Sağlık Bakanlığının paylaştığı corona risk haritasında en düşük riskli illeri temsil eden mavi renkler, neden sadece doğu ve güneydoğu bölgesinde hemen hemen tüm illeri bölge olarak kapattı acaba? Bu neye delalettir? O bölgelerin sosyal mesafe kuralına uyduğuna mı, yasalara saygı gösterdiğine mi? Yoksa "SÜRÜ BAĞIŞIKLI" diye tabir edilen toplumsal bağışıklık kazanmaya başladığına mı? Cevap bellidir, anlaşılan doğu ve güneydoğu bölgesi bölge olarak artık toplumsal bağışıklığa çok yakın.
Türkiye geneline gelirsek haritanın bize anlattığı diğer orta dereceli risk barındıran sarı yerlerde Türkiye’nin iç Anadolu bölgesi de, bu toplumsal bağışıklığa adım atmış gibi. Geriye kalan turuncu yerlerde yolu yarılamış anlaşılan toplumsal bağışıklıkta. Harita üzerinden bakınca Türkiye’nin yüzde seksenine tekabül eder neredeyse toplumsal bağışıklığa yaklaşan illerimiz, Harita bize bunu gösteriyor. Bu toplumsal bağışıklık göstergemizdir bence, öyle olmasaydı şayet kurallara en çok uymaya çalışan daha bireysel hayat tarzıyla yaşayan elit sahil kentlerimiz yaşamaktadır. Doğu Karadeniz gibi genelde müstakil ev sistemiyle oturan hatta köylerde şehirlerde bile dağınık ev yapısıyla adeta bir ev bir tepede, bir ev bir tepede kurulmuş şehirlerimiz mavi veya sarı olur. Yerleşik oturum olarak ve kültür olarak daha çok içli dışlı bir arada iç içe kalabalık ailelerle yaşamaya alışmışlar. Evleri bile daracık sokaklarla iç içe yerleşmiş insanlar sürekli misafirliklere düşkün sürekli yatılı misafirler kabul eden coviti fazla önemsemeyen hayat tarzından kalabalıklardan düğün toplantı fazla taviz vermeyen, doğu güneydoğu ve iç Anadolu bölgesi ve Akdeniz olmazdı?
Örneklendirmek gerekirse covitin nüfusa göre sürekli aylarca zirve yaptığı risk haritalarında kırmızı renk liderliğini bırakmayan illerden Batman, Mardin, Diyarbakır, Urfa, Antep, Hatay vb gibi birden bire ne oldu da sihirli değnek değmişçesine bu en fazla kalabalıkları seven bölgeler tertemiz oldu? en çok korunan sakınan korunmaya müsait ortamları olan değil, korunmayan kuralları kulak arkası eden iç içe yaşamdan taviz vermeyen doğu, güneydoğu, iç Anadolu ve Akdeniz büyükşehirleri olan Hatay adana mersin gibi yerlerde vaka düşmezdi böyle. Tam tersine Karadeniz gibi yerlerde veya bireyselleşmenin yoğun olduğu turizm sahil Şehirlerinde olurdu mavi renkler. bu tezat toplumsal bağışıklığa delalettir ve bu açıktır. Yoksa yasalara kurallara uyma toplumsal bilinç vs. den değil elbet :)
Bu beklediğim ve beni hiç şaşırtmayan sonuçlar aslında kabaca bir hesapla da belli olur, rakamsal olarak tüm dünyanın kabul ettiği gibi 1 vaka en az 10 ile çarpılır, çünkü 10 vakadan ancak biri belirti gösteriyor yakalanabiliyor denir, bizim ülkemizde ise bu rakam benim tahminim en az 20 katıdır. Çünkü bizde devlet rakamları arttırmamak için test yapmadan karantinaya alıyordu herkesi de değil, sadece covitlinin isim verdikleri ki, çoğu da onu bunu zor durumda bırakmayım arkadalar bana küser adam satmış gibi olmayım karantinayla mağdur olmasın diye isim vermez her temas ettiği kişilerin ismini, kendi başıma geldiği için biliyorum benide temaslı diye bir şantiyede konteynerlerde karantinaya aldılar test yapın dedim yapmadılar "biz test yapmayız sadece karantinaya alınırsın hastanelik bir durumun olursa hastanede yaparlar" dendi ve beş on kişiyi temaslı diye karantinaya aldılar 100 150 kişilik şantiyede. Ertesi gün Şirket kendi özel tıp merkezinden sağlık personeli getirip kendi imkânıyla herkese test yaptı genel olarak bizde çıkmadı ama diğer konteynerlerde farklı farklı koğuşlarda 15 kişide daha çıktı. 3 gün sonra şirket bir daha kendi imkanıyla özelden test yaptırdı genel test ve yine peyder pey böyle beş on kişi çıktı yani devlete kalsa hiç birinden haberi olmayacak çünkü herkes gezerek hissetmeden geçirdi yaşlılarda dâhil. Üç beş gün sonrada bize bulaştı otomatikman aynı konteynerde covitliler yatıp kalktığım yiyip içtiğim karantinaya alındığım için ve sıfırdan başladı karantinamız uzadı. Oysa devlet gerçekten karantinaya aldığı temaslı insanlaı test yapsa rakamlar illaki en az 20 misline çıkacaktı günlük vaka sayısı olarak. Gördüklerime yaşadıklarıma göre bu oranı çıkardım. Aslında sizlerin de herkesin de bildiği bir hesap hakikatidir en az 20 misli vaka sayısı.
