a) İLİM
1. İdareyi/yönetimi ve yönetmeyi bilmek; yönetim kadrosunu ve yönetilecek insanları tanımak
2. İdarenin ve idare edilecek kimselerin lehinde ve aleyhinde olan fikirleri, planları ve insanları bilmek
3. İdarenin geçmişini, idarenin ânını bilmek, idarenin geleceği hakkında tahminde bulunmak
b) TECRÜBE
1. İdaredeki kadroyu tecrübe edilmişlerden seçmek, yoksa eldeki kadroyu hedef, yol, yolda prensipleri ortaya koyarak izlemek ve tecrübe kazanmalarını sağlamak
2. İnanılan ve güvenilen tecrübelilerden istifade etmek
3. İdarede başarılı olanların tarihini bilmek, başarılı olanları çok yönlü tanımak
c) BASÎRET
1. Kendimizi tanımada basiretli olmak
2. Çevremizi tanımada basiretli olmak
3. Çare ortaya koymada basiretli olmak
d) CESARET
1. Ruhun büyük kuvveti olması
2. Hakkı haykırma ve haklıdan yana olması
3. Kendi nefsini yenmede cesur olması
4. Zaferi kazandıran olması
a) İLİM
1. İdareyi/yönetimi ve yönetmeyi bilmek; yönetim kadrosunu ve yönetilecek insanları tanımak
İdareye talip veya kendisine idare işi verilen kimse önce yönetim ve yönetme nedir bilmelidir. Yönetici olacak kimse, bu sahada uzmanlar tarafından başarılı bir yönetim nasıl olur diye yetiştirilmelidirler.
Başarılı yönetici önce kendisini, kabiliyetlerini ve nefsini doğru tanıyıp doğru yönetebilen kimsedir.
“Canlı yaratık, ilk önce zihin ile bedenden oluşur. Bunlardan birincisi, yöneten; ikincisi, yönetilendir."
Aristo
“Sürekli olarak kendini yönetebilmek, insanın sahip olabileceği en değerli yeteneklerden birisidir.”
Bertrand Russell
“Kendini yönet. Dünyayı yönetecek gücü bulabilirsin.”
Eflatun
Yönetim kadrosunu; gayeleri, idareden beklentileri, eğilimleri, prensipleri, meşrepleri, hobileri, kabiliyetleri, eserleri, başarıları ve farklılıkları açısından tanımak gerekir.
Yönetim kadrosu bir vücut gibidir, bütün organlar aynı hedefe yönelir ve aynı işi farklı farklı yaparlar.
Yönetim kadrosunda hedefler, değerler ve liderler farklı olursa, ayrı cumhuriyetler ve ayrı devletler oluşur, hain ile gafil aynı şeyi yapar.
“Eğer bir millet yıkılacaksa, dışarıdan değil, içeriden yıkılacaktır.”
Abraham Lincoln
Yöneteceği insanların beklentilerini, onlara lazım olan maddî ve manevî ihtiyaçlarını, idarenin onlara karşı görevlerini bilmek gerekir.
“Kendi kendinizi yönetirken, kafanızı; başkalarını yönetirken, kalbinizi kullanın.”
Russy Rubutin
a) İlim
2. İdarenin ve idare edilecek kimselerin lehinde ve aleyhinde olan fikirleri, planları ve insanları bilmek
İnsanlara faydalı olabilmek için önce idarenin yani kadronun sonra idare edilecek insanların lehinde ve aleyhinde olan fikirleri ve planları, lehinde ve aleyhinde olan insanları bilip tanımak gerekir.
İnsan olarak, millet ve Müslüman olarak lehimizde olan, bizi hayatta yanlışlardan koruyan ve çare olan fikirlerin halka yayılmasını ve hayat haline gelmesine çalışmak; uygulanması gerekli planlar için iyi hazırlıklar yapmak ve planların uygulanması için önce halka mal olmasını sağlamak sonra da tatbikini temin etmek; insan, millet ve Müslüman olarak lehimizde olan insanları öne çıkarmak için tanımak ve tanıtmak, insanımızın istifade etmesini sağlamak gerekir.
