Sırların sırrını, öncelerin öncesini, sonraların sonrasını, incelerin incesini, gizlilerin gizlisini, ezelden ebede, her şeyi hakkıyla bilen A’LİYM, HABİR, LATİYF, ZAHİR, BATIN, EVVEL Ve AHİR olan ALLAH’ı her türlü noksanlık ve hatadan tenzih ve tesbih eder, razı olacağı biçimde hamd ederiz.
Zahıri ve batıni haberler veren ve verdiği haberlerin birbiri ardınca ortaya çıktığı efendimiz Hz.Muhammed’e, aline ve ashabına sonsuz salat ve selam ederiz.
Günümüz teknolojisi ile keşfedilen cismin en küçük parçasının dahi küçük parçalarını ve zerrelerini bilen ALLAH, YÜCELER YÜCESİDİR! O Ebedül ebede değin her şeyi hakkıyla, en ince ayrıntısıyla bilendir !
ALLAH’U TEA’LA’nın kullarını imtihan etmesi, bazı itikadı bozuk eblehlerin zannettiği gibi bilip öğrenmek için değil, (bilakis) bildirip öğretmek içindir. İlmi ğaybiden ilmi müşahedeye çevirmek, ispat etmek içindir.
bin Abbas ve Hz.Ali gibi büyük alim ve müfessir sahabeler bu tür ayet-i keriymeleri açıklarken : (ALLAHU TEA’LA) Müşahede edip görsün, ortaya çıkarıp izhar etsin diye imtihan ettiğini vurgulamışlardır. (Tefsirü İbni Abbas, s: 418 – Safvetüttefasir, 2.Cilt, s: 454- Tefsirüddürül Mensur,11.Cilt, s: 501)
Müfessir alim İbnu Teymiye’de şöyle açıklamıştır: ALLAH SUBHANEHU VE TEA’LA, olmuş, olacak ve eğer olsaydı nasıl olurdu (her şeyi hakkıyla) bilmektedir. Bu konuda bütün ehl-i sünnet vel cemaat imamları (alimleri) icma’ etmiştir. Bundan dolayı da İbn-ü A’bbas (R.A) bu tür ayet-i keriymeleri : (ALLAH’U TEA’LA) Görsün(Müşahede etsin), diye tefsir etmiştir. (Muhtasar-u İbn-i Kesiyr, 3.Cilt, s: 28 )
Peygamber efendimiz Sallalahu A’leyhi Ve Sellem bir hadis-i şeriyflerinde şöyle buyurmaktadırlar: “ALLAH, gökleri ve yeri yaratmadan elli bin sene önce, mahlukatın mukadderatını (kaderlerini) yazdı.” (Sahih-i Müslim, Kader Kitabı)
Bu konuda bazı ayet-i keriymeler (mea’len) şöyledir:
“Hiç yaratan bilmez mi ? (Oysa ki) O; LATİYF’tir (En ince işleri ve şeyleri görüp bilmektedir.), O HABİYR’dir (Gizli ve açık her şeyden haberdardır.).” (Mülk Suresi: 14)
“O (ALLAH ki,) EVVEL’dir (İlk’tir; Her şeyden öncedir, varlığının başlangıcı yoktur. Nasıl olsun ki, zamanı yaratan O’dur.), AHİR’dir(Son’dur; Varlıkların yok oluşundan sonra da O Vardır, BAKİY’dir.), ZAHİR’dir (Varlığı ve a’zameti delillerle aklıselimler için gün gibi açıktır) Ve BATIN’dır(ZATI’nın hakikati ve künhü duyularla idrak edilemeyecek şekilde a’li ve gizlidir.). Ve O (CELLE CELALUHU) her şeyi (ve her zerreyi hakkıyla) bilendir.” (Hadid Suresi: 3)
“Muhakkak ki O(ALLAH’U A’ZİMÜŞŞAN), gizliyi de, gizlinin (daha) gizlisini de bilir.” (Taha Suresi: 7)
“Yemin olsun ki BİZ ! Sizden önce gelip geçenleri (ve işlediklerini) de biliriz, geri kalanları (ve yapacaklarını) da biliriz.” (Hicr Suresi: 24)
“(Ey Habibim !) De ki : Kuşkusuz RABB’im gerçeği ortaya koyar. Çünkü O, ğaybları (gizli ve açıkları, geçmiş ve gelecekte olmuş ve olacakları) çok iyi bilendir!” (Sebe’ Suresi: 48)
“(Munafıklar,) ALLAH’ın, onların sırlarını da fısıltılarını da bildiğini ve ğaybları çok iyi bilen olduğunu hala anlamadılar mı ?” (Tevbe Suresi : 78)