üye
15) İki Çerkes Üye
Bu önerilen Anayasa Taslağı farklı bir coğrafya ve farklı bir ülke için olmuş olsa üzerine çok fazla konuşma ihtiyacı hissedilmeyebilir. Lakin tarihi kanla yazılmış olan bir Coğrafya ve farklı etnisiteleri bünyesinde bulunduran Suriye olunca mevzu bahis olan ülke, İşte burada hiçte masum durmuyor bu öneri. Ülkenin yönetim şeklinin neden “ırk temelli ayrımlara” maruz bırakıldığı ayrı bir sıkıntı, Senatonun farklı din ve etnik kökenlerden oluşması ayrı bir sıkıntı. Güneyinde yayılmacı ve İşgalci İsrail’in ve Kuzeyinde PYD/YPG Terör Örgütünün Devlet kurmak istediği bir ülkede siz böyle bir Anayasa Taslağı öne sürüyorsanız, sizin AB Fonları ile desteklenen bir Araştırma Kuruluşu olmanızda sorgulanır, merkezinin Almanya da olması da sorgulanır, dünyanın dört bir yanında koloniler kuran ABD’NİN Başkanının size verdiği destekte sorgulanır. İşte bu nedenlerden ötürü bu Anayasa Taslağının masum olmadığını ve Emperyalist Batılı Devletlerden bağımsız olmadığı kanaatindeyim.
İşte tam bu Anayasa Taslağı hazırlanıp kamuoyu ile paylaşıldıktan sonra Devlet Bahçeli’nin meşhur çıkışı gündeme geldi: “Çözüm Süreci”
Devlet Bahçeli’nin Terörist başının DEM Parti Grup Toplantısında gelip konuşmasını ve terör örgütüne silah bırakma çağrısı yaparak yeni bir dönemin başlamasını ve Terörist Başının “umut hakkından” yararlanmasını yani Cezaevinden çıkmasını söylemesi Suriye’de ki mevcut durum ve bu Anayasa Taslağının aynı döneme denk gelmesi hiç ama hiç tesadüf olmadığı kanaatindeyim.
Bu açıdan bakıldığında Devlet Bahçeli’nin hep kritik dönemlerin, tarihi kırılmaların olduğu dönemlerin adamı olduğunu görüyoruz. Devlet Bahçeli 28 Şubat sürecinin hemen ardından Refah-Yol Hükümeti yıkılır yıkılmaz kurulan Azınlık Hükümetinin temel unsuruydu. Refah-Yol Hükümetinden sonra kurulan azınlık hükümetine ABD tarafından teslim edilen Terörist başının Türkiye’ye getirilmesi hem DSP ye hem de MHP ye büyük prestij kazandırmış ve MHP’NİN 1999 Genel Seçimlerinden sonra 2. Parti olmasına sebep olmuştur.(“Teslim edildi” ifadesini özellikle kullandım. Çünkü Ecevit “APO’YU neden teslim ettiler anlamadım” diye demeç vermiştir.) Buna rağmen Refah Partisi yerine kurulan Fazilet Partisi Genel Başkanı Rahmetli Recai Kutan’ın “Gel kurulacak hükümetin Başbakanı ol” demesini göz ardı edip “onlar biraz dinlensinler” diyerek çağrıyı elindin tersi ile itmiştir. Peşinden Ecevit Başbakanlığında kurulan azınlık hükümetinin Başbakan Yardımcısı olmuştur. Terörist başının yargılanmasının sonunda Mahkeme Başkanı idam kararını verdiğinde “kalemi kırmamıştır”. Gazetecilerin “neden kalem kırmadınız” sorusuna tarihi ve aynı zamanda her şeyi açıklayan bir cevap vermiştir: “KALEMİN SAHİBİ BEN DEĞİLİM!”
Yine Terörist başının infazını erteleyen karar Devlet Bahçelinin Başbakan Yardımcısı olduğu Hükümet tarafından 12.01.2000 tarihinde alındı.