Aleyhimizde olan yanlış ve batıl düşünceleri iyi ilmî olarak tanımak ve tanıtmak; korunma yolları için yayın yoluyla çok iyi hazırlık yapmak gerekir.
Aleyhimizde olan planları ve planlayıcıları ile birlikte deşifre etmek ve o planları ve planlayıcıları saf dışı etmek lazımdır.
“Tarihini ve düşmanını bilmeyen millet, kolayca düşer, yok olur.”
Çin Atasözü
“Şahsınıza yapılan kötülüğü affedin, milletinize yapılanı sakın affetmeyin”
Hz. Ali (r.a.)
3. İdarenin geçmişini, idarenin ânını bilmek, idarenin geleceği hakkında tahminde bulunmak
Tarihi bilmeyenler ve bilip de ibret almayanların aynı hataları işlemeleri muhakkaktır. Ânı bilmek yani ânda olanlardan haberi olmak, hâkimiyetin ve otoritenin olmazsa olmazlarındandır. Kendi insanından haberin olmaması vücutta dolaşan kanından, istilaya uğramış olmandan haberin olmaması gibidir.
Geçmişi bilmeyenin ve ândan haberin olmayanın gelecek için de doğru tahmin etmesi mümkün olmaz.
“Tarih, geçen zamanların şahididir. Onun gerçeklerini aydınlatır, anıları meydana çıkarır, günlük yaşamınıza yol gösterir ve eski zamanlardan bilinmeyen olayları anlatır.”
Cicero
Tarihi bilen, ânı takip eden, kişiliği gelişmiş kişiler, gelecek için doğru ve isabetli tahminlerde bulunabilirler.
Kişiliği gelişmiş insanların şu 5 özelliği önemlidir:
1. İsâbetli tahminde bulunmak
2. Âilesine, çevresine, topluma, insanlığa iyi model olabilmek
3. Titiz bir odaklanmayla her probleme çözüm geliştirebilmek
4. Olumlu düşünüp davranabilmek
5. Değer vermek, değer görmek
İsabetli tahminde bulunmanın alt sınırı % 65’tir. Tahminlerinde sıkça yanılan kişiden uzak durulmalıdır. Yoksa kısa sürede sizi kendisine benzetir.
İsabetli tahmin için de şu 5 kural önemlidir:
1. Her zaman bardağın dolu tarafını görün
2. Hadiseye tersten bakın
3. Duyumlara değil, iç sesinize kulak verin
4. Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin
5. Geçmiş tahminlerden veya tahminlerinizden faydalanın.
“Esas işimiz, uzakta bulanık duranı değil, yakında berrak duranı görmektir.”
Carlyle
İdareci, ideal olan bu bilgilere sahip olsa ve gereği ile de hareket etse bile yine de hata edebilir. İşte bu durumda ya Allah’ın ilhamı ile ya insaflı ve iyi niyetli insanların uyarıları ile uyanmayı kabullenmesi gerekir.
“Allah bir kula hayır isterse, ona dinin inceliğini öğretir, dünyaya tenezzül etmemeyi nasip eder ve nefsinin de ayıplarını gösterir.”
Hadîs-i şerîf
“İnsanlar yanlış yapabilirler, yalnız büyük insanlar yanlışlarını anlarlar.”
F. V. Kotsebue
b) Tecrübe
1. İdaredeki kadroyu tecrübe edilmişlerden seçmek; yoksa eldeki kadroyu; hedef, yol, yolda prensipleri ortaya koyarak izlemek ve tecrübe kazanmalarını sağlamak
Dünyada en kıymetli varlık, öğretim ve eğitimden geçmiş, ehil, âdil, insaflı, Allah korkusu ve âhirette hesaba çekileceği gerçeğine göre hayatını şekillendiren ve kaliteli yetişmiş insandır.
