Abbasiler, Bizansın sınır temi olan Malatya’yı, sürekli fetih etmek için ziyaret ettiklerinden, Avasım şehirlerinin merkezi durumuna getirmişlerdi. Fırat'ın doğu kısmı, Anadolu’ya yaptıkları ilk fetih harekâtları sırasında Müslümanlar tarafından ele geçirilmişti. Emeviler devrinde bu fetih tamamlanarak, Anadolu'nun güney bölümü olan Adana, Ceyhan ile Fırat arasındaki toprakların kontrolünü de ele geçirmişlerdir. Bu dönemde, Adana bölgesinin merkezi Tarsus, Fırat bölgesinin merkezi Malatya olmak üzere iki hudut valiliği kurulmuştur.
Anadolu'nun tamamen Türkleşmesine kadar Malatya, Bizans ve Araplar arasında paylaşılamayan bir merkez konumundadır. 7. yüzyıldan itibaren sürekli Arap akıncıların saldırısına uğramıştır. Müslüman Araplar, Suriye valisi Muaviye döneminde Anadolu'ya yaptıkları seferlerde Malatya’yı birkaç defa ele geçirmiş ve vali atayarak, asker bırakmıştır. Muaviye 661–680 yıllarında bu kente gelerek bir müddet kalmış ve asker sayısını artırmıştır. Kenti Müslümanlaştırmak gayesiyle Irak ve Suriye'den Müslüman halkın bir kısmını getirerek Malatya’ya yerleştirmiş böylece Bizanslılara karşı yapılan yaz seferlerinin üssü durumuna getirmiştir.
Hz. Ali ile Muaviye taraftarları arasındaki mücadeleler zamanında Müslümanlar, Anadolu seferlerini ihmal ettiğinden fırsattan yararlanan Bizanslılar, Müslüman halkın ve askerlerin çekilmiş olduğunu görerek, Malatya'yı yeniden zapt ettiler. Şehri ve kaleyi yıkıp, Müslüman halkı kılıçtan geçirdiler. Emeviler döneminde Halife Ömer bin Abdülaziz 717–720 yıllarında kaçmakta olan Darende halkını Eski Malatya'ya yerleştirerek, Cavana bin El-Haras'ı buraya vali olarak atamıştı. 740–41 yılında Askivaş komutasındaki Bizans Ordusu Malatya üzerine tekrar yürümüş ise de kuşatma sırasında halk, kent kapılarını kapayarak Halife Hişam’dan yardım istemişti. Bunun üzerine Bizanslılar çekilmek zorunda kalmış, Halife Hişam Malatya'ya girerek, şehir onarılıncaya kadar buradan ayrılmamıştır.
Şehir’e vali olarak atanan Melih İbn-i Sebeb ve yanında seferlerde bulunan Abdullah El-Battal Bizanslıların elinde bulunan Synada şehrini kuşatarak, İslam orduları Pelezaium adı verilen yerde ağır bir yenilgiye uğramışlardır. Bu savaştan üç sene sonra 740 tarihinde Abdullah El-Battal, Eskişehir yakınlarında, Akronion önünde yapılan savaşta şehit düşmüştür. Yine bu tarihlerde Malatya'da Bizans-Arap çatışmalarında Battal Gazi'nin silah arkadaşı olan Abdulvahap’ın da şehit düştüğü tahmin edilmektedir.
Dilden dile anlatılan, yaptığı kahramanlıklarla destanlaşan Battal Gazi işte bu dönemde yaşamıştır. Malatya’da Battalgazi İlçesinde, 690–695 yıllarında doğan Battalgazi son derece bilgili bir âlim’di. Dört dini kitabı iyi bilmesi ve Türkçe dışında Arapça, Farsça ve Rumcayı çeşitli lehçeleri ile anadili gibi bilmesi, güçlü bedeni ve bileği ile son derece cengâver bir akıncı ve komutan yapmıştır onu. Son derece dürüst ve dost canlısı kişiliği ile dostlarına güven, düşmanlarına korku salan, mertliğe ve cesarete sahipti. Peygamber efendimizin, onun geleceğine dair müjde verdiği rivayetler arasındadır. Bizansın bileği bükülmez savaşçısı ve komutanı olan “Ahmar Tarran” bir savaşta Battal Gazi ile cenk ederek yenilmiştir. Cenkte, verdiği sözü tutarak Ahmed Duran adını alarak Müslüman olarak, Battal Gazi’nin en sadık silah arkadaşı olmuştur.
