A. Cemâatin Tarifi
B. İslâmî Cemâatin Önemi
C. İslâmî Cemâatin Hedefi
D. Cemâati Ayakta Tutan Esaslar
E. Cemâatte Prensip
F. Cemâatte Lider
A. Cemâatin Tarifi
Akîdesi Ehl-i Sünnet, ameli İslâm fıkhına uygun; gayesi içe dönük olarak İslâm’ın bütün toplumda uygulanması, dışa dönük olarak da bütün insanlara tebliğ edilmesi; şûrasında insaflı, muttakî, İslâm dava şuuruna sahip, lehte ve aleyhte olanı bilen âlimleri ve her sahada derinlikli, seviyeli ilim adamları bulunan; diğer İslâmî cemâatlerle sürtüşmeyen ve onlara düşman olmayan, en alt seviyede de olsa îtkâdî ve amelî helalleri ve haramları bilen, İslâm ahlâkı ile ahlâklanmaya dikkat eden, lideri Hz. Peygamber’i (s.a.s.) örnek alan, cemâati de Ashâb-ı Kirâm’ı örnek alan fertlerden oluşan Müslümanlar topluluğuna “cemaât” denir.
Hz. Ali (r.a.) cemâati şöyle tarif eder: “Cemâat, Hak ehlinin az da olsalar Hak üzere toplanmalarıdır.”
(Kandehlevî, Yusuf, Hayâtü’s-Sahâbe, II, 4, 5.)
İslâmî Cemâatin Önemi:
1. Allah Teâlâ’nın emri olması:
“Ey iman edenler! Allah’tan nasıl korkmak gerekiyorsa öyle korkun ve ancak Müslümanlar olarak ölünüz. Hepiniz Allah'ın ipine (Kur’ân-ı Kerîm’e) cemîan sımsıkı sarılın bölünüp ayrılmayın.”
(Âl-i Imrân sûresi (3),102, 103.)
Ebedî âlem olan cenneti elde etmek, imanla ölmeye bağlıdır.
İmanlı olarak ölmek, imanın gereğine göre yani Müslüman olarak yaşamaya bağlıdır.
Müslüman olarak yaşamak, Kur’ân’a uymaya bağlıdır.
Kur’ân’a uymak ancak cemîan yani cemâat halinde Hz. Peygamber’i (s.a.s.) izleyerek Kur’ân’ın bütününe uymaya ve bütün Müslümanların uygulamasına bağlıdır.
İslâm’ı cemâat olarak yaşamanın yolu, İslâm’ın helal ve haramlarına göre hayatın düzenlenmesine bağlıdır. Burada önemli olan, cemâati teşkil eden bir fert olabilmektir. Hem de aynı anlayış ve davranışa ermiş bir kitlenin ferdi…
Bir başka âyet-i kerîmede Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“Ey iman edenler! Hepiniz birlikte İslâm’a girin, şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o size apaçık düşmandır.”
(Bakara sûresi (2), 208.)
Bu âyette Müslümanlara topluca ve toplumca, her konuda, her yerde ve her zaman İslâm’a sarılmaları, apaçık düşman olan şeytanın izlenmemesi emredilmektedir.
2. Kişiyi şeytanın ve adamlarının yanlışlarından koruması
Hz. Peygamber (s.a.s.) bu konuda iki hadîs-i şerifle şöyle buyurmuştur:
“Muhakkak ki şeytan, ayrılıp yalnız kalan koyunu yakalayan kurt gibi (ayrılıp yalnız kalan) insanın da kurdudur. Ayrılmaktan ve ayrı kalmaktan sakının! Cemâate, (İslâm) toplumuna ve mescide yapışın.”
(Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 233, 243.)
Hadîs-i şerîfin son cümlesinde, kendi cemâatine sarılma, diğer İslâmî cemâatlerle daima dirsek temasında olmaya ve Müslümanların bütününün birleştiği mescide yani camiye tutunma emredilmektedir.
“Allah’ın eli cemâatle beraber, şeytan ise cemâatten ayrılıp muhalefet edenle beraberdir.”
(Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, V, 218.)