Böyle insanın mektebi yoksa bu insanı yetiştiren bir kurum kurmak bütün Müslümanlara gerekli olan bir farzdır. Eğer böyle insan yoksa veya azsa, eldekilerin; hedef, yol, yolda izleyeceği prensipleri tesbit ederek yola koyulmak gerekir. Zamanla da eğitimden geçerek, uyarıları kabullenerek, hataları öğretmen bilip hatalardan ders alarak ve tecrübe kazanarak ilerlemek, örnekleri örnek alarak örnek olmaya çalışmak gerekir.
“Dünü öğren, bugünü yaşa, yarına ümit et!”
Wilhelm Wiggles
Dün, nerede hata etmiş isek bugün ders almak, eğer dün başarılı olmuş isek bugün daha başarılı olmaya çalışmak; bugünü dünden daha başarılı ve daha faydalı kılmak olmalıdır ki yarına da ümitli olabilelim.
Müslüman, daima ümitli olmalıdır. Elbette ümitli olmak için de bize gereken sabır ve sebatla, metotlu çalışarak başarı yolculuğuna devam etmek gerekir.
Başarı Yolculuğu İçin Şöyle Denmiştir:
1. Ustalığınız, EHLİYET
2. Tecrübeniz, RUHSAT
3. Cesaretiniz ve kararlılığınız, ARABANIN ANAHTARI
4. Hayal ve hedefleriniz, HIZINIZ
5. Problem çözme yeteneğiniz, İLK YARDIM ÇANTASI
6. Her başarısızlık, KAVŞAK
7. Endişeleriniz, VİRAJ
8. Arkadaşlarınız, bazen GAZ PEDALİ bazen FREN
9. Düşmanlarınız, trafik ışıklarındaki KIRMIZI
10. Azminiz, YEŞİL IŞIK
11. Krizler, SARI IŞIK
12. Aileniz, UYARI TABELALARI
13. İş hayatınız, ENGELLİ BİR ARAZİ
14. Allah korkunuz, TRAFİK POLİSİ
15. Deponuz, PRENSİPLERİNİZ ile doluysa
16. Motorunuz, İRADENİZ kadar sağlamsa
17. İnancınız, SİGORTANIZ olmuşsa dilediğiniz yere mutlaka varacaksınız inşâallâh.
Yolculukta insanı hedefe ulaştıran, hedefe yönelme aşkıdır.
Hedefi olan, hedefe ulaşmaya yol arar. Yol bulan, hedefe koşar, yoldaki prensiplere de dikkat eder.
2. İnanılan ve güvenilen tecrübelilerden istifade etmek
Kendi tecrübemizden istifa ettiğimiz gibi, tecrübelilerin tecrübelerinden de istifade etmeliyiz:
a) Başarılı insanların hayat hikâyelerini okumak
b) Başarı olmalarına sebep olan prensiplerini anlamak
c) Farklı insanların farklı yönlerini kavramak
d) Başarılı insanları, eserleri ile birlikte görüp dinlemek
3. İdarede başarılı olanların tarihini bilmek, başarılı olanları çok yönlü tanımak
Aslında örnek ve iz bırakan büyükleri izlemek için tanımak, Allah’ın Fâtiha sûresinde bize zımnen bir emridir.
Her gün günde kırk kere “bizi sırât-ı müstakîm (üzer)e, (kâmil) hidâyet (nasib) et, kendilerine nimetler verdiğin (peygamberlerin, sıddıkların, şehidlerin, sâlihlerin) yoluna, gazaba uğramış (özellikle Yahudilerin) ve sapık olan (özellikle Hrıstiyan)ların yoluna değil” diye dua ediyoruz.
Namazlarımızda kavlî dua ediyoruz, fiilen de onları tanıyıp izlememiz gerekir. Tanımadan ve bilmeden izleme gerçekleşmez ki. Çünkü bilgiden ilgi, ilgiden sevgi, sevgiden de amel doğar.
Başarılı olanlar, hangi metotları uygulayarak başarılı oldular ve hangi sebep ve vesilelere sarıldılar da başarılı oldular, diye tanımak gerekir.