Şimdi Türkiye’deki resmi vaka sayılarına bakarsak, en son açılanan rakam: 2.711.500 bunu bilimsel kendilerinin de kabul ettiği 10 ile çarparsak 27 milyon 30 milyon vaka demek. Yani tahminen Türkiye en az yüzde 40 en az bana göre 45 lerde bir toplumsal bağışıklığa geçmiştir. Bu yüzden bundan sonra insanlara zulmü yapmaya gerek yoktur bin birtürlü yasaklarla maddi ve manevi olarak. Hala bir karmaşık yasaklar açıklamalar devlet erkânından hala bir şaşkınlık kararsızlık vatandaşı daha fazla yıpratıyor. Yok, efendim haftalık renge göre illerde kafe restoranlar vs açılacak bu çocuk oyuncağımı bir hafta sonra renk bir tık değişti adamlar tekrar mı kapatacak dükkânlarını? Ona göre işçi ayarlayacak usta ayarlayacak bir aç bir kapat her hafta zaten müşteri tutamaz o esnaf ve dükkanını açamaz eleman temin edemez. Neye göre nasıllar içinde önünü göremeden.
DEVLETE ÇÖZÜM ÖNERİM: Bu covit malumumuz gribin bir başka versiyonudur, tıpkı grip gibi yazın kaybolmuyor ama insanları hasta etme veya öldürücülüğü azalıyor sebebi ise virüsün kendisi veya mutasyon değil elbet, insanların bağışıklık sisteminin sıcaklarda daha güçlü olması sebebiyle daha hissetmeden veya daha az hasta olarak veya daha az ölümlerle geçiriyor insanoğlu bu virüs mücadelesini yazın. Kışın bağışıklık sistemi yarı kapasiteyle çalışıyor, vücudu belli ısıda tutabilmek için uğraşıp duruyor, yazın bu sorun kalktığından tam kapasite virüsle mücadele edebiliyor bağışıklık sistemimiz. Bunu geçen yaz fırsata çevirdiği gibi devletimiz tekrar fırsata çevirip, bir an önce toplumsal bağışıklığı yakalamalıyız kısa sürede bu yaz. Anlaşılan Bu virüs artık kalıcı, bunla yaşamaya alışmalıyız, nereye kadar saklanıp kaçacağız? Aşı çıktı, yaslılara ve asker polis sağlıkçı tedarik zincirinde olan çalışanlar vs. devlet kadroları da aşılandı sayılır, risk grupları da 65 yaş üstü, 55 65 yaş aralığının aşısında tamamlanınca geriye tek tük kronik rahatsızlığı olan gençler veya aşı yaptırmak isteyen gençler olacaktır buda fazla bir rakam değil aslında, ondan sonrası pek aşıda olmayacağı için gönüllü olarak fazla bir aşı ihtiyacımızda kalmadı gibi. Risk grubu bittikten sonra her şey serbest olmalı ki, bir an önce toplumsal bağışıklığa geçelim. Bu yüzden artık tamamen serbest bırakılmalı insanlar normal hayatlarına devam etmeli diyorum, tabiki temilik hijyen vb dikkat ederek.
DİP NOT: Bu Meşhur Çin aşısı ile alakalıda bekliyorum takipteyim, çünkü birçok risk grubu ilk aşı yüzde 60 koruma sağlıyor dendiği halde birçoğu ikinci aşılarını da yaptırdığı halde, neden vefat sayılarımızdaki oran düşmüyor? Onu da bekliyorum şu 65 yaş üstünün ikinci aşılarının tamamlanmasını, yoksa ortada bir tuhaflık var ve hiç zerre bir değişim oluşmadı vefat sayılarında Aylardır aşılama başladığı halde, bekleyip göreceğiz aşının faydasını, vefat sayılarıyla en fazla bir aya kadar belli eder.
Bu arada HDP vekili Pervin Buldan’da iki kelam etmeden geçemeyeceğim! Umarım maksadını aşan bir laftır, fakat haddi aşıp fitne çıkarıcı bir açıklama olduğu için HDP li vekil Pervin Buldan’ı haritadaki mavi şehirlere atıfta bulunarak "Adıyaman’ı verip uşağı almışız" açıklamasından dolayı kınıyorum. Böyle espri olmaz. Ondan sonra fanatikleri de birçok yorum yapıyor ve yok efendim ilahi bir korumaymış ilahi bir adaletmiş, uşağında yarısı Kürt zaten ondandır gibisine yorumlar. Herkes kendi kafasına fikri düşüncesine göre RAHMANİ değil ŞEYTANİ veya NEFSİ şakalar veya yorumlamalar yapıyor bu açıklama üzerine ve millet birbirine düşüyor. Etki tepkiyi getirerek ondan sonrada diğer bölgelerin fanatik gençleri tahrik olup karşı yorumlamalar yapıyor, hep bu Kürtler yüzünden vaka patlamaları, doğudan gelen fındığa gelen fındık işçileri bizim buralara geldi yaydı gitti gibisine. BU yüzden özellikle siyasetçilerin kullandığı dile dikkat etmesi lazım. Bu tür şeylerin esprisi şakası olmaz. Toplumu dünya sağlığını ilgilendiren böyle hassas konularda bile toplumsal refleks veremiyoruz maalesef, illa bir fitne kapısı aralıyoruz.