Lügatte ilim: İlim, bir şeyi kavramak, inceliğine vakıf olmak, bir şeyden haberdar olmak, anlamak manalarına gelir.
İlim, eşyanın hakikatini olduğu gibi bilmek, olanın hakikatine mutabık/ uygun olan kesin bilgiye denir.
(el-Cürcânî, et-Ta’rîfât, s. 155, Beyrut 1983.)
Istılahta ilim: İlim cehaletin zıddı olup Allah Teâlâ’nın sıfatlarındandır. Bir şeyi ilk bilmeye çalışan kimseye “âlim” denmez, o kimseye bilmeye gayret eden manasına “müteallim” denir. Allah Teâlâ’ya Âlim dendiği zaman; olanı ve olacak olanı olmadan önce bilen, nasıl olacağını bilen, olması bekleneni de yine olmadan önce bilen demektir. Allah Teâlâ, ezelden beri âlim, ebede dek olacak olanı bilen, yerde ve gökte hiçbir şey kendisine gizli olmayan ve bütün eşyanın zâhir ve bâtınını bütün incelikleriyle en kâmil manada bilen “Alîm”dir.
(İbn Manzûr, Lisânü’l- Arab, XII, 416-418, Beyrut 1990.)
İLMİN ÖNEMİ:
1. Kur’ân-ı Kerîm’de ilk inen ayetin ilimle ilgili olması
Allah Teâlâ ilme ve âlime çok önem vermiştir. Zira ilmin kaynağı ve ilâhî mesaj olan Kur’ân-ı Kerîm’in ilk inen sûresi olan Alak sûresinin ilk beş âyetinin ilk emri “oku” yani ilk vahiy, ilimle, ilmin sebebi okumakla, okuyacak olan insanla, kendisinin gönderdiği her şeyin ölçüsü olan vahyin sahibi Allah’ı tanıt-makla, yazmanın vasıtası kalemle ve bilmediğimiz şeylerin ilmine ulaştıran Allah olduğu ile ilgilidir.
(Cücük, İbrahim, Âyet ve Hadislerle Peygamberimiz, s. 398, Istanbul 2000.)
Allah Teâlâ’nın insanlığa en büyük nimeti, isteyene de Kendi istediğine de hidayet etmesi yani kalplerde iman yaratması ve bu nimete vesile olan risaleti yani ilâhî vahiyle peygamber göndermesidir.
Muhatap olan âlim veya lider, çevreyi ve çareyi okuması gerekir. Hem doğruyu okuyacak hem de doğruyu doğruca okuyacaktır.
Doğru bilgi, vahiy ve vahye muhalif olmayan tecrübî ilimlerdir.
Doğru bilinince eğri bilinir. Ömür boyu eğri bilinse, doğruya ulaşılmaz.
2. Farzdan önce farzın ilim olması
Delil şu ayet-i kerîmedir:
“Bil ki Allah’tan başka ilah yoktur.”
(Muhammed sûresi 47/19.)
Dikkat edilirse; ayette önce bil ifadesi geçmekte, sonra tevhid yani iman ifadesi geçmektedir. Demek ki ilim imandan öncedir. Çünkü Allah’ı bilmeyenin imanı da olmaz, ameli de olmaz.
İlim her müslümana farzdır.
Hz. Peygamber (s.a.s.):
“(İnanılması ve reddedilmesi, uygulanması ve terk edilmesi farz olanın) ilmi(ni) talep etmek (bilmek, öğrenmek ve araştırmak) her müslümana farzdır” buyurmuştur.
(İbn Mâce, Mukaddime, 17.)
Bu hadîs-i şerîfe göre herkese, ilim farzdır.
3. Kur’ân- Kerîm’de sadece ilmin artırılmasını istemenin emredilmiş olması
“De ki; ey Rabbim, ilmimi artır!”
(Tâhâ sûresi 20/114.)
Her gün ilerlemek için, ilimde ilerlemek gerekir. Bize lazım olan ilimde ilerlemek!
İlim için de ilmin ve âlimin tarifini; ilmin kaynağını ve ilim öğrenme yol ve prensibini bilmek lazımdır.
4. İlmin en hayırlı iş olması
Osmân İbn-i Affân (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre, Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:
“Sizin en hayırlılarınız, Kur’ân (ilimlerini) öğrenen ve öğretenlerinizdir”
(Buhârî, Fezâilü’l-Kur’ân, 21; Ebû Dâvud, Salât, 349; Tirmizî, Fezâilü’l-Kur’ân, 15; İbn Mâce, Mukaddime,16.)
En hayırlı iş, en hayırlı olanla uğraşmaktır. En hayırlı iş, ilimle, faydalı olan, lazım olan ilimle; bir de Allah’ın ilmi ise, elbette en hayırlı iş olur. En hayırlı insan da bu en hayırlı Allah’ın kitabı Kur'ân-ı Kerîm ilmi ile uğraşan kimsedir.