“Geçmişini bilmeyen, geleceğini de bilemez. Osman! Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın. Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın...”
Şeyh Edebali (k.s.)
b) Basîret
Basîret takva ehlinde bulunur. Eğer takva ehli değil isek basîret ehli değiliz demektir. Çünkü takva ehline feraset ve basiret verilir diye şu âyet-i kerîmede delil var:
“Ey iman edenler! Eğer Allah’a takvalı olursanız O, size (hak ile bâtılı, iyi ile kötüyü, hayır ile şerri) ayırt edecek bir anlayış (feraset ve farûkiyet) verir, kötülüklerinizi örter, size mağfiret eder. Allah büyük lütuf sahibidir.”
(Enfâl sûresi 8/29.)
1. Kendimizi tanımada basiretli olmak
Kendimizde bulunan güzel özellikleri gördüğümüz gibi, noksanımızı kimse söylemeden görebilmek de basîrettir.
İdareci için en büyük felaket, gaflettir. Hain ile dostu, vefalı ile vefasızı, sâdık ile sahtekârı, münafık ile gerçek mü’mini ayırt edememek ne büyük gaflettir.
Biz tarihte, münafıklardan, dost zannettiğimiz düşmanlardan, vefalı zannettiğimiz hainlerden çok çektik.
“Gaflet, belay-ı ekberdir.”
Alvarlı Muhammed Lutfi Efendi (k.s.)
Şeyh Edebali (k.s.) şöyle söylemiştir:
“En büyük zafer nefsini tanımaktır. Düşman, insanın kendisidir. Dost ise, nefsi tanıyanın kendisidir. Ülke, idare edenin, oğulları ve kardeşleriyle bölüştüğü ortak malı değildir. Ülke sadece idare edene aittir. Ölünce, yerine kim geçerse, ülkenin idaresi onun olur. Vaktiyle yanılan atalarımız, sağlıklarında devletlerini oğulları ve kardeşleri arasında bölüştüler. Bunun içindir ki, yaşayamadılar. (Bu nasihat Osmanlı’yı 600 sene yaşatmıştır.) İnsan bir kere oturdu mu, yerinden kolay kolay kalkmaz. Kişi kıpırdamayınca uyuşur. Uyuşunca laflamaya başlar. Laf dedikoduya dönüşür. Dedikodu başlayınca da gayri iflah etmez. Dost, düşman olur; düşman, canavar kesilir!”
2. Çevremizi tanımada basiretli olmak
Çevremizde olanları tanımak daha önemli bir basiretliliktir. Çünkü bize, bize yakın olanlardan daha fazla zarar gelmektedir. Bazı yakınlar vardır ki sırf menfaat için vardır, bazı yakınlar da vardır ki beklenti için vardır. Bazıları da hıyanet için vardır. Çok az da Allah için olanlar vardır.
Bu azlar ne kadar kıymetlidirler. Zira bunlar yağcı değil, gerçeği söyleyen kimselerdir. Gerçek olan raporu verirler. Bunların en önemli özelliği tercihleri doğru, fikirleri isabetli, imtihan edilince imtihanı kazanan kimse olmalarıdır.
“İlk hatanın ayırdığı iki kimse, Allah için birbirlerini sevmemişlerdir.”
(Buhârî, el-Edebü’l-Müfred)
“İstediklerini vermediğiniz zaman, kızan ve küsen hakiki dost değildir.”
Ahmed b. Hanbel
“Nice insanlar vardır, kendilerini düşmanlardan korurlar ama hiç farkında olmadan, düşmandan da tehlikeli dostların eline düşerler.”
Ezop
“Sadık dost, panzehirden hayırlı; fena dost da zehirden daha zararlıdır.”
Zemahşerî
“Tecrübe edilmiş ve güvenilir insana iyice yapış, böyle insandan sen zevk duyarsın.”