Yine aynı dönemde Başbakan Bülent ECEVİT’İN Kuzey Irak’ın mevcut durumu ile ilgili yaptığı bir açıklamada “Kuzey Irakta kurulacak bir Kürt Devleti savaş sebebidir” demesi Ecevit Hükümetinin de ipini çekmiş oldu. Ekonomik Krizin her alanda baş göstermeye başlaması, Ecevit’in sağlığına yönelik yapılan operasyonlar ve Başbakanlık önünde fırlatılan yazar kasa yine Devlet Bahçeli’nin çağrısı ile hükümetin görev süresinin son bulmasına ve yeni bir erken seçim sürecinin başlamasına neden oldu. Bahçelinin çağrısı ile yapılan Erken seçimler ile Türkiye’de bambaşka bir dönem başlamış oldu. Yine tesadüfe bakın ki iktidara gelecek olan AK PARTİ’NİN kuruluşu ile Erken Seçime gidilmesi için Bahçelinin yaptığı çağrı aynı döneme denk geldi!
Ve şimdi Hükümet tüm başarısızlıklarına rağmen Savunma Sanayiinde ve İstihbarat Teşkilatlarında yaptığı muazzam atılımlarla son dönemde başta PKK olmak üzere tüm Terör Örgütlerini kıskaca almış, onlara göz açtırmazken,
PKK ininden çıkamaz hale gelmişken,
Suriye de Esad rejimi yıkılıp yerine milis kuvvetlerden oluşan geçici bir hükümet kurulmuşken yani Suriye de kırılgan bir yapı varken,
Türkiye’nin güneyinde, Suriye’nin Kuzeyinde Terör Örgütü PYD/YPG Özerk bir yönetim oluşturup ayrı bir Devlet kurmaya çalışırken,
Bu kaotik ortamda eli zayıflamış bir PKK’YA Devlet Bahçeli’nin yapmış olduğu bu çağrı adeta bir CANSUYU olmuştur.
Ama şu akıllardan asla çıkarılmamalıdır. Hani diyorlar ya Türkiye eski Türkiye değil diye, işte bende o kavramı kullanaraktan şunları belirtmek isterim. 28 Şubat sonrası kurulan azınlık hükümetleri ve Ak Parti iktidarıyla başlayan 26 yıllık süreç bir tarafa, son 1 senelik süreç ayrı bir tarafa… Sözde çözüm süreci ile başlatılan sürece karşılık Terör Örgütünün siyasi/idari kanadına yapılan operasyonlar, Suriye de yeni oluşan yönetimi hariciyemizin kıskaca alması (yakın diplomasi kurması), Terörist başının mektubu okunduktan hemen sonra Hakan Fidan’ın “Suriye’nin toprak bütünlüğü kırmızıçizgimizdir.” Açıklaması artık Türkiye’nin 28 Şubat Sonrası ve AKP’Lİ 22 Yıllık dönemden bağımsız hale geldiğinin ve Milli bir Devlet Aklının devreye girdiğinin açık göstergesidir.
Bu topraklarda 1000 yıllık kardeşliğin devam ettirilmesi ve tüm etnik gruplara eşit ve adil bir şekilde muamele edilmesine EVET,
Yıllar yılı yapılan tüm 2. Sınıf insan muamelelerini ve ayrımcılıkları bahane ederek Emperyalist Devletlerin taşeronluğunu yapmak olan etnik kimliğe dayalı ayrı oluşumlara HAYIR!
Dün olduğu gibi bugünde Mezopotamya topraklarında omuz omuza verip Siyonizm’e ve Irkçı Emperyalizmin oyunlarına karşı dik duracağız.
Her ne sebeple olursa olsun ülkemiz topraklarında ya da ülkemizin hinterlandı olan topraklarda asla böyle bir oluşuma izin vermeyeceğiz.