Malatya ile Adıyaman’ın Pütürge Tepehan sınırında buluştuğu Nemrut Dağı; Tümülüs’le birlikte 2.230 metreyi bulan zirve, Güneydoğu Torosların en yüksek noktasıdır.
Arkeolojik kalıntılarının bulunduğu teraslarda, metrelerce uzunluktaki kitabeleri ile UNESCO tarafından Dünya kültür mirası olarak ilan edilen, Ülke’mizin de önemli Milli Kültür Parklarından biridir. Nemrut Dağı, M.Ö. I. yüzyılda Commagene Krallığı'na hükmetmiş,
I. Antiochos tarafından yaptırılan açık hava mabedindeki heykeller, tanrıları simgeler. Nemrut'un kalıntıları, yapımından sonra, yüzyıllar boyu yalnızlığa terk edilmişlerdir. 1838–1939 Nizip savaşı yıllarında Malatya-Adıyaman ve Gaziantep yöresini Osmanlı ordusuna danışmanlık yapmak için askeri amaçlarla gezen, Prusyalı Alman subay Yüzbaşı Helmuth Von Moltke'yi kalıntılardan, sadece Dutluca, Harik, Gerger, Pütürge gibi yörelerin zirveye çıkan avcıları ve çobanları haberdar etmişlerdir. Nemrut Dağı zirvesindeki heykel başlarından, Moltke sayesinde haberdar olan Berlin Müzesi Direktörü Alman Profesör Otto Puchstin'in öncülüğündeki altı kişilik bir ekip ilk defa 1882 Mayıs'ında Nemrut dağına çıkmasıyla çalışmalar başlamıştır.
Ertesi sene, 1883 yılında Osman Hamdi Bey ve Yervant Osgan ile birliktede Nemrut araştırmalarını yapıp vardıkları sonuçları aynı yıl Fransızca basılan bir kitapta toplamış ve daha sonra araştırmalar, kazılar birbirini izlemiş, Nemrut ile ilgili bir yığın bilgi ve tarihi kalıntı ortaya çıkarılmıştır. Tümülüs’sün yapımıyla oluşturulmuş 50 m. yüksekliğinde 150 m. çapındaki tepe, onlarca kilometre uzaktan bile görülebilmesinin yanı sıra, Fırat nehri geçitlerine ve ovalarına hâkim vaziyettedir. Bu tepenin altında kral ve yakınlarının mezar odaları ile hazinenin olduğu ortaya atılmışsa da, şimdiye kadar yapılan çalışmalarda henüz böyle bir şeye rastlanmamıştır.
Zirveye güneyden ulaşılmakta olup, törenlerin yapıldığı platformlara zirveye kadar gelip, aracımızdan indiğinizde, teraslara doğu, batı ve kuzeyden ulaşılabilmektedir. Batı ve doğu platformlarında yan yana konulmuş tahtlar bulunmaktadır. Yıllar önce tahtların üzerinde Kral Antiochos ve tanrıların heykelleri bulunmaktaysa da heykeller tahtlarla birlikte daha sonra yıkılmış geriye kalan başlar kopmuştur. Heykeller birbirinin üzerine konulmuş sekiz mermer bloğundan oluşmaktadır. Dev heykellerin ve tahtların yapımında kullanılan beyaz mermerlerin 30 km. mesafedeki Gerger'den, rölyeflerin yapımında kullanılan siyah mermerlerin ise 5 km. uzaklıktaki Kara bela’dan nasıl getirilip buraya çıkarıldığı ise gizemini korumaktadır.
Heykellerin doğu ve batı platformlarında simetrik olarak yan yana dizilmiş oldukları görülmektedir. Nemrut Dağına, 196O'lı yıllara kadar zirveye ancak yürüyerek veya binek hayvanları sırtında ulaşmak mümkündü. Malatya ve Adıyaman tarafından yapılan yollar, zirveye minibüs, taksi gibi araçlarla ulaşmayı mümkün kıldı. Nemrut Dağı'na Mayıs ve Kasım ayları arasında ulaşmak mümkündür. Diğer aylarda, yöreye özgü iklim koşulları ve coğrafi konum nedeniyle, yağan bol miktardaki kar yollarda geçit vermemektedir.
Dağın eteğinde Malatya Valiliğince yaptırılan 40 yataklı Güneş Otel, ziyaretçilere turizm sezonu boyunca hizmet vermektedir. Nemrut Dağı, sadece heykeller ve rölyefleri görmek için ziyaret edilmez. Dünyada iki yerden biri olan Güneşin doğuşu ve batışı, yörenin diğer çekiciliğidir. Akşam bulutların arasında yavaşça kaybolan, sabah ise tersini yaparak yükselen güneş, izleyicilere unutulmaz dakikalar yaşatır ve karelerce film harcatır. Acele etmeden, yavaşça yüzünü gösteren güneşin ışıkları çevresinde, aylara göre değişen, renk cümbüşleri oluşur. Bazen inanılmaz güzellikteki rengin adı mor olur, bazen kızıl, bazen de menekşe...
Gece vakti, güneş battıktan sonra, bu kez ay sahneye çıkar. Eğer ay yüzünü tamamıyla gösterdiği bir dönemde ise, yani dolunaysa, zirveden bakarak Adıyaman, Malatya, G. Antep, Diyarbakır ve Ş.Urfa'yı kıvrılarak kat eden Fırat'ı seyretmek apayrı bir zevktir.