Yusuf Has Hacib
3. Çare ortaya koymada basiretli olmak
Çare, çevreye göre, doğru, isabetli, faydalı ve verimli ise çaredir. Çareyi ortaya koymadan önce çevreyi tanımak gerekir. Çünkü hasta bilinmeden hastalık, hastalık bilinmeden de hastalığın çaresi bilinemez.
İnsan, hastadır; doktor, Hz. Peygamber (s.a.s.) ve vârisleri olan ilim ve irfan sahibi âlimler; çare olan ilaç ise insanı yaratan Allah Teâlâ’nın insan için gönderdiği Kur'ân-ı Kerîm ve Kur'ân-ı Kerîm’in sözlü ve fiili açıklaması/beyanı olan Hadîs-i Şerîflerdir.
Allah Teâlâ, Kur'ân-ı Kerîm için besâir yani basîretler diyor. Basîret, hakîkat demek, realite demektir. İşte âyet-i kerîme:
“Muhakkak size Rabbinizden basîretler gelmiştir. Kim görürse kendi lehine, kim de (hakkı) görmezse kendi aleyhine. Ben sizin üzerinizde bekçi değilim.”
(En’âm sûresi (6), 104.)
“İşte bu (Kur’ân), Rabbinizden gelen basîretler/hakîkatlerdir. İman eden bir topluluk için hidayet ve rahmettir.”
(A’râf sûresi (7), 103.
İnsanlığın bütün dertlerine deva olacak, çare olacak gerçekler, ancak Allah’ın yarattığı insana gönderdiği gerçeklerdir. İşte çare budur. Fakat bu asrın insanına çare olması için bu asrın problemlerini bilip bu asrın idrakine uygun ve bu asrın insanlarının anlayabileceği dil ile sunmak gerekecektir.
d) CESARET
1. Ruhun büyük kuvveti olması
“Cesaret, ruhun büyük bir kuvvetidir ki karşılaşılan tehlikelerin harekete geçireceği duygulara daima üstün gelir ve bunları bastırır.
"Cesurların kendilerini serbest bir halde yaşamaya devam ettirmeleri ve en müthiş olaylarda bile akıllarının hareket rahatlığını korumaları işte bu kuvvettendir.”
(Ahmet Rifat, Tasvîr-i Ahlâk, s. 43.)
2. Hakkı haykırmak ve haklıdan yana olması
“Cesaret ve büyük bir dayanma gücüne sahip ol. Cesaretin en faziletli olanı da hakkı haykırmak, sır saklamak, hatasını itiraf etmek, insanların hakkını vermekte insaflı olmak ve hiddet anında nefsine hâkim olmaktır.”
Hasen el-Bennâ
3. Kendi nefsini yenmede cesur olması
“Yiğit dediğin, güreşte rakibini yenen kimse değildir; asıl yiğit, kızdığı zaman öfkesini yenen adamdır.”
(Buhârî, Edeb, 76; Müslim, Birr, 107-108.)
4. Zaferi kazandıran olması
İlim u irfan sahibi olan ve aklını kullanan mü’minin cesareti, öncelikle imanı sonra da sebeplere doğru bir şekilde sarılması ve Allah’a dayanması sayesinde hayırlı netice yani başarı kazandırır.
“Cesaret insanı zafere, kararsızlık tehlikeye, korkaklık da ölüme götürür.”
Yavuz Sultan Selim
“Gerçek cesaret, yalnız ayıptan ve hatadan korkmaktır.”
Cenap Şehabeddin
“Erkek cesaretini emretmekle, kadın itaat etmekle gösterir.”
Aristoteles
“Cesaretle dolu bir insan, inançla dolu bir insandır.”
Cicero
“Cesaret; tehlike karşısında akıl ve zekânın kullanılmasıdır.”
Eflatun
“Çaba ve cesaret, amaç ve yön olmadan yeterli değildir.”
John F. Kennedy
“Korkularınızı kendinize saklayın ama cesaretinizi başkalarıyla paylaşın.
Robert Louis Stevenson
“Senin almaya cesaret edemediğin riskleri alanlar, senin yaşamak istediğin hayatı yaşarlar.”
Sokrates