Halife el Memun döneminde (813–833) oğlu Abbas, Malatya'yı üs durumuna getirerek, Bizanslılar üzerine saldırılar düzenler. Bizans İmparatoru Theophilos, 837 yılında Doğanşehir ve Malatya üzerine saldırıya geçerek, yöreyi yakıp yıkmıştı. 838 yılında Halife El Mutasım'ın (833-842), Ebu Said Muhammed bin Yusuf komutasında Bizanslılara karşı çıkardığı Arap ordusu başarılı olamasa da, Abdullah bin Mervan El-Akta komutasındaki İslam ordusu Malatya halkının da yardımıyla Bizans ordusunu bozguna uğratmıştır.
I.Basileios (867-886) zamanında Bizanslılar, Darende ve Doğanşehir'i alarak, buraları yakıp yıktılarsa da Malatya'yı ele geçirememişlerdir. Bizanslılar, kuşatma sırasında ağır kayıplar vermiş ve İmparator esir olmaktan zor kurtulmuştur. 917 yılında Arap komutanı Munis El Muzaffer Malatya'dan İç Anadolu üzerine bir sefer düzenlemiş. Bu seferi 923 yılında Muhammed bin Nasır, yaz ve kış seferlerinden başarı kazanması üzerine Bizanslılar 926–927 yıllarında Kurkuas komutasındaki bir ordu ile karşı saldırıya geçerek Malatya yöresini yağmalamaya başlayınca, Malatya valisi, oğlu Ebu Hafs ile komutanı Ebul Aşaş'ı Kurkuas'a göndererek, Bizans egemenliğini kabul etmek zorunda kalır. Bunu izleyen yıllarda Musul Hamdani Emiri Seyf üd-Devle Hasa’nın (945–967) amcası Said üd-Devle Malatya'ya sefer düzenleyerek şehri geri alır.934 yılında Kurkuas Malatya’yı yeniden geri alarak surların tümünü yıktırarak, kenti savunmasız bırakır.
961–962 yılında komutanlarından Naca, Bizanslılarla çarpışarak 18 gün boyunca şehri yağmalayıp, yakıp yıktırdı. Bizans İmparatoru II. Nikephor Phocas, (963–969) Güneydoğu Anadolu ve Suriye'yi ele geçirdikten sonra, savunmasız durumdaki Malatya'yı yeniden oturulur duruma getirmeye çalıştı. Suriye’de yaşamakta olan Hıristiyan mezhebinden olan Yakubilere haber salarak, bazı sözler vererek Malatya'ya gelip yerleşmelerini istedi. 970 yılında Yakubilerden büyük bir kısmı Malatya yöresine yerleşmişlerdir. 1100 yılına doğru Malatya çevresinde 60 bin Hıristiyan ve 53 kilise ve manastırın olduğu Bizans egemenliği altında hayatlarını sürdürmeye çalışsalar da İmparator Nikephoros Phokas sözünde durmayınca, Müslüman Araplara sığınan Yakubiler isyan ederek Malatya’yı ele geçirirler. Şehri imparator adına yöneten Strategos’u bedevilerin yardımıyla esir alırlar, Bardas Skleros kendisini daha sonra Basileus ilan eder. Bizan Kralı Joannes Tzimiskes 1008’de Nusaybin’e yaptığı seferde Malatya’daki isyanı da bastırarak Basileus, Bardas Skleros’u kontrol altına alır. Pötürge ilçemizin Uzuntaş bölgesinde bulunan perieş kalesini ve çevresini yerleşke olarak kullandıkları tahmin edilmektedir.